"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Çoklu Kişilik Bozukluğu Nedir? Belirtileri ve Nedenleri Nelerdir?

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Rhea
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Rhea

Elit Üye
Dissosiyatif kimlik bozukluğu ya da yaygın bilinen adıyla çoklu kişilik bozukluğu, herkesin az çok fikir sahibi olduğu bir hastalıktır. Aynı zamanda çift karakter hastalığı olarak da anılan bu bozukluk, aynı bireyde birden fazla kişiliğin varlığı ile karakterize edilmiştir. Çoklu kişilik bozukluğu adı da buradan gelmektedir.
Film yönetmenleri ve kitap yazarları da eserlerinde bu hastalığı defalarca kez tasvir etmiştir. Ancak birçok kez eserlere taşınmasının aksine, bu bozukluk dünya genelinde o kadar da yaygın değildir. Hatta bazı psikiyatrist ve nöropsikologlar hastalığın gerçekliğine bile itiraz etmektedir.
Peki, psikiyatri dünyasını bile ikiye bölen ve birçok alevli tartışmaya yol açan çoklu kişilik bozukluğu nedir? Bu soruya yanıt arıyorsanız doğru adrestesiniz!
Bu içeriğimizde, dissosiyatif kişilik bozukluğunun gerçekten ne olduğuna ve hangi belirtilerle kendini belli ettiğine değineceğiz. Ardından ise hastalığın oluşma nedenlerini inceleyip tedavi süreci hakkında detaylı bilgiler sunacağız.

Çoklu Kişilik Bozukluğu Nedir?
Çoklu kişilik bozukluğu, şu an dissosiyatif kimlik bozukluğu (DID) olarak bilinen hastalığın eski adıdır. Genellikle hafızada, öz farkındalıkta, algılamada ve kimlikte ciddi bozulma ile karakterizedir. Hastalığa sahip kişiler, “alter” olarak bilinen farklı kişilik veya kişilikler geliştirirler.
Her kişiliğin kendine özgü özellikleri vardır. Dolayısıyla da hasta kişilikler arasında gidip gelirken kişisel ayrıntılarda, günlük aktivitelerde ve hatta travmatik olaylarda dahil kopukluk yaşayabilir. Oldukça sancılı geçen bu süreç kişilik bölünmesi da olarak adlandırılır.

Çoklu Kişilik Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?
Çoklu kişilik bozukluğunun en temel belirtisi, alter olarak bilinen iki veya daha fazla alternatif kişiliğin varlığıdır. Bu alterlerin farklı isimleri, davranışları, anıları ve dünyayı algılama biçimleri vardır.
Hastanın yaratmış olduğu alter karakter farklı bir cinsiyete, yaşa ve yaşantıya sahip olabilir. Ancak hastalığın semptomları yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Klinik çalışmalar sonrası elde edilen diğer dissosiyatif kişilik bozukluğu belirtileri şu şekilde genişletilebilir:

Amnezi: Çoklu kişilik bozukluğunun belirtileri arasında en çok göze çarpan detay amnezinin varlığıdır. Bu durum, hafıza kaybı ya da eski hatıraları net olarak anımsamada kopukluk olarak adlandırılır. Alter karakterlerin her biri farklı bir yaşam öyküsüne sahip olduğu için en sık rastlanan belirti amnezidir.
Benlik Algısının Bozulması: Farklı karakterlerin varlığı ve her birinin oldukça baskın olması kişinin benlik algısının bozulmasına yol açar.
Öznel Deneyim Kaybı: Alter kişiliklerin yaşamı kendine özeldir. Her birinin farklı acıları ve farklı anıları vardır. Kişi, sürekli olarak geçiş yaptığı için gerçek zamana ilişkin bireysel deneyimi algılayamaz.
Uyku Bozuklukları: Çoklu kişilik bozukluğu yaşayan kişilerin büyük çoğunluğunda düzensiz uyku alışkanlıkları gözlemlenmiştir. Bunun genellikle alter kişiliklerden kaynaklandığı düşünülmektedir.
İntihar Girişimi: Her alterin kendine özgü özellikleri vardır. Bazıları çok mutluyken, bazıları intihara meyilli olabilir. Baskın olan depresif karakter intihar etme girişimlerinde bulunabilir. Bazı zamanlarda ise kişi zihninde farklı kişilerin olduğunu hisseder. Bununla baş etmekte zorlandığı için intihar etmek isteyebilir.
Çoklu kişilik bozukluğunun belirtilerinin her bireyde farklı şekilde ortaya çıktığı unutulmamalıdır. Belirtilerin şiddeti hafif düzeyden ciddi bozulmalara kadar değişiklik gösterebilir.

Çoklu Kişilik Bozukluğu Neden Olur?
Çift kişilik karakter bozukluğu vakalarının çoğunda, erken çocukluk döneminde yaşanan travmatik bir olaya ya da olaylara rastlanmıştır.
Dolayısıyla çoklu kişilik bozukluğu nedenleri;

Cinsel istismar,
Fiziksel şiddet,
Duygusal ihmal,
Duygusal şiddet olarak özetlenebilir.
Acıyla baş etme özelliğini henüz kazanamayan çocuk, acı yaşamasına sebep olan anıları bastırarak başa çıkmaya çalışır. Bu da dissosiyatif kişilik bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olur.

Sistematik olarak şiddete maruz kalan zihin, daha fazla zarar görmemek için farklı kişilikler yaratmaya başlar. Bu durum kolayca fark edilmez ve hatta çocuk ebeveynleri tarafından “yaramaz” olarak nitelendirilebilir.
Bastırma eyleminin fark edilmemesi daha fazla şiddetli bir hal almasına ve ana kişiliğin bozularak çoklu karakter hastalığının oluşmasına zemin hazırlar.
Temel sebepler dışında çoklu kişilik bozukluk nedenleri şu şekilde ayrıntılandırılabilir:

Beyindeki Problemler: Temporal Lob Epilepsisi olarak bilinen epilepsi hastalığı, çift kişilik karakter bozukluğunun oluşmasına neden olabilir. Alzheimer, ensefalit gibi hastalıklar da aynı kategori içerisine alınabilir.
Beyni Etkileyen Ciddi Kazaların Yaşanması: Beyne alınan şiddetli darbe veya kaza sonrası ortaya çıkan yaralanma tablosu ikili kişilik bozukluğu oluşmasını hızlandırabilir.
Beyin Ameliyatları: Özellikle beynin korteks parçaları üzerinde gerçekleştirilen ameliyatlar sağ ve sol bölümlerin birbirinden ayrılmasına neden olabilir. Birbirinden bağımsız olarak hareket eden bölümler, iki baskın karakterin rol aldığı çoklu kişiliğe yol açabilir.
Genetik Yatkınlık: Hastalığın oluşmasında genetik yatkınlığın payı olduğu düşünülmektedir. Örneğin, iki çocuk aynı istismara maruz kalsa bile, birinde çoklu kişilik bozukluğu görünürken diğerinde görülmeyebilir. Bu durum kişiye bağlı gelişen bir durumdur.
Cinsel İstismar: Çocukluk döneminde yaşanan cinsel istismar çoklu kişilik bozukluğunun oluşmasında temel nedenler arasındadır.
Duygusal İhmal: Çocuğun gelişimindeki en büyük rol anne babaya aittir. Ebeveynin yetersiz olması çocuğun sevgi yoksunluğu yaşamasına neden olur. Bunu fark eden beyin bölünerek bu eksikliği kapatmaya çalışır.

