Belirli olan gelecek diye bahsettiğiniz kader.Yaradan bizi yaradarken bizim hayatimizi çizmiş ve ona göre sonumuz belli olucak ve bu bana çok saçma geliyor.Verene tam vericek ama bizim gibi insanlar şükrederek ona dua edicez biz küçük bi isyandan yada nefretten hataya düşüp biseyler yaparak günaha giricez ve cehenneme gidicez zenginler ise fakirlere yardım ettikleri için insanlara iş verdikleri için cennetle mukafatlanicaklar ve bu hayattada cenneti yasicaklar .
Ben maneviyat istemiyorum su hayatta herkes gibi rahat ve mutlu yaşamak istiyorum uyanmak istiyorum o yüzden maneviyat hayatı yatarilis hayatı falan bişey istemiyorum insan gibi yaşamak için yarın nolucagimi bilmesemde bir gün bile olsa yaşamak istiyorum ve o yüzden paranın bana gelmesi gerekiyo bosuna vaiz vermeyi yada dünya dışı kavramlari bana öğretmeyin.
Varsa bı fikriniz söyleyin yoksa ben bu yaşıma kadar çok akıl aldım insanlardan sevgiler
Dinlerden bahsetmiyorum. dinlerle şahsen bende ilgilenmiyorum. Bahsettiğim bir çeşit yapı, bir çeşit kuvvetlerden söz ediyorum.. Doğanın kanunlarıda diyebiliriz bunlar için..
Nasılki fiziksel bir yapı var. Bütünüyle maddi dünya ve fiziksel beden var. bu maddi var oluşu canlı tutan nedir? Hazlardır.. Yaradanın etki ve enerjileridir.. eğerki yaradan cesedi, yani fiziksel bedeni hazlarla beslemeseydi; o kalp bir saniye bile atamazdı.. O kalbi attırtan tek güç yaradandır, bütündür, üst kuvvetlerdir.. Hangi ismi verirsen ver.. istersen doğanın gücüdür de.. Fark etmez..
Benim bahsettiğim burada üst bir yapı.. O yapı, tamamıyla ihsan etme ve sevgi güçlerine göre çalışır ve işler.. Fiziksel dünyamız ise tamamıyla karanlıktır ve alma arzusu denilen, egoizm denilen, tamamıyla kendini sevmek üzerine kurulu bir programla işler.. Öyle yada böyle bütün realiteyi kendi içselliğimde, kendi 5 duyumda algılıyor ve yaşıyorum.. Benim için bütün realitenin resmi sınırlı duyularıma tabidir.. Daha fazlası olamıyor.. Alma arzusu denilen, egoizm denilen program beni kendi içime hapsediyor ve ben asla ama asla dışarıda neler olduğunu bilemiyorum. Realitede işleyen üst kanunları, çeşitleri, güçleri, yaradan isimlerini vs. farkedemiyorum..
Kabalistler bunun kader olmadığını, 5 duyunun dışında altıncı bir duyununda edinilebileceğini söylemişlerdir.. Bu altınca duyuya kabalada, partzuf-masah(mesih)-perde denilir.. Nasılki fiziksel duyu organları maddi dünyayı algılar.. Doku duyusu vardır, gözler vardır, kulaklar vardır, burun vardır ve son olarak tadan ve yiyen ağız vardır.. Bu duyular tamamıyla alma arzusu denilen, egoizm denilen, nefsaniyet denilen bir programla çalışır.. bu dünyada var olan herkes realiteyi o şekilde görür.. İnsanda öyle görür, kedi ve köpekte öyle görür ve algılar..
Birde yukarıda bahsettiğim manevi duyular vardır. Onlarda realiteyi yaradanın bakış açısı ile görür ve algılar.. Keter, hissetmek olarak adlandırılır. hohmah,yaradanı görmek olarak adlandırılır. binah, yaradanı duymak olarak adlandırılır. Zer anpin(hesed,gevura,tiferet,netzah,hod,yesod) yaradanın kokusunu almak olarak adlandırılır. İbur(rahimde olma) ve yenika(süt bebekliği) seviyelerine işaret eder. Rahimde var olma, doğmak ve emzirilmek.. Fiziksel dünyamızdada böyledir.. Çünkü yukarıda nasılsa aşağıdada öyledir.. Aynı şekilde aşağıda nasılsa yukarıdada öyledir.. Güçler o şekilde yansır ve inerler.. Mühür ve damga gibi..
Manevi öğretiye göre yaradan, değişmeyen, sabit ve mükemmel bir güçtür.. Yaradılanlar ona dönmek zorundadır.. tıpkı onun gibi mükemmel olmak ve kendilerini ona göre ıslah etmek zorundadırlar.. Dinlere göre ise yaradan; kişiden kişiye göre değişen bir kuvvettir.. Af edersin yaradan rüşvet veren bir kuvvettir.. Şarap vaat eder yeri gelir.. Af edersin kadın vaat eder yeri gelir.. Manevi öğretide böyle şeyler yoktur.. Yaradan kişiye göre değişmez, kişiler yaradana göre değişmek zorundadır..
Yaratan zaten üst güç ise, zaten mükemmel ise, neden kişiden kişiye göre değişsinki? akıl var mantık var. Yaradan zaten mükemmel ve hiç birşeye muhtaç değil.. Fakat yaradılan kusurlu, eksik ve kötü.. Yaradılanların değişmesi, düzelmesi ve ıslah olması lazım.. Almak için olan egoist arzularını, yaradana memnuniyet vermek için ıslah ederler.. İşte buna sevap denir.. Egoist bir arzunun farkına varmaya günah denilir.. O günahı yaradan adına çevirmeye ise; sevap adı verilir.. Maneviyat budur.. Sistem budur.. Kanunlar böyledir..