logii
Kayıtlı Üye
Ruhsal olayların parapsikolojiyle açıklanması üzerine yıllardır deneyler yapılmaktadır. Freud ve Dr. Joseph Rhine' nın da yaptıkları araştırmalardan bazıları, insanda bir gücün bulunduğunu ve bunun ne olduğunu anlamaya çalışmaya dairdir. Halbuki Kuran-ı Kerim'de Allah diyor ki; "Ben size ruhumdan üfledim" yani benden sizde bir şeyler var. Bunu anlamak, araştırmak gerekiyor.
Kavram olarak parapsikoloji, okültizm ve metafizikten ayrıdır. Bu olaylar her insanın başından geçebilir. Türkiye'de sık sık örneklerle karşılaşabilirsiniz. Ayrıca bazı özel insanlarda bu yetenek, diğer deyimiyle Allah'tan Gelen ilimdaha üst düzeyde bulunabilir.
ESP (Extra Sensory Perception). Bu teri m ilk olarak ünlü araştırmacı Dr. Rhine tarafından 1934 yılında yayınlanan bir kitapta kullanıldı. Daha sonraları popü1er oldu. Türkçe'de Duyu Dışı Algılamalar anlamına gelmektedir. ESP halk dilinde Altıncı His anlamına da gelir. Bu his bazı insanlarda çok yoğundur. Atatürk'te olduğu gibi. Bazı şeylerin içimize doğduğunu hissederiz. İyi veya kötü olayları hisseden insanlar çoktur.
Bu sezgilere sahip insanlar dünyanın her yerinde hangi dinden olursa olsun vardır. Atatürk sadece 1920'lerin ve 1930'ların değil} aynı zamanda 21. yüzyılın lideriydi: çünkü O, bir konuda bir şeyler söyleyerek yoluna devam ediyordu. Onun şifresini çözmekse ancak bugün bize düşüyor. Söyledikleri hem bugün bizleri hem de gelecek nesilleri ilgilendirmektedir. Atatürk düşmanları okumadan, anlamadan ona düşman kesiliyorlar. Halbuki bugün yaşıyorlarsa bunu Mustafa Kemal'e borçludurlar; yoksa onların dedeleri Yunanlılar tarafından öldürülmüş olacaktı veya yaşasalardı hepsi Hristiyan olacaklardı. Bugün ben Müslüman'ım diyen ama Ata'ya küfür edenler, dinlerini ona borçlu olduklarını da düşünsünler.
Londra Üniversitesi'nden Dr. Hans Eysenek Duyu Ötesi Algılamanıngerçekliği konusunda eldeki kanıtları yeterince inandırıcı bularak şu görüşü bildiriyor: "Eğer bütün dünyadaki otuz kadar üniversite kürsüsü ve birçoğu önceleri ruhsal araştırmacılarla çeşitli dallardaki son derece saygın yüzlerce bilim adamı arasında gizli bir işbirliği yoksa tek varılabilecek sonuç şudur: sayıca az bazı kimseler henüz bilimin tanımadığı yollardan dış dünyadaki bilgileri elde etme yeteneğine sahiptirler:' Bu yorum 1980'lerin başlarında yapıldı. Şimdi diyeceksiniz ki, 1930'larda Atatürk'te böyle bir güç vardı da neden açıklamadı? Cevap çok basit! O yıllarda Türkiye Cumhuriyeti bilim ve teknolojiyle yeni yeni tanışıyordu. Mustafa Kemal "Ben de böyle güçler var" diye açıklamalarda bulunsaydı ne olurdu? O zaman halk onu Peygamberin Halifesi olarak görürdü. Onun tek isteği halkın bilinçlenmesiydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu ilimdir deseniz, insanları yine de inandıramazdınız. Zaten onun Kurtuluş Savaşı bittikten sonra söylediği kehanetleri kendinden sonraki dönemleri kapsıyordu.
