gümüş
Kayıtlı Üye
Tanıtım
Kurucusu Profesör Morihei Ueshiba tarafından “sevgi yolu” olarak tarif edilen Aikido, son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de popüler olmaya başlamıştır. İlk bakışta diğer savunma sporlarına, özellikle Judo’ya benzemesine rağmen felsefe olarak son derece farklı bir çizgide yer almaktadır.
Reiki, meditasyon, yoga, shiatsu, tai chi, chi gong, feng sui gibi Uzak Doğu felsefeleri, içe dönüş gayretindeki günümüz insanına farklı alternatifler sunmaktadır. Tüm teknolojik gelişmelere ve ilerlemelere karşı batı insanı giderek mutsuzlaşmakta, stres ve sıkıntılardan kendini kurtaramamaktadır. Özünden kopma pahasına yaşanan bu ilerlemeler sonrasında insanlar huzuru yakalamak için farklı arayışlara girmişlerdir. Son yıllarda batıda başlayarak insanımıza da sirayet eden, huzuru Uzak Doğuda arama gayretleri arasında aikido da belli bir yer tutmuştur.
Bilinçli ya da bilinçsiz gayretler sonrasında yukarıda isimleri zikredilen öğreti ve çalışmalar popüler olurken, genelde bu yaklaşımlara karşı iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Birincisi bu sistemleri dinsel birer fenomen olarak kabul ederek, sanki İslam’ın alternatifi olabilme ihtimaline karşı toptan reddetmek, diğeri ise kendi özümüzde de olan bazı değerleri bilmeyerek gözardı ederek yada redderek tüm bu sistemleri mutlak doğru kabul etmek. Bize göre ise bizzat çalıştığımız aikido da dahil yukarıda incelediğmiz diğer sistemler bu iki görüş arasında bir yere oturtulmalıdır. Yani bu sistemler içinde çok faydalı çalışmalar vardır ve görüşümüze göre Uzak Doğu dinlerinin ritüellerinde de olmasına karşı bunları bizdeki namaz, zikir vs. gibi kavramlara alternatif görmek doğru değildir. Faydalı ile faydasızı ayırarak, gereksizi bir yana koyarak, yararlı olanı almak amacımız olmalıdır.
Temelde incelediğimiz Uzak Doğu sistemlerinin özünde Taoizm ve Konfiçyusizm’in izlerini görürüz. Uzak Doğu sporlarının hemen hepsinin temelinde de bunların etkisi vardır. Bu yüzden bu sporlara yalnızca jimnastik boyutuyla bakmak yanlıştır. Son dönemlerde batıda yapılan incelemlerle de psikoloji ve özellikle NLP(Neuro Linguistic Programming) kavramları ile genelde Uzak Doğu felsefeleri, özelde aikido arasında son derece önemli benzerlikler tespit edilmiştir.
Aikido, ai(uyum), ki(enerji, ruh) ve do(yol) kelimelerinde oluşur ve mana olarak hayattaki her şeyle uyum sağlama yolunu ifade eder. Aikido’da uyum kavramı çok önemli bir yer tutar. Bedenle, ruhla, rakiple, çevreyle, doğayla, tüm evrenle ve nihayi olarak Yaradan ile uyum aikido’nun amacıdır. Ueshiba’nın tasviriyle aikido “Doğa ile dengeyi sağlayarak, tekrar Yaratıcı ile uyumu yakalama çabasıdır.” Aikido’da müsabaka yoktur. Yenmek veya yenilmek önemli değildir. Diğer sporlarda örneğin düşmek bir negatiflik, zayıflık ifade ederken aikido’da düşmek, düşürülmek yenilmek anlamına gelmez. Mücadele insanın kendi benliği, egosu ile olmalıdır. Ueshiba bu konuda şöyle der “ Bir düşman benimle savaşmak isterse, evrenin kendisiyle savaşmak istemektedir ve evrenin uyumunu bozacaktır.İşte daha bunu düşündüğü anda yenik düşmüştür. Burada bir zaman ölçüsü, hızlı ya da yavaş davranmak söz konusu değildir.”