Çoklu Kişilik Bozukluğu Türleri Nelerdir?
Çoklu kişilik bozukluğu birden fazla türün tek çatı altında toplanmasını sağlayan bir şemsiye gibidir. Bu şemsiye altında; depersonalizasyon bozukluğu, dissosiyatif amnezi ve dissosiyatif kimlik bozukluğu olarak adlandırılan üç farklı tür bulunmaktadır.
Bunları şu şekilde detaylandırabiliriz:

Depersonalizasyon Bozukluğu
Çoklu kişilik bozukluğunun bir alt türü olan depersonalizasyon bozukluğu, kişinin kendinden kopukluğu olarak adlandırılır. Birey, kendi düşüncesini ve vücudunu dışarıdan bir gözlemci olarak algılar. Hastalığın oluşma nedenleri arasında çocukluk çağında yaşanan cinsel istismar ve fiziksel şiddet yer almaktadır.
0 – 6 yaş döneminde yaşanan travmalar çocuğun zamanla kendinden kopmasına neden olur. İstismarın şiddeti ve sıklığı arttıkça duyarsızlaşma da aynı oranda artar. Kişi, yetişkinlik çağına eriştiğinde stres, madde bağımlılığı gibi faktörlerle hastalık kolayca tetiklenebilir.
Dissosiyatif Amnezi
En sık rastlanan çoklu kişilik bozukluk türleri arasındadır. Kişinin bellek ve algısında bozulma ile karakterizedir. Tıpkı çift kişilik bozukluğunda olduğu gibi travmaya karşı koymak için üretilen bir savunma düzeneğidir.
Dissosiyatif amnezi hastalığından muzdarip kişi hafıza kaybından şikayetçidir. Birey, basit bir olaydan hayati öneme sahip duruma kadar birçok olayı hatırlamakta zorlanır. Bazı hastalarda kısmi hafıza kaybından daha da şiddetli olarak yaşanılan her şeyin unutulması durumu da gözlemlenebilir.
Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu
Kişide bir veya daha fazla alter karakterin ortaya çıktığı hastalık türüdür. Alterlerin birbirini tanımaması ile karakterizedir. Hastalığın seyrinde bilişsel, davranışsal ve algısal bozukluklar yaşanabilir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğuna sahip bireyler en az iki en fazla on alter kimlik oluşturur. Temel kişilik diğer karakterleri isimlendirir, onlara yaş ve cinsiyet gibi özellikler yükleyebilir.

Çoklu Kişilik Bozukluğu Nasıl Anlaşılır?
İkili kişilik bozukluğunun anlaşılması her zaman kolay değildir. Çünkü temel kişilik uzun yıllar boyunca baskın karakter olarak kalabilir. Bu da alter kişiliklerin ortaya çıkmasını geciktirebilir. Hasta normal hayatına devam eder ve çevresindeki hiçbir insan da bundan şüphelenmez.
Alter kişilikler herhangi bir tetikleyici ile ortaya çıkmaya başladığında, hasta hafıza kayıpları yaşamaya başlar. Amnezinin artmasıyla birlikte hastada davranış değişikleri oluşmaya başlar.
Her şey baskın olan karakterin algısına göre şekillenir. Hastanın ya da çevresindeki insanların bunu fark edebilmesi imkansıza yakın gibidir. Bu yüzden çoklu kişilik bozukluğunun net bir şekilde anlaşılabilmesi için uzman psikologdan ve psikiyatristten yardım almak çok önemlidir.
Psikiyatrist gerekli geri bildirimleri aldıktan sonra dissosiyatif kimlik bozukluğu testi yapmak isteyebilir. Oldukça geniş parametrelere sahip olan envanter tanının kesinleşmesine yardımcı olabilir.

Çoklu Kişilik Bozukluğu Tedavisi Nasıl Yapılır?
Hastalığın yatıştırılması ve zaman içerisinde yok edilmesi için birden fazla tedavi seçeneği düşünülebilir. Hangi tedavi seçeneğinin kullanılacağı hastanın kişisel durumuna göre değişiklik gösterecektir.
Bununla birlikte, en etkili çoklu kişilik bozukluğu tedavisi psikoterapidir. İşe yaraması için aylar ve hatta yıllar boyunca düzenli olarak uygulanması gerekebilir. Temel olarak, kişinin parçalara ayrılmış kimliklerini bütünleştirmeye odaklanır.
İkinci bir seçenek ise hastalığa eşlik ederek semptomların alevlenmesine neden olan diğer problemlere yönelik tedavidir. Burada öncelik risk faktörünü ortadan kaldırmaya yöneliktir.
Bunun ardından psikolog, yaşanan travmatik olayların onarılmasına geçer ve yaratılan bütün kimlikleri bütünleştirilmeye çalışır. Bu aşamada, oluşan semptomları engellemek için dissosiyatif kimlik bozukluğu ilaçları kullanarak tedaviyi destekleyebilir.
Çoklu kişilik bozukluğunun erken teşhisi tedavinin gidişatı için çok önemlidir. Tedavinin mutlaka kişilik bozukluğu hastalıklarıyla ilgili uzmanlaşmış psikolog ve psikiyatristlerce uygulanması gerekir.
Çünkü dissosiyatif kimlik bozukluğu örnek vakaları incelendiğinde, bazı hastalara yanlış teşhis konulduğu görülmektedir. Örneğin, şizofreni çoklu kişilik bozukluğunu zaman zaman taklit edebilen bir hastalıktır. Aradaki kesin ayrımın yapılabilmesi için alanında uzman kişilere başvurmak her zaman en iyisidir.

***Alıntıdır***
 
Bu aKademik makaleleri okumadan geçiyorum vallahi, başkalarının da okuduğunu sanmıyorum, her neyse. Ben hemen konuya samimi bir giriş yapayım, örnek olması açısından.

Benim çocukluktan tanıdığım aile dostumuz yaşlı bir bayan vardı, daha önceden paranoya teşhisi konmuş. Bazen Amerikan korku filmlerindeki gibi ağzını eğip büküp iki üç farklı ses çıkarıp iki üç farklı kişinin ağzından kendi kendine konuşurdu, bazen senaryolar üretir bazen de kendi kendine tartışırdı. Hepsi kendi sesiydi ama farklı ses erkek sesi felan yoktu. Ama gotik İngiliz edebiyatında tavan arasında yaşayan yaşlı kadınlar gibi birden ürkünç bir hal alır, sonra hiçbir şey yokmuş gibi düzelirdi. Kimse ciddiye almıyor, varlık falan ihtimal vermiyor, sadece şımarıklıktan veya yalnızlıktan yaptığını düşünüyordu. Ki yalnız yaşayan yaşlı insanlarda oluyor böyle kendi kendine konuşma ve tartışmalar diye biliyorum. Evde kalmış yaşlı bir bayandı, şımarık yetişmiş, kendisini hala 17 yaşında babasının küçük prensesi zanneden bir hanımdı. Kendisine bir et parçası yedirerek büyü yaptıklarını, uzaylıların TV den insanları telepati ve zihin kontrol ile yönettiklerini iddia ederdi. Gerçi o yıllarda TV de çok fazla paranormal programlar ve korku filmleri vardı, belki de onların etkisinde kalmıştı, bilemiyorum. Yakından tanıyanlar annesinin amansız bir hastalıktan büyük acılar çığlıklar içinde ölümünden sonra hafiften kafayı oynattığını söylüyorlardı. İşte refakat ederken dayanamayıp hastaneden kaçmış felan, @acid arkadaş travma etkisinden bahsettiği için belirtiyorum bu ayrıntıyı. Bugün halen yaşıyor ve anormal davranışlar sergilemiyor artık, bildiğim kadarıyla. Belki zaman içerisinde iyileşmiştir. Aynı zamanda balık burcuydu ve mitomani hastasıydı, kuyruklu yalanlar masal tadında hikayeler uydururdu. Öğretmendi, belki öğrencilerine ve bizim gibi diğer çocuklara anlatmak için uyduruyordu, ama gerçek gibi anlatırdı.

Aynı şekilde yine çocukken ilkokulda mitomani hastası iki çocuk tanımıştım. Biri kız biri erkek, arada akrabalık olmayan, ikisi de yine balık burcu, ikisi de 7 yaşında efsane yalanlar uyduruyorlardı. Hiç yaşamadıkları anılar uydurup gerçekmiş gibi anlatıyorlardı. Görmedikleri yerler, tanımadıkları insanlar. Hayat tecrübeleri bile yoktu böyle şeyler uydurmak için. Çift kişilik değil de çok geniş bir hayal güçleri vardı sanırım. Benim mesela edebiyat yeteneğim vardı eskiden, hikaye roman girişimlerim felan olmuştu ama öyle yalanlar uyduramıyordum. Onlardaki yetenek değil de, gerekli gereksiz sürekli yalan söyleme ve tüm ilgiyi dikkatleri kendi üzerlerine çekmek için söyledikleri yalanları süsleyip taçlandırıp mübalağa etmeye dayalı bir hastalıktı bence. İlgi çekmeye ve ilgi görmeye dayalı bir şeydi yani aynı zamanda.

Şimdi bu bahsettiğim iki farklı olgunun, paranoya ve mitomani, dissosyatif çoklu kişilik bozukluğu ile ilgisi var mıdır, tamamen farklı şeyler midir, ilgisi varsa nasıl niçin nereden açıklanırsa sevinirim.

Bir de @acid arkadaş demiş ki dissosyatif bozukluk yoğun travma etkisiyle alakalı. Yalnız bugün doktor sitelerine baktığımızda, ailesiyle mutlu mesut yaşayan çocuklara da bu teşhisin konulduğunu anlıyoruz. Bir de bu konu açıklanırsa iyi olur. Teşekkürler şimdiden.
 
