"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Bir arkeologun bulduğu duvar yazıları ve arkeologun kayboluşu?

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Ori
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Sizlerin bu konuda bilgisi olduğunu düşünerek bir soru sormak istiyorum. Kur'an ın Türkçe mealinde neden surenin tamamı belirli bir düzen içinde değil de farklı farklı ayetlerle karışık bir biçimde anlatılıyor ? Arapça-Türkçe çevirisinden mi kaynaklanıyor ? Hatta şöyle söylim bir surenin 5. ayeti bir önceki surenin içinde geçiyor. Dolayısıyla beyin kendi içinde bir yapbozu çözümler gibi okuyor. Bunu anladıktan sonraki ( bir rüyada anladım ) okuyuşumda anlayabildim Kur'an ı.
 
Arkadaşlar bahsettiğiniz olaylar hepsi kendi içinde mantığında düşünüldüğünde elbette doğru yalnız atladığımız bir nokta var. Çevirilerde asla bire bir karşılık verilemez yukarı da bir ardaşımızın da bahsettiği gibi. Ayrıca konuyla biraz daha haşır neşir olabildiğim için belirtmek istediğim belirli hususlar vardır. Hz Muhammed Kuran-ı Kerim'i açıklayıcı olarak gönderilmiştir. Yani Kuran-ı Kerim'i tam manasıyla yaşamıştır. Yani biraz daha araştırırsanız daha eski kaynaklar ayetlerin hangi olaylar üzerine geldiğine dair kayıtların olduğunu da göreceksiniz ki burdan değiştirilmesi olasılığı biraz da düşüyor. Ki o dönemde kayıtlar sadece ezberlemek için tutuluyor yani dağıtım için değil. Yani kuran kayıtları aynen bizim kendimizin bir konuyu ezberlemek için yaptığı küçük dipnotlar bile ekli yani fazla veya eksik olabilir. Çünkü O dönemde amaç Kuran-ı Kerim'i yazılı bir hale dönüştürmek değil sadece ezberleyebilmek. Daha da ileri gidersek O dönemde Kayıtlar dışında o dönemin en büyük ve sözüne en güvenilir kişileri arasından seçilen bir grup tarafından oluşturulan hafızlar topluluğunun yeminli şahidliği altında yapılan Kuran-ı Kerim'i toplayıp yazılı hale getirilme durumu söz konusudur ki bundan sonra da hafızlık geleneği devam etmiştir ayrıca. Ben bu güne kadar hafızlardan çıkıp Kuran-ı Kerim'in yazılı baskılı halinin yanlış olduğuna dair bir isyan duymuş değilim. Böyle bir vakaya rastlamadım İslam tarihinde. Tabi daha iyi bilen arkadaşlarımız varsa saygıyla dinlemek isterim ama islam Tarihi boyunca birçok Grup birbirlerini birçok başka konuda suçlamış olsalar bile hatta türlü işkencelere maruz bırakmış olsalar birbirlerini katletmiş olsalar bile hiç bir şekilde Kuran-ı Kerim'i değiştirildiğine dair diğer topluluğu suçlayıcı bir kavramla da karşılaşmadım. Kuran-ı Kerim'in yazısında değil ama yorumlanmasında tartışmalar yaşanmıştır bu konularda olan tartışmaları saymıyorum çünkü bunlar yorumda olan tartışmalardır yani içerikte değil de manada olan tartışmalardır. Saygılarımla...
 
Biliyormusunuz arkadaşlar uzun süreden beri neyi düşünüyorum. Kuradın tam olarak değiştirme değil ama ayet yerlerinin değiştirilebileceğini düşünüyorum. Malum sureler iniş sırasına göre değil neden değil onuda anlayabilmiş değilim. Cebrail aleyisselam öyle söylemiş Peygamberimiz de bu şekilde sıralamış diye rivayet var da şahsen ben pek ikna olmadım. Diyeceğim o ki kuran hadimler tarafından korunur o yüzden ben harf yada kelimelerde değişiklik olacağına ihtimal vermiyorum ama ya sure sıraları gibi ayet sıraları da değiştirildi ise o zaman bir surede ki anlam bütünlüğü tamamen değişir. Aslında bu konuda çalışa bilmeyi istiyorum ancak ben ne o donanıma sahibim ne de zamana umarım siz genç arkadaşlardan bu konuda çalışacak birileri çıkar. Sevgiye kalın.
 
