Değiştirilmiş şuur halleri ve trans

PUNKY

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
409
Tepkime puanı
26
İnsan şuuru üzerine yapılan araştırmalar derinleşip geliştikçe, şuur olgusunun çok derin ve çok yönlü bir şey olduğu ve basit fizyolojik açıklamalarla izahının mümkün olmadığı görülmüştür. 18. ve 19. yüzyılın ayrıştırmacı, materyalist bilim anlayışı her konuda olduğu gibi insan şuurluluğunun da fiziksel ve kimyasal süreçlerle açıklanabileceğini savunmuş ve bu tip süreçleri aşan her türlü fenomeni görmezden gelmiştir.

Bugün dahi bu konu üzerinde pek çok tartışmalar yapılmakla birlikte artık katı anlamda materyalist görüşün ötesine geçilmiştir. Burada elbette bilimde -özellikle kuantum fiziğinde- gerçekleştirilen pek çok keşfin önemli bir payı vardır. Çünkü bu gelişmeler bilimin sınırlı ufuklarını genişletmiş ve bilim adamlarının daha cesurca atılımlar yapabilmelerini sağlamıştır. Tabiidir ki, daha keşfedilmesi ve anlaşılması gereken pek çok alan (gerek insan şuuru hakkında, gerek evren hakkında, gerekse karşılıklı bağlantılar ve bu bağlantıları yönlendiren yasalar hakkında) bizleri beklemektedir ve daha ileri çalışmalar pek çok yeni bilgiyi gün ışığına çıkaracaktır.
İnsan şuuru ve onun derinliği ile ilgili çalışmalar tarihin çok eski devirlerine kadar uzanmaktadır. Eski Mısır, Eski Hint ve Grek filozoflarının metinlerinde bu konuyla ilgili pek çok bilgi bulmak mümkündür.


Ayrıca hemen tüm dinlerin ve geleneklerin ibadetle ilgili uygulamalarında daha derin şuur hallerinin deneyimlenebilmesine yönelik olmak üzere pek çok uygulamalar buluruz. Örneğin Hint kökenli dinlerde meditasyon ve yoga aslında bir ibadet biçimi olarak ele alınmaktadır. Halbuki bugün pek çoğumuzun da bildiği gibi bu uygulamalar şuurumuzu dış dünyaya odaklanmaktan alıkoyarak, daha yüksek seviyeli birtakım enerjileri bünyemizde toplayabilmek amacıyla kullanılmaktadır. Ve esas amacı da zaten budur.

Şamanik kökenli kabile kültürlerinde uygulanan çeşitli ritüellerin ve ibadetlerin de asıl amacı bir tür trans halini sağlayarak insanın ruhsal dünya ile ilişkiye geçebilmesini sağlamaktır.

İslam kültürü içerisinde de sufizm ekollerinde yapılan çalışmalarla “keramet” denilen çeşitli psişik yeteneklerin geliştirildiğini, farklı psişik boyutlara şuur yolculukları yapıldığını görüyoruz. Bu hallerin elde edilebilmesi için, zikir, oruç ve meditasyon gibi çeşitli egzersizler uygulanmaktaydı.

Günümüze yaklaştıkca metapsişik ve parapsikolojik araştırmalarla insan şuurunun daha derin bölgelerine ve buutlarına ait geniş bilgiler edinilmiştir. Günümüzde ise gerek psikolog ve psikiyatristlerin, gerekse çeşitli dallara mensup bilim adamlarının şuurun kökeni ve özellikleri hakkındaki araştırmaları sürmektedir. İlerleyen kısımlarda bu araştırmalardan elde edilen sonuçlara değineceğiz. Tüm bu araştırmaların özet olarak vardığı sonuç şudur:

Şuur ve şuurluluk beynin bir yan ürünü değildir. Tam tersine beyin, şuurun fizik plandaki bir uzantısı ve vasıtasıdır. Hatta beyin ve fizik beden faaliyeti dursa veya fizik beden ortadan kalksa bile şuur faaliyeti durmamaktadır.
Şimdi çeşitli yönleriyle kısaca insan şuuru hakkındaki bilgilerimizi gözden geçirelim.