Yine flood yapıyorum üzgünüm ama birileri yazana kadar beklersek günlerce bekleyebiliriz ve yazacaklarımızı unuturuz yani. Küçük kızlar bebekleri konuşturur hani, anne baba kız çocuk erkek çocuk felan en az dört farklı kişilik oluşturup dört farklı ağızdan konuşur, seslerini değiştirerek. Benim bahsettiğim bayanın durumu aynı bu küçük kızların bebekleri konuşturması gibiydi işte. Benim yoktu pek öyle adetlerim çocukken, genelde anne baba veya çocuk şeklinde rollerden sadece birini seçerdik diğer kızlarla. Ama kuklacı gibi aynı anda hepsini oynayan kızlar vardı, günümüzde öyle çocuklara da dissosyatif teşhisi konulmuyordur inşallah. Bir sorunları olmayan, gayet sağlıklı ve yetenekli çocuklardı sadece.
 
ikisi de yine balık burcu
Balıklarda bir sıkıntı oluyor genelde..
Benim tanıdığım kişi de balık, enerji vampiri, narsist, mitomani de var ve çoklu kişilik bozukluğu da.. yani ne ararsan var insanlık dışında 😒

ailesiyle mutlu mesut yaşayan çocuklara da
o kişi fazlasıyla şanslı o konuda bilinçli düzgün bir ailede büyümüş.

birileri yazana kadar beklersek günlerce bekleyebiliriz
İnsanlar evine ekmek götürmek için çalışmak zorunda tüm günleri işte geçiyor ekstra da meşguliyetleri olanlar var; ailede ilgilenmeleri gereken hasta kişileri eşleri, çocukları var bakıp ilgilenmeleri gereken.. sürekli buraya vakit ayıramıyorlar.. sizinki gibi boş vakitleri kalmadığı, rahat yaşayamadıkları için kusurlarına bakmayın lütfen :)
 
Bu aKademik makaleleri okumadan geçiyorum vallahi, başkalarının da okuduğunu sanmıyorum, her neyse. Ben hemen konuya samimi bir giriş yapayım, örnek olması açısından.

Benim çocukluktan tanıdığım aile dostumuz yaşlı bir bayan vardı, daha önceden paranoya teşhisi konmuş. Bazen Amerikan korku filmlerindeki gibi ağzını eğip büküp iki üç farklı ses çıkarıp iki üç farklı kişinin ağzından kendi kendine konuşurdu, bazen senaryolar üretir bazen de kendi kendine tartışırdı. Hepsi kendi sesiydi ama farklı ses erkek sesi felan yoktu. Ama gotik İngiliz edebiyatında tavan arasında yaşayan yaşlı kadınlar gibi birden ürkünç bir hal alır, sonra hiçbir şey yokmuş gibi düzelirdi. Kimse ciddiye almıyor, varlık falan ihtimal vermiyor, sadece şımarıklıktan veya yalnızlıktan yaptığını düşünüyordu. Ki yalnız yaşayan yaşlı insanlarda oluyor böyle kendi kendine konuşma ve tartışmalar diye biliyorum. Evde kalmış yaşlı bir bayandı, şımarık yetişmiş, kendisini hala 17 yaşında babasının küçük prensesi zanneden bir hanımdı. Kendisine bir et parçası yedirerek büyü yaptıklarını, uzaylıların TV den insanları telepati ve zihin kontrol ile yönettiklerini iddia ederdi. Gerçi o yıllarda TV de çok fazla paranormal programlar ve korku filmleri vardı, belki de onların etkisinde kalmıştı, bilemiyorum. Yakından tanıyanlar annesinin amansız bir hastalıktan büyük acılar çığlıklar içinde ölümünden sonra hafiften kafayı oynattığını söylüyorlardı. İşte refakat ederken dayanamayıp hastaneden kaçmış felan, @acid arkadaş travma etkisinden bahsettiği için belirtiyorum bu ayrıntıyı. Bugün halen yaşıyor ve anormal davranışlar sergilemiyor artık, bildiğim kadarıyla. Belki zaman içerisinde iyileşmiştir. Aynı zamanda balık burcuydu ve mitomani hastasıydı, kuyruklu yalanlar masal tadında hikayeler uydururdu. Öğretmendi, belki öğrencilerine ve bizim gibi diğer çocuklara anlatmak için uyduruyordu, ama gerçek gibi anlatırdı.

Aynı şekilde yine çocukken ilkokulda mitomani hastası iki çocuk tanımıştım. Biri kız biri erkek, arada akrabalık olmayan, ikisi de yine balık burcu, ikisi de 7 yaşında efsane yalanlar uyduruyorlardı. Hiç yaşamadıkları anılar uydurup gerçekmiş gibi anlatıyorlardı. Görmedikleri yerler, tanımadıkları insanlar. Hayat tecrübeleri bile yoktu böyle şeyler uydurmak için. Çift kişilik değil de çok geniş bir hayal güçleri vardı sanırım. Benim mesela edebiyat yeteneğim vardı eskiden, hikaye roman girişimlerim felan olmuştu ama öyle yalanlar uyduramıyordum. Onlardaki yetenek değil de, gerekli gereksiz sürekli yalan söyleme ve tüm ilgiyi dikkatleri kendi üzerlerine çekmek için söyledikleri yalanları süsleyip taçlandırıp mübalağa etmeye dayalı bir hastalıktı bence. İlgi çekmeye ve ilgi görmeye dayalı bir şeydi yani aynı zamanda.

Şimdi bu bahsettiğim iki farklı olgunun, paranoya ve mitomani, dissosyatif çoklu kişilik bozukluğu ile ilgisi var mıdır, tamamen farklı şeyler midir, ilgisi varsa nasıl niçin nereden açıklanırsa sevinirim.

Bir de @acid arkadaş demiş ki dissosyatif bozukluk yoğun travma etkisiyle alakalı. Yalnız bugün doktor sitelerine baktığımızda, ailesiyle mutlu mesut yaşayan çocuklara da bu teşhisin konulduğunu anlıyoruz. Bir de bu konu açıklanırsa iyi olur. Teşekkürler şimdiden.
Yoğun çalıştığım için siteyi aralıklarla takip ediyorum. Kusura bakmayın.

Travmalara genel cevap vereyim. Travmalar sadece aile kaynaklı olmayabilir. Bir kaza, ağır bir hastalık, dışarıdan görülen zorbalık, dışarıdan görülen saklanan istismarlar, şahit olunan olaylar dahi travma yaratabilir. Herkes aynı olaya aynı tepkileri vermez. Dışarıdan gördüğünüzde travması olmadığını düşünebilirsiniz ancak herkesin travması vardır. Sadece verecekleri tepkiler ve yaşadıklarının kendilerince ağırlığı farklıdır. Çok mutlu bir yaşantınız olsa bile şahit olduğunuz bir doğal felaket de travma yaratabilir.

Dissosiyatif bozuklukta beyin karşılaştığı zorluklarla diğer kişilikler ile mücadele etmeye çalışır. İnsan beyninin temel görevlerinden biri bizi hayatta tutmaktır. Bunun için çözümler üretir. Örneğin çocukken çok şiddet görmüş biri sert, şiddet uygulayan bir kişilik yaratabilir ya da çevresindeki böyle birini kopyalayabilir bu rahatsızlıkta. Ki kısa bir iletişim ile de birinin bu rahatsızlığa sahip olduğunu anlayamazsınız. Uzun zaman geçirmeniz gerekir birlikte. Ki psikiyatriste ya da psikologa gittiğinizde çevrenizden de sizin hakkınızda izlenimlerini ister.

Çocuklukta senaryolar üretmek, taklitler yapmak, farklı ağızlardan konuşmak gayet normal. Psikiyatrik rahatsızlıkların belirli bir süre gözlemlenmesi ve belli belirtilerin olması gerekir. Yani uzaktan gördüğünüz biri sırf arada farklı davranışlar sergiliyor diye hasta olacak diye bir kural yok. Belki çok yetenekli ve yaratıcı bir insandır sadece.

Çocuk yaşta başlayabilir dissosiyatif bozukluk ama o kadar erken teşhis konulması okuduğum kadarıyla nadir.

Ki pek çok dissosiyatif bozukluk hastası yaşamını devam ettirebiliyor gayet normal bir şekilde. Sadece mücadele etmesi zor bir hastalık. Bu kişilikler gerçekten beynin içinde karakterize oluyor. İnsanlar terapi ile diğer kişiliklerini tanıyorlar. Çünkü kişilik değişiminde amnezi yani bir çeşit hafıza kaybı ortaya çıkar.