Benim okumalarımdan elde ettiğim sonuç Kur'an-ı Kerim'in ezberleyen hafızlar özellikle savaşlar sonucu azalmaya başladıktan sonra kaybolmaması için yazılı örneklerini çoğaltmak ihtiyacı doğdu. Ayrıca İslamiyet yayıldıkça İslamiyet'i kabul eden yerlere de hafızlar ve Kur'an örnekleri gönderildi. Sıralanış kısmında bilgiyi ise Hz. Muhammed'in yaşarken aktardığı bir çok din alimi tarafından söyleniyor. Zaten her ayetin indiriliş sırası ve yeri net olarak belirtiliyor. Bir doçent arkadaşım Kur-an'ı anlamak istiyorsan indiriliş sırasına göre oku demişti. Şu anda yaygın olmasa da indiriliş sırasına göre Kur'an bulunabiliyor bildiğim kadarıyla. Ancak Kur'an'ın anlaşılamamasında temel sorun bana göre yukarıda bir arkadaşımızın dediği gibi yorum sorunları ve Arapça'nın o dönem ki dil özellikleridir.
 
Sayın Endora aynı soruyu ben de iki mesaj üstte yazmıştım. Pek tatminkar bir cevap olmadı arkadaşların söyledikleri. Yaklaşık iki yıldır bu soruyu kendime sorduğum için cevap olarak şunlar üzerinde yoğunlaştım ve onları sana aktarabilirim:
- Kitabımız sadece bir kez okuyup da roman gibi anlayabileceğimiz türden değil. Bunu ömrümüz boyunca okuyarak her parçasını beynimizde bir yapboz gibi birleştirmemiz gerek ki bazı şeyleri yaşadığında onlar ( Ayetler ) zaten birleşiyor.
Şimdiye kadar bu konu hakkında çok fazla araştırma yapmadım ama bazı inançlı insanlara sormuşluğum vardır. Cevap verebilecek durumda olunmadığı söylendi.
Aslına bakarsan bu konuda en güzel cevabı Yaşar Nuri Öztürk'ün şu söyleminden çıkartmışımdır '' Sizler 1000 yıldır bu insanlara Kur'an ı okutmadınız ! ''. Bunun içeriklerine girmek istemiyorum ama sonuçlarının şu olduğunu açıkça görebiliyorum '' insanlar alıştıkları okumanın dışına çıktıkları için okuduğunu anlamadan yine hızlıca oku bitir mantığında ''.
Ben sana bir örnek vereyim. Büyük bir resim düşün, bu resim biraz karışık olsun. Sen bu resmi anlamak için sağdan sola doğru yorumlayarak mı gidersin yoksa genel bir görüş çerçevesinde mi gidersin ? Bence Kur'an da bir resim gibi genel görüş isteyen bir anlama mantığı istiyor. Bunun dışında bir bilgi olabilir mi diye sormuştum sorumu. Ancak sanırım Allah'ın takdiridir bu şekilde olması ( değiştirilmiştir olasılığını düşünmek istemiyorum ).
 
Kuran ilk indiğinde herhangi bir materyale yazılmamıştır, hafızlık (ezberleme) şekli ile Hz.Osman dönemine gelmiştir.Hz.Osman döneminde kağıda dökülmüştür.
Yukarda bir arkadaş noktalama işaretlerinin olmadığını söylemiş, tam olarak öyle değil Kuran'da esre ve ötreler vardır, bunlar kelimelerin bir tek anlama gelmesini sağlayan işaretlerdir.Orada basedilen sanırım Latin alfabesi ile yazıldıktan sonra okunuşta bozukluklar oluyor bunun nedenide Arapçanın çok sesli olması.
 