Aikido’nun temel prensiplerinden biri de “dirençsizlik”tir. Yani kuvvete karşı kuvvetle cevap vermemek. Ama bu kesinlikle pasiflik demek değildir. Aikido’da gelen kuvvetin karşısında durulmaz, yalnızca yönlendirilir, bu şekilde karşı tarafın kuvveti kendi aleyhine kullanılır. Yani rakip (her ne kadar özünde rakip kavramı olmasa da saldıran kişi/kişiler veya karşı taraf manasında kullanılmaktadır) kendi kuvveti ile fırlatılır. Bu noktada karşı kuvvetle uyuma girip , onu kendi kuvvetimizle bastırmayıp onunla gitmek, onu yönlendirmek amaçtır. İşte aikido’yu diğer Uzak Doğu sporlarından ayıran temel noktalardan biri budur. Rakibin gücü kendisine karşı kullanıldığı için minimum kuvvete ihtiyaç vardır, bu sebeple genç yaşlı, küçük büyük herkesin yapabileceği bir spor olarak karşımıza çıkmaktadır. “Su gibi olmak” en sık ifade edilen haldir. Su kesinlikle katı değildir ama doğru kullanıldığında taşları delecek kuvvete sahiptir.
Tony Buzan ve Raymond Keene , tarihin seyrini değiştiren en büyük dahileri sıraladıkları Dahinin El Kitabı (The Book of Genius) adlı kitaplarında 1883 – 1969 yılları arasında Japonya’da yaşamış Morihei Ueshiba’ya da yer verirler. Aynı zamanda son derece dindar bir insan olan aikido’nun kurucusu Ueshiba’nın hayatı incelendiğinde, son nefesine kadar sürekli çalışma, gayret ve ibadetle geçirilmiş bir hayat görürüz. Ueshiba’nın dinsel kimliği, aikido’nun altındaki felsefenin şekillenmesinde önemli bir yer tutmuştur. Klasik Budizm’de ve Şintoizm’de Allah kavramı olmamasına karşın Ueshiba ve takipçilerinde “Yüce Yaratıcı”dan söz edilmekte ve “Öz” olarak ifade edilmektedir. Ueshiba’nın ibadet ve meditasyon için, her gece bizim teheccüt vakitlerinde kalktığı , az yediği, az uyuduğu, çok çalıştığı ve hayatının sonuna kadar, aikidoyu vesile ederek tüm insanlara sevgi ve barışı anlatmaya çalıştığı görülür. Ueshiba, insanın evrenin bir aynası olduğunu düşünür ve bu noktada da bizdeki “Alemde ne varsa Adem’de var” düşüncesine yaklaşır.
