kıvep
Banlı Kullanıcı
Şarj olduğumuz Uyku sırasında en sakın enerji durumundayızdır. En az hatta hiç düşünmediğimiz zaman dilimidir. Tabiki düşünceler asla durmaz, durması için ölmek gerekir. Ama yarı ölüm olan uykuda, düşünsel işlemler en aza iner. Doğru orantıda enerjide iner. Faal haldeki bir insandan daha az enerji kapasitesinde olunur. Düşünce ve enerjinin doğru orantıda olduğunu farz edersek, ne olur??
Bir insanın enerjisi azaldığı zaman, düşüncenin en az olduğu uykuya gecilir. Sistem düşünceleri durdurur, enerjimizi geri kazanmamız için uyku moduna gecer.
Meditasyonlarda düşünme sınırlandırılır, ayni uykuda olduğu gibi düşüncelerin yokluğu insanı sarj eder. Ama bu düşünsel aktivitelerin durduğu sürelerde en az enerjimizin olduğu en savunmasız durumlarda oluruz.
Uykudan uyanıp, düşünceleri başlattığımızda enerji dolu bünyeler oluruz. Düşündükçe enerji artar.
Bu düşüncelerin içine dışardan psısik yollarla girmeye calışan biri, demir bir kalkana çarpmış gibi olur. İnsan var olan enerjisiyle güçlü ve içgüdüsel olarak kendini savunur. Dışardan kurduğunuz köprüler, açtığınız kapılar, çapalamalar vs. Hepsi engellenir. Güçlü yada güçsüz bütün insanlar kendi düşüncelerini doğuştan koruma yeteneğiyle doğarlar. Dışarda yapılan tüm saldırılar savunma duvarlarına çarpar. İstediğiniz kadar maddesel imajinasyonlarla köprü kurduğunuzu, ipler atığınızı hayal edin, başaramazsınız. İnsanların kafası yol gecen hanı değil yada açıp yarabileceğiniz bir karpuz hiç değil.
Eğer insanların düşüncelerini merak ediyorsanız, insanların kafalarından vazgeçin. Sadece bir bütün olarak insanın kendisine bakın. Dediğim gibi dıştan saldırılar işe yaramaz, tek başına olduğu sürece. Yanında "empati" adlı silahımız olmalı. Empati kurmayı öğrenmek yıllar alır. Amaç, karşımızdaki insanı kendimiz gibi hissetmek, anlayıştan oluşan bağlarla yollar açmaktır. Bu bazısı için yıllar sürer, bilirsiniz bazısıda yıllar yıllar geçirdiği kişiyi bile tanıyamaz. Bazısıda on dk içinde empati bağlarıyla karşısındakine bağ atabilir. Çok profesyonel olduğu için olabilir yada frekansları tuttuğu için daha çabuk olmuştur. Birisinin kafasını kazmak delmek içindeki düşünceleri çıkarmak mümkün değildir. Öldüren iç güdüyü tüm canlılar hisseder. Siz daha bir kuşu görüp ona dokunmak için uzanmadan kuş uçar. Hayvanlar av olucaklarını hisseder. İnsanlar neden hissetmesin? Bize kötü kötü bakan bakışları bile kafamızın arkasında hissederiz.
Siz birinin karşısına gecip" şimdi düşüncelerini ele geciricem" diyerek kötü adam mantığıyla taarruza gecerseniz. Akın akın öldüren içgüdü salmış olursunuz
Karşınızdaki kişi bunu hemen hisseder ve düşüncelerini kapatır. Bu yüzden bu ölümcül içgüdü olayını bırakmalıyız, bunun için 2 çözüm var. Ya görünmez olmalısın, ki psişik olarak mümkün. Yada karşımızdaki kişinin bir parcası olarak ona katılmalıyız. Bu ancak empatiyle mümkündür. Empati benim gözümde insan kinezisi gibidir. Nasılki su toprak ateş gibi elementlerler kinezi ile işlenirse, empati ile de insanlar işlenir. Yabancılara kapalı ama bizi anlayan insanlara hep açığızdır. 10 dk konuştuğu bir yabancıya en yakınına anlatamadığı derdini pat diye anlatan kişiler, belki ağızlarından çıkanlar dışında kafalarından çalınan düşüncelerin farkında değildirler. Empati bulduğu kişiye ağzımız dışında, beynimizde açılır. Hayvanları kaçıran öldüren güdünün zıttı olan empati insanları çeken birbirine bağlayan şeydir. İster gerçekten empati kurun, ister sadece empati boyasıyla saklayın kendinizi. İnsanların düşüncelerini merak eden kişiler öldüren güdülerini saklamazlarda, diğer insanların enerji duvarlarına çarpmakla yetinirler. O çarpma anında belki birkaç şey sezebilirler, bir kaç kelime maksimum, düşünceye kısa bir temastır o derine işleyemezler.