Ben olaya tamamen beynin mucizesi olarak bakıyorum. Beynimiz bizi hayatta tutmak istiyor. Bu yüzden de kendince en uygun çözümü uyguluyor.

Mitomani ve çoklu kişilik bozukluğu tamamen farklı şeyler. Çoklu kişilik bozukluğu hastaları o anıları yarattıkları kişiliklerde yaşar. Ama o yaşantıları diğer kişilikler hatırlamayabilir. Bu yüzden yalan söylüyormuş gibi görünebilir. Birbirinden çok farklı faktörler. Bu yüzden yakınların gözlemi önemlidir.

Ve travmaları hatırlatan renk, koku, yiyecek dahi kişilik değişimine neden olabilir.

Özetle elma ile armudu aynı sepete koymamak lazım.

Ve ekmek götürmem gereken evim, bakmam gereken ailem, ödemem gereken borçlarım, sürdürmem gereken bir hayatım var. Daha çok çok yapmam gereken şey var. O yüzden uzun yıllardır sevgili forumumuzun üyesi olsam da o kadar mesajım yok. Herkesin öncelikleri farklı....
 
Travmalara genel cevap vereyim. Travmalar sadece aile kaynaklı olmayabilir. Bir kaza, ağır bir hastalık, dışarıdan görülen zorbalık, dışarıdan görülen saklanan istismarlar, şahit olunan olaylar dahi travma yaratabilir. Herkes aynı olaya aynı tepkileri vermez. Dışarıdan gördüğünüzde travması olmadığını düşünebilirsiniz ancak herkesin travması vardır. Sadece verecekleri tepkiler ve yaşadıklarının kendilerince ağırlığı farklıdır. Çok mutlu bir yaşantınız olsa bile şahit olduğunuz bir doğal felaket de travma yaratabilir.

Dissosiyatif bozuklukta beyin karşılaştığı zorluklarla diğer kişilikler ile mücadele etmeye çalışır. İnsan beyninin temel görevlerinden biri bizi hayatta tutmaktır. Bunun için çözümler üretir.
Travma ile baş edebilme ya da yeterince baş edememe yetisinin doğurduğu stresten kaynaklanan, stres baskı ve bununla mücadele yolları ya da kapasitesi gibi bir rahatsızlıktan bahsediyorsunuz sanki.

Örneğin çocukken çok şiddet görmüş biri sert, şiddet uygulayan bir kişilik yaratabilir ya da çevresindeki böyle birini kopyalayabilir bu rahatsızlıkta.

Küçükken babasından dayak yiyen ileride karısını veya çocuklarını döver, diyorsunuz. Peki bu durumda dövme işlemini yapan bu beyefendinin alter kişiliği mi, eğer öyle ise bu alter kişilikler hakkinda bilgi verecektiniz. Yoksa ona musallat olan kadim bir varlık mı? Ya da alter kişilik zaten varlık mı? Dissosyatif Exorcism ile ilişkiliyse varlık olması gerekiyor çünkü, paranoya ise sahte benlik ya da ney?

Ayrıca babası anasını aldatıp, onu örnek alıp karısını aldatan adamlar var ama bunlar toplumda çok yaygın olağan şeyler. Bu adamların hiçbirine dissosyatif teşhisi konmuyor. Ve iyi bilmiyorum ama bu hastalığa daha çok çocuk psikolojisi bakıyor sanırım, internette hep o yönde sonuçlar çıkıyor. Daha çok çocuk ve genç kızlarla ilişkilendirilen bir şey ve Exorcism ise o da daha çok bayan tarihte, erkek duymadık hiç.

Bu kişilikler gerçekten beynin içinde karakterize oluyor. İnsanlar terapi ile diğer kişiliklerini tanıyorlar. Çünkü kişilik değişiminde amnezi yani bir çeşit hafıza kaybı ortaya çıkar.

Ben alter kişiliklerden bahsetmenizi, onları bize bir nebze olsun tanitmanizi istemiştim. İster varlık olsun veya uydurulmuş yaratılmış sahte benlik, her ne ise, belki tulpa egregor vs.

Ama siz diyorsunuz ki, hasta alter benliğini tanımaz, hiç haberi bile olmaz, sadece terapi sırasında açığa çıkar.

Ben olaya tamamen beynin mucizesi olarak bakıyorum. Beynimiz bizi hayatta tutmak istiyor. Bu yüzden de kendince en uygun çözümü uyguluyor.
O zaman travma sirasinda herkeste dissosyatif bozukluk gelişir.

Teşekkür ederim, kısmen de olsa aydınlandık. 🌞

Ve ekmek götürmem gereken evim, bakmam gereken ailem, ödemem gereken borçlarım, sürdürmem gereken bir hayatım var. Daha çok çok yapmam gereken şey var. O yüzden uzun yıllardır sevgili forumumuzun üyesi olsam da o kadar mesajım yok. Herkesin öncelikleri farklı....

Ben kimsenin kusuruna felan bakmıyorum, estağfurullah, ne haddimize. Sadece bana mesaj yazma sırası gelmesiyle ilgili sıkıntımı dile getirdim, istediğim zaman yazabilme özgürlüğümün olmaması, mutlaka önce birilerinin yazmasını bekleme mecburiyetini.
 
Şiddet gören biri illa birini döver demiyorum. Olasılıklardan bahsediyorum. Şiddet uygulayan alt kişilik de yaratabilir, şiddet görmekten korkan, asosyal bir alter de yaratabilir.

Her travması olan dissosiyatif bozukluk olmaz. Ama dissosiyatif bozukluklar travma kaynaklıdır. Herkes her yaraya aynı tepkiyi vermez. Her insan özeldir.

Kendi alt kişiliklerimden çok bahsedemem. Evet bir kısmıyla terapide tanıştım ancak forumda bu kadar özel bilgi vermek çok doğru değil. Kabul edersiniz ki hayatımı anlatmış olacağım.

Ama şöyle bir iki örnek verebilirim. Yalnız, tek başına kalmış, ilgiye muhtaç bir çocuk, bir de intikam almak isteyen bir kadın. Bunların hepsi travmalarımla bağlantılı. Çocuk kendini ihmallerden ve şiddetten korumaya çalışıyor. Kadın da kendisine yapılan kötülüklerden korunmanın yolunun aşırı sert ve duygusuz olmaktan geçtiğini söylüyor, fazlasıyla çapkın. Aşırı alkol aldığım durumlarda ortaya çıkıyor. Bir de erkek karakter var kadın olmanın dezavantajlarından korumak isteyen, pasif bir alter ve tehlike gördüğünde korumacı ortaya çıkıyor. Bunların hepsinin benim hayatımda ve geçmişimde bir karşılığı var. Benim cinsiyetim kadın bu arada. Hiçbir alterim de bu güne kadar nefsi müdafaa dışında şiddetle ilgilenmedi; geçmişte şiddet gördüğüm halde. Mesleğime de aktif bir şekilde devam ediyorum, ortalama olarak iyi bir konumdayım ülke şartlarına göre maaş krizlerini saymazsak.

Dissosiyatif bozukluk olan kişi kişilik değiştirdiğinde ya yaptıklarını hatırlamaz ya da ana kişilik kendisine dışarıdan bakar. Bu alterleri tanımak evet terapi ile olan bir şeydir. Ve çözümü bilimdir.

Manevi inançları olan biri olarak söylüyorum; bu durumun varlık obsesyonu ile ilgisi yok. Hepsi açıklanabilir ve tedavi edilebilir durumlar. Terapi sizi travmalarınızla ve diğer kişiliklerinizle tanıştırır, barıştırır ve iyileştirir. Bende de yıllar içinde olan durum bu.

Dünyaca ünlü erkek dissosiyatif bozukluk hastaları da var. Ama toplumsal sebeplerle kadınlar belli bölgelerde daha fazla şiddet, cinsel istismar gördüğü için kadınlarda sık karşılaşılması olağan dışı değil.

Öte yandan şunu belirtmek istiyorum. İnsan çevresiyle var olan bir varlıkdır. Mantıksal açıdan da doğrulanabilir biçimde insanları etkileyen çok fazla değişken vardır. O yüzden herkes her travmaya aynı tepkiyi vermez. Yani cinsel istismara uğrayan bir kişide dissosiyatif bozukluk görülürken diğer kişide majör depresyon görülebilir.