Ueshiba’nın çoğu zaman vurgulamak istediği, doğa kanunları ile uyum içinde olmanın gerekliliğidir. Bizim açımızdan her biri Allah’ın birer ayeti olan doğa olayları ve kanunları ile insanın irtibatını aikido açısından değerlendirirken, doğa ile uyum ne demektir? Doğru nefes alıp-vermeden, dik durmaya, ağırlık merkezini ayarlamaya kadar birçok basit fakat son derece önemli yaklaşımlar hem savaş sanatları hem de sağlık açısından çok önemlidir. Doğru nefes alıp vermeyi öğrenerek bir çok hastalığın tedavi edildiği artık bir realitedir. Nefes ile alınan oksijen, glikoz ile reaksiyona girerek, gerekli olan enerjiyi ortaya çıkarır. Sağlık açısından da çok önemli olan diyaframdan derin nefes alma yöntemi ile beyne giden oksijen miktarı artar. Doğumdan sonra eğitim sistemi gibi, nefes alıp verme alışkanlıkları da bozularak, günlük hayatın içinde stresin de etkisi ile yanlış nefes alıp vermeye başlanır. Uzun ,derin ve kesintisiz nefesler yerini kısa, hızlı ve düzensiz nefes alıp vermeler alır. Japonca Ki kavramı(Çince Chi, Hintçe Prana) ruh, dikkat, pozitif düşünce, inanç, evrensel enerji ve nefes anlamına gelmektedir. Ki nefes ile alınan enerjidir ve hava, su kadar elzemdir. Bilimsel olarak her şey titreşim halindedir ve evrendeki her madde farklı frekanslarda titreşen atomların yoğunlaşmış halinden ibarettir. En büyük gezegenlerden, insana kadar ve her şey arasında bir enerji alışverişi mevcuttur. İşte geleneksel olarak Uzak Doğulular tüm enerjileri Ki olarak adlandırmakta, her şeyin bir enerjisi olduğunu ve bunların sürekli bir iletişim ve devinim halinde olduğunu kabul etmektedirler. Tabii ki, her şeyin olduğu gibi insanın da bir Ki’si vardır ve insan nefes alıp vererek Evrensel Ki ile iletişim içine girmektedir. İnsan Ki’sini ne kadar geliştirebilirse o kadar sağlıklı ve güçlü olur. Evrensel enerji bir okyanusa benzetilir ve insan da bu okyanusun içinde bir damla olarak farzedilir. Ueshiba’nın kimi benzeşmelerinde Panteist etkiler görülse de, kimi zaman Tasavvufi Vadet-i Vücut anlayışımıza yaklaşan beyanlarıyla da karşılaşılmaktadır. Sonuçta bizim için önemli olan Ki adı verilen bir gücün mevcut olduğudur ve yaşam enerjisi olarak Türkçe’leştirilebilmektedir. Ayrıca Türkiye’nin ilk aikidocularından 5. Dan Sayın M. Lemi Bağdatlılar’ın tasviriyle Ki Kudreti İlahi’dir ve tevafuken başharfleri itibariyle de Kİ kelimesine tekabül eder. Bizim açımızdan Ki’yi güçlü bir inanç olarak algılayarak, Allah’a tam bir güven ve tevekkülle, tüm düşünce ve fiiliyatlarda pozitif olmak, aikido’nun temel hedeflerindendir.
Ueshiba bir insanın vücudu ile bedeni, bedeni ve ruhu arasında çok sıkı bir bağ olduğundan bahseder. İnsanın bedeni zayıf düşebilir, hastalanabilir ama Ki’sini bir insan hiç bir zaman zayıf düşürmemeli, hep olumlu düşünmeli, ki’sini(dikkat, inanç, pozitif düşünce) geliştirmek hep çalışmalı der. Ki’yi geliştirmek için çok önemli olduğundan bahsettiğimiz doğru nefes çalışması ile ilgili olarak, son yıllarda sadece nefes alma teknikleri konusunda bir çok kitap yayınlanmıştır. Aynı zamanda insan dik ve dengeli durmayı öğrendiği zaman, vücut yerçekimine karşı minimum eforu harcar. Sırf yukarıdaki birkaç basit doğa kanununa uyarak zor bir durumda sakin kalabilmek mümkündür. Bu zor durum fiziki bir saldırı durumu olduğu gibi günlük hayatta karşılaşılan bir problem de olabilir. Ueshiba iki durumda da aynı şekilde davranılmasını önerir. Sakinlik hem savaş sanatları açısından hem de günlük yaşamda çok önemlidir. Ueshiba’ya göre, bir saldırı karşısında panik yapılmadan sakin kalınabilindiğinde, % 80 oranında o saldırı savuşturulmuş demektir. İçinde yaşadığımız stres ve sıkıntı dolu günümüz dünyasında, sakin ve sükunet içinde kalmak gitgide daha da zorlaşmaktadır. Bu sebepten aikidoya ilk başladığım zamanlarda kıymetli aikido hocam M. Lemi Bağdatlılar sürekli olarak “size kendinizi savunmadan önce, sakin kalabilmeyi öğreteceğim” derdi. İnsan ancak sakin olduğunda mantıklı düşünüp karar verebilir. Araştırmalar günümüzdeki hastalıkların % 70 – 80 ‘inin psikosomatik sebepli olduğunu göstermektedir. İşte sırf sakin kalabilmeyi, olaylar karşısında paniklememeyi geliştirmesi bile aikido’nun ne kadar yararlı olduğunu gösterir. Aikido’nun, insana sakinlik vermesinin altında yatan bu incelik, teslim olmak anlamına gelen İslamiyet’teki, “Allah’a tevekkül” kavramına çok benzer. Bu açıdan “Güzel olan herşey(günah olmamak kaydı ile) İslamiyettir” prensibi karşımıza çıkmaktadır.
