Nöbet

Senechaux

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Eyl 2018
Mesajlar
78
Tepkime puanı
47
İyi günler depresyon ilaçları ve psikolog yine hiç bir işe yaramıyor. Epileptik nöbet geçirdim (sara). Ailem yalnız uyumama izin vermiyor aile bireylerim uyurken güldüğümü söylüyorlar. Eg ve beyin tomografisi çekildi ancak bir şey çıkmadı. Bu konuda bilgi verebilecek var mi?
 
Ü

Üye silindi 55028

Depresyon ilaçları etkisini 1 ay sonra gösteriyor.Bir ay geçmesine rağmen değişme olmamışsa doktora danışarak bırakabilirsiniz.Depresyon ilaçları 6 ay kullandıktan sonra bırakılıyor.Bu iyi bir durum bir 6 ay beklemeniz gerekecek.Ben ilaçlara karşı olmama rağmen 6 ay katlanılabilir.
Fiziksel bir checkup yaptırın.Fiziki hastalığınızı psikolojik sanıyor olabilirsiniz.Depresyon sıkıntınız varsa b12'yi doktorunuza sorabilirsiniz.Büyük ihtimal iyi gelecektir.Youtube'da depresyon için öneriler var onlara da bakabilirsiniz.Uykuda bilinçli olmadığından alakasız ve gerçekle bağdaşmayan hikayeler görüyoruz.Demek istediğim rüyada gülmeniz rahat bir hayatınız ve bilinçaltınız olduğunu gösteriyor.
Sara konusunda hiç bilgim yok doğrusu bir tek depresyonu biliyorum.Ada çayı(alejiniz yoksa) ve ada çayı tütsüsü kullanmak ve kaya tuzu kullanmak sirke ile duş almak gibi foruma uygun önerileri bulabilirsiniz.İyi hissetmek,allah de ötesini bırak,siktir et ve epiktetos'un kitapları okuyabilirsiniz depresyon için.
 
  • Beğendim
Tepkiler: Ori

Senechaux

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Eyl 2018
Mesajlar
78
Tepkime puanı
47
Depresyon ilaçları etkisini 1 ay sonra gösteriyor.Bir ay geçmesine rağmen değişme olmamışsa doktora danışarak bırakabilirsiniz.Depresyon ilaçları 6 ay kullandıktan sonra bırakılıyor.Bu iyi bir durum bir 6 ay beklemeniz gerekecek.Ben ilaçlara karşı olmama rağmen 6 ay katlanılabilir.
Fiziksel bir checkup yaptırın.Fiziki hastalığınızı psikolojik sanıyor olabilirsiniz.Depresyon sıkıntınız varsa b12'yi doktorunuza sorabilirsiniz.Büyük ihtimal iyi gelecektir.Youtube'da depresyon için öneriler var onlara da bakabilirsiniz.Uykuda bilinçli olmadığından alakasız ve gerçekle bağdaşmayan hikayeler görüyoruz.Demek istediğim rüyada gülmeniz rahat bir hayatınız ve bilinçaltınız olduğunu gösteriyor.
Sara konusunda hiç bilgim yok doğrusu bir tek depresyonu biliyorum.Ada çayı(alejiniz yoksa) ve ada çayı tütsüsü kullanmak ve kaya tuzu kullanmak sirke ile duş almak gibi foruma uygun önerileri bulabilirsiniz.İyi hissetmek,allah de ötesini bırak,siktir et ve epiktetos'un kitapları okuyabilirsiniz depresyon için.
Check up yaptırdım bir kaç yıl Depresan kullandım b12 normal değerinde. Sara konusunda bilgi verebilecek var mi fiziksel bir sorun gözükmüyor.
 

Prana_

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Ağu 2017
Mesajlar
31
Tepkime puanı
36
Öncelikle geçmiş olsun. Epileptik nöbet (sara krizi) geçirdiğinizi size doktorunuz mu söyledi, eğer böyle bir teşhis konduysa antiepileptik ilaçlarınızda reçete edilmiş olmalı. Epilepsi en sık çocukluk ve ergenlik dönemlerinde görülse de, her yaşta ortaya çıkabilir. Epilepsi, birden fazla nöbet geçirilmesiyle ortaya çıkan nörolojik bir hastalıktır ve toplumumuzda genellikle sara olarak adlandırılır. Tek bir nöbet epilepsi olduğunu göstermez. Bazı sağlık bozukluklarında epilepsi benzerliği gösteren nöbetler yaşanır. Özellikle (majör depresyon, bipolar bozukluk vb.) psikojenik nedenlere bağlı bayılmalar epilepsi nöbetlerini çok iyi taklit edebildiklerinden bunlara yalancı nöbette denir. Nöbetleri tanılandırabilmek için istenen tetkikler arasında en önemlisi beyin taramasıdır (uyanıklık ve uyku eeg, mr ). Ayrıca hastanın nöbet öyküsüne ve nöbeti görenlerin anlatımlarına başvurulur. Dr. gerekli görürse ek olarak video-eeg monitörizasyon ya da yatış isteyebilir.
 

EkSen

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2017
Mesajlar
217
Tepkime puanı
269
SARA VE EPİLEPSİNİN KURANI KERİM İLE TEŞHİSİ VE TEDAVİSİ

epilepsi cinlerden olabilir

sara cinlerden de olabilir
2 çeşit sara hastalığı vardır

Sara, insanın aklının gitmesi ile hasıl olur ki; bayılan veya kendini kaybeden insan ne konuştuğunu, ne yaptığını bilmez. Bu da iki türlüdür:

1- Beyin damarlarında veya beyinde olan herhangi bir rahatsızlık sebebi iledir ki; bu tıbbîdir. Hastalığın şekli şöyledir. Hasta bayılır, ağzından köpük gelir, vücudu kasılır, bazen dilini ısırır, yüzünün rengi değişir, gözleri bir noktaya takılıp kalır. Bu hal, iki veya üç dakika, en fazla beş dakika sürer. Beyindeki rahatsızlığın fazla olması sebebi ile kasılma ve dişlerini sıkma olayı olmadan bu hastalık bir veya iki saatte sürebilir.

2- Bu bayılma türüne yakın bir cinni bayılma, yani cinlerin insanın vücuduna girerek bayıltması da vardır ki, aynen beyinden gelen bir rahatsızlık gibi olur. Onu gören doktor hastalığın beyinden olduğunu söyler. Fakat beyin filmi veya elektrosu çekildiğinde beyinde herhangi bir şey gözükmez.

Cinlerin, insanların vücutlarına girerek başka bayıltma usulleri de vardır ki, hasta bu bayılma türünde ya ölü gibi yatar yahut da çığlıklar atar. Bunlara ilerde misaller vereceğiz. Önce saranın bazı kısmının cinlerden olduğuna Kur'an ve hadisten delil verelim:

"Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar." (Bakara: 275) imam Kurtubî, "bu ayet cinin insanı çarpıp saralattığına işarettir" buyuruyor.

Cinin insanın cesedine girmesi Allah'ın kitabı, Rasulüllah'ın sünneti, sahabeden bazıları ile Müslümanların imamları tarafından sabit olmuş, kabul edilmiş bir gerçektir.

Ümmü Eban, binti Elvazia'dan, o da babasından rivayet ediyor; "Babam, mecnun olan oğlunu veya kız kardeşinin oğlunu Rasulüllah'ın yanına götürdü ve "Ey Allah'ın Rasulü, yanımda oğlum veya kız kardeşimin oğlu var, size dua buyurmanız için getirdim" dedi. Bir şeyin üzerine binili olarak (deve veya at) elleri de bağlı olduğu halde getirdiler. Rasulüllah "onu bana iyice yaklaştırın, arkası benden tarafa olsun" buyurdu, dediğini yaptım. Rasulüllah elbisesinin arkasını yukarı kaldırdı ve onu vurmağa başladı. Elini o kadar kaldırıyordu ki, koltuğunun altı gözüküyordu.

Bu esnada "çık ey Allah'ın düşmanı" diyordu. Baktım çocuğun bakışları değişti, düzgün bir şekilde bakıyordu. Sonra Rasulüllah onu önüne oturttu, biraz su ile yüzünü mesh etti ve ona dua etti. Sonra ben ondan daha iyisini görmedim." (Ahmed, Ebu Davud)

Bu hadiste ihtiyaç ve zaruret esnasında cinni olan hastanın dövülmesine işaret vardır.

İmam-ı Ahmet'in Müsned'inde Yaleb, Mürre'den rivayet ediyor; "Rasulüllah ile bir seferde idik. Yolda 'jir çocuk ile oturan bir kadına rastladık. Kadın Peygamberimize, "bu çocuğuma bir bela isabet etti, günde kaç defa oluyor bilmiyorum" dedi. Peygamberimiz "Onu bana ver" buyurdu. Ben de onu Rasulüllah'a verdim. Çocuğun ağzını açtı ve onun ağzına üç defa nefes etti ve hakaretvari bir şekilde, "Ben Allah'ın kulu ve Rasulüyüm, sus ey Allah'ın düşmanı" dedi. Sonra çocuğu annesine verdi ve biz sefere devam edip gittik. Sonra geri döndüğümüzde kadın üç koyun ile duruyordu. Efendimiz çocuğun durumunu sordu. Kadın, "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki çocuğun hiçbir şeyi kalmadı. Şimdi bu koyunları otlatıyor. Koyunların bir tanesini Rasulüllah'a hediye etti. Efendimiz de kabul buyurdular."

İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: "Bir kadın oğlu ile Rasulüllah'ın yanına geldi ve "Ya Rasulüllah oğlumda cinlerden rahatsızlık var. Sabah akşam bizi rahatsız ediyor" dedi. Peygamberimiz çocuğu eli ile mesh etti ve ona dua etti. Çocuk kustu ve çocuğun ağzından bir köpek yavrusu çıktı ve kaçıp gitti."