Duke Üniversitesi'nde o yıllarda başlayan çalışmaların bilinmemesi normaldir. Dünyada o zamanlar bugünkü gibi kolay iletişim yoktu.Onun da bu konuda haberinin olmaması doğaldır. Şurası bir gerçektir ki; Atatürk hiçbir zaman gücünün varlığını açıklamamıştır. Sadece çevresindeki herkes onun farklı olduğunu zekasını ve ileri görüşlülüğünü övüp durmuşlardır. Yıllar sonra bu araştırmayı yapmak da benim görevim oldu.
Bu kitabın gelecek nesillere onu daha iyi anlamaları açısından yardımcı olacağına inanıyorum, çünkü söyledikleri ileri Görüşlülük değil, birer kehanettir. Burada kahin falan olduğunu ileri sürmüş değilim, böyle bir şey söz konusu bile değildir. Onun sadece özel bir insan olduğunu vurgulamaya ve açıklamaya çalışıyorum.
Çanakkale Savaşları sırasında çekilmiş bir fotoğraf dikkatimi çekmişti. Türk pilotların kullandığı savaş uçaklarından birinin önünde iki tane asker vardı. O ikisinin üzerindeki elbiseler ve ayaklarındaki pabuçlar lime lime olmuştu. Bugün sokaklarda gezen garibanlardan daha kötü durumdaydılar. Türkiye Cumhuriyeti o kadar yoksulluk içerisinde kuruldu ki bugünkü nesillerin bunu anlayabilmesi imkansızdır.Bir de Atatürk düşmanlarının söylediği bir söz vardır, "Efendim birisi çıkar, vatanı kurtarır, düşmanı ülkeden atardı" diyorlar. Ben de onlara soruyorum, o zaman kim vardı?? General Armstrong, "Tek korktuğumuz Paşa, Mustafa Kemal'dir. Anadolu'ya geçip seksen bin kişiyi silahlandırırsa bizi İstanbul'dan atar" diyordu.
250 bin kişilik, modern silahlar donanmış ve Ankara üzerine yürüyen Yunan ordusuna silah sıkılmaması için Osmanlı hükümeti talimat yayınlamıştı. Mustafa Kemal'den başka, İngiliz destekli bu Yunan ordusuna kim karşı çıkabilirdi? Dönemin vatan hainlerini saymıyoruz.
Atatürk o günlerde, gelecekte kendisinin unutturulmaya çalışılacağını da bilmişti ve meşhur sözünü söylemişti:
" Beni hatırlayınız! "
Ali Bektan
Kavram olarak parapsikoloji, okültizm ve metafizikten ayrıdır. Bu olaylar her insanın başından geçebilir. Türkiye'de sık sık örneklerle karşılaşabilirsiniz. Ayrıca bazı özel insanlarda bu yetenek, diğer deyimiyle Allah'tan Gelen ilimdaha üst düzeyde bulunabilir.
ESP (Extra Sensory Perception). Bu teri m ilk olarak ünlü araştırmacı Dr. Rhine tarafından 1934 yılında yayınlanan bir kitapta kullanıldı. Daha sonraları popü1er oldu. Türkçe'de Duyu Dışı Algılamalar anlamına gelmektedir. ESP halk dilinde Altıncı His anlamına da gelir. Bu his bazı insanlarda çok yoğundur. Atatürk'te olduğu gibi. Bazı şeylerin içimize doğduğunu hissederiz. İyi veya kötü olayları hisseden insanlar çoktur.
Bu sezgilere sahip insanlar dünyanın her yerinde hangi dinden olursa olsun vardır. Atatürk sadece 1920'lerin ve 1930'ların değil} aynı zamanda 21. yüzyılın lideriydi: çünkü O, bir konuda bir şeyler söyleyerek yoluna devam ediyordu. Onun şifresini çözmekse ancak bugün bize düşüyor. Söyledikleri hem bugün bizleri hem de gelecek nesilleri ilgilendirmektedir. Atatürk düşmanları okumadan, anlamadan ona düşman kesiliyorlar. Halbuki bugün yaşıyorlarsa bunu Mustafa Kemal'e borçludurlar; yoksa onların dedeleri Yunanlılar tarafından öldürülmüş olacaktı veya yaşasalardı hepsi Hristiyan olacaklardı. Bugün ben Müslüman'ım diyen ama Ata'ya küfür edenler, dinlerini ona borçlu olduklarını da düşünsünler.