Tarih boyunca Uzak Doğu savaş sanatları olarak adlandırılan savunma sistemlerinde eğitimler çok ağır ve sert yapılırdı, fakat aikido’nun kurucusu Ueshiba aikido’yu günlük hayatın kendisi gibi algıladığından, aikido çalışırken de hep olumlu, pozitif ve neşeli olmayı önermiştir. Olaylar karşısındaki tutumuz, bizim algı durumumuzla doğru orantılıdır. Olumlu yaklaşım, olumlu sonuç üretir. Ueshiba’nın takipçilerinden Koichi Tohei, hayatı bir tarafına güneş vuran duvara benzetir ve “duvarın karanlık ya da aydınlık tarafına bakmak insanın seçimindedir” der. Yüce Allah (c.c.)’ın “Ben kulumun zannı üzereyim” sırrını kavramışcasına Ueshiba da her zaman tam bir teslimiyetle aydınlık tarafa bakmayı önermiştir.
Bülent Oktay
Kurucusu Profesör Morihei Ueshiba tarafından “sevgi yolu” olarak tarif edilen Aikido, son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de popüler olmaya başlamıştır. İlk bakışta diğer savunma sporlarına, özellikle Judo’ya benzemesine rağmen felsefe olarak son derece farklı bir çizgide yer almaktadır.
Reiki, meditasyon, yoga, shiatsu, tai chi, chi gong, feng sui gibi Uzak Doğu felsefeleri, içe dönüş gayretindeki günümüz insanına farklı alternatifler sunmaktadır. Tüm teknolojik gelişmelere ve ilerlemelere karşı batı insanı giderek mutsuzlaşmakta, stres ve sıkıntılardan kendini kurtaramamaktadır. Özünden kopma pahasına yaşanan bu ilerlemeler sonrasında insanlar huzuru yakalamak için farklı arayışlara girmişlerdir. Son yıllarda batıda başlayarak insanımıza da sirayet eden, huzuru Uzak Doğuda arama gayretleri arasında aikido da belli bir yer tutmuştur.
Bilinçli ya da bilinçsiz gayretler sonrasında yukarıda isimleri zikredilen öğreti ve çalışmalar popüler olurken, genelde bu yaklaşımlara karşı iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Birincisi bu sistemleri dinsel birer fenomen olarak kabul ederek, sanki İslam’ın alternatifi olabilme ihtimaline karşı toptan reddetmek, diğeri ise kendi özümüzde de olan bazı değerleri bilmeyerek gözardı ederek yada redderek tüm bu sistemleri mutlak doğru kabul etmek. Bize göre ise bizzat çalıştığımız aikido da dahil yukarıda incelediğmiz diğer sistemler bu iki görüş arasında bir yere oturtulmalıdır. Yani bu sistemler içinde çok faydalı çalışmalar vardır ve görüşümüze göre Uzak Doğu dinlerinin ritüellerinde de olmasına karşı bunları bizdeki namaz, zikir vs. gibi kavramlara alternatif görmek doğru değildir. Faydalı ile faydasızı ayırarak, gereksizi bir yana koyarak, yararlı olanı almak amacımız olmalıdır.