Ata bin Ebiy Rebah'dan mervidir. "İbni Abbas bana dedi ki, "sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?" Bende "Evet" dedim. Şu siyah kadındır. Rasulüllah'a geldi, "Ya Rasulüllah beni sara tutuyor ve açılıyorum, bana dua et." Rasulüllah "istersen dua edeyim, Allah sana afiyet versin, istersen sabr et karşılığında cenneti kazan" Kadın, "Ben sabrediyorum, dua edin üstüm açılmasın" dedi. Efendimiz dua etti. (Müslim bi şerhi Nevevi) Bu kadının sarası cinlerdendi.

Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan o da babasından rivayet ediyor: "Biz Rasulüllah ile beraber oturuyorduk, bir Arabi geldi ve "Ya Rasulüllah benim kardeşim rahatsız" dedi. Efendimiz "rahatsızlığı nedir?" buyurdu. "Cinlendi" dedi. Efendimiz "git onu bana getir" dedi. Gitti getirdi ve Peygamberimizin elleri arasın?, oturttu. Ben Peygamberimizin şu duayı okuduğunu işittim. Fatiha, Sûre-i Bakara'nın evvelinden dört ayet, Sûre-i Bakara'nın 163-164. ayetleri, Ayet-el Kürsi, Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri, Ali İmran'ın 18. ayeti, Araf Sûresi'nin 54. ayeti, Sûre-i Sarfat'ın 1'den 10'a kadar ayetleri, Sûre-i Haşr'ın sonu, Sûre-i Çin'in ilk üç ayeti, Ihlas, Felak ve Nas. Arabî bir şeyi kalmadı iyileşti" dedi. (Sünen-i İbni Mace)

İmam-ı Eş'ari, şöyle der "cin saralının bedenine girer." Allah'u Teâlâ'nın da ayette buyurduğu gibi; "Faiz yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. " (Bakara: 275)

Ahmed İbni Hanbel'in oğlu bir gün babasına, bazılarının cinin insan bedenine girdiğini inkâr ettiğini söyledi. Ahmed Ibni Hanbel, "Ey oğlum onlar dillerinin konuştuğunu yalanlıyorlar" dedi.

Taberi tefsirinde, Sûre-i Bakara'nın 275. ayeti için "sara ve cin çarpması" demektedir.

İmam Kurtubî ise saranın cinlerden olduğunu inkâr edip doktorluk olduğunu iddia edenler delidir demektedir.

Tabakalı Ashab-ı İmam-i Ahmed'de olduğu gibi, cin saralı olan kadının dilinden Imam-ı Ahmed'in gönderdiği tehditli habere "baş üstüne Ahmed isterse Irak'ı terk ederiz" dedi. Ahmet Ibni Hanbel'in arkadaşı Ebu Bekr'in nalını ile cariyenin yanına gittiğinde ise ona,"Ben bu cariyeden çıkmıyorum, sana itaat etmiyorum. O İbni Hanbel idi ki, Allah ve Rasulüne itaat ederdi, biz de ona itaat ile emr olunduk" sözü açık bir delildir ki, cin insanın içine girer.

Yukarıda verdiğimiz delillerden de anlaşıldığı gibi, cin insanın içine girer ve onu sara tutmasına sebep olur. Cinin başka bir şekilde daha insana musallat oluşu vardır ki, bu bazen çok açık alamet ile bilinir ki, sapasağlam bir insanın bir anda aklı gider mecnun oiur. Bunu bir misal ile açıklayalım:

Bir başka şekli daha vardı ki, cin insanın herhangi bir uzvuna girer ve orası devamlı ağrı ve sancı içinde olur. Doktorlara giderler doktorlar senin hiçbir şeyin yok deyip gönderir. Hatta bazen insanın ayaklarına girerler ve yürümez hale sokarlar.

••• Sara hakkında tabibler ne diyor?

SARA (EPİLEPSİ)

Genellikle şuur kaybı ile birlikte olan ve nöbetlerle giden bir sinir sistemi hastalığıdır. Tıpta, "epilepsi" olarak bilinir. Bir sara nöbeti beyin fonksiyonunda kısa süreli bir bozukluk olarak tarif edilebilir. Bir grup beyin hücresi ani olarak elektrik deşarjı göstermekte ve nöbet ortaya çıkmaktadır. Nöbeti başlatan asıl sebebin sinir hücreleri arası akım geçişiyle vazifeli maddelerarası (nörotransmitterler) dengesizlik olduğu sanılmaktadır.

Sara, yaygın, (büyük nöbet ve küçük nöbet) veya fokal (kısmî nöbetler) olabilir. Yaygın nöbetlerde şuur kaybı vardır. Fokal nöbetlerde şuur, sinir sisteminin bazı mesafelerinde kalabilir. Anormal elektrik deşarjı beynin belli bir bölgesindedir. Ancak komşu bölgelere yayılıp, yaygın nöbete dönüşebilir.

Saranın bir kısmının sebebi bilinmez. Bunlar bilhassa çocuklukta başlar. İbni Sina, Kanun ismindeki tıp kitabında; sara hastalığını anlatırken cinden bahsetmektedir. Burada diyor ki; hastalıklara birçok maddeler sebep olduğu gibi, cinnin hâsıl ettiği hastalıklar da vardır ve meşhurdur. Sara hastalığının bir kısmı kafa içi hastalıklarından dolayıdır (kafa yaralanmaları, beyin tümörleri ve beyin damarları hastalıkları). Diğer bir kısım vakalar beyin dışı hastalıklara bağlıdır (kan şekeri azlığı, kanda üre artışı, kalb sektesi, bazı ilâçlar ve alkol alımı). Sara vakalarının % 6 kadarında da sebep titrek ışıktır. Bunların çoğuna da televizyon seyretmek sebep olur.

Büyük nöbet (Grand Mal):

Tonik-klonik nöbet de denen bu nöbet, halk arasında sara denince akla gelen nöbettir, herhangi bir yaşta başlayabilir. Büyük nöbet birçok safhadan meydana gelir. Aura denen ilk safhada hasta kaşıntı, koku, tat, mide ağrısı gibi bir his duyar. Böylece hasta nöbet geleceğini hissedebilir. Her zaman olmayabilir.Bundan sonra tonik safha başlar, hasta şuurunu kaybeder ve ayakta ise düşer. Bu düşmenin tedbirsiz olması, yâni düşerken kendini civarındaki ateş, su, uçurum gibi tehlikelerden veya hafif kazadan korunmaya kalkmaması, çok mühim bir hususiyettir. Hastanın bütün kasları aynı anda kasılır. Bu sebeple önce, bir çığlık duyulur. Hasta nefes alıp, veremez ve morarır. Ayrıca idrar ve dışkısını kaçırabilir, dilini ısırabilir. 30 saniye sonra derin bir nefes alır ve klonik safha başlar. Bu safhada kaslar bir kasılıp bir gevşediğinden vücutta silkinti hareketleri ortaya çıkar. Çene ve dil hareketleri sonucu tükürük köpük haline gelir. Bu safha da 30 saniye sürer ve sonra gevşeme safhası başlar ve hasta derin bir uykuya dalar. Görünüş komaya benzer ama hasta her an uyandırılabilir.

Küçük nöbet (Petit Mal):

Daha çok çocukluk çağında başlar. Ancak erişkinlikte de sürebilir, büyük nöbetlere yerini bırakabilir. Nöbete kısa süreli şuur kaybı eşlik eder. Bunların bir kısmında hasta tutulduğunda dik dik anlamsızca karşıya bakar. 10-15 saniye sürer ve gözden kaçabilir. 6-12 yaşında başlar. Bir kısmı daha nâdirdir ve kollarda ani hareketle belirli kısa süreli şuur kaybıyla kendini gösterir. Daha çok delikanlılık döneminde görülür. En az görülen tipinde hasta aniden şuursuz olarak yere düşer; fakat, hemen şuur yerine gelir geri kalkar. Bu da 2-6 yaşlarında başlar.

Fokal (Parsiyel) nöbetler:

Genellikle hastalığın yeri, beynin temporal lobudur. Koku, tat, işitme, görme halusinasyonları, hafıza bozukluğu gibi belirtiler olur. Genellikle ruhi değişiklikler eşlik eder. Nöbet sırasında şuur genellikle bozulur ama kaybolmaz, irâde dışı ağız hareketleri, yalanma, yutkunma sık görülür. Psikiyatrik hastalıkları taklit eder görünümünde olabilir.

Fokal nöbetlerin bir kısmı da adım adım ilerler tarzdadır (Jacksonian Epilepsi). Bunda deşarj bir yerde başlamakta ve komşu yerlere yayılmaktadır. Meselâ, bu nöbet bir el parmağından başlar ve omuzda sona erer; hasta son vaziyette asker selâmı verir gibidir. Bu nöbette şuur kaybı olabilir de olmayabilir de. Bu hastaların bir kısmında nöbetin olduğu kısım felçli kalır (Tedd felci).

Teşhis: Kesin teşhis, nöbetin görülmesi ile konur. Ancak bu her zaman mümkün olmaz. Nöbetin tarifi yardımcı olabilir. Byin eletrosu (Bkz. Elekroense falografi) teşhis koydurursa da bazen nöbetler arasında normal olabilir. Teşhisten sonra sebebin ne olduğu önemlidir. Genç erişkinlerde aniden başlayan tipi, genellikle beyin tümörüne bağlıdır. Yaşlılarda ise beyin damarları hastalığına bağlıdır. Ayırım için kafa filmleri ve bilgisayarlı kesitli beyin tomografisi (ÇAT, BBT) gibi tetkikler yapılır.

Tedavi: Sosyal, psikolojik tedavi ve ilâçlarla yapılır. Çocuksa okula devam etmelidir. Erişkinler, ağır işlerde çalışmaktan kaçınmalıdır. Adlî açıdan hastalar araç kullanamaz. Nöbeti teşvik eden faktörlere (meselâ bir kısmında televizyon seyretmek bir kısmında ruhî sıkıntı tetik çekebilir) dikkat etmelidir. Nöbet sırasında hasta yaralanmaktan korunmalı ve genel olarak ateşli, keskin, sivri ve sert cisimlerden uzak tutulmalıdır.