Ben bu tarz forumlarda her şeyi varlıklara bağlamayı da yanlış buluyorum. Çünkü genç kardeşlerimiz kendilerinde olan tamamen tıbbi bir sorunu varlıklara bağlayarak tedaviden mahrum kalabilirler. Burada etik değerleri gözetmek çok mühim.
 
Yalnız, tek başına kalmış, ilgiye muhtaç bir çocuk, bir de intikam almak isteyen bir kadın. Bunların hepsi travmalarımla bağlantılı. Çocuk kendini ihmallerden ve şiddetten korumaya çalışıyor. Kadın da kendisine yapılan kötülüklerden korunmanın yolunun aşırı sert ve duygusuz olmaktan geçtiğini söylüyor, fazlasıyla çapkın. Aşırı alkol aldığım durumlarda ortaya çıkıyor. Bir de erkek karakter var kadın olmanın dezavantajlarından korumak isteyen, pasif bir alter ve tehlike gördüğünde korumacı ortaya çıkıyor. Bunların hepsinin benim hayatımda ve geçmişimde bir karşılığı var. Benim cinsiyetim kadın bu arada.

İşte ben bu alterlerin gerçekte ne olduklarını merak ediyorum. Varlık mı? Eğer varlık değilse neden Exorcism ile ilişkilendiriliyor, hatta aynı şey olduğu söyleniyor ki, bugün siz de aynı şeyi belirtiniz sohbet bölümünde.

Ya da geçmişten reenkarne ruhlar mı?

Hasta tarafından yaratılmış sahte benlikler mi?

Tulpa, psi pet, egregor vb mi?

Dissosiyatif bozukluk olan kişi kişilik değiştirdiğinde ya yaptıklarını hatırlamaz ya da ana kişilik kendisine dışarıdan bakar. Bu alterleri tanımak evet terapi ile olan bir şeydir. Ve çözümü bilimdir.
Bu bahsettiğiniz travma sırasında yaşanılan durum sanırım, dışarıdan bakma hafıza kaybı felan. Ve sonrasında terapi ile yaşanılanları tekrar hatırlamak. Travmaya bağlı amnezi/bedenden ayrılış sırasında neler olup bittiğini hasta terapist işbirliği ile açığa çıkarmak.

Ben olaya tamamen beynin mucizesi olarak bakıyorum. Beynimiz bizi hayatta tutmak istiyor. Bu yüzden de kendince en uygun çözümü uyguluyor.
Açıkçası şu alter kişilikler meselesi, bana çok imkansız, akıl mantık dışı, hiç kimsede olabilemez gibi geliyor. Ben hiç şahit olmadığım, denk gelmediğim ve sadece son bir sene içinde internette okuduğum için. Ve varsa da bayağı sağlam bir psikiyatrik rahatsızlık olması lazım kişide ama burada bahsettiğiniz beyin mucizesi, belki beyinde meydana gelen kimyasal reaksiyon neyin, kan değerleri değişiklikleri felan, bunlar her insanda olan ve bedenin kendini savunma ve acil durum tepkileri, dediğiniz gibi hayatta kalmaya programlanma tepkileri. Buna bağlı uyku yeme içme gibi ihtiyaçların minimuma inmesi ve daha bilmediğimiz Allah bilir neler neler.

Ama burada bir çelişki var yani, diğer ağır psikiyatrik rahatsızlık ile bu doğal bedensel savunma tepkisi birbiri ile çok alakasız ve birlikte ele alınması kafa karıştırıcı.
 
İşte ben bu alterlerin gerçekte ne olduklarını merak ediyorum. Varlık mı? Eğer varlık değilse neden Exorcism ile ilişkilendiriliyor, hatta aynı şey olduğu söyleniyor ki, bugün siz de aynı şeyi belirtiniz sohbet bölümünde.

Ya da geçmişten reenkarne ruhlar mı?

Hasta tarafından yaratılmış sahte benlikler mi?

Tulpa, psi pet, egregor vb mi?


Bu bahsettiğiniz travma sırasında yaşanılan durum sanırım, dışarıdan bakma hafıza kaybı felan. Ve sonrasında terapi ile yaşanılanları tekrar hatırlamak. Travmaya bağlı amnezi/bedenden ayrılış sırasında neler olup bittiğini hasta terapist işbirliği ile açığa çıkarmak.


Açıkçası şu alter kişilikler meselesi, bana çok imkansız, akıl mantık dışı, hiç kimsede olabilemez gibi geliyor. Ben hiç şahit olmadığım, denk gelmediğim ve sadece son bir sene içinde internette okuduğum için. Ve varsa da bayağı sağlam bir psikiyatrik rahatsızlık olması lazım kişide ama burada bahsettiğiniz beyin mucizesi, belki beyinde meydana gelen kimyasal reaksiyon neyin, kan değerleri değişiklikleri felan, bunlar her insanda olan ve bedenin kendini savunma ve acil durum tepkileri, dediğiniz gibi hayatta kalmaya programlanma tepkileri. Buna bağlı uyku yeme içme gibi ihtiyaçların minimuma inmesi ve daha bilmediğimiz Allah bilir neler neler.

Ama burada bir çelişki var yani, diğer ağır psikiyatrik rahatsızlık ile bu doğal bedensel savunma tepkisi birbiri ile çok alakasız ve birlikte ele alınması kafa karıştırıcı.
Bence hiç kafa karıştırıcı değil. Herkes birey olarak farklı, çevrelerinde onların karakterlerinin oluşmasında etkili olan çevresel faktörler ve bireyler de birbirinden farklı.

Bir matematik denklemi olarak düşünelim. Onlarca değişken var. Ve biri değişirse sonuç da değişir. İnsan psikolojisi de işte öyle bir şey.

'Exorcism' ısrar ediyorsunuz ama bu hastaların geneli doğru bir tedavi ile günlük hayatlarını diğeri insanlarla benzer şekilde yürütüyor. 'Exorcism'in tedavisi psikiyatri değil. Ama dissosiyatif bozukluk psikiyatri ile tedavi edilebiliyor. Hepimiz evrenin büyük mucizelerine inanmak istiyoruz ama dünyanın en büyük mucizesi insan beyni.

Bu alterler varlık değil. Bu alterler insan beyninin kötülüklerle mücadele edebilmek için ürettiği kişiler. Çevrede gördüklerinden kopyalayarak yeni bir kişilik yaratıyor ve bu kişilik üreten beyin için geçerli sadece. Terapi ile de diğer kişilik ile bütünleşiyor. Varlığın böyle bir sonuçla ortadan kaybolması mümkün değil.

Son cümleniz için şunu söylemek isterim: Evet beyin bir savunma üretiyor ancak bu savunma biçiminin yüzde yüz doğru olduğunu iddia etmiyoruz. Sadece sağlıksız olsa da mümkün bir tepki olduğunu ifade ediyoruz.

Tekrar tekrar söylemek isterim ki elma ile armudu aynı sepete koyup tek tür olarak hesaplamamak lazım.
 
Bence hiç kafa karıştırıcı değil. Herkes birey olarak farklı, çevrelerinde onların karakterlerinin oluşmasında etkili olan çevresel faktörler ve bireyler de birbirinden farklı.

Bir matematik denklemi olarak düşünelim. Onlarca değişken var. Ve biri değişirse sonuç da değişir. İnsan psikolojisi de işte öyle bir şey.

'Exorcism' ısrar ediyorsunuz ama bu hastaların geneli doğru bir tedavi ile günlük hayatlarını diğeri insanlarla benzer şekilde yürütüyor. 'Exorcism'in tedavisi psikiyatri değil. Ama dissosiyatif bozukluk psikiyatri ile tedavi edilebiliyor. Hepimiz evrenin büyük mucizelerine inanmak istiyoruz ama dünyanın en büyük mucizesi insan beyni.

Bu alterler varlık değil. Bu alterler insan beyninin kötülüklerle mücadele edebilmek için ürettiği kişiler. Çevrede gördüklerinden kopyalayarak yeni bir kişilik yaratıyor ve bu kişilik üreten beyin için geçerli sadece. Terapi ile de diğer kişilik ile bütünleşiyor. Varlığın böyle bir sonuçla ortadan kaybolması mümkün değil.

Son cümleniz için şunu söylemek isterim: Evet beyin bir savunma üretiyor ancak bu savunma biçiminin yüzde yüz doğru olduğunu iddia etmiyoruz. Sadece sağlıksız olsa da mümkün bir tepki olduğunu ifade ediyoruz.

Tekrar tekrar söylemek isterim ki elma ile armudu aynı sepete koyup tek tür olarak hesaplamamak lazım.