Söz ettiğiniz gerçeği hala anlayabilmiş değilim, Süryanice bilmiyorsunuz fakat sürekli aralarında çok fark olduğundan söz ediyorsunuz. Süryanice ve Arapça arasındaki fark en fazla İngilizce ve Almancanınki gibidir. Aynı dil ailesinden iki dil, aynı bölge insanı tarafından yaygınca konuşuluyorlar. Kısaca söylemek gerekirse, o zamanda yaşayan ve bu iki dili bilen biri rahatlıkla kendisini hem Süryanice hemde Arapça ifade edebiliyor olmalıki, ve Arapça ve Süryanice arasında sizin söz ettiğin gibi farklar olmasa gerekki daha yeni inen kutsal kitabın ilk kayıtları Süryanice tutulmuştur...


O kalın harflerle yazdığım kısım size karşı değildi, bazı kişiler beni yanlış anlayabilir diye hem kalın harflerle hemde altını çizili yazmıştım. Bu yüzden o kısmı es geçiniz. Sadece yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için onu yazdım. Ayrıca benim dediğim noktaya çıkıyor yazdıklarınız... Eğer Süryanice ve Arapça arasında (Süryanice bilmemenize rağmen) söz ettiğiniz kadar büyük farklar olsaydı, yeni inmekte olan kutsal metinlerin kaydı Süryanice tutulmazdı... Buradaki mantığı anlamak içinde illa o dönemde yaşamaya gerek yoktur, eğer aralarında büyük farklar olsaydı yada Arapça ifade edilen ve Süryanice'de (Süryanice'nin daha gelişmiş dil olduğunuda göz önüne alırsak) ifade edilemeyecek metinler olsaydı kayıtlar Süryanice tutulmazdı.


Söylediğim gibi kalın yazdığım kısımlar size yönelik değildi. Ben arkeologların söylediklerini doğru kabul etmiyorum, doğruluğu kanıtlanmamıştır nihayetinde ve onların araştırma yapması hem onların hemde insanlığın sorumluluğudur. Size samimiyetsiz gelen nokta, benim içinde bulunduğum ikilemdir. Nedenine gelince, Arapların İslamiyetin indiği coğrafyada yaşamalarına rağmen İslamiyeti olduğu gibi korumayıp envai çeşit sapkın mezhepler ve fırkalar çıkarmasıdır. Örneğin Vahhabiler... onlara göre Vahhabi olmayanlar müslüman değillerdir. Velhasıl söz konusu şeyler Arapların yapmayacağı şey değildir... İşte beni ikileme sokan nokta ve aklıma takılan yüzlerce soru işaretinin sebebi budur, bununda size samimiyetsiz gelmesi pek normaldir. Söylediğim gibi ben değiştirilmiştir demiyorum, ama bu değiştirme işi yada ayet ekleme işi Arapların yapmayacağı şeyde değildir...


Bu yazıya binaen bir kez daha söylemek istiyorum, Kuran'nın değiştirilmesi çok zordur çünkü hafızlık günümüze kadar gelmektedir.islam'da değiştirmeler tahripler sadece hadis vb. konularda olmakta, yani sahi olmayan hadisler.Ayrıca dediğiniz mezhep ayrımları İslam yayılırken olan birşey.İslam dininin yayılma döneminde bölgeye ve alışkanlıklara göre değişimler oluşuyor, yani çeşitli kavimlerin entegrasyon döneminde ortaya çıkıyor ki çoğu sünnete dayalı, ben peygamberden böyle gördüm, yok şöyle gördüm gibi.
 
Evet arkadaşım genel olarak bu konudaki fikirlerimiz örtüşüyor. Bende senin gibi Kur' an a müdahale edilmemiş olmasını temenni ediyorum ama yinede için için bizden saklanan birşeyler olduğu yönündeki hislerime de kayıtsız kalamıyorum. Tamam kur'an ayetlerinin ayet bütünlüğü içerisinde korunduğunu bu ayetlerin kendi içerisinde kelime ya da harf değişikliği yapılamayacağını biliyoruz mühürlü olduğunu korunduğunu bizzat kuran bize bildiriyor. Ama sure sıraları değişebildiğine göre ayet sıraları değişebilir kuranı koruyan mühür bozulmaya çalışılmadan ya da kurar ihlal edilmeden. Yani kandırmaca hani çocuklar yaparya ayşeye gidebilirmiyim der babaya kahveye çıkmadan önce baba hayır gidemezsin evde otur deyip kahve çıkar bizimki doğru fatmaya baba kızdığında da ama sen bana ayşeye gitme dedin ben de zaten ayşeye değil fatmaya gittim gibi. Kulağa basit geliyor biliyorum ama bu küçük akıl oyunları yada kelime oyunları ile insanlık tarihinde yapılmış pek çok dalevere var.
 