Başlıca sara ilâçları; fenitoin, fenobartial, karba-mazepin, süksinitin ve diazepam gibi ilâçlardır. Hiltit veya şeytan tersi adındaki zamkı, sara hastası koklar-sa iyi olur. Asa foetide denilen bu zamk, esmer, pis kokulu reçine olup, antspasmodik olarak, yâni sinirleri teskin edici olarak Avrupa'da.toz, hap ve ihtikan şeklinde adele ve sinir gerginliğini gidermek için kullanılmaktadır.

Status epileptikus (Bitmeyen nöbet): Hiçbir iyileşme zamanı olmayan devamlı birnöbettir. Çabuk kontrol edilmezse hasta ölebilir. Tedavisi acil olup, öncelikle solunum yolları açık tutulur. En iyi ilâcı klonazepam'dır. (Sağlık ansiklopedisi)

SARA VE EPİLEPSİNİN KURANI KERİM İLE BELİRLENMESİ VE TEDAVİSİ

öncelikle bu hastalıklar için kesinlikle nöroloji psikiyatri ve psikolok tedavisine başvurulmalıdır.
Hastanın durumunu hocalık mı yoksa doktorluk mu anlayabilmek için YouTube'dan yakma ayetlerini 45 dakika gözleri kapalı olarak dinletin.yada hastaniza yakma ayetlerini siz okuyun.bu kuran dinleme yada okuma esnasında hasta bayılırsa uyuşma olursa saldırgan olursa titreme olursa kasılma olursa bağırma yada ağlama olursa bu kesinlikle kuranı kerim ile tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.eğer bu hasta antidepresan gibi ilaç kullanıyorsa hem doktor hem Rukye yani hoca tedavisi ile bu hastalıktan bu cinden kurtulunur.
24 saat destek alabileceğiniz bir hoca ile tedaviye başlayınız.
Bu hastalar kesinlikle çay kahve cipsi kola gibi asitli gıdalardan uzak durmalıdır.hastanın yakınına Rukye öğretilip oda hastasına hergün Rukye yapmalıdır.
Bazı ayetler safran mürekkebi ile hastanın doğum tarihine göre ebced hesabına göre ilgili gün ve saatine göre yazılıp ayetlerin tesir sayısına göre okunur ve bu ayetler 10 kg zemzem suyunda çözülür.40 gün bu su içilir
Tedavi 120 gün sürer.

Eğer rukye kuran dinleme ve okuma esnasında herhangi bir etki olmazsa bu tamamen doktor tedavisi ile tedavi edilir.
 

Senechaux

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Eyl 2018
Mesajlar
78
Tepkime puanı
47
SARA VE EPİLEPSİNİN KURANI KERİM İLE TEŞHİSİ VE TEDAVİSİ

epilepsi cinlerden olabilir

sara cinlerden de olabilir
2 çeşit sara hastalığı vardır

Sara, insanın aklının gitmesi ile hasıl olur ki; bayılan veya kendini kaybeden insan ne konuştuğunu, ne yaptığını bilmez. Bu da iki türlüdür:

1- Beyin damarlarında veya beyinde olan herhangi bir rahatsızlık sebebi iledir ki; bu tıbbîdir. Hastalığın şekli şöyledir. Hasta bayılır, ağzından köpük gelir, vücudu kasılır, bazen dilini ısırır, yüzünün rengi değişir, gözleri bir noktaya takılıp kalır. Bu hal, iki veya üç dakika, en fazla beş dakika sürer. Beyindeki rahatsızlığın fazla olması sebebi ile kasılma ve dişlerini sıkma olayı olmadan bu hastalık bir veya iki saatte sürebilir.

2- Bu bayılma türüne yakın bir cinni bayılma, yani cinlerin insanın vücuduna girerek bayıltması da vardır ki, aynen beyinden gelen bir rahatsızlık gibi olur. Onu gören doktor hastalığın beyinden olduğunu söyler. Fakat beyin filmi veya elektrosu çekildiğinde beyinde herhangi bir şey gözükmez.

Cinlerin, insanların vücutlarına girerek başka bayıltma usulleri de vardır ki, hasta bu bayılma türünde ya ölü gibi yatar yahut da çığlıklar atar. Bunlara ilerde misaller vereceğiz. Önce saranın bazı kısmının cinlerden olduğuna Kur'an ve hadisten delil verelim:

"Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar." (Bakara: 275) imam Kurtubî, "bu ayet cinin insanı çarpıp saralattığına işarettir" buyuruyor.

Cinin insanın cesedine girmesi Allah'ın kitabı, Rasulüllah'ın sünneti, sahabeden bazıları ile Müslümanların imamları tarafından sabit olmuş, kabul edilmiş bir gerçektir.

Ümmü Eban, binti Elvazia'dan, o da babasından rivayet ediyor; "Babam, mecnun olan oğlunu veya kız kardeşinin oğlunu Rasulüllah'ın yanına götürdü ve "Ey Allah'ın Rasulü, yanımda oğlum veya kız kardeşimin oğlu var, size dua buyurmanız için getirdim" dedi. Bir şeyin üzerine binili olarak (deve veya at) elleri de bağlı olduğu halde getirdiler. Rasulüllah "onu bana iyice yaklaştırın, arkası benden tarafa olsun" buyurdu, dediğini yaptım. Rasulüllah elbisesinin arkasını yukarı kaldırdı ve onu vurmağa başladı. Elini o kadar kaldırıyordu ki, koltuğunun altı gözüküyordu.

Bu esnada "çık ey Allah'ın düşmanı" diyordu. Baktım çocuğun bakışları değişti, düzgün bir şekilde bakıyordu. Sonra Rasulüllah onu önüne oturttu, biraz su ile yüzünü mesh etti ve ona dua etti. Sonra ben ondan daha iyisini görmedim." (Ahmed, Ebu Davud)

Bu hadiste ihtiyaç ve zaruret esnasında cinni olan hastanın dövülmesine işaret vardır.

İmam-ı Ahmet'in Müsned'inde Yaleb, Mürre'den rivayet ediyor; "Rasulüllah ile bir seferde idik. Yolda 'jir çocuk ile oturan bir kadına rastladık. Kadın Peygamberimize, "bu çocuğuma bir bela isabet etti, günde kaç defa oluyor bilmiyorum" dedi. Peygamberimiz "Onu bana ver" buyurdu. Ben de onu Rasulüllah'a verdim. Çocuğun ağzını açtı ve onun ağzına üç defa nefes etti ve hakaretvari bir şekilde, "Ben Allah'ın kulu ve Rasulüyüm, sus ey Allah'ın düşmanı" dedi. Sonra çocuğu annesine verdi ve biz sefere devam edip gittik. Sonra geri döndüğümüzde kadın üç koyun ile duruyordu. Efendimiz çocuğun durumunu sordu. Kadın, "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki çocuğun hiçbir şeyi kalmadı. Şimdi bu koyunları otlatıyor. Koyunların bir tanesini Rasulüllah'a hediye etti. Efendimiz de kabul buyurdular."

İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: "Bir kadın oğlu ile Rasulüllah'ın yanına geldi ve "Ya Rasulüllah oğlumda cinlerden rahatsızlık var. Sabah akşam bizi rahatsız ediyor" dedi. Peygamberimiz çocuğu eli ile mesh etti ve ona dua etti. Çocuk kustu ve çocuğun ağzından bir köpek yavrusu çıktı ve kaçıp gitti."

Ata bin Ebiy Rebah'dan mervidir. "İbni Abbas bana dedi ki, "sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?" Bende "Evet" dedim. Şu siyah kadındır. Rasulüllah'a geldi, "Ya Rasulüllah beni sara tutuyor ve açılıyorum, bana dua et." Rasulüllah "istersen dua edeyim, Allah sana afiyet versin, istersen sabr et karşılığında cenneti kazan" Kadın, "Ben sabrediyorum, dua edin üstüm açılmasın" dedi. Efendimiz dua etti. (Müslim bi şerhi Nevevi) Bu kadının sarası cinlerdendi.

Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan o da babasından rivayet ediyor: "Biz Rasulüllah ile beraber oturuyorduk, bir Arabi geldi ve "Ya Rasulüllah benim kardeşim rahatsız" dedi. Efendimiz "rahatsızlığı nedir?" buyurdu. "Cinlendi" dedi. Efendimiz "git onu bana getir" dedi. Gitti getirdi ve Peygamberimizin elleri arasın?, oturttu. Ben Peygamberimizin şu duayı okuduğunu işittim. Fatiha, Sûre-i Bakara'nın evvelinden dört ayet, Sûre-i Bakara'nın 163-164. ayetleri, Ayet-el Kürsi, Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri, Ali İmran'ın 18. ayeti, Araf Sûresi'nin 54. ayeti, Sûre-i Sarfat'ın 1'den 10'a kadar ayetleri, Sûre-i Haşr'ın sonu, Sûre-i Çin'in ilk üç ayeti, Ihlas, Felak ve Nas. Arabî bir şeyi kalmadı iyileşti" dedi. (Sünen-i İbni Mace)

İmam-ı Eş'ari, şöyle der "cin saralının bedenine girer." Allah'u Teâlâ'nın da ayette buyurduğu gibi; "Faiz yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. " (Bakara: 275)

Ahmed İbni Hanbel'in oğlu bir gün babasına, bazılarının cinin insan bedenine girdiğini inkâr ettiğini söyledi. Ahmed Ibni Hanbel, "Ey oğlum onlar dillerinin konuştuğunu yalanlıyorlar" dedi.

Taberi tefsirinde, Sûre-i Bakara'nın 275. ayeti için "sara ve cin çarpması" demektedir.

İmam Kurtubî ise saranın cinlerden olduğunu inkâr edip doktorluk olduğunu iddia edenler delidir demektedir.

Tabakalı Ashab-ı İmam-i Ahmed'de olduğu gibi, cin saralı olan kadının dilinden Imam-ı Ahmed'in gönderdiği tehditli habere "baş üstüne Ahmed isterse Irak'ı terk ederiz" dedi. Ahmet Ibni Hanbel'in arkadaşı Ebu Bekr'in nalını ile cariyenin yanına gittiğinde ise ona,"Ben bu cariyeden çıkmıyorum, sana itaat etmiyorum. O İbni Hanbel idi ki, Allah ve Rasulüne itaat ederdi, biz de ona itaat ile emr olunduk" sözü açık bir delildir ki, cin insanın içine girer.