OLAĞAN ŞUUR HALLERİ

Olağan şuur halleri temel olarak iki fazda kendini gösterir:


1. Uyanıklık hali; 2. Uyku hali


Normal yaşam içerisinde şuur yaşantımız duyulara ve duygulara bağımlı bir durumda sürüp gitmektedir. Eğer özel bir yeteneğe sahip değilsek veya bu konuda özel bir çabamız yoksa olağan durumlarda şuurumuz duyular kanalıyla dış dünyadan her an gelmekte olan etkilerle meşgul bir durumdadır. Dış etkiler hayatımızda baskındır. Zihinsel yaşantımız da bu dış etkilerle ilgili çağrışımlarla sürmektedir. Anılar, çeşitli duygu halleri zihnimize sürekli hakim olurlar.

Uykuda ise bedene ve duyulara ilişkin faaliyetler minimum düzeye iner. Dış dünya ile ilişki kopar. Ancak hatırlanan rüyaların dışında belirgin bir şuur faaliyeti yoktur. Rüyalar ise bedensel işlevlerin veya gündelik şuur yaşantımızın etkisiyle meydana gelebildiği gibi, tamamen bunların dışında daha üst seviyeli etkilerle de oluşabilir.

DEĞİŞTİRİLMİŞ ŞUUR HALLERİ

Ancak bu iki halin dışında (uyku ve uyanıklık) bazen kendiliğinden bazen de özel çalışmalar sonucunda deneyimlenebilen çeşitli şuur halleri mevcuttur. Bunlara modern parapsikoloji literatüründe ve noetik bilimlerde “değiştirilmiş şuur halleri” (altered states of consciousness) denilmektedir. Bu terim, olağan şuur hallerini esas olarak kabul edip buna öncelik vermektedir. Halbuki bedenli haldeyken sahip olduğumuz şuur hali geçici ve kapalı şuur halidir. Değiştirilmiş şuur halleri olarak adlandırılan durumlar esasında, şuurumuzun derinliklerinde bulunan çok daha geniş kapsamlı boyutlara açılan minik pencerelerdir.

RUH VE BEDEN İLİŞKİSİNİN GEVŞEMESİ

Değiştirilmiş şuur hallerinin hepsinde az veya çok biçimde ruh ve beden ilişkisinin gevşetilmesi söz konusudur. Bu ise çok çeşitli yollarla meydana getirilebilir. Ve günümüzde bu hallerin hemen hepsi “trans” olarak adlandırılmaktadır. Bu şuur değişikliği fizyolojik, psikolojik ve farmakolojik yollarla sağlanabilir. Değiştirilmiş şuur hallerine örnek olarak ipnotik ve manyetik trans, duyumsal tecrit, gündüz düşü, kişilik değişimi, halüsinasyonlar, vecd ve medyomik transı sayabiliriz.
Duyular dışı algılamaların gerçekleşebilmesi için algılama odağının dış duyulardan iç duyulara yönelmesi gerekmektedir.
Şimdi içlerinde trans olgusunun da genişçe yer aldığı Değiştirilmiş Şuur Halleri ile ilgili örnekleri birer birer inceleyelim:


a) İpnoz ve İpnotik Trans
İpnoz günümüzde gerek psikolojik, gerekse psikosomatik pek çok rahatsızlıkların iyileştirilmesinde kullanılan ve telkinlerle elde edilen yaygın bir tekniktir. İpnoz halinde içine girilen duruma “ipnotik trans” denir. Bu, uyku ile uyanıklık arası bir durumdur. İpnotik transın kendi içerisinde dereceleri vardır. Bunlar çeşitli şekillerde sınıflandırılmışlardır.
Trans derecelerinin genel özellikleri şöyledir:
İpnoza benzer hal:
Gevşeme, hafif bir sersemlik, gözlerin kapanması.
Hafif Trans: Gözlerin sabitleşmesi, organlarda sertleşme, solunumun yavaşlaması, nabzın yavaşlaması, hafif anestezi.
Orta Trans: İllüzyonlar (işitme, tatma, koklama), kısmi hatırlamama, kendiliğinden ya da uyartılmış rüyalar, kişilik değişimi, basit postipnotik telkinler, hislerde keskinleşme.
Derin Trans: Uyurgezerlik (transtayken gözleri açabilme), kendiliğinden tam hatırlamama, postipnotik telkinlerin eksiksiz yerine gelmesi, tam hissizlik, tam uyurgezerlik, uyku sonrası pozitif görsel ve işitsel halüsinasyonlar, uyku sonrası negatif görsel ve işitsel halüsinasyonlar.


