Hangi kalem? Hangi mürekkep?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Oğuz-Han

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Ara 2013
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Havas kitaplarında tırnağa yazılan, yaprak üzerine yazılan, bedenin farklı kısımlarına yazılan, kağıta yazılıp su ile yıkanıp içirilen, demir, gümüş, altın, ağaç, parça, tepsi, kağıt, ayna, cam ve buna benzer yerlere yazılan tılsımlardan, dualardan bahs ediliyor. Su ile silinip içilen tılsım, dualarda var çünki ve bu mürekkep terkiplerinin insana zararı varmı? zararı olmaması için mürekkep terkibi ne olmalı? bunlar mürekkeblemi yazılır? eğer öyleyse hangi mürekkep? hangi cisimlerde hangi mürekkep kullanılır? kalemle yazılıyorsa hangi türden kalem olmalı? hangi cisme hangi kalem lazım? bazıları mürekkep bile değil çizilerekmi yazılıyor? eğer öyleyse hangi cisimlere çizilerek yazılıyor? Sizdən sorum bu tılsım ve duaların ne ile yazıldıklarıdır? Bu konuda sizden ayrıntılı şekilde cevap rica ediyorum. Önceden teşekkür ederim. İnanın bana bu konuda çok bilmeyen kişi var veya yalnış bilen.

Misal: kağıt üzerine yazılıp içilen tılsımlar şu kalemle, şu mürekkeple yazılır diğe yazmanızı rica ediyorum.(yani ayrıntılı şekilde, her cismi ayrılıkta ne ile yazılıyor şeklinde, hiçkimsenin kafasında soru kalmayacak şekilde)

Not: Bilgisi olan arkadaşlar dışında veya uzman olmayan arkdaşaların cevap yazmalarını istemiyorum çünki yalan yalnış bilgiler verilmesini önlemek istiyorum. Bu konularda uzman olan site görevlileri cevap verirse daha güvenilir olur.
 

Divan-ı Hümayun

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Şub 2014
Mesajlar
44
Tepkime puanı
2
2 Türlü Yazma Şansın Var

1. Safran Mürekkebi Havas ve Diğer Uygulamalarda Safran Mürekkebi Şart Etkili Olması İçin Kalem Olarak Herhangi Bir Tüy Olabilir
2. Kurşun Kalem Kurşun Kalem Kömür'den Oldugu İçin Zararı Olmaz Kesinlikle
 

muratsavci

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
191
Tepkime puanı
1
bu tarz işlemlerde safran mükreppeki kullanmak daha ıyıdır cunku dogadan gelen bır maddeyle safran murekkebini bulmak zor için kömürde kullananlar var.
 

Oğuz-Han

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Ara 2013
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Safran mürekkebiyle tırnak üzerine nasıl yazacaksınki? tutmazki o. kağıtda bile yazdığın zaman zor gözüküyor tırnakta veya kaygan cisimlerde yazamazsın mutlaka başka bişey lazım yazmak için. Yada kuş tüyüylede yazamasın. kağıta yazarsın ama diğer cisimlere zor.
 

Lavander

Moderator
Katılım
5 Kas 2011
Mesajlar
1,052
Tepkime puanı
322
İş
Öğretmen
Safran mürekkebiyle tırnak üzerine nasıl yazacaksınki? tutmazki o. kağıtda bile yazdığın zaman zor gözüküyor tırnakta veya kaygan cisimlerde yazamazsın mutlaka başka bişey lazım yazmak için. Yada kuş tüyüylede yazamasın. kağıta yazarsın ama diğer cisimlere zor.

Yapacağınız uygulamada yazının görünür olma zorunluluğu var mı?
 

Oğuz-Han

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Ara 2013
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Yapacağınız uygulamada yazının görünür olma zorunluluğu var mı?

Evet bazılarının görünür olması lazım. Mesala aynda hadim çağırma diğe bişey okumuştum oradaki tılsımı aynaya cizmek gerekiyordu ve çizilme açısından bi hayli zor tılsım eğer ne cizdiğini göremezsen çizmen mümükün değildir. Varlıklar için görünürlük vacip olmaya bilir ama kendin için vacip çünki görmeden çizemezsin. Bide kuş tüyüyle hiç çizemezsin mutlaka resim boyası gibi bi boya lazım.
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,099
Tepkime puanı
4,974
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Doğal olan tüm malzemeleri kullanabilirsiniz. Daha önce forumda anlatmıştım. Majikal çalışmalar için en etkili mürekkep kandır. eğer ritüelde kurban istenmiyorsa kendi kanımızdır. Ritüelde kurban varsa o kurbanın kanı ile yazılır. Genelde horoz en yaygın kurban olduğu için, horoz kanını horozun ayağını kalem yaparak yazım işlemi yapılır.
Kan kullanmak istemeyen, uygulamacılar kan rengini vermesinden dolayı safran mürekkebi kullanmışlardır.

Safran mürekkebi, safran bitkisi (haspir değil) gül suyu ve is mürekkebi ile yapılır.

