Çok sevdiğim bir bilimkurgu yazarı olan Asimov’un yazdığı bir mektup var. Bu mektupta diyor ki:
“İnsanlar dünyanın düz olduğunu düşündüklerinde yanılıyorlardı. İnsanlar, dünyanın küre olduğunu düşündüklerinde de yanılıyorlardı. Ama eğer sen dünyanın küre olduğunu düşünenlerin yanılgısıyla onun düz olduğunu düşünenlerin yanılgısının aynı olduğunu düşünürsen, senin yanılgın ikisinin toplamından da fazla olur.”
Yeterince kafa karıştırıcı mı? Durun. İzah ettikçe hep beraber durumu daha iyi kavrayacağız.
Bundan bir kaç bin yıl önce insanlar dünyanın düz olduğunu düşünüyorlardı. O zamanki insanlar aptal olduğu için veya aptalca şeylere inandıkları için değildi bu düşünce. Etraflarına bakıp gözlem yaptıklarında çoğu şeyi düz olarak görüyorlardı. Mesela Fırat ve Dicle nehirleri arasında yaşayan çok zeki insanlar bile -ki daha sonra onlara Sümerler dedik- ellerindeki verilere göre dünyanın düz olduğunu düşündüler. Bunlar yazıyı icad eden insanlar. O zamanların en gelişmiş medeniyeti. Dolayısıyla böyle düşünmekle birlikte, şüphe de duydular. Bazı şeyler tam olarak tatmin etmedi onları.
Aristo bu tatminsizlikleri, itirazları ve şüpheleri toparlayarak özetledi. İlk olarak güneye yolculuk yapanlar gökyüzünde bazı yıldızların gözükmemeye başladığını söylüyordu. İkinci olarak Ay tutulması esnasında dünyanın gölgesinin şekli hep bir dairenin içindeki yay gibiydi. Üçüncü olarak denizlerde yolculuk yapan gemiler hep ufuk çizgisini geçince kayboluyordu.Tüm bu şüphelerin bir şekilde düz dünya görüşüyle bir açıklaması yapılabiliyordu, tıpkı bugün yapıldığı gibi. Ama bir yandan da küre şeklinde bir dünya fikri ortaya çıkmaya başladı. O zamanlar tabi wikipedia yok, google yok, internet hiç yok. Altyapı yetersiz. Dünyada bilginin kaynağı kütüphaneler ve dünyanın en büyük kütüphanesi de Mısır’da, İskenderiye’de. Bu kütüphanenin başında Erastosthenes adında bir genel müdür var. Sadece genel müdür olsa iyi. Aynı zamanda astronom, tarihçi, coğrafyacı, felsefeci, matematikçi, şair ve tiyatro eleştirmeni. Düşünün tiyatro var, eleştirmeni de var. Milattan önce 3. yüzyıldan bahsediyoruz.
Eratosthenes bir gün açmış kitap -daha doğrusu papirüs- okurken ilginç bir ayrıntı dikkatini çekmiş. Okuduğu papirüs Mısır’ın güneyindeki kentlerden Asvan’da bir adam tarafından yazılmış. Bu adama dikkat! Bu adama geri döneceğiz. Adını bilmiyorum o yüzden kuyunun başındaki adam deyip geçiyorum, çünkü bu adam bir kuyunun yanında yazmış bu kitabı ve demiş ki yılın en uzun gününde, 21 Haziran’da, öğle vakti güneş tam tepedeyken tapınak sütunlarının gölgesi kayboluyor. Ve sürekli gölgede kalan bu yanımdaki kuyunun suyunda da güneş yansıyor. İşte bugün bildiğimiz evren modeli biraz abartacağım şimdi ama işte bu bilgiye dayalı.Çünkü bu bilgiyi öğrenen Eratosthenes İskenderiye’de de böyle mi oluyor diye bir deney yapmaya karar vermiş. Görmüş ki gölge kaybolmuyor. Yaklaşık 7 derecelik bir açıyla da olsa gölge var. O zaman dünya yüzeyinde bir eğim olduğu sonucuna ulaşmış. Hatta sırf bu iş için birisine para verip Asvan’a kadar göndermiş, iki kent arasındaki mesafeyi ölçtürmüş. Bu mesafe 5000 stadyum olarak hesaplanmış. Gölgenin eğimi de 7 dereceydi hatırlarsanız yani 360 derecenin yaklaşık 50’de biri. Bu şekilde 50 x 5000 stadyum 250000 eder. Küsuratlarıyla dünyanın çevresinin 252000 stadyum olduğunu hesap etmiş. Antik Mısır’da bir stadyumun 157,5 metre olduğunu düşünürsek dünyanın çevresini 39690 km olarak hesaplamış oluyor. Bugün yapılan modern hesaplara göre %1,6’lık bir hata payı var. Yani yanılmış mı evet. Ama düz olduğunu söyleyenlere göre bu yanılgı sadece %1,6’lık bir sapma.