İpnoz, çok geniş bir uzmanlık alanıdır ve bu konuda sayısız araştırmalar yapılmıştır. Burada yerimiz kısıtlı olduğundan bu konuyla ilgili olarak Michael Talbot’un Holografik Evren isimli kitabında aktardığı küçük bir örnekle yetineceğiz:
“Babam evinde konuk ettiği bir grup arkadaşını eğlendirmek amacıyla profesyonel bir ipnozcu kiralamış ve beni de çağırmıştı. İpnozcu, orada bulunanlar arasında kimin ipnoza daha uygun olduğuna çabucak karar vermiş ve babamın yakın arkadaşlarından, Tom adındaki bir kişiyi kendisine süje olarak seçmişti. Tom bu ipnozcuyla ilk kez karşılaşıyordu.


Tom’un çok iyi bir süje olduğu hemen anlaşıldı, birkaç saniye içinde ipnozcu onu derin bir transa sokmuştu. Sonra gösteri ipnozcularının yaptığı alışılmış oyunları uygulamaya başladı. Tom’u odada bir zürafa olduğuna inandırmıştı, Tom ona şaşkınlıkla bakmaya başladı. Sonra Tom’u, bir patatesin gerçekte bir elma olduğuna inandırdı ve Tom onu kibarca yemeğe başladı. Ama gecenin asıl olayı adamın Tom’a, transtan çıktığında genç kızı Laura’nın ona tümüyle görünmez olacağı yolundaki telkiniydi. Laura’yı, Tom‘un oturmakta olduğu sandalyenin tam karşısındaki bir sandalyeye oturttuktan sonra Tom’a uyanmasını söyledi ve ona kızını görüp görmediğini sordu.

Tom odanın içine bakındı, bakışları, kıkırdayıp duran kızının içinden geçip gitti. ‘Hayır,’ dedi. İpnozcu Tom’a, bundan emin olup olmadığını sordu. Tom, Laura’nın kıkırdamaları artmış olmasına karşın bu soruyu yine hayır diye yanıtladı. Sonra ipnozcu Laura’nın arkasına geçti, böylece Tom’un görüş açısından gizlenmiş oluyordu, cebinden bir nesne çıkarttı. Bu nesneyi, odadaki hiç kimsenin göremeyeceği biçimde dikkatle gizleyerek, arkadan Laura’nın beline dayadı. Tom’dan bu nesnenin ne olduğunu söylemesini istedi. Tom öne doğru eğildi, sanki doğrudan Laura’nın midesine bakıyor gibiydi, sonra onun bir saat olduğunu söyledi. İpnozcu başını sallayarak onayladı ve Tom’a saatin üzerinde neler yazılı olduğunu sordu. Tom, yazılı olanları okumaya çalışır gibi çabaladı ve sonra saatin sahibinin adını (bu, odada bulunanlar arasından ve hiç birimizin kim olduğunu bilmediği birisiydi) ve saatin üzerinde yazılı olan mesajı okudu. İpnozcu daha sonra bu nesnenin gerçekten bir saat olduğunu ve Tom’un üzerindeki yazıyı doğru olarak okumuş olduğunu görebilmemiz için saati odanın içinde dolaştırdı.
Daha sonra Tom’la konuştuğumda, kızının kendisi için kesinlikle görünmez olduğunu söyledi. Onun tek gördüğü şey, ipnozcunun ayakta durduğu ve elinin içinde bir saat tutmakta olduğu idi. Eğer ipnozcu sonradan kendisine neler olup bittiğini anlatmamış olsaydı, herkesin ortaklaşa kabullendiği normal gerçekliği algılamamış olduğunu asla bilmeyecekti.”


