Ölüm anında yabancı oldugumuz bir duyguyu tadacağımızı zannetmiyorum. Bana göre bilindik olan en derin haliyle tecrübe edilir.
Ses, normalde duyguların dışa vurumu değil midir?
Yani bedendeki bir hissin dönüştürülmüş formu.
Bazen ifade edilebilen bazen edilemeyen, titreşim halinde dışarıdan duyulabilir olan yani.
Ölüm anındaysa çogu kimse konuşamaz. Bu hale 'sekerat ı mevt' denir. Kendinden geçme, can çekişme hali. Bu durumda farklı bir bilinç boyutuna geçilir.
Kulakla duyulan ses ruhun zerrelerinde hissedilir hale gelir. Çünkü kulak bu alem için vardı, ses hakeza ama öbür alem için ne kulak, ne dil, ne göz işlemez olur. Göz başka görür, kulak başka işitir, dil başka konuşur. Her hal bütünüyle ruhta yaşanıp hissedilir. Yani ses ruha giydirilmiştir.
Ayrılıklar ise acıdır. En zor ayrılık ruh ile beden arasında yaşanır.
Bu anı kolaylaştırmak için yaratıcıya yakın olmak lazım gelir ki en hafifi soguk terler döktürür. Ruhun zorlanışının en yumuşak hali...
En ağırı dikenin pamuktan ayrılması misali olur. Çekilen azabın şiddetini varın siz düşünün. Çünkü bu haldeki ruh bilir ki bedenden ayrıldığında yaratıcının gazabı üstünedir. Azap daha o anda bütün bedene yayılmıştır ve ayrılık ızdırap içinde gerçekleşir.