Bu çarpma anlarını düşünce okudum, basardım sanabilmek doğaldır. Peki hep böyle çarpıp duracakmıyız? Yokmu bunun baska yolu, o kalkanı kıramazmıyız ? Soruları olabilir. Tercihen kalkanın dostu olup işlemek daha kolayken Empati seceneğini reddeden bu yolu çok uzun ve zor bulanlar olabilir. Frekansları yada kişilikleri uyumlana yolunu secmemiştir. Bu konuyu yin ile yang a getirir. Yang empati yoluna sempati duyar ve bu yöntemle uyumludur. Yin başka yolların peşindedir. Yazının en başında söylediğim konuyu burada bağlamayı düşünüyorum. Düşüncelerimiz enerjimizle doğru orantılır. Bu yöntemle kişinin enerjisi çekilir yok edilir azaltılır. Enerji azaldıkça düşünce dalgalarıda durur. Dalgasız sakin bir denizde yüzmekse çok kolaydır. Enerjisini azalttığınız bu kişiyi kontrol etmekte çok kolaydır. Enerjisi biten, düşünceleri duran insan karanlıkta kalmış gibidir. Sizde en yakınındaki ışık kaynağı olursunuz. Siz nereye çekerseniz o yöne gider. Karanlıkta kalan kişi ışığı takip eder. Bu yöntem ikna ve kontrol etmeyi içerir. Bu yöntemi kullanmak ne kadar kötücül olsada sizi bir yin yapmaz. Yin ve yangların yöntemleri bazen kesişebilir.
Yöntemlerin yapılışını yazmaktan ziyade, mantığını açıklamak istedim. Çünkü bunlar gercek hayatta cinlerden, uzaylılardan yada hayaletlerden daha sık karşılaştığımız karşılaşma ihtimalimizin olduğu durumlar. Ve burda bir yöntemi anlatırsam biri şans eseri okuyup bana kullanır diyede üşendim
-Benim yazımdır, alıntı değil.-
Bir insanın enerjisi azaldığı zaman, düşüncenin en az olduğu uykuya gecilir. Sistem düşünceleri durdurur, enerjimizi geri kazanmamız için uyku moduna gecer.
Meditasyonlarda düşünme sınırlandırılır, ayni uykuda olduğu gibi düşüncelerin yokluğu insanı sarj eder. Ama bu düşünsel aktivitelerin durduğu sürelerde en az enerjimizin olduğu en savunmasız durumlarda oluruz.
Uykudan uyanıp, düşünceleri başlattığımızda enerji dolu bünyeler oluruz. Düşündükçe enerji artar.
Bu düşüncelerin içine dışardan psısik yollarla girmeye calışan biri, demir bir kalkana çarpmış gibi olur. İnsan var olan enerjisiyle güçlü ve içgüdüsel olarak kendini savunur. Dışardan kurduğunuz köprüler, açtığınız kapılar, çapalamalar vs. Hepsi engellenir. Güçlü yada güçsüz bütün insanlar kendi düşüncelerini doğuştan koruma yeteneğiyle doğarlar. Dışarda yapılan tüm saldırılar savunma duvarlarına çarpar. İstediğiniz kadar maddesel imajinasyonlarla köprü kurduğunuzu, ipler atığınızı hayal edin, başaramazsınız. İnsanların kafası yol gecen hanı değil yada açıp yarabileceğiniz bir karpuz hiç değil.