Temelde incelediğimiz Uzak Doğu sistemlerinin özünde Taoizm ve Konfiçyusizm’in izlerini görürüz. Uzak Doğu sporlarının hemen hepsinin temelinde de bunların etkisi vardır. Bu yüzden bu sporlara yalnızca jimnastik boyutuyla bakmak yanlıştır. Son dönemlerde batıda yapılan incelemlerle de psikoloji ve özellikle NLP(Neuro Linguistic Programming) kavramları ile genelde Uzak Doğu felsefeleri, özelde aikido arasında son derece önemli benzerlikler tespit edilmiştir.
Aikido, ai(uyum), ki(enerji, ruh) ve do(yol) kelimelerinde oluşur ve mana olarak hayattaki her şeyle uyum sağlama yolunu ifade eder. Aikido’da uyum kavramı çok önemli bir yer tutar. Bedenle, ruhla, rakiple, çevreyle, doğayla, tüm evrenle ve nihayi olarak Yaradan ile uyum aikido’nun amacıdır. Ueshiba’nın tasviriyle aikido “Doğa ile dengeyi sağlayarak, tekrar Yaratıcı ile uyumu yakalama çabasıdır.” Aikido’da müsabaka yoktur. Yenmek veya yenilmek önemli değildir. Diğer sporlarda örneğin düşmek bir negatiflik, zayıflık ifade ederken aikido’da düşmek, düşürülmek yenilmek anlamına gelmez. Mücadele insanın kendi benliği, egosu ile olmalıdır. Ueshiba bu konuda şöyle der “ Bir düşman benimle savaşmak isterse, evrenin kendisiyle savaşmak istemektedir ve evrenin uyumunu bozacaktır.İşte daha bunu düşündüğü anda yenik düşmüştür. Burada bir zaman ölçüsü, hızlı ya da yavaş davranmak söz konusu değildir.”
Aikido’nun temel prensiplerinden biri de “dirençsizlik”tir. Yani kuvvete karşı kuvvetle cevap vermemek. Ama bu kesinlikle pasiflik demek değildir. Aikido’da gelen kuvvetin karşısında durulmaz, yalnızca yönlendirilir, bu şekilde karşı tarafın kuvveti kendi aleyhine kullanılır. Yani rakip (her ne kadar özünde rakip kavramı olmasa da saldıran kişi/kişiler veya karşı taraf manasında kullanılmaktadır) kendi kuvveti ile fırlatılır. Bu noktada karşı kuvvetle uyuma girip , onu kendi kuvvetimizle bastırmayıp onunla gitmek, onu yönlendirmek amaçtır. İşte aikido’yu diğer Uzak Doğu sporlarından ayıran temel noktalardan biri budur. Rakibin gücü kendisine karşı kullanıldığı için minimum kuvvete ihtiyaç vardır, bu sebeple genç yaşlı, küçük büyük herkesin yapabileceği bir spor olarak karşımıza çıkmaktadır. “Su gibi olmak” en sık ifade edilen haldir. Su kesinlikle katı değildir ama doğru kullanıldığında taşları delecek kuvvete sahiptir.