b) Manyetizma ve Manyetik Trans

Manyetizma yoluyla elde edilen trans biçimine manyetik uyku adı da verilir. Manyetik trans, ipnotik transa oldukça benzemektedir. Ancak ipnozdaki gibi telkinler yoluyla değil, manyetik paslar yoluyla elde edilir. Manyetik transın dereceleri de ipnotik transa oldukça benzemektedir. Ancak bu yolla daha derin bir trans elde edebilmek mümkündür.
Hem ipnotik hem de manyetik transtan, psişik yeteneklerin geliştirilmesinde faydalanılmaktadır. Bu trans metotlarını kullanarak, telepati, durugörü ve psikometri yeteneklerini geliştirmek ve ortaya çıkartmak mümkündür.


c) Medyomik Trans

Medyomik trans da dış görünüş itibarıyla ipnotik ve manyetik transa oldukça benzemektedir. Hatta ipnotik veya manyetik süreçler yoluyla da medyomik transa geçmek mümkündür. Ancak tecrübeli ve yetişmiş bir medyom, kendi kendisine de transa geçebilir. Medyomik transta amaç daha ziyade, spatyomdaki bedensiz varlıklarla temasa geçmektir. Spatyomdaki bedensiz varlıklarla açık bir iletişim kurabilmek için hafif veya derin bir trans haline ihtiyaç vardır. Daha yüksek titreşim boyutlarındaki varlıklarla irtibata geçebilmek için daha derin transa ihtiyaç vardır.
Medyomun yeteneklerine ve medyomluk türüne bağlı olmak üzere, trans durumu da çok farklılıklar gösterebilir. Bazı durumlarda medyom tamamen kendini kaybedebildiği gibi, bazılarında ise hemen hemen uyanıklık haline çok yakın bir durumdadır.


d) Şamanik Translar

Şamanizm, her ne kadar Kuzey ve Orta Asya’nın dinsel yaşamına hakim olmuşsa da, bu geniş toprakların dini değildir. Bazen karışıklık, bazen de araştırma tembelliği yüzünden öyle uygun görülerek, Şamanizm, Kuzey Asya halklarının, yani Türk ve Tatarlar’ın dini olarak ele alınmıştır. Oysa bu uygulamalara Amerika yerlilerinden, Avustralya ve Güney Afrika’ya kadar pek çok yerde rastlamak mümkündür.
Şamanik uygulamalarda ve kabile kültürlerinde hem bireysel hem de toplu trans deneyimlerinin çok önemli bir yeri vardır. Öncelikle şaman denilen kişi psişik yetenekleri oldukça gelişmiş hassas bir medyomdur. Hatta şamanların bazılarında şifacılık başta olmak üzere, durugörü, duruişiti, prekognisyon ve medyomluk yeteneklerinin pek çoğunun birden bulunduğunu görebiliriz. İyi bir şaman bugünün lisanıyla birinci sınıf bir trans medyomudur. Yani ruhsal alemdeki bedensiz varlıklarla iletişim kurup onların etkilerini ve fikirlerini yeryüzüne aktarabilen bir insandır.


e) Vecd Hali (Ekstaz)

Vecd hali özellikle mistik, ezoterik ve tasavvufi çalışmalarda deneyimlenmesi amaç edinilen bir tür trans halidir. Kendiliğinden deneyimlenebileceği gibi, çeşitli çalışmalarla da ulaşılabilir. Bu hali yaşadığını söyleyen kimseler bunun sözcüklerle ifade edilemeyeceğini söylerler. Ancak vecd hali şu şekilde tarif edilebilir:
Bedensel Olarak: Hemen tam bir hareketsizlik görülür. Dolaşım, solunum vs. çok yavaşlar.


