Sabah ezanı ile birlikte melekler gelir.
Sabah ezanı ile birlikte, cinler gider. Halk inanışında saf iyiliğin ve saf kötülüğün iki temsilcisi için biçilmiş bir değerdir. Bu konuda anlatılmış binlerce hikaye vardır.
Sabah kalkılıp ezanın dinlenmesi ve ibadet edilmesi için korkutma ve ödüllendirme tekniği ile yapılan bir teşvikten öteye giden bir durum değildir elbet.
Korkuları olan pek çok kişi korkula ve endişeler yüzünden bilinçli veya bilinçsiz olarak sabah ezanını duyuncaya uyuyamaktadır. Eskiden yoktu yeni başladı, ya da benim o türlü düşüncelerim yok diyebilirsiniz.
bilinçaltı garip bir şekilde işler. bir inanç tohumu atılır ve bilinçaltının o tohumu ne zaman büyüteceği belli olmuyor.
zamanla bedenin hafızasına yerleşiyor bu durum ve kronik bir uyku sorununa dönüşüyor, korku endişe ve beklenti dengelendikçe bu sorunda dengeleniyor.
ezan olmayan ülkelerde bu türden bir uyku problemleri ile karşılaşılmamaktır. Diğer ülkelerde ezan okunması bile tam o ülkenin ezan saatine denk gelecek şekilde uyku durumunun oluşması gerekirdi.
Bilinçaltı bedeni etkiler. Pek çok Hristiyan toplumun da sabah uyandıklarında ellerde ve ayaklarda oluşan delikler görülür. Yüzlerce bu şekilde vaka bulunur. Hristiyan olmayan toplumlarda bu durum görülmemektedir. Hindu inanışında birden fazla uzuvla dünyaya gelen çocuklar( 3 bacaklı, 2 başlı vs. ) Tanrı ya da tanrıça olarak kabul edilir. Bu çocuklara dokunduklarında hastalığı olan kişiler iyileşir. Bilinçaltı bedeni etkilemektir. Hindu olmayan toplumlarda bu durum görülmez. Bunlara binlerce farklı örnek verilebilir.
Nasıl yetiştirildiğimiz ve neye inandığımız çok önemli. Eğer bir sorun , bir hastalık yaşamda bir dengesizlik var ise, nasıl bilinçaltı kalıplarına sahip olduğumuza bakmamız gerekir.