Yukarıda verdiğimiz delillerden de anlaşıldığı gibi, cin insanın içine girer ve onu sara tutmasına sebep olur. Cinin başka bir şekilde daha insana musallat oluşu vardır ki, bu bazen çok açık alamet ile bilinir ki, sapasağlam bir insanın bir anda aklı gider mecnun oiur. Bunu bir misal ile açıklayalım:

Bir başka şekli daha vardı ki, cin insanın herhangi bir uzvuna girer ve orası devamlı ağrı ve sancı içinde olur. Doktorlara giderler doktorlar senin hiçbir şeyin yok deyip gönderir. Hatta bazen insanın ayaklarına girerler ve yürümez hale sokarlar.

••• Sara hakkında tabibler ne diyor?

SARA (EPİLEPSİ)

Genellikle şuur kaybı ile birlikte olan ve nöbetlerle giden bir sinir sistemi hastalığıdır. Tıpta, "epilepsi" olarak bilinir. Bir sara nöbeti beyin fonksiyonunda kısa süreli bir bozukluk olarak tarif edilebilir. Bir grup beyin hücresi ani olarak elektrik deşarjı göstermekte ve nöbet ortaya çıkmaktadır. Nöbeti başlatan asıl sebebin sinir hücreleri arası akım geçişiyle vazifeli maddelerarası (nörotransmitterler) dengesizlik olduğu sanılmaktadır.

Sara, yaygın, (büyük nöbet ve küçük nöbet) veya fokal (kısmî nöbetler) olabilir. Yaygın nöbetlerde şuur kaybı vardır. Fokal nöbetlerde şuur, sinir sisteminin bazı mesafelerinde kalabilir. Anormal elektrik deşarjı beynin belli bir bölgesindedir. Ancak komşu bölgelere yayılıp, yaygın nöbete dönüşebilir.

Saranın bir kısmının sebebi bilinmez. Bunlar bilhassa çocuklukta başlar. İbni Sina, Kanun ismindeki tıp kitabında; sara hastalığını anlatırken cinden bahsetmektedir. Burada diyor ki; hastalıklara birçok maddeler sebep olduğu gibi, cinnin hâsıl ettiği hastalıklar da vardır ve meşhurdur. Sara hastalığının bir kısmı kafa içi hastalıklarından dolayıdır (kafa yaralanmaları, beyin tümörleri ve beyin damarları hastalıkları). Diğer bir kısım vakalar beyin dışı hastalıklara bağlıdır (kan şekeri azlığı, kanda üre artışı, kalb sektesi, bazı ilâçlar ve alkol alımı). Sara vakalarının % 6 kadarında da sebep titrek ışıktır. Bunların çoğuna da televizyon seyretmek sebep olur.

Büyük nöbet (Grand Mal):

Tonik-klonik nöbet de denen bu nöbet, halk arasında sara denince akla gelen nöbettir, herhangi bir yaşta başlayabilir. Büyük nöbet birçok safhadan meydana gelir. Aura denen ilk safhada hasta kaşıntı, koku, tat, mide ağrısı gibi bir his duyar. Böylece hasta nöbet geleceğini hissedebilir. Her zaman olmayabilir.Bundan sonra tonik safha başlar, hasta şuurunu kaybeder ve ayakta ise düşer. Bu düşmenin tedbirsiz olması, yâni düşerken kendini civarındaki ateş, su, uçurum gibi tehlikelerden veya hafif kazadan korunmaya kalkmaması, çok mühim bir hususiyettir. Hastanın bütün kasları aynı anda kasılır. Bu sebeple önce, bir çığlık duyulur. Hasta nefes alıp, veremez ve morarır. Ayrıca idrar ve dışkısını kaçırabilir, dilini ısırabilir. 30 saniye sonra derin bir nefes alır ve klonik safha başlar. Bu safhada kaslar bir kasılıp bir gevşediğinden vücutta silkinti hareketleri ortaya çıkar. Çene ve dil hareketleri sonucu tükürük köpük haline gelir. Bu safha da 30 saniye sürer ve sonra gevşeme safhası başlar ve hasta derin bir uykuya dalar. Görünüş komaya benzer ama hasta her an uyandırılabilir.

Küçük nöbet (Petit Mal):

Daha çok çocukluk çağında başlar. Ancak erişkinlikte de sürebilir, büyük nöbetlere yerini bırakabilir. Nöbete kısa süreli şuur kaybı eşlik eder. Bunların bir kısmında hasta tutulduğunda dik dik anlamsızca karşıya bakar. 10-15 saniye sürer ve gözden kaçabilir. 6-12 yaşında başlar. Bir kısmı daha nâdirdir ve kollarda ani hareketle belirli kısa süreli şuur kaybıyla kendini gösterir. Daha çok delikanlılık döneminde görülür. En az görülen tipinde hasta aniden şuursuz olarak yere düşer; fakat, hemen şuur yerine gelir geri kalkar. Bu da 2-6 yaşlarında başlar.

Fokal (Parsiyel) nöbetler:

Genellikle hastalığın yeri, beynin temporal lobudur. Koku, tat, işitme, görme halusinasyonları, hafıza bozukluğu gibi belirtiler olur. Genellikle ruhi değişiklikler eşlik eder. Nöbet sırasında şuur genellikle bozulur ama kaybolmaz, irâde dışı ağız hareketleri, yalanma, yutkunma sık görülür. Psikiyatrik hastalıkları taklit eder görünümünde olabilir.

Fokal nöbetlerin bir kısmı da adım adım ilerler tarzdadır (Jacksonian Epilepsi). Bunda deşarj bir yerde başlamakta ve komşu yerlere yayılmaktadır. Meselâ, bu nöbet bir el parmağından başlar ve omuzda sona erer; hasta son vaziyette asker selâmı verir gibidir. Bu nöbette şuur kaybı olabilir de olmayabilir de. Bu hastaların bir kısmında nöbetin olduğu kısım felçli kalır (Tedd felci).

Teşhis: Kesin teşhis, nöbetin görülmesi ile konur. Ancak bu her zaman mümkün olmaz. Nöbetin tarifi yardımcı olabilir. Byin eletrosu (Bkz. Elekroense falografi) teşhis koydurursa da bazen nöbetler arasında normal olabilir. Teşhisten sonra sebebin ne olduğu önemlidir. Genç erişkinlerde aniden başlayan tipi, genellikle beyin tümörüne bağlıdır. Yaşlılarda ise beyin damarları hastalığına bağlıdır. Ayırım için kafa filmleri ve bilgisayarlı kesitli beyin tomografisi (ÇAT, BBT) gibi tetkikler yapılır.

Tedavi: Sosyal, psikolojik tedavi ve ilâçlarla yapılır. Çocuksa okula devam etmelidir. Erişkinler, ağır işlerde çalışmaktan kaçınmalıdır. Adlî açıdan hastalar araç kullanamaz. Nöbeti teşvik eden faktörlere (meselâ bir kısmında televizyon seyretmek bir kısmında ruhî sıkıntı tetik çekebilir) dikkat etmelidir. Nöbet sırasında hasta yaralanmaktan korunmalı ve genel olarak ateşli, keskin, sivri ve sert cisimlerden uzak tutulmalıdır.

Başlıca sara ilâçları; fenitoin, fenobartial, karba-mazepin, süksinitin ve diazepam gibi ilâçlardır. Hiltit veya şeytan tersi adındaki zamkı, sara hastası koklar-sa iyi olur. Asa foetide denilen bu zamk, esmer, pis kokulu reçine olup, antspasmodik olarak, yâni sinirleri teskin edici olarak Avrupa'da.toz, hap ve ihtikan şeklinde adele ve sinir gerginliğini gidermek için kullanılmaktadır.

Status epileptikus (Bitmeyen nöbet): Hiçbir iyileşme zamanı olmayan devamlı birnöbettir. Çabuk kontrol edilmezse hasta ölebilir. Tedavisi acil olup, öncelikle solunum yolları açık tutulur. En iyi ilâcı klonazepam'dır. (Sağlık ansiklopedisi)

SARA VE EPİLEPSİNİN KURANI KERİM İLE BELİRLENMESİ VE TEDAVİSİ

öncelikle bu hastalıklar için kesinlikle nöroloji psikiyatri ve psikolok tedavisine başvurulmalıdır.
Hastanın durumunu hocalık mı yoksa doktorluk mu anlayabilmek için YouTube'dan yakma ayetlerini 45 dakika gözleri kapalı olarak dinletin.yada hastaniza yakma ayetlerini siz okuyun.bu kuran dinleme yada okuma esnasında hasta bayılırsa uyuşma olursa saldırgan olursa titreme olursa kasılma olursa bağırma yada ağlama olursa bu kesinlikle kuranı kerim ile tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.eğer bu hasta antidepresan gibi ilaç kullanıyorsa hem doktor hem Rukye yani hoca tedavisi ile bu hastalıktan bu cinden kurtulunur.
24 saat destek alabileceğiniz bir hoca ile tedaviye başlayınız.
Bu hastalar kesinlikle çay kahve cipsi kola gibi asitli gıdalardan uzak durmalıdır.hastanın yakınına Rukye öğretilip oda hastasına hergün Rukye yapmalıdır.
Bazı ayetler safran mürekkebi ile hastanın doğum tarihine göre ebced hesabına göre ilgili gün ve saatine göre yazılıp ayetlerin tesir sayısına göre okunur ve bu ayetler 10 kg zemzem suyunda çözülür.40 gün bu su içilir
Tedavi 120 gün sürer.