Ku'an-ın yazılması ve toplanmasıyla alakalı
1- Kur’an’ın Allah Rasûlü zamanında yazımı:
Allah Rasûlünün (s.a.v) emri ile vahiy katipleri Kur’an’ı parça parça olarak işlenmiş ince deriler, kürek kemikleri, ağaç kabukları ve düzgün taş gibi maddelerin üzerine yazmakta idiler. Yazılan bu âyetler, vahiy henüz tamamlanmadığı için, tek bir mushafta toplanmamıştı. Bu dönem içersinde Ashab ezberledikleri âyetleri Allah Rasûlünün (s.a.v) gösterdiği sûrelerin altına yazıyorlardı.
2- Kur’an’ın Hz. Ebu Bekr (r.a) döneminde yazılışı:
Zeyd b. Sabit (r.a), Hz. Ebu Bekr (r.a)’in emri ve Hz. Ömer (r.a)’in uygun bulmasıyla Kur’an âyetlerini biraraya toplamıştır. Zeyd İbn Sabit Kur’an’ı toplarken, vahiy katiplerinin yazdıklarını dikkate almış ve âyetleri ilk defa bir mushafta toplamıştır.
3- Kur’an’ın Hz. Osman (r.a) döneminde yazılışı:
ilk Mushaf Kur’an’ın okunşundaki tartışmalara son vermek amacıyla, farklı kıraatleri yansıtacak şekilde Hz. Ebu Bekr’in topladığı ve Hz Ömer’in kızı Hafsa’nın koruduğu nüshaya bağlı kalınarak yazıldı. Bununla ilgili olarak Hz. Osman, Zeyd b. Sâbit (r.a), Abdullah b. ez-Zübeyr (r.a), Sad b. el-Âs (r.a) ve Abdurrahman b. el-Haris b. Hişam (r.a)’ı görevlendirdi. Bu Mushaf üzerinde noktalama işaretleri ve harekeleri bulunmamaktaydı. Hz. Osman (r.a) yazılan Kur’an’ın bir nüshasını saklamış diğer nüshaları ise çeşitli İslam şehirlerine göndermiştir.
4- Kur’an’ın harekelenmesi ve noktalanması üç merhalede tamamlanmıştır.
Birincisi: Muaviye b. Ebu Süfyan döneminde, Muaviye, Ebu’l-Esved’i görevlendirmiş, O da Kur’an okurken meydana gelebilecek okuma hatalarını ortadan kaldırmak amacıyla nokta şeklinde hareke işaretleri koymuştur. İkincisi: Abdülmelik b. Mervan döneminde Kur’an’daki bazı harfleri birbirinden ayırmak için noktalar konulmuştur. Mervan bu işte el-Haccac b. Yusuf’u görevlendirmiş; o da bu işi Nasr b. Âsım ve Hayy b. Yasmur’a havale etmiştir. Üçüncüsü: Bu dönemde i’rab alametleri olan Fetha, Damme, Kesre ve Sükûn konulmuştur. Bu harekelendirmede Halil b. Ahmed el-Ferahîdî’nin yolu izlenmiştir.
 