Eğer insanların düşüncelerini merak ediyorsanız, insanların kafalarından vazgeçin. Sadece bir bütün olarak insanın kendisine bakın. Dediğim gibi dıştan saldırılar işe yaramaz, tek başına olduğu sürece. Yanında "empati" adlı silahımız olmalı. Empati kurmayı öğrenmek yıllar alır. Amaç, karşımızdaki insanı kendimiz gibi hissetmek, anlayıştan oluşan bağlarla yollar açmaktır. Bu bazısı için yıllar sürer, bilirsiniz bazısıda yıllar yıllar geçirdiği kişiyi bile tanıyamaz. Bazısıda on dk içinde empati bağlarıyla karşısındakine bağ atabilir. Çok profesyonel olduğu için olabilir yada frekansları tuttuğu için daha çabuk olmuştur. Birisinin kafasını kazmak delmek içindeki düşünceleri çıkarmak mümkün değildir. Öldüren iç güdüyü tüm canlılar hisseder. Siz daha bir kuşu görüp ona dokunmak için uzanmadan kuş uçar. Hayvanlar av olucaklarını hisseder. İnsanlar neden hissetmesin? Bize kötü kötü bakan bakışları bile kafamızın arkasında hissederiz.
Siz birinin karşısına gecip" şimdi düşüncelerini ele geciricem" diyerek kötü adam mantığıyla taarruza gecerseniz. Akın akın öldüren içgüdü salmış olursunuz
Karşınızdaki kişi bunu hemen hisseder ve düşüncelerini kapatır. Bu yüzden bu ölümcül içgüdü olayını bırakmalıyız, bunun için 2 çözüm var. Ya görünmez olmalısın, ki psişik olarak mümkün. Yada karşımızdaki kişinin bir parcası olarak ona katılmalıyız. Bu ancak empatiyle mümkündür. Empati benim gözümde insan kinezisi gibidir. Nasılki su toprak ateş gibi elementlerler kinezi ile işlenirse, empati ile de insanlar işlenir. Yabancılara kapalı ama bizi anlayan insanlara hep açığızdır. 10 dk konuştuğu bir yabancıya en yakınına anlatamadığı derdini pat diye anlatan kişiler, belki ağızlarından çıkanlar dışında kafalarından çalınan düşüncelerin farkında değildirler. Empati bulduğu kişiye ağzımız dışında, beynimizde açılır. Hayvanları kaçıran öldüren güdünün zıttı olan empati insanları çeken birbirine bağlayan şeydir. İster gerçekten empati kurun, ister sadece empati boyasıyla saklayın kendinizi. İnsanların düşüncelerini merak eden kişiler öldüren güdülerini saklamazlarda, diğer insanların enerji duvarlarına çarpmakla yetinirler. O çarpma anında belki birkaç şey sezebilirler, bir kaç kelime maksimum, düşünceye kısa bir temastır o derine işleyemezler.
Bu çarpma anlarını düşünce okudum, basardım sanabilmek doğaldır. Peki hep böyle çarpıp duracakmıyız? Yokmu bunun baska yolu, o kalkanı kıramazmıyız ? Soruları olabilir. Tercihen kalkanın dostu olup işlemek daha kolayken Empati seceneğini reddeden bu yolu çok uzun ve zor bulanlar olabilir. Frekansları yada kişilikleri uyumlana yolunu secmemiştir. Bu konuyu yin ile yang a getirir. Yang empati yoluna sempati duyar ve bu yöntemle uyumludur. Yin başka yolların peşindedir. Yazının en başında söylediğim konuyu burada bağlamayı düşünüyorum. Düşüncelerimiz enerjimizle doğru orantılır. Bu yöntemle kişinin enerjisi çekilir yok edilir azaltılır. Enerji azaldıkça düşünce dalgalarıda durur. Dalgasız sakin bir denizde yüzmekse çok kolaydır. Enerjisini azalttığınız bu kişiyi kontrol etmekte çok kolaydır. Enerjisi biten, düşünceleri duran insan karanlıkta kalmış gibidir. Sizde en yakınındaki ışık kaynağı olursunuz. Siz nereye çekerseniz o yöne gider. Karanlıkta kalan kişi ışığı takip eder. Bu yöntem ikna ve kontrol etmeyi içerir. Bu yöntemi kullanmak ne kadar kötücül olsada sizi bir yin yapmaz. Yin ve yangların yöntemleri bazen kesişebilir.
Yöntemlerin yapılışını yazmaktan ziyade, mantığını açıklamak istedim. Çünkü bunlar gercek hayatta cinlerden, uzaylılardan yada hayaletlerden daha sık karşılaştığımız karşılaşma ihtimalimizin olduğu durumlar. Ve burda bir yöntemi anlatırsam biri şans eseri okuyup bana kullanır diyede üşendim

-Benim yazımdır, alıntı değil.-