Su ile ilgili çok önemli bir çalışmaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Japon araştırmacı, Masaru Emoto’nun su molekülleri üzerine yaptığı dünya çapında araştırmalar ve deneyler, artık herkes tarafından biliniyor. Masaru Emoto, suya donmadan önce dua , olumlu duygu ve düşünceleri sözle ya da yazılı olarak aktarma, ya da müzik dinletme yöntemleri ile pozitif enerji aktarıldığında, moleküllerinin mükemmel bir kristal yapıya kavuştuğunu, hatta güzelleştiğini kanıtlamıştır. 10 yılı aşkın bir süredir yaptığı çalışmalar ve araştırmalar, halen devam etmektedir.
Suya verilmesi gereken mesajlar, sevgi, şükran ve şefkat duyguları içermelidir. Eğer sürekli eleştirilirse, su molekülleri çirkinleşerek, bütün simetrisini kaybediyor.
Bu çalışmanın teknik detaylarını internetten araştırıp öğrenebilirsiniz.
Şu moleküllerinin bilgi taşıyıcı olduğunu ve söylenen sözlerle birlikte kişisel enerjiden etkilendiğini öğrendik. Vücudumuzun büyük ölçüde sudan oluştuğunu ve içtiğimiz suyla birlikte yaklaşık 6 hafta içinde bedenimizdeki suyun değiştiğini de biliyoruz. O halde bize düşen ilk görev, iç sesimizi ve enerji alanımızı doğru şekilde programlamaktır.
Bilinçaltımızda saklı olan bazı cümleler, bizim iç sesimizi oluşturur. Kendi kendimizle başbaşa kaldığımızda, davranış şeklimiz ve düşüncelerimiz bu inanç kalıplarından etkilenir.
Aynaya her baktığımıza, yüzümüzde yeni bir kırışıklık oluşup oluşmadığına bakıyorsak, güzelliklerimizi değil de kusurlarımızı fark edip hayıflanıyorsak, bu duyguların verdiği negatif enerji, vücudumuzdaki su tarafından bilgi olarak tutulmaya başlıyor
Su, eninde sonunda, bedenin kendisini bu şekilde programlamaya eğilimli olmasını sağlıyor. Tıpkı bir bardak şifa duası okunmuş suyun hastaya içirilmesinde olduğu gibi, beden içine kabul ettiği suyun bilgisini de kabul edip benimsiyor.
Bu tıpkı çift yönlü bir yol gibi, inanç kalıplarımız ve iç sesimiz yüzünden bedenimizdeki su olumsuz olarak şartlanabildiği gibi, negatif duygularla molekülleri bozulmuş su da bedenimizi olumsuz yönde şartlayabiliyor.