Kan dışında ve kan renginin dışında her renk kullanılabilir. Bunun içinde doğal boyalar ile yaptıkları mürekkebi kullanmışlardır.

göz taşı, kına, is mürekkebi ve kömür mürekkepler arasındadır.

Cam, deri, yaprak, insan beni gibi safran mürekkebi tutmayan nesneler için

Kan , is ve toz boyaları hayvan yağı ile karıştırıp daha katı mürekkep yapıp kullanmışlardır.
 

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
tabii safran altın kadar pahalı belki..
daha önce zaten bu konu hakkında bir başlık açılmıştı diye hatırlıyorum..
 

Oğuz-Han

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Ara 2013
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Doğal olan tüm malzemeleri kullanabilirsiniz. Daha önce forumda anlatmıştım. Majikal çalışmalar için en etkili mürekkep kandır. eğer ritüelde kurban istenmiyorsa kendi kanımızdır. Ritüelde kurban varsa o kurbanın kanı ile yazılır. Genelde horoz en yaygın kurban olduğu için, horoz kanını horozun ayağını kalem yaparak yazım işlemi yapılır.
Kan kullanmak istemeyen, uygulamacılar kan rengini vermesinden dolayı safran mürekkebi kullanmışlardır.

Safran mürekkebi, safran bitkisi (haspir değil) gül suyu ve is mürekkebi ile yapılır.

Kan dışında ve kan renginin dışında her renk kullanılabilir. Bunun içinde doğal boyalar ile yaptıkları mürekkebi kullanmışlardır.

göz taşı, kına, is mürekkebi ve kömür mürekkepler arasındadır.

Cam, deri, yaprak, insan beni gibi safran mürekkebi tutmayan nesneler için

Kan , is ve toz boyaları hayvan yağı ile karıştırıp daha katı mürekkep yapıp kullanmışlardır.

Cevap için teşekkür ederim, ne olursa olsun organik olsun sonucunu çıkardım yani hayvani veya bitkisel, bide doğada olan kimyasal olmayan maddeler. Havastaki çizimler her halde kanla olmaz çünki islami konularda kan haram sayılır diğer islami olmayıpda demonik çalışmalarda kan kullanılır.
 

Lavander

Moderator
Katılım
5 Kas 2011
Mesajlar
1,052
Tepkime puanı
322
İş
Öğretmen
Cevap için teşekkür ederim, ne olursa olsun organik olsun sonucunu çıkardım yani hayvani veya bitkisel, bide doğada olan kimyasal olmayan maddeler. Havastaki çizimler her halde kanla olmaz çünki islami konularda kan haram sayılır diğer islami olmayıpda demonik çalışmalarda kan kullanılır.

İslamda kurban inancı var ama?Hatta yaygın olarak kurbanın kanı çoluğun çocuğun,kestirenin alnına sürülür ki o kişiyi kazadan beladan korusun.(Bana pek sıcak gelmeyen bir olay o ayrı? Ama neden, nerede haram sayılıyor İslamda ben anlamadım?
 

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
kan pis nitelendilir yinede. alna kan sürmekte bildiğim kadarıyla türk adeti. İslam'da kan içmek haram, bir yeriniz kanadığında abdestinizde bozuluyor..

--

İslâm dininde hayvan ve insan kanı, dinî ve hukukî çeşitli hükümlere konu olmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de genel bir şekiide iyi ve temiz olan şeylerin yenmesinin helâl, pis ve kötü olan şeylerin yenmesinin ise haram olduğu ifade edilmiş (Bakara 1 72; Mâide 4; A'râf 1 57) ayrıca bazı âyetlerde (Bakara 173; Mâide 3, 90; En'âm 145; Nahl 115) domuz eti, ölmüş hayvan, şarap, akıtılmış kan ve Allah'tan başkası adına kesilmiş hayvanların haram olduğu belirtilmiştir. Kanın haram kılındığını bildiren âyetlerin bir kısmında kan mutlak olarak zikredilmekle birlikte En'âm sûresinde (145) "akıtılmış kan"ın yasaklandığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla usulüne uygun olarak kesilen hayvanın damarlarında ya da et arasında kalan kan parçacıkları bu yasağın kapsamı dışında tutulmuştur.
Kara hayvanlarının kanlarının necis olduğu konusunda fıkıh âlimleri arasında görüş birliği bulunmakla birlikte balığın kanı hakkında farklı görüşler mevcuttur.

