damned
Kayıtlı Üye
Beslenmek, hayatta gerçekleştirdiğimiz ilk eylemlerdendir ve her şeyden önemlisi temel ihtiyaçlarımızdandır. Zamanla bu eylem, bireyin zihninde stres gidermek, sosyalleşmek, zevk almak gibi ikincil ihtiyaçları gidermekle ilişkilenir ve birey, “fiziksel doyum” sağlamaktan ziyade “duygusal doyum” için yemeye başlar. Böylece yeme işiyle bireyin psikolojik durumu arasında yeni bir bağ kurulmuş olur.
Kilo kontrolünde sıkıntı yaşayanlarda yemeğin psikolojik durumla ilişkisi daha sıkı kurulmuş olabilir. Bu yüzden diyet yapma ve spor aktivitelerine yönelme çabaları kısır döngü biçiminde sonuçsuz kalacak ve birey kilo almaya devam edecektir. Esasen bunun temelinde kendini koruma amacı yer alır. Birey kendini üzen, acıtan, psikolojik olarak hırpalayan insanlar, durumlar, koşullar veya duygulardan kaçmak için yiyerek kendini uyuşturur. Fiziksel yeme davranışından uzaklaşan kişi, duygularını yemeye başlar. Örneğin, annesi tarafından az yemekle yargılanan ve zorla beslenen bir çocuğun ileriki yaşlarda kilo problemi yaşaması muhtemeldir. Çünkü annenin zorla yedirme eylemi, çocuğun bedeni üzerindeki inisiyatifini kaybetmesi yüzünden anneye öfke duymasına yol açacak ve bu kontrol kaybı ileriki yaşlarda kilo fazlası olarak ortaya çıkabilecektir. Yani kişi, annesini cezalandırmak ve öfke duygusunu bastırmak için tıkanırcasına yiyecek, hatta kimi zaman tok hissettiğinde de yiyecektir. Bu durum bağımlılık boyutuna erişince alınan kilolar sağlığı da oldukça olumsuz yönde etkileyecektir.
Alınan kilolar sonucu genişleyen beden, diğer insanlarla ilişkide engel rolü oynar. Tüm duygular mücadelenin alanı olan beden üzerinden ifade edilir. Bu yüzden kilo kontrolünde perde arkasında kalan duygusal süreçler çalışılmadan yapılan diyetler, egzersiz planları ve diğer müdahaleler uzun vadede işe yaramayacaktır. Kilo vermek kısır döngü halini alarak çözülemeyen bir sorun olmuşsa birey önce duygularıyla yüzleşmek için psikolojik yardım talep etmeli ve sonra fiziksel görünüm değişimi için çalışmalıdır.
Kilo kontrolünde sıkıntı yaşayanlarda yemeğin psikolojik durumla ilişkisi daha sıkı kurulmuş olabilir. Bu yüzden diyet yapma ve spor aktivitelerine yönelme çabaları kısır döngü biçiminde sonuçsuz kalacak ve birey kilo almaya devam edecektir. Esasen bunun temelinde kendini koruma amacı yer alır. Birey kendini üzen, acıtan, psikolojik olarak hırpalayan insanlar, durumlar, koşullar veya duygulardan kaçmak için yiyerek kendini uyuşturur. Fiziksel yeme davranışından uzaklaşan kişi, duygularını yemeye başlar. Örneğin, annesi tarafından az yemekle yargılanan ve zorla beslenen bir çocuğun ileriki yaşlarda kilo problemi yaşaması muhtemeldir. Çünkü annenin zorla yedirme eylemi, çocuğun bedeni üzerindeki inisiyatifini kaybetmesi yüzünden anneye öfke duymasına yol açacak ve bu kontrol kaybı ileriki yaşlarda kilo fazlası olarak ortaya çıkabilecektir. Yani kişi, annesini cezalandırmak ve öfke duygusunu bastırmak için tıkanırcasına yiyecek, hatta kimi zaman tok hissettiğinde de yiyecektir. Bu durum bağımlılık boyutuna erişince alınan kilolar sağlığı da oldukça olumsuz yönde etkileyecektir.
Alınan kilolar sonucu genişleyen beden, diğer insanlarla ilişkide engel rolü oynar. Tüm duygular mücadelenin alanı olan beden üzerinden ifade edilir. Bu yüzden kilo kontrolünde perde arkasında kalan duygusal süreçler çalışılmadan yapılan diyetler, egzersiz planları ve diğer müdahaleler uzun vadede işe yaramayacaktır. Kilo vermek kısır döngü halini alarak çözülemeyen bir sorun olmuşsa birey önce duygularıyla yüzleşmek için psikolojik yardım talep etmeli ve sonra fiziksel görünüm değişimi için çalışmalıdır.