Tony Buzan ve Raymond Keene , tarihin seyrini değiştiren en büyük dahileri sıraladıkları Dahinin El Kitabı (The Book of Genius) adlı kitaplarında 1883 – 1969 yılları arasında Japonya’da yaşamış Morihei Ueshiba’ya da yer verirler. Aynı zamanda son derece dindar bir insan olan aikido’nun kurucusu Ueshiba’nın hayatı incelendiğinde, son nefesine kadar sürekli çalışma, gayret ve ibadetle geçirilmiş bir hayat görürüz. Ueshiba’nın dinsel kimliği, aikido’nun altındaki felsefenin şekillenmesinde önemli bir yer tutmuştur. Klasik Budizm’de ve Şintoizm’de Allah kavramı olmamasına karşın Ueshiba ve takipçilerinde “Yüce Yaratıcı”dan söz edilmekte ve “Öz” olarak ifade edilmektedir. Ueshiba’nın ibadet ve meditasyon için, her gece bizim teheccüt vakitlerinde kalktığı , az yediği, az uyuduğu, çok çalıştığı ve hayatının sonuna kadar, aikidoyu vesile ederek tüm insanlara sevgi ve barışı anlatmaya çalıştığı görülür. Ueshiba, insanın evrenin bir aynası olduğunu düşünür ve bu noktada da bizdeki “Alemde ne varsa Adem’de var” düşüncesine yaklaşır.
Ueshiba’nın çoğu zaman vurgulamak istediği, doğa kanunları ile uyum içinde olmanın gerekliliğidir. Bizim açımızdan her biri Allah’ın birer ayeti olan doğa olayları ve kanunları ile insanın irtibatını aikido açısından değerlendirirken, doğa ile uyum ne demektir? Doğru nefes alıp-vermeden, dik durmaya, ağırlık merkezini ayarlamaya kadar birçok basit fakat son derece önemli yaklaşımlar hem savaş sanatları hem de sağlık açısından çok önemlidir. Doğru nefes alıp vermeyi öğrenerek bir çok hastalığın tedavi edildiği artık bir realitedir. Nefes ile alınan oksijen, glikoz ile reaksiyona girerek, gerekli olan enerjiyi ortaya çıkarır. Sağlık açısından da çok önemli olan diyaframdan derin nefes alma yöntemi ile beyne giden oksijen miktarı artar. Doğumdan sonra eğitim sistemi gibi, nefes alıp verme alışkanlıkları da bozularak, günlük hayatın içinde stresin de etkisi ile yanlış nefes alıp vermeye başlanır. Uzun ,derin ve kesintisiz nefesler yerini kısa, hızlı ve düzensiz nefes alıp vermeler alır. Japonca Ki kavramı(Çince Chi, Hintçe Prana) ruh, dikkat, pozitif düşünce, inanç, evrensel enerji ve nefes anlamına gelmektedir. Ki nefes ile alınan enerjidir ve hava, su kadar elzemdir. Bilimsel olarak her şey titreşim halindedir ve evrendeki her madde farklı frekanslarda titreşen atomların yoğunlaşmış halinden ibarettir. En büyük gezegenlerden, insana kadar ve her şey arasında bir enerji alışverişi mevcuttur. İşte geleneksel olarak Uzak Doğulular tüm enerjileri Ki olarak adlandırmakta, her şeyin bir enerjisi olduğunu ve bunların sürekli bir iletişim ve devinim halinde olduğunu kabul etmektedirler. Tabii ki, her şeyin olduğu gibi insanın da bir Ki’si vardır ve insan nefes alıp vererek Evrensel Ki ile iletişim içine girmektedir. İnsan Ki’sini ne kadar geliştirebilirse o kadar sağlıklı ve güçlü olur. Evrensel enerji bir okyanusa benzetilir ve insan da bu okyanusun içinde bir damla olarak farzedilir. Ueshiba’nın kimi benzeşmelerinde Panteist etkiler görülse de, kimi zaman Tasavvufi Vadet-i Vücut anlayışımıza yaklaşan beyanlarıyla da karşılaşılmaktadır. Sonuçta bizim için önemli olan Ki adı verilen bir gücün mevcut olduğudur ve yaşam enerjisi olarak Türkçe’leştirilebilmektedir. Ayrıca Türkiye’nin ilk aikidocularından 5. Dan Sayın M. Lemi Bağdatlılar’ın tasviriyle Ki Kudreti İlahi’dir ve tevafuken başharfleri itibariyle de Kİ kelimesine tekabül eder. Bizim açımızdan Ki’yi güçlü bir inanç olarak algılayarak, Allah’a tam bir güven ve tevekkülle, tüm düşünce ve fiiliyatlarda pozitif olmak, aikido’nun temel hedeflerindendir.