Ku'an-ın yazılması ve toplanmasıyla alakalı
1- Kur’an’ın Allah Rasûlü zamanında yazımı:
Allah Rasûlünün (s.a.v) emri ile vahiy katipleri Kur’an’ı parça parça olarak işlenmiş ince deriler, kürek kemikleri, ağaç kabukları ve düzgün taş gibi maddelerin üzerine yazmakta idiler. Yazılan bu âyetler, vahiy henüz tamamlanmadığı için, tek bir mushafta toplanmamıştı. Bu dönem içersinde Ashab ezberledikleri âyetleri Allah Rasûlünün (s.a.v) gösterdiği sûrelerin altına yazıyorlardı.
2- Kur’an’ın Hz. Ebu Bekr (r.a) döneminde yazılışı:
Zeyd b. Sabit (r.a), Hz. Ebu Bekr (r.a)’in emri ve Hz. Ömer (r.a)’in uygun bulmasıyla Kur’an âyetlerini biraraya toplamıştır. Zeyd İbn Sabit Kur’an’ı toplarken, vahiy katiplerinin yazdıklarını dikkate almış ve âyetleri ilk defa bir mushafta toplamıştır.
3- Kur’an’ın Hz. Osman (r.a) döneminde yazılışı:
ilk Mushaf Kur’an’ın okunşundaki tartışmalara son vermek amacıyla, farklı kıraatleri yansıtacak şekilde Hz. Ebu Bekr’in topladığı ve Hz Ömer’in kızı Hafsa’nın koruduğu nüshaya bağlı kalınarak yazıldı. Bununla ilgili olarak Hz. Osman, Zeyd b. Sâbit (r.a), Abdullah b. ez-Zübeyr (r.a), Sad b. el-Âs (r.a) ve Abdurrahman b. el-Haris b. Hişam (r.a)’ı görevlendirdi. Bu Mushaf üzerinde noktalama işaretleri ve harekeleri bulunmamaktaydı. Hz. Osman (r.a) yazılan Kur’an’ın bir nüshasını saklamış diğer nüshaları ise çeşitli İslam şehirlerine göndermiştir.
4- Kur’an’ın harekelenmesi ve noktalanması üç merhalede tamamlanmıştır.
Birincisi: Muaviye b. Ebu Süfyan döneminde, Muaviye, Ebu’l-Esved’i görevlendirmiş, O da Kur’an okurken meydana gelebilecek okuma hatalarını ortadan kaldırmak amacıyla nokta şeklinde hareke işaretleri koymuştur. İkincisi: Abdülmelik b. Mervan döneminde Kur’an’daki bazı harfleri birbirinden ayırmak için noktalar konulmuştur. Mervan bu işte el-Haccac b. Yusuf’u görevlendirmiş; o da bu işi Nasr b. Âsım ve Hayy b. Yasmur’a havale etmiştir. Üçüncüsü: Bu dönemde i’rab alametleri olan Fetha, Damme, Kesre ve Sükûn konulmuştur. Bu harekelendirmede Halil b. Ahmed el-Ferahîdî’nin yolu izlenmiştir.

Afedersiniz hatalıyım, dediğiniz gibi hz.Ebubekir döneminde kitap haline getirilmiştir, Dağıtılışla karıştırmışım ki sanırım pekte bildiğim bir konu değilmiş, bir hocama danıştım bana bir resim gönderdi Özbekistan Diyanet işleri komitesinin elinde bulunan Kuran (bulunan en eski mushafmış) dediğiniz gibi esre, ötre vb. şeyler yok;
 
bu new world order doktirini

tek dünya dini tek dünya devleti doktrini

bütün dinler yanlış tek din doğru o da new age dini.

güyya arkeolojik araştırmalarla islam dahil bütün dinlerin değiştirildiğini yanlış anlaşıldığını empoze ediyorlar

national geographic iddia ettiya kesin doğrudur. national geographic iyi niyetlidir, finansörleri de iyi niyetlidir. iyi çocuklardır

yarın birgün bunlar çıkıpta orjinal kuran bulundu, şuanki kuran yanlıştır diye çıksa. inanıpta dinden çıkacak binlerce insan var

saf olmayın müslüman kardeşlerim. her profesör her araştırma kurulu doğru olacak diye birşey yok.
 