Kafa karıştırıcı değilse dümdüz ilk anladığımı söyleyeyim. Bence bu normal bir psikiyatrik rahatsızlık değil bir mücbir sebep, bir zorunluluk. Yani her kim ki travmaya sokucu bir durum yaşasa kafayı bozar mutlaka. Elbette küçük çocuk, genç kız, yetişkin insan, bunların herbiri aynı duruma aynı tepkiyi vermez ama hepsini travmaya sokacak dereceler olur mutlaka. Sözgelimi, bakire bir kızı tecavüz travmaya sokarsa, Çöl Ayısı'nı da çölde gördüğü takunyalı yatır travmaya sokar.

Paranoya, şizofreni, OKB, bunlar bilinen psikiyatrik rahatsızlıklardır. Bazı kişilerde görülür, herkeste olmaz, belki genetiktir veya her ne ise. Lösemi de bir hastalıktır herkeste görülmez, bunun gibi.

Ancak bu hastalık mücbir sebeplerde bir zorunluluk gibi görünüyor. Her kim olsa maruz kalır buna. Bu da şunun gibi. Bir insanın eli kesilirse, kanar. Genetik degildir, kimin olsa kanar.

Ben sizin verdiğiniz cevaplar sonrası böyle bir yargıya vardım en azından. Bir de exorcism konusunda ben ısrar etmiyorum, internette birkaç doktor sitesinde öyle diyor.

Varlık olduğunda hayvani özellikler kazanıyorlar değil mi ? yani nöbet zamanlarında mesela yılan gibi tıslamaları, köpek gibi havlamaları exorcism kapsamına giriyor. Şeytan Çarpması filminde öyle bir sahne vardı.

Bi videolardan felan bahsedilmişti sohbette. Bu hastalığa tutulan kişilerin cinnet nöbetleri miydi? Cadı çığlıkları da atıyorlar mı? Aslında ben şeyi merak ettim bir de, Çarşamba Karısı Malefiz in parmağı var mı acaba bu işte? Albasması nöbeti varmış bir de, var mı gören duyan nasıl olduğunu bilen?
 
Varlık olduğunda hayvani özellikler kazanıyorlar değil mi ? yani nöbet zamanlarında mesela yılan gibi tıslamaları, köpek gibi havlamaları exorcism kapsamına giriyor. Şeytan Çarpması filminde öyle bir sahne vardı.
Açık söyleyeyim bilmiyorum. Ama filmler hep abartı katar. Benim varlıklarla ilgili şahit olduğum bedeni paylaşma durumları daha spesifikti. Gayet o bedeni normal bir insan gibi kullanıyordu. Exorcism üzerime çalışmayı pek ilgi çekici bulmamış da olabilir.
Kafa karıştırıcı değilse dümdüz ilk anladığımı söyleyeyim. Bence bu normal bir psikiyatrik rahatsızlık değil bir mücbir sebep, bir zorunluluk. Yani her kim ki travmaya sokucu bir durum yaşasa kafayı bozar mutlaka. Elbette küçük çocuk, genç kız, yetişkin insan, bunların herbiri aynı duruma aynı tepkiyi vermez ama hepsini travmaya sokacak dereceler olur mutlaka. Sözgelimi, bakire bir kızı tecavüz travmaya sokarsa, Çöl Ayısı'nı da çölde gördüğü takunyalı yatır travmaya sokar.

Paranoya, şizofreni, OKB, bunlar bilinen psikiyatrik rahatsızlıklardır. Bazı kişilerde görülür, herkeste olmaz, belki genetiktir veya her ne ise. Lösemi de bir hastalıktır herkeste görülmez, bunun gibi.

Ancak bu hastalık mücbir sebeplerde bir zorunluluk gibi görünüyor. Her kim olsa maruz kalır buna. Bu da şunun gibi. Bir insanın eli kesilirse, kanar. Genetik degildir, kimin olsa kanar.

Ben sizin verdiğiniz cevaplar sonrası böyle bir yargıya vardım en azından. Bir de exorcism konusunda ben ısrar etmiyorum, internette birkaç doktor sitesinde öyle diyor.



Bi videolardan felan bahsedilmişti sohbette. Bu hastalığa tutulan kişilerin cinnet nöbetleri miydi? Cadı çığlıkları da atıyorlar mı? Aslında ben şeyi merak ettim bir de, Çarşamba Karısı Malefiz in parmağı var mı acaba bu işte? Albasması nöbeti varmış bir de, var mı gören duyan nasıl olduğunu bilen?
Hayata tutunmak için bir yol buluyor işte her insan. Farklı bir rahatsızlık evet katılıyorum ama açıklanamayan bir şey değil. Hastalandığınızda ateşiniz çıkar. Kiminin 40 derece, kiminin 41 derece. Beynin savunmaları da öyle bir şey?

Cadı çığlıkları, cinnet nöbetleri çok ilginç oldu. Hayır normal bir insan gibi yaşıyor bu rahatsızlık sahipleri. Tabii ki bir şeyle baş edemeyen herkes öfke nöbeti geçirebilir. Sağlıklı bir insan da geçirir. Ama ağır bir rahatsızlık geçiren insanların daha kolay öfkelendiği ve sinir krizi geçirdiği şeyler olabilir. Bence çok fazla film izliyorsunuz :) Ben de severim sinemayı ama gerçek hayat ve filmler aynı değil. Bir iletişim bilimci olarak söylüyorum: Filmler sinematografik olarak ilgi çekici olmak için abartır, uydurur, işleri budur.
 
Açık söyleyeyim bilmiyorum. Ama filmler hep abartı katar. Benim varlıklarla ilgili şahit olduğum bedeni paylaşma durumları daha spesifikti. Gayet o bedeni normal bir insan gibi kullanıyordu.
Benim de tanıdığım birisi var normal insan olarak yaşıyor, ama tipi yürüyüşü bir garip sanki :sick: suratına baktığımda o enerjiyi alıyordum, varlık görmüş gibi oluyordum :D nitekim yanılmadığımı sonradan anladım. .bu cin çıkarma videoları yalan mı hep, kendilerinden geçince garip sesler çıkarıyorlar.
 
Benim de tanıdığım birisi var normal insan olarak yaşıyor, ama tipi yürüyüşü bir garip sanki :sick: suratına baktığımda o enerjiyi alıyordum, varlık görmüş gibi oluyordum :D nitekim yanılmadığımı sonradan anladım. .bu cin çıkarma videoları yalan mı hep, kendilerinden geçince garip sesler çıkarıyorlar.
O videoların çoğu bence yalan :) Aşırı hareketlerle etkileşim sağlıyorlar ve dolandırıcılık yapıyorlar. Gerçek bir varlık obsesyonunda kimse o kadar rahat olamaz, film çeker gibi kameraya alamaz emin olun.

Kesinlikle öyle insan enerjiden hissediyor. Olumlu ya da olumsuz fark etmez orada başka bir şey olduğunu anlıyorsunuz. İlginç deneyimlerimiz de oldu o kişiyle. Bir iki defa az daha kalp krizinden gidiyordum. Ömrümden ömür gitti diyebilirim. Tabii bir süre sonra alışıyorsunuz o enerjiye. Ben olsam video falan çekemezdim.

Çok olumsuz enerji hissettiğim kişiler ya da durumlar da oldu. Güzel bir gerilim filmi de çıkar. Hala aklıma geldiğinde korktuğum olaylar var. Görünüm insanımsı ama orada farklı bir şey var, bunu bilmemek mümkün değil, enerji de çok ağır.
 
Görünüm insanımsı ama orada farklı bir şey var, bunu bilmemek mümkün değil, enerji de çok ağır.
Evet keskin kurnaz bakışları var bahsettiğim kişinin garip bir yürüyüşü ben onu hep reptillere benzetirdim :) Garip şeyler olduğu oldu ortamdayken eşyaların nedensiz yere düşmesi vb gibi.
 
İlk defa tanımlanması 19. yüzyıl. Uzun süre vücudu şeytani varlıkların ele geçirmesi olarak zannedildiği için ihmal edilen bir hastalık.
Öyle bir şeyin olmadığı kesin olarak kanıtlandı mı? Ben alter kişilikleri sormuştum mesela, varlık veya alternatif kişilik değil de sadece bedensel bir savunma mekanizmasıysa, parapsikolojinin alanına girmediğini düşündüğüm için beni ilgilendirmiyor artık, uzmanların alanına giriyor.

Hatta 18. ve 19. yüzyıllarda iki kişilikli insanlar üzerinden korku hikayeleri de üretiliyor bildiğim kadarıyla.
Bunların ne tür hikayeler olduğunu çok kısa, belki bir örnekle açıklayabilir misiniz?

