hazaR
Kayıtlı Üye
Rica ederim ve ayrıca gayretinizi takdir etmekteyim. Fakat önceki mesajımda da belirttiğim gibi bu sizin için ne zaman ki bir hobi olmaktan çıkar ve siz azıyla yetinmektense büyük dilimin peşine düşerek zikrin hakikatini merak edersiniz; o zaman bazı şeyler açık hale gelirler. Rüya gören birisi azla yetinmeyi sürdürdükçe rüyası devam edeceği gibi böyle birisi için gerçek anlamda bir uyanış anca çoğa talip olmakla mümkün olabilirÇoktan kastım yaradılış ve var edilme amacının yerini bulmasıdır. Yani her türlü şeyin aslına dönmesi. Empati demiştim, İslami tasavvufta buna tecelli diyoruz. Tasavvufi inanca göre bir sanatın aslı sanatçıyı ifade etmek zorundadır ve bu inanç dairesinde yaradılanlar aslında Yaratıcının aynalarıdır ve herbir yaradılış kendi başına Yaratanına ışık tutar. Şöyle algılayabiliriz; eğer zihnimiz sürekli olarak bir şeylere etiket yapıştırmıyor olsaydı baktığımız ve algılayacağımız her şeyi Allah olarak görecektik. Güneşe perdeliyiz çünkü Oʼnunla aramızda çoğala çoğala artık bulutlaşmış etiketlerimiz bulunuyor. Bildiğimiz tek şeyse karanlık zira onun tam da oraya ait olduğunu düşlüyoruz. Güneşʼle aramıza, başka yere değil. Bu yüzden ne aynadan haberimiz var ne de aynaya bakandan. Ne aynanın mahiyetini biliyoruz ne de bakan kişinin hüviyetini. Böylece ötelerdeki olmayan Cennetleri arzuluyoruz ve de dışımızda yaratılmamış olan Cehennemlerden bizden ayrı zannettiğimiz bir Tanrıʼya sığınıyoruz. Ruhʼun mukaddesliği karşısında gönlümüz sırat gibi kıldan ince kılıçtan keskincedir ama bu mukaddesat ancak zikrin hakikatini bilmekle kucaklanabilir. Tecelli demiştik; görünme ve belirme demek. Açığa çıkmak da diyebiliriz
Esmaʼül-Hüsnadan belli bir isim zikredildiğinde Allah o ismin sıfatıyla kulunun kalbinde tecelli eder yani kulunun kalbine yansır ve zikir sahibinin kalbi o sıfata bürünür. Bu elbise giymek gibidir; Allah kuluna onun dilediği bir elbiseyi böylelikle bağışlar ve kul zikir anında aslında kalben Allahʼı yansıtmaktadır yani Allah o an kendini kulunun gönül aynasından izlemektedir. Ermiş ve evliyaların bahsettikleri Aşk bu cinstendir. Gene Mecnun leylasından gayrını göremezken, onu leyladan alıkoyup Güneşʼle burun buruna getiren de Buʼdur. Şimdi sorunuza dönersek el-Vedüd ismini el-Azim ismiyle çekebilir misiniz? Azim, en büyük olan demektir. Bir kul tekilliği idrak etmedikçe el-Azim ismi ancak aynadaki yansımalarına büyüklük taslamasına sebep olacaktır. Söyler misiniz bunda amaç ne? Zikir bu kadar basit değil ama etiketler insanları gerçekten de çok basit hallere getirmiş. Evvela zikrin doğasını öğrenin, tüm görkemli yapıtlar ihtişamlı temeller üzerinden yükselirler. Bir temel olmaksızın zikirleriniz dahi hayatınızın karmaşasını artırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Bunu sizi yoldan çıkartmak için söylüyorum çünkü yol sizleri hipnoz etmiş ve yoldan çıkmadan yolculuğun anlamını bilemeyeceksiniz. Siz zikirlerinizi kendinizi Gerçekʼleştirmek adına değil, Hakk uğruna değil, belli ideallere ve amaçlara doğruca ulaşmak ve onlara sahip olabilmek için çekiyorsunuz. Wake UP! Uyan! Eğer bir rüya görüyorsan ve gördüğün her şey Senʼsen uyanmak için bir başkasını değil, kendini tırmala ve değer yargılarının bir başkasını değil de ancak seni tanımlayabileceğini keşfet. Zikir budur: Rüyayı içeriden değil, dışarıdan izlemek. Görmek. Onu sınırlamak ama onunla sınırlanmamak. Olmasına izin vermek. Bu kadar. Ne abartıldığı kadar zor ne de anlatıldığı kadar kolay
Hürmetlerimi sunuyorum. Umarım yapacak olduklarınızı bu uğurda yapabilirsiniz. Aksi takdirde aslına sadık olmayan bir ayna gibi kaderinize pay olarak yalnızca suçlanmak kalıyor.
Uzun zamandır bir mesajdan bu kadar etkilenmemiştim.