Ueshiba bir insanın vücudu ile bedeni, bedeni ve ruhu arasında çok sıkı bir bağ olduğundan bahseder. İnsanın bedeni zayıf düşebilir, hastalanabilir ama Ki’sini bir insan hiç bir zaman zayıf düşürmemeli, hep olumlu düşünmeli, ki’sini(dikkat, inanç, pozitif düşünce) geliştirmek hep çalışmalı der. Ki’yi geliştirmek için çok önemli olduğundan bahsettiğimiz doğru nefes çalışması ile ilgili olarak, son yıllarda sadece nefes alma teknikleri konusunda bir çok kitap yayınlanmıştır. Aynı zamanda insan dik ve dengeli durmayı öğrendiği zaman, vücut yerçekimine karşı minimum eforu harcar. Sırf yukarıdaki birkaç basit doğa kanununa uyarak zor bir durumda sakin kalabilmek mümkündür. Bu zor durum fiziki bir saldırı durumu olduğu gibi günlük hayatta karşılaşılan bir problem de olabilir. Ueshiba iki durumda da aynı şekilde davranılmasını önerir. Sakinlik hem savaş sanatları açısından hem de günlük yaşamda çok önemlidir. Ueshiba’ya göre, bir saldırı karşısında panik yapılmadan sakin kalınabilindiğinde, % 80 oranında o saldırı savuşturulmuş demektir. İçinde yaşadığımız stres ve sıkıntı dolu günümüz dünyasında, sakin ve sükunet içinde kalmak gitgide daha da zorlaşmaktadır. Bu sebepten aikidoya ilk başladığım zamanlarda kıymetli aikido hocam M. Lemi Bağdatlılar sürekli olarak “size kendinizi savunmadan önce, sakin kalabilmeyi öğreteceğim” derdi. İnsan ancak sakin olduğunda mantıklı düşünüp karar verebilir. Araştırmalar günümüzdeki hastalıkların % 70 – 80 ‘inin psikosomatik sebepli olduğunu göstermektedir. İşte sırf sakin kalabilmeyi, olaylar karşısında paniklememeyi geliştirmesi bile aikido’nun ne kadar yararlı olduğunu gösterir. Aikido’nun, insana sakinlik vermesinin altında yatan bu incelik, teslim olmak anlamına gelen İslamiyet’teki, “Allah’a tevekkül” kavramına çok benzer. Bu açıdan “Güzel olan herşey(günah olmamak kaydı ile) İslamiyettir” prensibi karşımıza çıkmaktadır.
Tarih boyunca Uzak Doğu savaş sanatları olarak adlandırılan savunma sistemlerinde eğitimler çok ağır ve sert yapılırdı, fakat aikido’nun kurucusu Ueshiba aikido’yu günlük hayatın kendisi gibi algıladığından, aikido çalışırken de hep olumlu, pozitif ve neşeli olmayı önermiştir. Olaylar karşısındaki tutumuz, bizim algı durumumuzla doğru orantılıdır. Olumlu yaklaşım, olumlu sonuç üretir. Ueshiba’nın takipçilerinden Koichi Tohei, hayatı bir tarafına güneş vuran duvara benzetir ve “duvarın karanlık ya da aydınlık tarafına bakmak insanın seçimindedir” der. Yüce Allah (c.c.)’ın “Ben kulumun zannı üzereyim” sırrını kavramışcasına Ueshiba da her zaman tam bir teslimiyetle aydınlık tarafa bakmayı önermiştir.
Bülent Oktay