1960'lardan belgesel görüntüleri var hastaların kayda alındığı.

Bunlar cinnet veya sinir krizi görüntüleri mi, karakter değişimi ve bedende varlık etkisiyle mi ilgili?

Ek olarak dissosiyatif bozukluk obsesyon değildir. İnsanlar cahilliklerinden obsesyon olarak nitelendirmiş ve hastalara işkence yapmışlardır. Uzun süredir bilinen ancak teşhisi ve tedavisi zor olan ağır travmalar sebepli bir zihinsel hastalık sadece. Onlarca yıllık makaleler ve görüntü kayıtları var rahatsızlık hakkında.

Bu işkenceleri ne için yapıyorlar? Cin çıkarmak için mi yoksa zincire bağlı tecrit altında felan mı tutuyorlar insanları?

Ayrıca işkence edilen o insanlarda saldırganlık var mıymış?

Amerikan filmlerinde azınlıkta olan ağır bir türün işlendiğini ve çok fazla abartı kullanıldığını da eklemek isterim. Bu hastalığın da her hastalıkta olduğu gibi farklı çeşitleri var.

Bu ağır türün bir ismi veya tıbbi terimi var mı? Ayrıca farklı çeşitlerin de terim veya tanımlamaları var mı?

Örneğin Amerikan menşeli şu ağır tür kadim bir ruhun bedeni ele geçirmesi mi? Bir de Şamanlık veya medyumlukla ilgisi var mı? Eskiden Amerikan filmlerinde cinayet çözen medyumlar vardı. Medyum titreyerek kendinden geçer, cinayet kurbanının ruhu medyumun bedenine girer ve onun ağzından konuşarak katilinin kim olduğunu söylerdi. Bu vaka burada bahsedilen hastalığa bir örnek mi yoksa psikiyatrik olmayan tamamen farklı bir fenomen mi?

Gayet o bedeni normal bir insan gibi kullanıyordu.

Aklıma şimdi şöyle bir şey geldi. Adam karısını bir erkekle yakalar. Cinnet getirir ve ikisini de öldürür. Sonra hiçbir şey hatırlamadığını söyler, hatta ben yapmadım diye yeminler eder.

Burada cinayeti alter benlik veya varlık işliyor olabilir mi?

2, 3 gün önce Trump çıkmış, Kennedy yi cia öldürdü diyordu. Bla bla biz de bunu açıklamasını bekliyorduk. Kennedy nin katili yakalandığında demiş ki, bana Tanrı seslendi ve onu öldürmemi istedi. Bir de filmlerde görürdük, sanki kurmalı ve hedefe kilitli gibi katiller... Aslında normal bir hayat yaşıyor, sonra birden gözlerine cingöz bir bakış gelip kurmalı bebek gibi gidip cinayetini işliyor, sonra yine iyi aile babası vs gibi normal yaşantısına devam ediyor. Alter kişilikler mi, zihin kontrol mü acaba?

Bir de yine gençliğimden hatırladığım Childs Play "Çocuk Oyunu" filminde eski bir katilin habis yani kötü ruhu, vudu büyüsüyle oyuncak bebeğin içine girip cinayetler işliyordu.

Wall Street cingözleri çok ilgililer bu konularla. Bu işlerin piri olup insanları yeni dünya düzeninde onlara tapınan kukla benlikler yapmanın hayallerini kuruyorlardır kesin. 🤓

Bence çok fazla film izliyorsunuz :) Ben de severim sinemayı ama gerçek hayat ve filmler aynı değil. Bir iletişim bilimci olarak söylüyorum: Filmler sinematografik olarak ilgi çekici olmak için abartır, uydurur, işleri budur.

Ben bu tür filmleri henüz çok gençken izlemiştim. Aslında çok uzun yıllardır Amerikan filmi izlemiyorum. Film de izlemiyorum hatta, konsantrasyon sorunum var uzun yıllardır.

Bu arada bu hastalıktan muzdaripsiniz diye verdiğim farklı örnekleri üzerinize alınmayın. Onlar araştırma ve tartışma amaçlı, sizin durumunuza atıfta bulunduğumu felan sanmayın kesinlikle.

Tekrar çok teşekkür ederim, verdiğiniz bilgiler ve konuya olan ilgime katkılarınız için. İyi çalışmalar dilerim.
 
Çoklu kişilik aslında renkli kişiliktir. Ne kadar çok esmayı ruhunda yeri ve zamanına göre bir anahtar olarak kullanabiliyorsan, kozmo-spritüel olarak ta o kadar yüksek değer bir vericisindir. Hatta kanalsındır.

Çoklu kişilik bozukluğunun temelinde sadece tek bir mesele yatar. O da tevhid sınırlarının dışına çıkmaktır. Çünkü tevhid tüm enerjilerinin tek bir operatörden işlemesidir. Tevhid varsa bakman gereken yeri avcunun içi gibi bilirsin, sorununun nerde olduğunun haritası da sendedir yani. Tevhid yoksa işler çetrefilleşmeye başlar. Değişik semptomlarına değişik ekollerde çözümler ürettikçe yeni sorunlar çıkacaktır. Çünkü farklı motivasyonlar tekten değil değişkenlerden beslenmeye ve birbirlerini kırmaya devam edeceklerdir.

Tevhih tek bilinmeyenli bir denklemdir. Tek bilinmeyenli denklemler kolayca çözülür. Çok bilinmeyenli denklemlerdeki değişkenler ancak birnirlerinin cinsinden geçici değerler alırlar. Yani belli bir düzleme özgün bir şekilde oturmayacak şekilde kurulmuşlardır.
 
Çoklu kişilik aslında renkli kişiliktir. Ne kadar çok esmayı ruhunda yeri ve zamanına göre bir anahtar olarak kullanabiliyorsan, kozmo spritüel olarak ta o kadar yüksek değer bir bireysindir.
:ROFLMAO: bu kişiliklerinin nasıl olduğuna bağlı.. her renk güzel değildir iç karartıcı rahatsız edici tonlar da var.
 
:ROFLMAO: bu kişiliklerinin nasıl olduğuna bağlı.. her renk güzel değildir iç karartıcı rahatsız edici tonlar da var.

Çıkış noktam şu : Her renk lazımdır. İç karartıcı renkler de lazımdır. Bazı kendini bilmez küstak, parlak ve cırtlak renklere karşı, onları kötü gösterecek renklerimizin de olması gerekir. :D
 
Öyle bir şeyin olmadığı kesin olarak kanıtlandı mı? Ben alter kişilikleri sormuştum mesela, varlık veya alternatif kişilik değil de sadece bedensel bir savunma mekanizmasıysa, parapsikolojinin alanına girmediğini düşündüğüm için beni ilgilendirmiyor artık, uzmanların alanına giriyor.


Bunların ne tür hikayeler olduğunu çok kısa, belki bir örnekle açıklayabilir misiniz?



Bunlar cinnet veya sinir krizi görüntüleri mi, karakter değişimi ve bedende varlık etkisiyle mi ilgili?



Bu işkenceleri ne için yapıyorlar? Cin çıkarmak için mi yoksa zincire bağlı tecrit altında felan mı tutuyorlar insanları?

Ayrıca işkence edilen o insanlarda saldırganlık var mıymış?



Bu ağır türün bir ismi veya tıbbi terimi var mı? Ayrıca farklı çeşitlerin de terim veya tanımlamaları var mı?

Örneğin Amerikan menşeli şu ağır tür kadim bir ruhun bedeni ele geçirmesi mi? Bir de Şamanlık veya medyumlukla ilgisi var mı? Eskiden Amerikan filmlerinde cinayet çözen medyumlar vardı. Medyum titreyerek kendinden geçer, cinayet kurbanının ruhu medyumun bedenine girer ve onun ağzından konuşarak katilinin kim olduğunu söylerdi. Bu vaka burada bahsedilen hastalığa bir örnek mi yoksa psikiyatrik olmayan tamamen farklı bir fenomen mi?



Aklıma şimdi şöyle bir şey geldi. Adam karısını bir erkekle yakalar. Cinnet getirir ve ikisini de öldürür. Sonra hiçbir şey hatırlamadığını söyler, hatta ben yapmadım diye yeminler eder.

Burada cinayeti alter benlik veya varlık işliyor olabilir mi?