Kuran 12 imamın ezberinden birleştirilip günümüze gelmiştir. Doğrumu ezberlediler sizce :) Ezberleseler bile 12 kişi binlerce sayfayı %100 kesinlikle aktarması ve tam aktarması mümkünmü :)
 
Kuran-ı Kerim'in dili Arapça değil Rapça diye geçer.O dönem de o bölgede kullanılan diller çogunlukla Arapça Süryanice ve Farsçadır.Kuran-i Kerim yazılırken yeni yazım kuralları ve gramer kuralları kullanılmış ve bu sayede o bölgeye yeni gramer kuralları getirilmiştir.Ayrıca şu anda bile onbinlerce kişi tamamını ezbere bilmektedir. Yüzyıllardır bu şekilde korumuştur ki aslında bu kitabın korumasının kendine ait olduğunu Allah bize bildirmiştir. Konu olan belgeseldeki parşumen kağıtlarının incelenmesinde ,üzerindeki yazıların değiştirilmediği aslında daha önceki başka bir metinin üzerine yazıldığı söyleniyor.Tahmin edersinizki o dönem parşumen bulunması şimdiki gibi kolay değil.Bunun bir çok örneğini internette bulabilirsiniz.Hatta Piri Reisin haritasında bile gizli yazılar bulunduğu söyleniyor ama bu yazıların önce kalan değiştirilen metinlerin olabileceği söyleniyor.
 
Çok fazla ayrıntıya girmeye gerek yok.
Farz edelim değişmiş ama %99 ayetlerin Türkçesine baktığımız da insanlara rehberlik ettiğini, orta yolu tutmamız gerektiği ,yaratıcının tek olduğu ,nefsi kontrol etmek gerektiği,şükür etmemizi gerektiği,şeytanın insana düşman olduğunu,zekat vermemiz gerektiğini anlatan insanları doğru ve iyi bir yola götürdüğü kesin bir gerçektir.Kuranda zaten bir sürü tekrar vardır.Sürekli vurguladığı yaratıcı tektir,ve şeytanın yolundan gitmeyiniz. Sürekli bu ve benzerleri tekrarlanır.

Ben Kuran'ın ana mesajını aldım.İster değiştirilsin ister değiştirilmesin önemi yok artık benim için.Ama bazıları çıkıp 2-3 ayet bulup , bunlarla Kuran'ı karalamaya çalışacaklardır.İyi ve faydalı ayetleri gözardı edilecektir.
 
Kuran-ı Kerim'in okunuşundan anlam çıkarabilen tek kişi Peygamber'di. Dolayısıyla doğru mânada yazılması için sahabelere anlaşılabileceği gibi yazdırmıştır. Yani yanlış anlamlara çekilebileceği zaten tahmin ya da tesbit edilmişti. Esre ve ötre olarak bilinen hatta uzatma hatları dahi sadece Kuran'ı Kerim'de mevcuttur. Arapça da bu uzantılar bulunmamaktadır. Allah kelimesi dahi normalde yazılması gerektiği gibi değildir.

Dolayısıyla doğru telafuz edilmesi için dahi gerekli detaylar düşünülmüştür.

Ayrıca ve en önemlisi Kuran'ı Kerim Yüce yaratıcımızın koruması altındadır. Bu hem ayetlerle sabittir.

Hem de gerçek mânada kanıt olarak indirilmeye başladığı günden bu yana hafzedilmiştir. İnsanların kalbine noktasına kadar yazılıp tekrar edilebilen (ezberlenebilen) tek kitaptır.

Dünyadaki bütün kitaplar yok olsa dahi yeniden en ince ayrıntısına kadar tekrar yazılabilir. Sayısız insanın hafızasında mevcuttur. 1400 yılı aşkın süredir bu şekilde devam etmekte.
 
Kuran-ı Kerim'in değiştirilemeyeceği ayet ile sabittir.
"Rabbinin sözü doğruluk ve adaletle tamamlandı. Onun sözlerini [Kur'anı] değiştirebilecek [hiçbir şey, hiçbir kuvvet] yoktur." [Enam, 115]
Bu ayete göre değiştirdiğini öne süren ayeti tahrip ettiği için gayri müslüm (Müslüman olmayan kişi) sınıfına girer, dinden aforoz edilmiş olur.
"Deki: And olsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur'ân'ın bir benzerini getirmek için toplansalar, yine O'nun benzerini getiremezler. Birbirlerine arka verseler de." (İsra, 17/88)
Sevgi ile.
 
