Ah o bazı hocalar da yüzeysel eğitim yerine gerçek bir eğitimden geçmiş olsalardı keşke. Ama suç onların da değil, hocaları geçmemişti ki o yoldan. Bu tür bilgi bu yüzyıla kadar topluma açık edilmiyordu, herkese etkili dua şekli olduğu söyleniyordu. Herkes tarafından okunduğu için titreşim gücü daha da artacaktı tıpkı eskiden dergahlarda yapılan toplu zikirler gibi. Burada sadece şeyh sırları bilip kullanırken müritler sadece titreşimin yükselmesine ve şeyhin bu sayede daha etkili kullanmasına yardımcı olan ancak gerçekte maşa olduğunu bilmeden sadece dua ettiğini sanan bir kitleden ibaretti. Savaşlar sonucunda şeyhlerin yerine sırlara vakıf başka kişiler yetişemeyince ve geçemeyince yeni şeyh de müritleri de yüzeysel bilgileri ile yüzeysel olan şekilde davranmaya başladılar ve gelen diğerleri de takip etti. Günümüze gelen sonuç; şunu şu kadar adet zikreder isen ....
Hayaller New York gerçekler Nevşehir misali

Duanın sayısı olmaz. Sadece içten gelir ağızdan dökülür. Etkilisi de olmaz, kabul etme mercii kimse değil, kimse bilemez. Kabul olursa insan mutlu olur, şükreder. Ama kabul edilmezse buna razı olunur. Duanın prensibi böyledir.
İlk zamanlarda yani yeni yayılmaya başladığında titreşim seviyesini artırmak ve herkes tarafından okunmasını sağlamak, yaymak amaçlandı ve bunun için de tesbihatlar verildi, insanların bunu zorunluluk olarak değil de isteyerek yapması için de ortaya ödül konmalıydı ve bu şekilde yapıldığında dileğinizin olacağı müjdesi ile ilk yasal büyüler ortaya yayıldı. Sadece o zamana ve o kişilere bu imkan tanınmışken nefsler devreye girdi ve bazı hocalar bazı formüller geliştirdiler. Sonra yüzyıllar boyunca pirinç taşlı kaldı, şimdi ayıklayacak kişiler beliriyor. Halk sevmeyecek bu durumu ve işine gelmeyeceği için kabullenmesi zor olacak. Gözü karanlığa alışan biri ışık açıldığında rahatsız olur.