2, 3 gün önce Trump çıkmış, Kennedy yi cia öldürdü diyordu. Bla bla biz de bunu açıklamasını bekliyorduk. Kennedy nin katili yakalandığında demiş ki, bana Tanrı seslendi ve onu öldürmemi istedi. Bir de filmlerde görürdük, sanki kurmalı ve hedefe kilitli gibi katiller... Aslında normal bir hayat yaşıyor, sonra birden gözlerine cingöz bir bakış gelip kurmalı bebek gibi gidip cinayetini işliyor, sonra yine iyi aile babası vs gibi normal yaşantısına devam ediyor. Alter kişilikler mi, zihin kontrol mü acaba?

Bir de yine gençliğimden hatırladığım Childs Play "Çocuk Oyunu" filminde eski bir katilin habis yani kötü ruhu, vudu büyüsüyle oyuncak bebeğin içine girip cinayetler işliyordu.

Wall Street cingözleri çok ilgililer bu konularla. Bu işlerin piri olup insanları yeni dünya düzeninde onlara tapınan kukla benlikler yapmanın hayallerini kuruyorlardır kesin. 🤓



Ben bu tür filmleri henüz çok gençken izlemiştim. Aslında çok uzun yıllardır Amerikan filmi izlemiyorum. Film de izlemiyorum hatta, konsantrasyon sorunum var uzun yıllardır.

Bu arada bu hastalıktan muzdaripsiniz diye verdiğim farklı örnekleri üzerinize alınmayın. Onlar araştırma ve tartışma amaçlı, sizin durumunuza atıfta bulunduğumu felan sanmayın kesinlikle.

Tekrar çok teşekkür ederim, verdiğiniz bilgiler ve konuya olan ilgime katkılarınız için. İyi çalışmalar dilerim.

Kendimden örnek verirsem yolun yarısına yaklaştım Cahit Sıtkı'nın deyimiyle. Mesleğimi yerine getiriyorum. Sevilen, sayılan biriyim. Geçmişte boynuzlarım kapıya sığmadığı ve sorunlu bir ailede büyüdüğüm için herkeste olabilecek ilişki sorunlarım var. Gayet güzel bir şekilde yaşamımı yürütüyorum. Mesleğimi devam ettirebiliyorum. Günlerdir mesajlarımı okuyorsunuz, gayet sağlık bir iletişim kurabiliyorum.

Dissosiyatif bozukluk parapsikoloji alanına girmez. Farklı bir durum varsa işin içinde dissosiyatif bozukluk değildir zaten. Ben parça parça mesaj alıntılamayı 12 yıldır öğrenemedim burada o yüzden karışıklık olursa özür dilerim.

İki yüzlü adam hikayesi vardı. Korku hikayesi gece başka gündüz başka. Gece uyanan yüzü kötü bir karakterdi, karanlıktı.

Bahsettiğim hasta görüntüleri hastaların karakter değiştirdikleri ve kendilerini anlattıkları anlara ait, belgesel ve kayıt altına alınması için çekilmiş görüntüler. Bir kişilik ortaya çıkıyor, kayda giriyorlar, o alter yaşamını, kim olduğunu anlatıyor.

Ani olaylarda öfke krizlerinde işlenen cinayetlerin çoğu çoklu kişilik bozukluğu ile ilgili değil, tamamen öfke kontrolüyle ilgili bir durum. Varlık etkisi diyenler, deli gözüküp cezadan kaçmak istiyorlar sadece. Dissosiyatif bozukluk olan kişilerde suç işleyenler vardır ama bunların sağlıklı görünen insanlarla oranı aynı. Suça yatkınlık daha farklı bir kavram. Ben öfke kontrol sorunu tedavisi gördüm ama hiç kimseye zarar vermedim. Çünkü burada iş enerjiyi doğru bir yöne yönlendirmek. Sinirlendiğim zaman saatlerce yürüyüş yapardım. Ve bir karıncayı dahi incitmedim. Nefsi müdafaa ise ayrı bir şey. Sol yanağıma tokat atana sağ yanağımı uzatamam.

Biden ve Trump'ın durumları tamamen yaşlılıktan. Yaşlılığa bağlı zihinsel hastalıkların etkileri görülüyor. Dinazor oldular artık. Bazı şeyler gerçekten göründüğü gibidir, altında bir şey aramayın.

Korku filmlerini, paranormal filmleri ben de severim. Ama film olduklarını bilerek izliyorum. Tabii gerçek fenomenleri işleyenler de var ama onlar da çok abartı unsuru katıyor. Buna dikkat ediyorum.

Evet keskin kurnaz bakışları var bahsettiğim kişinin garip bir yürüyüşü ben onu hep reptillere benzetirdim :) Garip şeyler olduğu oldu ortamdayken eşyaların nedensiz yere düşmesi vb gibi.

Açmadığım telefonun uzaktan kendiliğinden açılması ve 'Neredesin sen?' diye bağırmasını duyunca bir sıkıntı var demiştim ben de. Tabii bana dair gerçekten kimsenin bilmediği şeyleri de bilmesi sinirimi bozmuştu. Çocukluktan beri bu tarz durumların içindeyim. Hatta ne olur ne olmaz diye beyin sağlığımla ilgili bile testler yaptırdım. Sağlıklı çıktım. Doktorlar dahi hastalık ısrarımdan rahatsız olmuştu. Ama bu kişinin özel alanımı paranormal bir şekilde ihlali gayet sinir bozucu olmuştu.
Çoklu kişilik aslında renkli kişiliktir. Ne kadar çok esmayı ruhunda yeri ve zamanına göre bir anahtar olarak kullanabiliyorsan, kozmo-spritüel olarak ta o kadar yüksek değer bir vericisindir. Hatta kanalsındır.

Çoklu kişilik bozukluğunun temelinde sadece tek bir mesele yatar. O da tevhid sınırlarının dışına çıkmaktır. Çünkü tevhid tüm enerjilerinin tek bir operatörden işlemesidir. Tevhid varsa bakman gereken yeri avcunun içi gibi bilirsin, sorununun nerde olduğunun haritası da sendedir yani. Tevhid yoksa işler çetrefilleşmeye başlar. Değişik semptomlarına değişik ekollerde çözümler ürettikçe yeni sorunlar çıkacaktır. Çünkü farklı motivasyonlar tekten değil değişkenlerden beslenmeye ve birbirlerini kırmaya devam edeceklerdir.

Tevhih tek bilinmeyenli bir denklemdir. Tek bilinmeyenli denklemler kolayca çözülür. Çok bilinmeyenli denklemlerdeki değişkenler ancak birnirlerinin cinsinden geçici değerler alırlar. Yani belli bir düzleme özgün bir şekilde oturmayacak şekilde kurulmuşlardır.
İlginç bir bakış açısı. Hiç böyle düşünmemiştim. Ama evet kişilik olarak bir teklik söz konusu değil. Bu teklik terapi ile sağlanmaya çalışılıyor.
:ROFLMAO: bu kişiliklerinin nasıl olduğuna bağlı.. her renk güzel değildir iç karartıcı rahatsız edici tonlar da var.
Bazen kafanın içinde yalnız olmayı özlüyor insan. Bazen tek renk lazımdır. Ama iyileşme dönemlerinde beynimdeki sakinlik çok ilginç gelmişti. Sanki boş bir odada sesim yankılanıyor.
Çıkış noktam şu : Her renk lazımdır. İç karartıcı renkler de lazımdır. Bazı kendini bilmez küstak, parlak ve cırtlak renklere karşı, onları kötü gösterecek renklerimizin de olması gerekir. :D
Her zaman öyle değil. Size komik gelecek ama aynı bedende birden fazla yaşam gibi oluyor çoklu kişilik bozukluğu. Hepsinin ayrı ayrı aşık olduğu, sevdiği, sevmediği kişiler, yemekler olabiliyor örneğin. Dışarıdan bakınca beden tek. Hepsini siz yapıyorsunuz. İnsanlar hangi alter baskınsa ona göre değerlendiriyor sizi. Ama siz o değilsiniz, ya da sadece o değilsiniz. Çok komplike. Hayatınız çalınmış gibi oluyor bazen. Ya da diğer kişilik bir şey yaparken siz onu uzaktan seyrediyorsunuz. Kim olduğunu ne olduğunu öğrenmiş olsanız bile sizin bedeninizi kullanıyor ve gidecek başka yeri yok. O ölürse siz de öleceksiniz, siz ölürseniz o da ölecek. Bunu birbirinize fark ettirmeniz ve anlaşmanız gerekiyor. Ama hepsi beyninizde yaşanıyor. Bunu da biliyorsunuz. Beyniniz yaratmış bunları, bunların farkında olsanız da önüne geçemiyorsunuz. Bir barış anlaşması yapmak zorunda kalıyorsunuz. Çok renk her zaman iyi değildir.
 
Geri
Üst