Eğer rukye kuran dinleme ve okuma esnasında herhangi bir etki olmazsa bu tamamen doktor tedavisi ile tedavi edilir.
18 yaşındayım ilk defa bu nöbeti geçirdim ders çalışırken birden sarhoş gibi hissettim ve bilincimi kaybettiğimi hissettim. Bilinci kaybedince bağırmışım ailem sesime gelmiş kasılmalar ve ağızdan köpük çıkmış kalktığımda ayak uyuşukluğu kusma ve kalp çarpıntısı oldu. Eg ve beyinde fiziksel bir sorun yok. Uyurken kuran dinlerim 3-4 saat cin işi olsa dinletmezdi heralde. Psikolojik sorunlarım bana yetiyor zaten. Umarım tekrarlamaz.
 

Furking

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Tem 2016
Mesajlar
445
Tepkime puanı
451
Konum
Adn Cennetleri
Meşguliyet en büyük tedavidir demiş bir alim..
Psikolojik durumlara çözüm olarak faydali meşguliyet en iyi tedavi şeklidir. Zira psikolojiyi bozan ve devamında gelen daha kötü sonuçların kaynağı negatif düşüncelerdir. Eğer zihninizi negatif düşüncelerle meşgul ederseniz yangına körükle gitmiş olursunuz.
Fakat faydalı ve pozitif şeylerle meşguliyet, tüm bu negatifliği temizler ve kişiyi huşu sahibi yapabilir. Söz konusu iyileşmek yani poztif bir ihtiyaç ise, buna uyumlanmak için pozitif şeylere yönelmek en güzel davranış olur.
Kuran dinliyorum demişsiniz.
Dinlediğiniz ayetlerin anlamını bilmediğinizden dolayı, zihninizi ayetlerle değil de, okuyucunun sesiyle meşgul etmiş olursunuz.
Tavsiyem, dine bağlı biri iseniz, Kuranı anlayarak okuyun. Zaten bu öyle bir deryadır ki, siz okudukca sorgulayacak, sordukça araştıracak, araştırdıkça da yeni denizlere ilimlere yelken açacaksınız potansiyeliniz kadarıyla. Tam da gerekli olan meşguliyet de bu olsa gerek :)
 
Ü

Üye silindi 58480

Uyurken kuran dinlerim 3-4 saat cin işi olsa dinletmezdi heralde.

Bu tamamen hangi Sureyi dinlediginize gore degisir.
Okuyan kisinin makina mi, bant kaydi mi olduguna gore de degisir.
Kurani bir ilim sahibi kisi size okursa baska bir hal olusur uzerinizde. Cunku sizdeki halleri o gorur. Interaktif katilim olur. Iki psisik kimya reaksiyon vermek uzere kaynasir. Siz ne halde oldugunuzu kendinize saklayamazsiniz artik. Kurani banttan dinlemek isin asli kisisel gelisimdir. Ofline bir kodlamadir. Ama bilirkisinin katilimi ve belli bir niyet dogrultusunda okuma yapmasi ile, sizi kendi kanali uzerinden online bir ortama ulastirir. Bu bambaska biseydir.

Cinler ancak, musallatin ifsa edilip, cinin saklanamayacagi, belli ilimlere sahip kisiye kiskivrak yakalandiklari zaman bunyede tutunmak icin savasirlar. Bunun haricinde cin bunyede kendisini saklar. Insanda bilinc katmanlari vardir ve cinlerin bu katmanlara saklanmasi cok kolaydir. Hatta hem kendisini hissettirir hem de saklar. Boylece kisinin kendi zanlari uzerinden kisiyi icten kilitler, korkutur. Ve enerji bedeninin ihtiyaci olan frekanslar ile beslenir.

Yoksa ibadetinizi edersiniz, ayetlerinizi okursunuz, ama icten ice iman etmenin getirdigi kuvvetlerin ne kadarini idrak ettiginiz, ne kadarini marifete cevirip ceviremediginiz ile kendinizi mutlaka ele de verirsiniz.
***

Kendime not :

Ayriyetten Kuran dinlerken pasifize olmak, uyusmak ve uyuyakalmak ta seytandandir. Pisirilen kurbaga olmaktir. Duyarlilik sensorunuz korelir. Mucizevi feyzleri iskalarsiniz. Tamm Kuran her hali ile guven verir. Ama bu tukenici bir kredi gibidir. Akli isletmeyi, derin dusunmeyi, tefekkur etmeyi, seytana karsi tetikte olmayi emreden ayetler; butun ayetleri nasil ele almamiz gerektigini gosterirken, sadece uyku oncesi kulaklik takip dinlemekle yetinirseniz, o imangucu kredisi azalir ve sonunda kisi dininden aldigi tum motivasyonel kuvvetleri tuketmis olur. Allah akilla bilinir. Uyanis ve farkedisler ile ayaga kalkilir. Aklin terkedildigi yerde devamlilik gosterek motivasyon cok tehlikelidir. O motivasyon bitene kadar iman devam eder. Sonuna kadar yuklenmis bir Youtube videosu izlerken internet kesilirse siz o videoyu yine 2-3 saat boyunca izlersiniz. Ama isin basini kacirdiginizi cok gec anlarsiniz. Nerde hata yaptiginizin sifreleri sonradan cok karmasik hale gelebilir.
 

acid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
397
Epileptik nöbet dediğinize göre bu konuda bir teşhis konmuştur diye düşünüyorum. Bu tarz nöbetler nörolojik yani fizikseldir. Haliyle beraberinde psikolojik sıkıntılar da getirebilir. Daha detaylı muayene ve tedavi gerekir.
Nörolojik bir durum yok fakat sara nöbetlerine benzer nöbetler geçiriyorsanız psikolojik destek almaya devam etmenizi öneririm. Beyin bazen gündelik hayattaki yükü kaldıramaz ve ağır tepkiler verebilir. Psikiyatri ile birlikte imkanınız varsa psikolog, terapi desteği alabilirsiniz. Davranış terapileri, doğru yönlendirmeler, size uygun aktiviteler mücadele sürecinizi kolaylaştırır.
Eğer aklınıza paranormal bir ihtimal geliyorsa da tüm fiziksel ya da psikolojik ihtimalleri elemeden konuya yoğunlaşmamanız gerektiğini düşünüyorum.
Öte yandan ilaçlarını la ilgili sorun varsa doktorunuza durumu belirtirseniz ilaç değiştirme, doz ayarlama gibi seçenekleri değerlendirecektir. Fakat depresyon tedavisinde tek başına ilaç yeterli olmaz. Olumlu duygu durumlarını destekleyecek davranışlar, yaşam değişiklikleri gerekir. Terapi bu konuda destek olabilir.
 

Prana_

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Ağu 2017
Mesajlar
31
Tepkime puanı
36
SARA VE EPİLEPSİNİN KURANI KERİM İLE TEŞHİSİ VE TEDAVİSİ

epilepsi cinlerden olabilir

sara cinlerden de olabilir
2 çeşit sara hastalığı vardır

Sara, insanın aklının gitmesi ile hasıl olur ki; bayılan veya kendini kaybeden insan ne konuştuğunu, ne yaptığını bilmez. Bu da iki türlüdür:

1- Beyin damarlarında veya beyinde olan herhangi bir rahatsızlık sebebi iledir ki; bu tıbbîdir. Hastalığın şekli şöyledir. Hasta bayılır, ağzından köpük gelir, vücudu kasılır, bazen dilini ısırır, yüzünün rengi değişir, gözleri bir noktaya takılıp kalır. Bu hal, iki veya üç dakika, en fazla beş dakika sürer. Beyindeki rahatsızlığın fazla olması sebebi ile kasılma ve dişlerini sıkma olayı olmadan bu hastalık bir veya iki saatte sürebilir.

2- Bu bayılma türüne yakın bir cinni bayılma, yani cinlerin insanın vücuduna girerek bayıltması da vardır ki, aynen beyinden gelen bir rahatsızlık gibi olur. Onu gören doktor hastalığın beyinden olduğunu söyler. Fakat beyin filmi veya elektrosu çekildiğinde beyinde herhangi bir şey gözükmez.

Cinlerin, insanların vücutlarına girerek başka bayıltma usulleri de vardır ki, hasta bu bayılma türünde ya ölü gibi yatar yahut da çığlıklar atar. Bunlara ilerde misaller vereceğiz. Önce saranın bazı kısmının cinlerden olduğuna Kur'an ve hadisten delil verelim:

"Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar." (Bakara: 275) imam Kurtubî, "bu ayet cinin insanı çarpıp saralattığına işarettir" buyuruyor.

Cinin insanın cesedine girmesi Allah'ın kitabı, Rasulüllah'ın sünneti, sahabeden bazıları ile Müslümanların imamları tarafından sabit olmuş, kabul edilmiş bir gerçektir.

Ümmü Eban, binti Elvazia'dan, o da babasından rivayet ediyor; "Babam, mecnun olan oğlunu veya kız kardeşinin oğlunu Rasulüllah'ın yanına götürdü ve "Ey Allah'ın Rasulü, yanımda oğlum veya kız kardeşimin oğlu var, size dua buyurmanız için getirdim" dedi. Bir şeyin üzerine binili olarak (deve veya at) elleri de bağlı olduğu halde getirdiler. Rasulüllah "onu bana iyice yaklaştırın, arkası benden tarafa olsun" buyurdu, dediğini yaptım. Rasulüllah elbisesinin arkasını yukarı kaldırdı ve onu vurmağa başladı. Elini o kadar kaldırıyordu ki, koltuğunun altı gözüküyordu.

Bu esnada "çık ey Allah'ın düşmanı" diyordu. Baktım çocuğun bakışları değişti, düzgün bir şekilde bakıyordu. Sonra Rasulüllah onu önüne oturttu, biraz su ile yüzünü mesh etti ve ona dua etti. Sonra ben ondan daha iyisini görmedim." (Ahmed, Ebu Davud)

Bu hadiste ihtiyaç ve zaruret esnasında cinni olan hastanın dövülmesine işaret vardır.

İmam-ı Ahmet'in Müsned'inde Yaleb, Mürre'den rivayet ediyor; "Rasulüllah ile bir seferde idik. Yolda 'jir çocuk ile oturan bir kadına rastladık. Kadın Peygamberimize, "bu çocuğuma bir bela isabet etti, günde kaç defa oluyor bilmiyorum" dedi. Peygamberimiz "Onu bana ver" buyurdu. Ben de onu Rasulüllah'a verdim. Çocuğun ağzını açtı ve onun ağzına üç defa nefes etti ve hakaretvari bir şekilde, "Ben Allah'ın kulu ve Rasulüyüm, sus ey Allah'ın düşmanı" dedi. Sonra çocuğu annesine verdi ve biz sefere devam edip gittik. Sonra geri döndüğümüzde kadın üç koyun ile duruyordu. Efendimiz çocuğun durumunu sordu. Kadın, "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki çocuğun hiçbir şeyi kalmadı. Şimdi bu koyunları otlatıyor. Koyunların bir tanesini Rasulüllah'a hediye etti. Efendimiz de kabul buyurdular."

İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: "Bir kadın oğlu ile Rasulüllah'ın yanına geldi ve "Ya Rasulüllah oğlumda cinlerden rahatsızlık var. Sabah akşam bizi rahatsız ediyor" dedi. Peygamberimiz çocuğu eli ile mesh etti ve ona dua etti. Çocuk kustu ve çocuğun ağzından bir köpek yavrusu çıktı ve kaçıp gitti."

Ata bin Ebiy Rebah'dan mervidir. "İbni Abbas bana dedi ki, "sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?" Bende "Evet" dedim. Şu siyah kadındır. Rasulüllah'a geldi, "Ya Rasulüllah beni sara tutuyor ve açılıyorum, bana dua et." Rasulüllah "istersen dua edeyim, Allah sana afiyet versin, istersen sabr et karşılığında cenneti kazan" Kadın, "Ben sabrediyorum, dua edin üstüm açılmasın" dedi. Efendimiz dua etti. (Müslim bi şerhi Nevevi) Bu kadının sarası cinlerdendi.

Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan o da babasından rivayet ediyor: "Biz Rasulüllah ile beraber oturuyorduk, bir Arabi geldi ve "Ya Rasulüllah benim kardeşim rahatsız" dedi. Efendimiz "rahatsızlığı nedir?" buyurdu. "Cinlendi" dedi. Efendimiz "git onu bana getir" dedi. Gitti getirdi ve Peygamberimizin elleri arasın?, oturttu. Ben Peygamberimizin şu duayı okuduğunu işittim. Fatiha, Sûre-i Bakara'nın evvelinden dört ayet, Sûre-i Bakara'nın 163-164. ayetleri, Ayet-el Kürsi, Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri, Ali İmran'ın 18. ayeti, Araf Sûresi'nin 54. ayeti, Sûre-i Sarfat'ın 1'den 10'a kadar ayetleri, Sûre-i Haşr'ın sonu, Sûre-i Çin'in ilk üç ayeti, Ihlas, Felak ve Nas. Arabî bir şeyi kalmadı iyileşti" dedi. (Sünen-i İbni Mace)

İmam-ı Eş'ari, şöyle der "cin saralının bedenine girer." Allah'u Teâlâ'nın da ayette buyurduğu gibi; "Faiz yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. " (Bakara: 275)

Ahmed İbni Hanbel'in oğlu bir gün babasına, bazılarının cinin insan bedenine girdiğini inkâr ettiğini söyledi. Ahmed Ibni Hanbel, "Ey oğlum onlar dillerinin konuştuğunu yalanlıyorlar" dedi.

Taberi tefsirinde, Sûre-i Bakara'nın 275. ayeti için "sara ve cin çarpması" demektedir.

İmam Kurtubî ise saranın cinlerden olduğunu inkâr edip doktorluk olduğunu iddia edenler delidir demektedir.

Tabakalı Ashab-ı İmam-i Ahmed'de olduğu gibi, cin saralı olan kadının dilinden Imam-ı Ahmed'in gönderdiği tehditli habere "baş üstüne Ahmed isterse Irak'ı terk ederiz" dedi. Ahmet Ibni Hanbel'in arkadaşı Ebu Bekr'in nalını ile cariyenin yanına gittiğinde ise ona,"Ben bu cariyeden çıkmıyorum, sana itaat etmiyorum. O İbni Hanbel idi ki, Allah ve Rasulüne itaat ederdi, biz de ona itaat ile emr olunduk" sözü açık bir delildir ki, cin insanın içine girer.

Yukarıda verdiğimiz delillerden de anlaşıldığı gibi, cin insanın içine girer ve onu sara tutmasına sebep olur. Cinin başka bir şekilde daha insana musallat oluşu vardır ki, bu bazen çok açık alamet ile bilinir ki, sapasağlam bir insanın bir anda aklı gider mecnun oiur. Bunu bir misal ile açıklayalım:

Bir başka şekli daha vardı ki, cin insanın herhangi bir uzvuna girer ve orası devamlı ağrı ve sancı içinde olur. Doktorlara giderler doktorlar senin hiçbir şeyin yok deyip gönderir. Hatta bazen insanın ayaklarına girerler ve yürümez hale sokarlar.

••• Sara hakkında tabibler ne diyor?

SARA (EPİLEPSİ)

Genellikle şuur kaybı ile birlikte olan ve nöbetlerle giden bir sinir sistemi hastalığıdır. Tıpta, "epilepsi" olarak bilinir. Bir sara nöbeti beyin fonksiyonunda kısa süreli bir bozukluk olarak tarif edilebilir. Bir grup beyin hücresi ani olarak elektrik deşarjı göstermekte ve nöbet ortaya çıkmaktadır. Nöbeti başlatan asıl sebebin sinir hücreleri arası akım geçişiyle vazifeli maddelerarası (nörotransmitterler) dengesizlik olduğu sanılmaktadır.

Sara, yaygın, (büyük nöbet ve küçük nöbet) veya fokal (kısmî nöbetler) olabilir. Yaygın nöbetlerde şuur kaybı vardır. Fokal nöbetlerde şuur, sinir sisteminin bazı mesafelerinde kalabilir. Anormal elektrik deşarjı beynin belli bir bölgesindedir. Ancak komşu bölgelere yayılıp, yaygın nöbete dönüşebilir.

Saranın bir kısmının sebebi bilinmez. Bunlar bilhassa çocuklukta başlar. İbni Sina, Kanun ismindeki tıp kitabında; sara hastalığını anlatırken cinden bahsetmektedir. Burada diyor ki; hastalıklara birçok maddeler sebep olduğu gibi, cinnin hâsıl ettiği hastalıklar da vardır ve meşhurdur. Sara hastalığının bir kısmı kafa içi hastalıklarından dolayıdır (kafa yaralanmaları, beyin tümörleri ve beyin damarları hastalıkları). Diğer bir kısım vakalar beyin dışı hastalıklara bağlıdır (kan şekeri azlığı, kanda üre artışı, kalb sektesi, bazı ilâçlar ve alkol alımı). Sara vakalarının % 6 kadarında da sebep titrek ışıktır. Bunların çoğuna da televizyon seyretmek sebep olur.

Büyük nöbet (Grand Mal):

Tonik-klonik nöbet de denen bu nöbet, halk arasında sara denince akla gelen nöbettir, herhangi bir yaşta başlayabilir. Büyük nöbet birçok safhadan meydana gelir. Aura denen ilk safhada hasta kaşıntı, koku, tat, mide ağrısı gibi bir his duyar. Böylece hasta nöbet geleceğini hissedebilir. Her zaman olmayabilir.Bundan sonra tonik safha başlar, hasta şuurunu kaybeder ve ayakta ise düşer. Bu düşmenin tedbirsiz olması, yâni düşerken kendini civarındaki ateş, su, uçurum gibi tehlikelerden veya hafif kazadan korunmaya kalkmaması, çok mühim bir hususiyettir. Hastanın bütün kasları aynı anda kasılır. Bu sebeple önce, bir çığlık duyulur. Hasta nefes alıp, veremez ve morarır. Ayrıca idrar ve dışkısını kaçırabilir, dilini ısırabilir. 30 saniye sonra derin bir nefes alır ve klonik safha başlar. Bu safhada kaslar bir kasılıp bir gevşediğinden vücutta silkinti hareketleri ortaya çıkar. Çene ve dil hareketleri sonucu tükürük köpük haline gelir. Bu safha da 30 saniye sürer ve sonra gevşeme safhası başlar ve hasta derin bir uykuya dalar. Görünüş komaya benzer ama hasta her an uyandırılabilir.

Küçük nöbet (Petit Mal):

Daha çok çocukluk çağında başlar. Ancak erişkinlikte de sürebilir, büyük nöbetlere yerini bırakabilir. Nöbete kısa süreli şuur kaybı eşlik eder. Bunların bir kısmında hasta tutulduğunda dik dik anlamsızca karşıya bakar. 10-15 saniye sürer ve gözden kaçabilir. 6-12 yaşında başlar. Bir kısmı daha nâdirdir ve kollarda ani hareketle belirli kısa süreli şuur kaybıyla kendini gösterir. Daha çok delikanlılık döneminde görülür. En az görülen tipinde hasta aniden şuursuz olarak yere düşer; fakat, hemen şuur yerine gelir geri kalkar. Bu da 2-6 yaşlarında başlar.

Fokal (Parsiyel) nöbetler:

Genellikle hastalığın yeri, beynin temporal lobudur. Koku, tat, işitme, görme halusinasyonları, hafıza bozukluğu gibi belirtiler olur. Genellikle ruhi değişiklikler eşlik eder. Nöbet sırasında şuur genellikle bozulur ama kaybolmaz, irâde dışı ağız hareketleri, yalanma, yutkunma sık görülür. Psikiyatrik hastalıkları taklit eder görünümünde olabilir.

Fokal nöbetlerin bir kısmı da adım adım ilerler tarzdadır (Jacksonian Epilepsi). Bunda deşarj bir yerde başlamakta ve komşu yerlere yayılmaktadır. Meselâ, bu nöbet bir el parmağından başlar ve omuzda sona erer; hasta son vaziyette asker selâmı verir gibidir. Bu nöbette şuur kaybı olabilir de olmayabilir de. Bu hastaların bir kısmında nöbetin olduğu kısım felçli kalır (Tedd felci).

Teşhis: Kesin teşhis, nöbetin görülmesi ile konur. Ancak bu her zaman mümkün olmaz. Nöbetin tarifi yardımcı olabilir. Byin eletrosu (Bkz. Elekroense falografi) teşhis koydurursa da bazen nöbetler arasında normal olabilir. Teşhisten sonra sebebin ne olduğu önemlidir. Genç erişkinlerde aniden başlayan tipi, genellikle beyin tümörüne bağlıdır. Yaşlılarda ise beyin damarları hastalığına bağlıdır. Ayırım için kafa filmleri ve bilgisayarlı kesitli beyin tomografisi (ÇAT, BBT) gibi tetkikler yapılır.

Tedavi: Sosyal, psikolojik tedavi ve ilâçlarla yapılır. Çocuksa okula devam etmelidir. Erişkinler, ağır işlerde çalışmaktan kaçınmalıdır. Adlî açıdan hastalar araç kullanamaz. Nöbeti teşvik eden faktörlere (meselâ bir kısmında televizyon seyretmek bir kısmında ruhî sıkıntı tetik çekebilir) dikkat etmelidir. Nöbet sırasında hasta yaralanmaktan korunmalı ve genel olarak ateşli, keskin, sivri ve sert cisimlerden uzak tutulmalıdır.

Başlıca sara ilâçları; fenitoin, fenobartial, karba-mazepin, süksinitin ve diazepam gibi ilâçlardır. Hiltit veya şeytan tersi adındaki zamkı, sara hastası koklar-sa iyi olur. Asa foetide denilen bu zamk, esmer, pis kokulu reçine olup, antspasmodik olarak, yâni sinirleri teskin edici olarak Avrupa'da.toz, hap ve ihtikan şeklinde adele ve sinir gerginliğini gidermek için kullanılmaktadır.

Status epileptikus (Bitmeyen nöbet): Hiçbir iyileşme zamanı olmayan devamlı birnöbettir. Çabuk kontrol edilmezse hasta ölebilir. Tedavisi acil olup, öncelikle solunum yolları açık tutulur. En iyi ilâcı klonazepam'dır. (Sağlık ansiklopedisi)

SARA VE EPİLEPSİNİN KURANI KERİM İLE BELİRLENMESİ VE TEDAVİSİ

öncelikle bu hastalıklar için kesinlikle nöroloji psikiyatri ve psikolok tedavisine başvurulmalıdır.
Hastanın durumunu hocalık mı yoksa doktorluk mu anlayabilmek için YouTube'dan yakma ayetlerini 45 dakika gözleri kapalı olarak dinletin.yada hastaniza yakma ayetlerini siz okuyun.bu kuran dinleme yada okuma esnasında hasta bayılırsa uyuşma olursa saldırgan olursa titreme olursa kasılma olursa bağırma yada ağlama olursa bu kesinlikle kuranı kerim ile tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.eğer bu hasta antidepresan gibi ilaç kullanıyorsa hem doktor hem Rukye yani hoca tedavisi ile bu hastalıktan bu cinden kurtulunur.
24 saat destek alabileceğiniz bir hoca ile tedaviye başlayınız.
Bu hastalar kesinlikle çay kahve cipsi kola gibi asitli gıdalardan uzak durmalıdır.hastanın yakınına Rukye öğretilip oda hastasına hergün Rukye yapmalıdır.
Bazı ayetler safran mürekkebi ile hastanın doğum tarihine göre ebced hesabına göre ilgili gün ve saatine göre yazılıp ayetlerin tesir sayısına göre okunur ve bu ayetler 10 kg zemzem suyunda çözülür.40 gün bu su içilir
Tedavi 120 gün sürer.

Eğer rukye kuran dinleme ve okuma esnasında herhangi bir etki olmazsa bu tamamen doktor tedavisi ile tedavi edilir.
Epileptik atakların cinlerdende kaynaklanabileceğini yazmışsınız, kesinlikle katılıyor ve birkaç şey eklemek istiyorum. Bu nöbetlerde genellikle kaynağı bilinemeyen, bulunamayan yüksek ateş vardır. Nöbet öncesi ateş birden çok yükselir ve dışarıdan yapılan hiçbir müdahale ateşi düşürmez. Bu kişilerin tüm tetkikleri normaldir, sadece nöbet esnasında eeg bozuk çıkar. Ayrıca, bu hastaların sabah ezanına denk gelen saatlerde ki nöbetleri daha sık ve şiddetlidir. Ama bu kişilerde genellikle nöbet harici sıkıntılarda yaşanır. Bunların arasında görme, duyma vb. durumlar olabilir. Güçlü enerjilerin sebep olduğu dahada ileri vakalarda hasta yakınları da bazı şeylere şahit olabilirler.
Bu konuda, konudan bağımsız olarak yazmak istediğim birkaç şey daha var. Forumda yazan herkese saygım var, ama okuduğum tüm konularda bazı arkadaşlar, anafikri biz çok güçlüyüze denk gelen benzer şeyler yazıyorlar.. Tabiki inandıklarınıza, okuduklarınıza, duyduklarınıza, şahit olduklarınıza, yaşadıklarınıza saygım var. Ama tüm bu bilgileriniz bir adım fazlasını yaşayana kadar geçerli.. Özellikle son zamanlarda bu forumda açılan konulara, tamamen duyumlar, gözlem, hafif yaşanmışlıklar ve inanç doğrultusunda yazılan yanlış bilgi o kadar çok ki.. Eğer çeşitli nedenlerden dolayı, gerçek bir musallat durumu yaşanıyorsa buraya yazılan onu oku, bunu dinle gibi şeyler çözüm olmayacaktır.. Ve lütfen unutmayın, nasıl ki çok güçlü pozitif enerjiler varsa, çok güçlü negatif enerjilerde vardır. Sadece vesvese verir, onu yapamaz, bunu yapamaz diye yazılanlar doğru değil. Varlığın gücüne göre yapabildikleri değişir.. Ve bazı musallatlar, öldürmeyi hatta ölmeyi göze alır yinede kişiyi terk etmek istemez..
 

EkSen

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2017
Mesajlar
217
Tepkime puanı
269
Varlığın gücüne göre yapabildikleri değişir.. Ve bazı musallatlar, öldürmeyi hatta ölmeyi göze alır yinede kişiyi terk etmek istemez..

Öncelikle tıp alanında mı çalışıyorsun merak ettim sevgili Prana? Çünkü yazdıklarından konuya hakim biri gibi gözüküyorsun. Keyifle okudum.

Alıntıladığım kısıma gelince. Elbette musallatların etkisi, o durumun içinde ki varlığı konumu,türü, amacı ve aldığı desteğe göre değişir. Ve elbette ki bazı musallatlardan kurtulmak çok ama çok zor bir ihtimaldir. Ama benim tecrübe ve gözlemlerime göre ülkemiz de yaşanan musallat vakalarının büyük çoğunluğu biraz da bizim insanımızın düşük irade, az ve ya hiç bilgi, bir de ALLAH'tan medet ummak yerine başkalarına bel bağlama sonucu aşılabilecekken aşılamayacak durumlara gelmekte. Bir de internetin yayılımıyla ortaya çıkan çakma bakımcıların yarım yamalak yönlendirme ve sömürmeleri var ki bu da on binlerce insanımızı daha da kötü durumlara düşürmekte.
Hep hayal etmişimdir. Aslında devletin bu tür konularla ilgilenmek için özel bir birim açması ve bunun takibini istatistiğini sebep ve sonuçlarını araştırması gerek ki farkındayım, bu zihniyette bu söylediğim maalesef ütopya.

Son olarak hiç bir varlığın insanları direkt olarak öldürebilme gücü yoktur ama dolaylı yoldan sebep olabilirler eklemek isterim.
Teşekkür ederim değerli fikirlerin için.
 

Prana_

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Ağu 2017
Mesajlar
31
Tepkime puanı
36
Öncelikle tıp alanında mı çalışıyorsun merak ettim sevgili Prana? Çünkü yazdıklarından konuya hakim biri gibi gözüküyorsun. Keyifle okudum.

Alıntıladığım kısıma gelince. Elbette musallatların etkisi, o durumun içinde ki varlığı konumu,türü, amacı ve aldığı desteğe göre değişir. Ve elbette ki bazı musallatlardan kurtulmak çok ama çok zor bir ihtimaldir. Ama benim tecrübe ve gözlemlerime göre ülkemiz de yaşanan musallat vakalarının büyük çoğunluğu biraz da bizim insanımızın düşük irade, az ve ya hiç bilgi, bir de ALLAH'tan medet ummak yerine başkalarına bel bağlama sonucu aşılabilecekken aşılamayacak durumlara gelmekte. Bir de internetin yayılımıyla ortaya çıkan çakma bakımcıların yarım yamalak yönlendirme ve sömürmeleri var ki bu da on binlerce insanımızı daha da kötü durumlara düşürmekte.
Hep hayal etmişimdir. Aslında devletin bu tür konularla ilgilenmek için özel bir birim açması ve bunun takibini istatistiğini sebep ve sonuçlarını araştırması gerek ki farkındayım, bu zihniyette bu söylediğim maalesef ütopya.

Son olarak hiç bir varlığın insanları direkt olarak öldürebilme gücü yoktur ama dolaylı yoldan sebep olabilirler eklemek isterim.
Teşekkür ederim değerli fikirlerin için.
Dolaylı yoldan sebep olmak derken? Aslında konuyu fazla uzatmak istemiyorum ama, bende birşeyi merak ettim; acaba gerçekten güçlü bir varlık tarafından saldırıya uğrayan birine denk geldiniz mi? Ya da o varlıkla başa çıkabileceğini iddia ederek gelip, çalışmanın ortasında odanın bir ucundan diğer ucuna fırlatılarak saldırıya maruz kalan birine? Bu kişiler ilminde ileri insanlardı.. Buraya, pek çok kişi için yaşanması mümkün görünmeyen bir çok örnek yazabilirim, ki hepsi yaşandı. Bu hayatta, son 35 yıldır öğrendiğim en net şey, maalesef ki, herşeyin olabilirliği oldu. Birçok konuda bilgimiz o kadar az ki, o yüzden çok net tespit ve cümlelerden kaçınmalıyız bence. Bu arada, sorunuzun yanıtınıda vereyim, tıp alanında çalışmıyorum.. Teşekkürler ve iyi forumlar.
 
D

DAİMON

@Prana_ kısmen katılmakla birlikte o kadar ağır vakıaların buraya çare aramak için başvurduklarında engellenme ihtimallerini de hesaba katmış olmalısınız. Her şey bizim yaşadığımız ve gördügümüz kadar hafif olmayabilir ama gördüğünüz ağır vakıaların sizi ifrat derecede korkuya sürüklemesi de çok normal gibi durmuyor buradan.
Ve reçete yazılmıyor malumunuz kimsenin kimliği etiketi hiç bir şeyi belli değil. Herkes öncelikli olarak tecrübesini paylaşır ve aslolan fikirlere saygıdır bu mabette.
Bilgiler için teşekkürler, İyi forumlar.
 

Prana_

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Ağu 2017
Mesajlar
31
Tepkime puanı
36
@Prana_ kısmen katılmakla birlikte o kadar ağır vakıaların buraya çare aramak için başvurduklarında engellenme ihtimallerini de hesaba katmış olmalısınız. Her şey bizim yaşadığımız ve gördügümüz kadar hafif olmayabilir ama gördüğünüz ağır vakıaların sizi ifrat derecede korkuya sürüklemesi de çok normal gibi durmuyor buradan.
Ve reçete yazılmıyor malumunuz kimsenin kimliği etiketi hiç bir şeyi belli değil. Herkes öncelikli olarak tecrübesini paylaşır ve aslolan fikirlere saygıdır bu mabette.
Bilgiler için teşekkürler, İyi forumlar.
Ağır vakalar burada çare ararlar mı, ararlarsa engellenirler mi bilemem. 'İfrat derecede korkuya sürüklenme' çıkarımını nasıl yaptığınızıda anlamış değilim. Mabette yazan kişilere herhangi bir saygısızlıkta bulunduğumu sanmıyorum. Tecrübelerini paylaşan arkadaşlara yazdığım kötü bir yanıtımda olmadı bugüne kadar, olamazda. Ben, kişilerin sadece kendi tecrübelerinden vs. yola çıkarak net ve kesin bilgiler vermelerinin doğru olmadığını belirttim. Forumdaki paylaşımlara çok müdahale edip, yazan biri değilimdir, ama bazı konular fazla hafife alınır oldu, buda yanlış bilgilendirmelere neden oluyor. Yazdıklarımda sizi rahatsız eden neydi inanın anlayamadım.
Teşekkür ederim, sizede iyi forumlar.
 

EkSen

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2017
Mesajlar
217
Tepkime puanı
269
Dolaylı yoldan sebep olmak derken? Aslında konuyu fazla uzatmak istemiyorum ama, bende birşeyi merak ettim; acaba gerçekten güçlü bir varlık tarafından saldırıya uğrayan birine denk geldiniz mi? Ya da o varlıkla başa çıkabileceğini iddia ederek gelip, çalışmanın ortasında odanın bir ucundan diğer ucuna fırlatılarak saldırıya maruz kalan birine? Bu kişiler ilminde ileri insanlardı.. Buraya, pek çok kişi için yaşanması mümkün görünmeyen bir çok örnek yazabilirim, ki hepsi yaşandı. Bu hayatta, son 35 yıldır öğrendiğim en net şey, maalesef ki, herşeyin olabilirliği oldu. Birçok konuda bilgimiz o kadar az ki, o yüzden çok net tespit ve cümlelerden kaçınmalıyız bence. Bu arada, sorunuzun yanıtınıda vereyim, tıp alanında çalışmıyorum.. Teşekkürler ve iyi forumlar.

Çok net tespit ve cümlelerden kaçınmalıyız derken aynısını sizin için bende söyleyebilirim. Zira bir varlık tarafından ( hadi şunun ismini koyalım ) cinler tarafından bir insanın sağa sola fırlatılabileceğine, kolunun bacağının kırılabileceğine, Alper mestçi filimlerinde ki gibi yamultulabileceğine kani olmuşsunuz. Ben de tam bu nokta da diyorum ki YOK ÖYLE BİR ŞEY. Var diyene de her türlü ispata davet ederim ki zamanında etmişliğim de vardır. Sonuç ; " kıvırma olarak geri dönmüştür.
Senin dediğinin olabilmesi için kişinin ruhunu iradesini bunlara vermiş, onların hükmüne girmiş, adeta oyuncakları haline gelmiş olması lazımdır ki evet o noktada o zavallıya her şeyi yapabilirler.
Ama onlarla ilişiği olmayan sıradan bir insanın KOLUNU BACAĞINI KIRAMAZLAR. Yani bunu yapabilmeleri için insanın onların ringine girmiş olması lazım. Hiç duydunuz mu ya da gördünüz mü yapılan büyüler sonucu kolunu bacaklarını cinlerin kırdığı insanlar? O kadar büyü çeşidi var da neden fiziki hasar verebilen büyüler yok? Atıyorum mesela; Boyun kırma büyüsü gibi bir şey olsaydı etraf birbirinin boyunlarını kırdırtan aptal insanlardan geçilmezdi.
Selametle.
 
D

DAİMON

acaba gerçekten güçlü bir varlık tarafından saldırıya uğrayan birine denk geldiniz mi? Ya da o varlıkla başa çıkabileceğini iddia ederek gelip, çalışmanın ortasında odanın bir ucundan diğer ucuna fırlatılarak saldırıya maruz kalan birine? Bu kişiler ilminde ileri insanlardı..

Bu yazdıgınıza binaen ağır vakaların çare arayamayacaklarına kanaat getirdim ben. Kaynak sizsiniz. İlim ehli bile baş edemiyorsa kendi kendine nasıl çare arayacak bu gibi insanlar öyle değil mi?
Siz ağır vakalardan dem vurunca bende tam aksini açıklama geregi duydum. Mesele tek taraflı değil çift yönlü uyarıya muhtaç görünüyordu bana göre. Aksi takdirde neden rahatsızlık duyayım ki? Kısmen katıldıgımı da başlangıçta dile getirmiştim.
Ben insanların ne cinleri hafife almalarını ne de cinlerden korkabilecekleri herhangi bir bilgiyi videoyu kitabı filmi vs. doğru bulmuyorum. Biz bu varlıkları görmedigimiz için kim ne derse kalbimiz hemen o hislerle dolup taşıyor.
Yani açıklama yapmamın yegâne sebebi yazdıklarınızın bana korku hissi olarak aksetmesiydi. Bu yüzden ifrat tefrit dengesine dikkat çekmek amaçlı yazdım.
Ve mabette her yazılanın tecrübe eseri oldugunu dile getirmıştım.
 

Isobelzxc

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Ağu 2018
Mesajlar
421
Tepkime puanı
330
Dolaylı yoldan sebep olmak derken? Aslında konuyu fazla uzatmak istemiyorum ama, bende birşeyi merak ettim; acaba gerçekten güçlü bir varlık tarafından saldırıya uğrayan birine denk geldiniz mi? Ya da o varlıkla başa çıkabileceğini iddia ederek gelip, çalışmanın ortasında odanın bir ucundan diğer ucuna fırlatılarak saldırıya maruz kalan birine? Bu kişiler ilminde ileri insanlardı.. Buraya, pek çok kişi için yaşanması mümkün görünmeyen bir çok örnek yazabilirim, ki hepsi yaşandı. Bu hayatta, son 35 yıldır öğrendiğim en net şey, maalesef ki, herşeyin olabilirliği oldu. Birçok konuda bilgimiz o kadar az ki, o yüzden çok net tespit ve cümlelerden kaçınmalıyız bence. Bu arada, sorunuzun yanıtınıda vereyim, tıp alanında çalışmıyorum.. Teşekkürler ve iyi forumlar.
Kesinlikle katiliyorum
Bana cinlerin fiziksel zarar veremeyecegi soylendi hep buyu konusunu araştırırken, ancak bir insana gayet de fiziksel zarar verebilecekleri kanaatindeyim
 

Prana_

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Ağu 2017
Mesajlar
31
Tepkime puanı
36
@EkSen , @DAİMON Arkadaşlar bu mevzuyu uzatmak istemediğimi belirtmiştim, o yüzden konu sahibinden özür dileyerek bu konudaki son mesajimı yazıyorum. Bana söylemek, eklemek istediğiniz başka şeyler olursa özelden yazabilirsiniz. Ama burada konuyu daha fazla dağıtmayalım. Her iki mesajada uzun uzun yanıt atarak doğru olmayan kısımları anlatmaya çalışabilirdim.. Ama bu konuda kuracağım son cümle, kendimi tekrara girip ilk mesajımdada belirttiğim olacak; bildiğimizi sandığımız herşey bir fazlasını yaşayana kadar gerçekliğini koruyor.. Değerli fikirleriniz için teşekkür ederim. İyi forumlar
 

EkSen

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2017
Mesajlar
217
Tepkime puanı
269
Her şey beyinde başlayıp yine beyinde bitiyor. Beynini kullanarak kendini havalandırabilen insanlar olduğunu duymuşsunuzdur. Aynı şekilde insanların beyinleri üzerinde tasarruflarını kullanıp onları oraya buraya savurabildiklerini, kişiye yüksek derece de korku hissiyatı vererek sinirlerinin çökmesini ve kal gelmesini, ya da araba kullanan birinin dikkatini dağıtıp kazaya sebebiyet vermelerini düşünmek yerine onların kendi boyutları içinden bizleri tutup kaldırabildiklerimi sanıyorsunuz gerçekten?
Bunu yapamazlar. Yapabilmeleri için bizim boyutumuza geçip maddeye bürünmeleri şarttır. Bu da işlerine gelmez zira enerjileri çabuk tükenir ve ortalama bir insanın karşısında ki ortalama bir cinin tekme tokatlı bir kavgayı kazanma ihtimali yok denecek kadar azdır.
Ben teşekkür ederim.
 
Üst