Daha sonra Batlamyus gelmiş -ki o da İskenderiye’lidir- demiş ki evet dünya bir küredir, üstelik evrenin merkezidir. Sonra Nasiruddin Tusi gelmiş -ki kendisi İskenderiyeli değil Horasan’lıdır- gezegenlerin hareketlerini hesaplamış ve Batlamyus’un da yanıldığını göstermiş. Topu Kopernik’e atmış. Kopernik -ki kendisi Polonya’lıdır- bu hesaplamaların da yardımıyla güneş merkezli bir model ortaya koymuş. Yani bir başka deyişle kendinden önceki herkesin yanıldığını. Topu Newton’a atmış. Ama top gitmiş Newton’un -ki kendisi İngiliz’dir- altında oturduğu ağaca çarpmış, ağaçtaki elma Newton’un kafasına düşünce evrensel kütle çekimini bulmuş. Buna dayalı bir evren modeli geliştirmiş. Peki hikaye burada bitmiş mi? Hayır. Bitmeyecek. Her yeni gelen isim farklı bir kentten olacak. Daha öncekilerin yanılgılarından bir şeyler öğrenecek ve daha az yanılgılı kuramlar ortaya koyacak. Yani Asimov’un da dediği gibi yanılgılar da görecelidir. Ve bilimsel yöntem böyle çalışır. Farklı coğrafyalardan, farklı milletlerden insanlar bilimsel bir teoriyi geliştirirken önyargısız olarak bilgilerini, bulgularını, belgeleyerek birbiriyle açık bir şekilde paylaşır. Büyük yanılgılar düzeltile düzeltile, daha az yanılgılı sonuçlara ulaşılır. Çok uzattın diyorsunuz dimi? Aklı başında gibi görünen pek çok insan, mantıklı gibi görünen kanıtlar sunarak düz dünya teorisi ileri sürüyorlar. Konuyla ilgili yüzlerce video izledim ben de öyle düşünmeye başladım diyorsunuz değil mi? Birincisi ben çok uzatmadım, dünyanın düz olduğunu söyleyenler çok uzattı bu mevzuyu. Bir kaç bin yıl kadar çok uzattılar. İkincisi ortada bilimsel bir teori filan yok, en fazla komplo teorisi var. Çünkü buna teori diyebilmemiz için dünyanın düz olduğu olgusunun sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklama getirmesi gerekiyor. Bu neden bir komplo teorisi biliyor musunuz? İçinde klasik bir komplo yaklaşımı var: “Bize yalan söylüyorlar!”Dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğrafları Photoshop’lu, çünkü uzaya filan çıkılmadı. NASA binlerce çalışanı ve milyarlarca dolar bütçeyi kullanarak bizi uzaya çıktıklarına ikna etmeye çalışıyor. Sadece NASA mı, hayır dünyada 50’den fazla ülkedeki tüm uzay ajansları da bu komplonun içinde. Bizi çok iyi kandırabilmek için öyle bir kez filan değil tam 155 kez ay misyonu oluşturuldu, 43 Venüs, 40 Mars, 9 Jüpiter, 9 Güneş, 5 Satürn misyonu hem de 6 farklı ülke tarafından. Uzaya gönderilen araçları hep aynı şirket üretirse şüpheleniriz diye 112 ayrı üreticiyle çalışıldı. Her konuda kavga eden Amerika ve Rusya sırf bu konuda bizi kandırabilmek için 10 tane uzay istasyonu yaptılar. Bunu gören diğer ülkeler boş durur mu? 1100 tane aktif uyduyu yörüngeye soktular. Bunların hepsi yalan!^ Kandırıyorlar. Çekemiyorlar. Klasik hukuk mantığında “Cui
Bono” diye bir tabir vardır. Kimin faydasına? Neden yalan söylüyorlar? Ben size söyleyeyim. Hep o adam yüzünden. Hani kuyunun başında bir adam vardı ya. 2300 yıl önce Mısır’da. Kuyuya attığı taşı şimdi kırk bin akıllı çıkartamıyor. Eğer o adam olmasaydı Eratosthenes gölgelerden şüphelenip bu büyük yalan oyununu başlatmayacaktı. Tarih boyunca gelen tüm bu düşünürler, gözlemciler, bilim insanları bu kandırmacaya katılmayacaktı.
Ama bizler uyandık değil mi arkadaşlar. Seçilmiş insanlar olarak. Artık bizi kandıramayacaklar. Dünya yuvarlak değil*. Kafalarımız da yuvarlak değil. O yüzden onu ve içindekini daha etkin kullanacağız. Tüm bu kandırmacalar içinde, tüm bu yalancılar içinde beni en çok hayal kırıklığına uğratan kim oldu biliyor musunuz? Nasreddin Hoca. Yıllarca güldük bir yandan düşündüren o esprilerine. Ama şimdi anlıyorum ki o da bu büyük oyunun parçasıymış. Dünyanın şekli hakkında o da yanılmış. Hatırlarsanız bir gün bir adam onu denemek için “hocam dünyanın ortası neresi?” diye sorar. O da ayağıyla bastığı yeri göstererek “İşte burasıdır dünyanın ortası” der. Adam da bizdendir. Seçilmiştir. Bu yalanlara inanmaz: “Hadi be hocam” der. Nasrettin Hoca da buna karşılık ne cevap verir? İnanmıyorsan ölç.