Üzerinde çok yazılıp çizilmiş ama din bir inanç olayıdır siz neye inanıyorsanız odur.

emin olun ki Kuranı Kerim in Allah ın koruması altında olduğuna inanan birine ne kadar çok kanıtta koysanız önüne yine o Allah ın onu koruduğu düşüncesinden vazgeçmeyecektir inandığı sürece. yani burda ki inanç olayı tamamen. kişi inandıktan sonra her şeyi koşulsuz kabul edicektir dinde. ne zaman inancı biter işte ozamanda ne kadar kanıt koy önüne yinede Kuranı Kerim Allah tarafından koruması altında olduğu fikrine bir türlü güvenmeyecektir. anlayacağınız bu hakkında araştırma yapılması inanan birisini etkilemeyecektir.

Ben sanmıyorum ki Kuranı Kerimin Allah tarafından korunduğunun kanıtının yapılması doğrultusunda diğer dinden olan kişiler dinini bırakıp islamiyeti kabul edipte gelmeyecekler gelmeleri için buna inanmaları lazım. olay tamamen inanma olayı. sonuçta bu Kuranı Kerimin indiği zaman herkes müslüman olmadı ya da herkes Hz. Muhammed (s. a. v.) ile beraber değildi. neden okadar insanlar mucizelerden bu yaşanılanlardan etkilenmediler neden herkes müslüman olmadı diye düşünürsek yine önümüze inanma inanç çıkar. siz inanan inançlı birine kanıt göstersenizde göstermesenizde o yine inandığı şey herneyse onu koşulsuz şartsız şurtsuz kabul edicektir. inanmayan birinide ne yapsanız isterseniz gökten taş yağsın dünyaya ikiye ayrılsın kalbinde bir inanç yaratmadığı sürece Allah a inanmayacaktır.

Allah a inandığım için her şey kabulümdür ne diyorsa o kitap öyledir. onun dışındaki hiçbir mantıklı ya da mantıksız açıklama kanıt vs kabul etmem. yine bende o kitap Allah ın korumasındadır. inanıp inanmama meselesidir.

şuan ne kadar güzel bir şekilde kanıtlansada Allah tarafından Kuranı Kerim in korunduğu yine insanlar inandıkları her neyse ona inancaklar ya da inanmayanlarda inanmayacaklar değişen hiçbir şey olmayacak. şuan ki gibi.
 
siz inanan inançlı birine kanıt göstersenizde göstermesenizde o yine inandığı şey herneyse onu koşulsuz şartsız şurtsuz kabul edicektir. inanmayan birinide ne yapsanız isterseniz gökten taş yağsın dünyaya ikiye ayrılsın kalbinde bir inanç yaratmadığı sürece Allah a inanmayacaktır.

Sorgulamak inancın başlangıç noktasıdır. Zira cevapları ancak sorguladığın takdirde bulabilirsin.
Sorular hep vardır, her zaman da var olacaktır. İnsanlar soruları sorgulayarak bir cevap arayışına girmezlerse, tam teşekkürlü birer mümin olamazlar.
Dini konudaki bilgilerin fazla olması, seni ister istemez sorgulamaya iter, bu şekilde kademe atlanır.
Sorularına bulduğun cevaplara içten inanırsan gerçek bir mümin olabilirsin.
İnançlı olduğunu söyleyip, kafanda sorular oluşturacak ve bunların cevabını kendince verecek ama asla dine baş vurmayacak kadar kadar dininden habersiz kalırsan, sorgulamayı bırakırsan, bir cevap da alamazsın, cevap alamadığın şey ise öğrenmen gereken bir şey olabilir, yaptığın bir yanlış ile alakalı olabilir, doğru kabul ettiğin ama esasen yanlış olan bir şey ile ilgili olabilir, bu yüzden tam teşekkürlü bir mümin de olamazsın, ve yine bu yüzden sorgulayıp daha fazla araştırman, araştırdığını aklına yatırman gerekir. Şüphe varsa bu kötü. İnanç sorgulayarak alınan cevapların şüphe duyulmadan akla yatması ile elde edilir.
Sorgulamak vardır.
 