Londra Üniversitesi'nden Dr. Hans Eysenek Duyu Ötesi Algılamanıngerçekliği konusunda eldeki kanıtları yeterince inandırıcı bularak şu görüşü bildiriyor: "Eğer bütün dünyadaki otuz kadar üniversite kürsüsü ve birçoğu önceleri ruhsal araştırmacılarla çeşitli dallardaki son derece saygın yüzlerce bilim adamı arasında gizli bir işbirliği yoksa tek varılabilecek sonuç şudur: sayıca az bazı kimseler henüz bilimin tanımadığı yollardan dış dünyadaki bilgileri elde etme yeteneğine sahiptirler:' Bu yorum 1980'lerin başlarında yapıldı. Şimdi diyeceksiniz ki, 1930'larda Atatürk'te böyle bir güç vardı da neden açıklamadı? Cevap çok basit! O yıllarda Türkiye Cumhuriyeti bilim ve teknolojiyle yeni yeni tanışıyordu. Mustafa Kemal "Ben de böyle güçler var" diye açıklamalarda bulunsaydı ne olurdu? O zaman halk onu Peygamberin Halifesi olarak görürdü. Onun tek isteği halkın bilinçlenmesiydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu ilimdir deseniz, insanları yine de inandıramazdınız. Zaten onun Kurtuluş Savaşı bittikten sonra söylediği kehanetleri kendinden sonraki dönemleri kapsıyordu.
Duke Üniversitesi'nde o yıllarda başlayan çalışmaların bilinmemesi normaldir. Dünyada o zamanlar bugünkü gibi kolay iletişim yoktu.Onun da bu konuda haberinin olmaması doğaldır. Şurası bir gerçektir ki; Atatürk hiçbir zaman gücünün varlığını açıklamamıştır. Sadece çevresindeki herkes onun farklı olduğunu zekasını ve ileri görüşlülüğünü övüp durmuşlardır. Yıllar sonra bu araştırmayı yapmak da benim görevim oldu.
Bu kitabın gelecek nesillere onu daha iyi anlamaları açısından yardımcı olacağına inanıyorum, çünkü söyledikleri ileri Görüşlülük değil, birer kehanettir. Burada kahin falan olduğunu ileri sürmüş değilim, böyle bir şey söz konusu bile değildir. Onun sadece özel bir insan olduğunu vurgulamaya ve açıklamaya çalışıyorum.
Çanakkale Savaşları sırasında çekilmiş bir fotoğraf dikkatimi çekmişti. Türk pilotların kullandığı savaş uçaklarından birinin önünde iki tane asker vardı. O ikisinin üzerindeki elbiseler ve ayaklarındaki pabuçlar lime lime olmuştu. Bugün sokaklarda gezen garibanlardan daha kötü durumdaydılar. Türkiye Cumhuriyeti o kadar yoksulluk içerisinde kuruldu ki bugünkü nesillerin bunu anlayabilmesi imkansızdır.Bir de Atatürk düşmanlarının söylediği bir söz vardır, "Efendim birisi çıkar, vatanı kurtarır, düşmanı ülkeden atardı" diyorlar. Ben de onlara soruyorum, o zaman kim vardı?? General Armstrong, "Tek korktuğumuz Paşa, Mustafa Kemal'dir. Anadolu'ya geçip seksen bin kişiyi silahlandırırsa bizi İstanbul'dan atar" diyordu.
250 bin kişilik, modern silahlar donanmış ve Ankara üzerine yürüyen Yunan ordusuna silah sıkılmaması için Osmanlı hükümeti talimat yayınlamıştı. Mustafa Kemal'den başka, İngiliz destekli bu Yunan ordusuna kim karşı çıkabilirdi? Dönemin vatan hainlerini saymıyoruz.
Atatürk o günlerde, gelecekte kendisinin unutturulmaya çalışılacağını da bilmişti ve meşhur sözünü söylemişti:
" Beni hatırlayınız! "
Ali Bektan