Duyular bakımından: İçsel bakımdan sözcüklerle tarif edilebilmesi mümkün olmayan bir mutluluk, bir sevinç duygusu görülür.
Zihinsel Yönden: Dış dünyayla her türlü bağ kesilir. Ruhta, kendini her şeyle bütün hissetme, birleşmişlik duygusu vardır. Vecd halinde insanın benliği yok olur. Duyular aleminden ayrılır. Duyular, duyu organları, teorik akıl ortadan kalkmıştır. Hatıralar ve irade yok olur. Vecd halinde insan kendisini doğayla, evrenle veya diğer canlılarla bütün hisseder.
Yoğun duygusal hallerde kendi kendine telkinlerle ve birtakım zikirlerle deneyimlenen bazı hezeyan hallerini gerçek vecd hali ile karıştırmamak gerekir.


g) Lüsid Rüyalar
Son yıllarda psikologlar, lüsid rüyalarla giderek daha fazla ilgilenmeye başlamışlardır; bu, rüya görenin tam uyanıklık durumundaki şuurunu koruduğu ve rüya görmekte olduğunun farkında olduğu bir rüya türüdür. Lüsid rüyaların, şuurlu olma olgusunun dışında başka birçok kendine özgü özellikleri vardır. Rüya görenin temel olarak edilgen bir katılımcı olduğu normal rüyaların tersine, lüsid rüya gören kişi, genellikle rüyasını çeşitli yollarla yönlendirebilmektedir, örneğin, bir kabusu hoş bir deneyime dönüştürebilir, rüyanın yer aldığı sahneyi değiştirebilir ya da belirli bireyleri ya da durumları çağırabilir. Bir lüsid rüyadaki mermer zeminler kişiyi ürkütecek denli katı ve gerçektir, çiçekler parlak renkler ve kokular saçarlar; her şey canlı gibidir ve garip bir enerjiyle doludur. Lüsid rüyaları inceleyen araştırmacılar bu rüyaların, kişisel gelişim, özgüveni artırma, zihinsel ve fiziksel sağlığı geliştirme ve yaratıcı bir sorun çözme yeteneği kazanmayı kolaylaştırma konularında uyaran olarak çeşitli yönlerden işlevsel olabileceğine inanmaktadırlar.


h) Beden Dışı Deneyimler (BDD) ve Ölüme Yakın Deneyimler (ÖYD)
İnsan şuurunun bedenle sınırlı olmadığını açık seçik bir biçimde gözler önüne seren iki olgu da, BDD ve ÖYD’lerdir


Tipik bir BDD olayı genellikle kendiliğinden oluşur ve daha çok uyku, meditasyon, anestezi, hastalık ve travmatik acılar sırasında ortaya çıkar (bununla birlikte diğer bazı koşullarda da ortaya çıktığına rastlanmıştır). Bu durumda, kişi birden zihninin bedeninden ayrılmış olduğu konusunda canlı bir his içinde olur. Genellikle, kendisini bedeninin üzerinde havada yüzer durumda bulur, diğer mekanlara gidebileceğinin ya da uçabileceğinin farkına varır.

Bu beden dışı yolculuklara, “Astral Seyahat” veya “Şuur Projeksiyonu da denilmektedir.Ölüme Yakın Deneyimlerde de aynı özellikler görülür. Bunlar genellikle, aşırı hastalık, şok, kalp durması, komalar ve şiddetli kazalar gibi durumlarda meydana çıkmaktadır.

Tipik bir ÖYD özetle şöyle olmaktadır:

Bir adam ölmektedir ve birden kendisini bedenin üzerinde havada yüzer durumda bulur, olup biteni oradan izlemektedir. Birkaç saniye sonra büyük bir hızla bir karanlığın ya da bir tünelin içinden geçer. Parıltılı bir ışıkla aydınlanmış bir alana varır; orada, yakın geçmişte ölmüş dost ve akrabaları onu sıcak bir biçimde karşılarlar. Genellikle tanımlanamaz güzellikte bir müzik duyar ve gözlerinin önünden dünyada gördüğü her şeyden daha güzel görüntüler -dalgalanan çayırlar, çiçeklerle dolu vadiler ve parıldayan nehirler- geçer. Bu ışıkla dolu dünyada hiçbir acı ya da korku duymaz, içini neşe, sevgi ve barış duyguları kaplar. Büyük bir şefkat duygusu yayan bir “ışık varlıkla” (ya da varlıklarla) karşılaşır, tüm yaşam gözlerinin önünde panoramik birbiçimde yeniden canlanır. Bu daha büyük gerçeklik alemi onu kendisinden o denli geçirmiştir ki, orada kalmaktan başka hiçbir şey istemez. Bununla birlikte, genellikle bir varlık ona henüz zamanın gelmediğini söyler ve dünyasal yaşamına geri dönmesi ve fiziksel bedenine tekrar girmesi için onu ikna eder.

Bunun yalnızca genel bir tanım olduğunu ve tüm ÖYD’lerin anlatılan tüm bu özellikleri taşımayabileceğini söylemekte yarar var. Bazı deneyimlerde yukarıda anlatılan özelliklerden bazıları yer almayabileceği gibi, diğerlerinde de bazı ek içerikler olabilir. Bu deneyimlerin simgesel süslemeleri de çeşitlemeler sergileyebilir. Örneğin, Batı kültürlerinden gelen ÖYD’ciler yaşam ötesi aleme bir tünelden geçerek girerken, diğer kültürlerden gelen deneyimciler bir yoldan aşağı yürüyerek, bir su kütlesinin üzerinden geçerek de öte aleme ulaşabilir.


i) Psikodelik Maddeler Yoluyla Elde Edilen Değiştirilmiş Şuur Halleri
İnsanda psikolojik değişikliğe neden olan bitkilerin ilk kayıtlı kullanımı 1502 yılına rastlar. Bu tarihte Meksika’nın Aztec Hükümdarı (Montezuma II) için yapılan şenlikler sırasında yüklüce miktarda özel bazı mantarlar tüketilmişti. Kayıtlara göre bunu kullanan yerliler, vizyonlar gördüler, intihar ettiler, kimisi medyomsal yetenekler sergilediler ve gelecekle ilgili kenahetlerde bulundular.

Bundan sonraki zamanlarda insanda psikolojik değişikliğe neden olan maddeler (drugs) parapsikolojik araştırmalarda kullanıldı. Aslında parapsikologlar ellerindeki süjeleri her istedikleri zaman deney yapabilecekleri uygun bir şuur haline sokmayı hep istemişler ve bunu yapabilecek maddeleri arayıp durmuşlardır.

Bazı mantar, kaktüs ve öteki bitkilerin sadece vizyonu körüklemekle kalmayıp, davranışlardaki birtakım değişikliklerle sonuçlanan algılama değişikliklerine de neden olduğu çok eskiden beri bilinmektedir. Parapsikologlar vizyonların DDA (Duyular Dışı Algılama) ile şu veya bu bakımdan ilişkili olduklarını bildiklerinden doğal olarak DDA araştırmalarında bu bitkilerin yararlı olup olmayacağını düşünmüşlerdir. Fakat bu uygulamadan önce, bu maddeler nedir ve nasıl çalışırlar?

Halk arasında drog adı verilen herhangi bir ilacı bol miktarda kullandığımız zaman dilerium, halüsinasyon ya da benzeri normal olmayan zihinsel fenomenler ortaya çıkmaktadır. Fakat bazı maddeler küçük dozlarda alındıklarında, fiziksel bir hasara neden olmadan DDA’yı harekete geçirebilmektedir. “Amanita muscaria” ve “psilocybe mexicana” gibi bazı mantarlar, kullananda halüsinasyonu harekete geçirmekte, bazı psikolojik değişiklikler meydana getirmektedir. Bu “psikolojik değişiklikler” ile ilgili olmak üzere “psilocybin” denen ilaç Dr. Albert Hofmann tarafından sentetik olarak yapılmıştır.

“Peyote” bir kaktüs türüdür ve bazı kısımları alındığı zaman insana zihinsel yolculuk yaptırır. Renkler daha parlak görünür, görsel bozulmalar (distortions) olur ve kullanan kişi tüm düşünce mekanizmasının kontrolünü kaybeder. Bu kaktüsten elde edilen ve insanda psikolojik değişikliğe neden olan maddenin adı “mescaline”dir. İnsanda psikolojik değişikliğe neden olan maddelerin en popüleri, bilindiği gibi LSD (Lysergic acid diethylamide)’dir ki bu da, Dr. Hofmann tarafından tamamen sentetik olarak elde edilmiştir. Bunlara benzer ya da daha başka etkileri olan, bir sürü insanda psikolojik değişikliğe neden olan maddeler de vardır.

Alıntı-Reşat Güner
 

Similar Threads

Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
489
Üye silindi 76175
Ü
Üst