Sorgulamak inancın başlangıç noktasıdır. Zira cevapları ancak sorguladığın takdirde bulabilirsin.
Sorular hep vardır, her zaman da var olacaktır. İnsanlar soruları sorgulayarak bir cevap arayışına girmezlerse, tam teşekkürlü birer mümin olamazlar.
Dini konudaki bilgilerin fazla olması, seni ister istemez sorgulamaya iter, bu şekilde kademe atlanır.
Sorularına bulduğun cevaplara içten inanırsan gerçek bir mümin olabilirsin.
İnançlı olduğunu söyleyip, kafanda sorular oluşturacak ve bunların cevabını kendince verecek ama asla dine baş vurmayacak kadar kadar dininden habersiz kalırsan, sorgulamayı bırakırsan, bir cevap da alamazsın, cevap alamadığın şey ise öğrenmen gereken bir şey olabilir, yaptığın bir yanlış ile alakalı olabilir, doğru kabul ettiğin ama esasen yanlış olan bir şey ile ilgili olabilir, bu yüzden tam teşekkürlü bir mümin de olamazsın, ve yine bu yüzden sorgulayıp daha fazla araştırman, araştırdığını aklına yatırman gerekir. Şüphe varsa bu kötü. İnanç sorgulayarak alınan cevapların şüphe duyulmadan akla yatması ile elde edilir.
Sorgulamak vardır.

din dogmatiktir. dogmatik demek kanıtlama kabul edilemez tartışma olamaz sorgulama olamaz o mutlak doğrudur demektir.
bu konu hakkında araştırırsanız beni daha iyi anlayacaksınızdır.

hiç sorguladınız mı sorgulanan din ne kadar olması gereken ya da olmaması gerekendır diye?
ben sorguladım
ve bencede dogmatik olmalıdır. yani o zaten mutlak bir dogru olmalıdır sorgulanmaya tartışmaya vs gerekmeyen bir şey olmalıdır.

dinde bir şeyleri sorgulayarak bulmuyorsun her dinin bir bilgisi var neyi inanıyorsan o din hakkında bilgi alıyorsun bu incil olur bu tevrat olur kuranı kerim olur cevaplarını bundan buluyorsun yoksa bizim düşüncelerimize sorgulamalarımıza göre dini çizip yazmıyoruz. neyi alıp uyguladığınız naptığınız kimseyi ilgilendirmez kendinizin bilceği konudur. ama din insanların sorgulamasıyla şekillenemez. sadece insanlar bazı şeyleri yapar bazı şeyleri yapmaz. bu o dinin ne olduğunu değiştirmez.


ayrıca onu sorgulamam hakkında düşünmem tartışmam ona karşı şüphe içinde olduğumu ona inanmadığımıda gösterir çünkü insan inanmadığı şeyi sorgulama gereksinimi hisseder oyüzden kanıt ister. sakın demeyin ben inanıyorum yinede sorguluyorum bu çelişki olur.

ve hiç dikkat ettiniz mi önce insan sorgulamadan inanır sonrada insan sorgulamaya kalkışır kanıtlarla desteklemek ister ama kanıtlamayız ama yinede inanmaya devam eder uygular bazıları inanmaz kanıt ister ama kanıt yoktur. ve kanıt bulamayınca insanın geleceği nokta şu olur din olayı tamamen inanmadır kanıt değildir. bakın ne kadar inanan insan toplarsak toplayalım kanıtlasak bile yine inanmaya devam edicektir inanmayan birinede napsak hangi kanıtı sunsakta o inanmaya devam edicektir. oyüzden din kanıt sorgulama vs değildir inanmadır.

düşün mesela Kuranı Kerimin Allah tarafından korunduğunu sorgulaman demek ne demek biliyor musun? sen aslında güvenmiyor inanmıyorsun demektir. hem ben inanıyorum hem de sorguluycam demen zaten çelişki olur. inanmadığın şeyi sorgulama gereksinimi duyar insan inandığı şeyleri didiklemez. zaten inanmayan insanlarda inanmadıkları için kanıt istiyor. sorgulayıp akli cevaplar istiyor.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst