İnsanın tüm alıcıları için geçerli bu.
Müziği frekansa çevirip, kulak alıcısı ile açıklayana kadar,
Gözün baktığı yașil, mavi, doğa, tabiat, mimari, simetri, helal, haram vs nasıl ki kod yazıyorsa,
Dokunma alıcısı tuzlu suda notralize oluyorsa, saf suda ariniyorsa, satende, naylonda, ipekte, pamukta nasıl ki farklı titresim aralığına giriyorsa,
Tatma alıcısı nasıl ki proteinleri ve karbonhidratları "afiyet "denen ahenge ceviriyorsa,
Bir koku alıcısı burun, kokuyu nasıl ki Huzura, huzursuzluğa, kaybolan hafıza haritasına, yaratıcılığa hatta, libidoya ve şiddete ve korkuya çevirebiliriyorsa,
Müzik te insanı vallahi alır götürür. Iyileștirir, yüceltir, yerer, hasta eder hatta kalp krizi bile tetikleyebilir.
Osmanlı savaşa giderken neden mehter ile giderdi? Çünkü o mehter korosunun tınısı, frekansı, sözleri, anlamları, sembolik anlamları Osmanlıların içindeki kahramanlık dürtüsünü feveran ettirirdi. Düşmana ise zaten motivasyon kaybı olarak direkt tesir ederdi.
Ezan da bir tınıdır. Musallatlı kişilere okunursa kişi kudurur. Mümine şifadır.
Bu da gösteriyor ki müzik; frekansı ile ayrı, anlamı ile ayrı, sembolik gizli sublinalleri ile ayrı değerlendirilmelidir. Bir şarkı propogandadir. Sözleri tartışmaya açık bir platformda değil direk kabule geçirme ve dayatma konumundadır. Çünkü dinlersiniz ama kime karşı çıkacaksınız ki? Dinleyenleri o büyüden alıkoyamazsınız.
Bu yüzden de müzik, film, dizi sektörlerinde dünya çapında ses getiren ürünlerden suphelenilmesi bence yerinde olur.
Müzik ile direkt buyuleyemezsiniz. Ama insanları evirebilirsiniz. Asıl büyü zaten insanın direncini kirabilirseniz tutar. Müzik ve dizi sektörü ile dejenere edilen toplumu Hertürlü tahrik edebilirsiniz artık.