İmam Şafiî'ye ve İmam Mâlik'ten gelen bir görüşe göre balık kanı temizdir. İmam Mâlik'ten gelen bir diğer rivayete göre ise bu da diğer kanlar gibi necistir. Balığın kanı hakkındaki görüş ayrılığı fıkıh âlimlerinin, kendiliğinden ölmüş bulunan balığın etinin haram olup olmadığıyla ilgili görüşlerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla ilgili âyetlerin genel ifadesinden hareketle balık ölüsünü de diğer hayvanlarınki gibi haram kabul edenler balığın kanını necis kabul ederken, "Bize diğer bir rivayette size iki ölü ve iki kan helâl kılındı: Balık ile çekirge ve ciğer ile dalak" mealindeki zayıf hadisten hareketle (Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 97; İbn Mâce, "Edirne", 31) bunu helâl kabul edenler kanını da temiz saymışlardır.
Kanın necis sayılmasının taharet ve dolayısıyla namazla ilgili hükümler bakımından bazı sonuçlan vardır. Şâfiîler ve Ca'ferîler dışındaki mezheblere göre vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan abdesti bozar. Yine diğer necis sayılan şeyler gibi belli miktarda kanın vücuda veya elbiseye bulaşması namaza engel teşkil eder. Öte yandan bazı özel durumlarda kadınların cinsel organlarından gelen kan da (hayız; istihâze; nifas) bazı ibadetlerin İfasına engeldir.
İslâm öncesi dönemde Arablar arasında âdet olan ve çocuğun doğumunun ilk günlerinde bir şükran ifadesi olarak kesilen akîka kurbanı âdetini İslâmiyet meşrulaştırmış, ancak çocuğun başına kan sürülmesini yasaklamıştır. (Ebu Dâvud, "Edâhî", 20) Bu konudaki hadislere dayanan âlimlerin çoğunluğuna göre akîka kanını çocuğun başına sürmek mekruhtur.

Kanla ilgili olarak din âlimleri arasında cereyan eden bir başka tartışma da kan naklinin ve buna bağlı olarak alım satımının dinî ve hukukî hükmü konusundadır. Kanamalı bir hastaya başka bir kişiden yapılacak kan nakli yeni bir tedavi metodu olduğundan bu hususta klasik literatürde açık bir bilgiye rastlanmaz ve konu çağdaş müslüman ilim adamları tarafından tartışılmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'de kanın haram olduğunun ifade edildiği, mubah maddelerle tedavi imkânının bulunduğu ve kan nakli yoluyla bulaşıcı hastalıkların yayılma ihtimalinin söz konusu olduğu belirtilerek, kan naklinin caiz olmadığı görüşünü savunan bir görüş de bulunmakla birlikte din âlimlerinin genel eğilimi, insan hayatını kurtarmanın en önemli zaruretler arasında yer aldığı ve zaruret halinde dinî-hukukî yasakların kalkması dikkate alındığında, kan nakli suretiyle yapılacak tedavinin kanın haram olduğunu ifade eden âyetlerde zikredilen yasağın kapsamına girmediği yönündedir. Zira kanın haram olduğunu belirten âyette hem yiyecek olarak haramlığı söz konusu edilmiş hem de zaruret halinde yasağın kalkacağı bildirilmiştir. (En'am 145) Kan naklinde göz önünde bulundurulması gereken en önemli husus, kan verecek kişinin sağlıklı olması ve kanın bozulmasını önleyecek tedbirlerin alınmasıdır. Tıp bilimi açısından herhangi bir sakınca bulunmadığı sürece kan verecek kişinin cinsiyeti, inancı ya da erişkin olup olmamasının önemi yoktur. Diğer taraftan kan nakliyle herhangi bir mahremiyet ilişkisi doğmaz, süt emmede olduğu şekilde akrabalıkya da kardeşlik gibi bir yakınlık meydana gelmez. Kan nakli yapılacak kişinin İnanç ve amel yönünden durumu da kan verecek olan kişiyi doğrudan ilgilendirmediği gibi ona herhangi bir sorumluluk da yüklemez.
İslâm hukukçuları, kanın Kur'ân-ı Kerîm'de haram kılınmış olmasından hareket ederek kanın alım satımının da yasaklandığı ve hukuken mal sayılmayacağı görüşündedir.
Peygamber'in kan bedelini yasakladığı (Buhârî,"Buyûc", 25, 113) ve, "Allah, herhangi bir topluma bir şeyin yenilmesini haram kıldığı zaman bedelini de haram kılar" (Ebû Dâvûd "Buyûc", 66) dediği nakledilmektedir. Bununla birlikte tedavi amacıyla kan nakli, kan aldırma, kan tahlili vb. işlemler bu çerçevenin dışında kaldığından yasak kapsamına girmemektedir. Tedavi amacıyla kan nakli ihtiyacı içinde bulunan kişiye kan verecek kimsenin bunun karşılığında ücret alıp alamayacağı meselesi klasik fıkıh literatüründe tartışılan kanın satışı kavramından farklı bir durumdur. Tedavi amacıyla verilen kanın ilâç hükmünde olacağı ve dolayısıyla mal sayılacağı, ücretinin de karşılıklı anlaşma ile belirleneceği düşünülebilirse de insan vücudundan bir parçanın her türlü istismara açık olacak şekilde ticarete konu edilmesinin İslâm dininin insana verdiği değerle çeliştiği, böyle bir uygulamanın sosyal açıdan da olumsuz sonuçlar doğuracağı, gerek kan vermenin veren kişinin sağlığı açısından yararı gerekse insan hayatının önemi gibi hususlar göz önüne alındığında bunun bağış şeklinde yapılmasının daha uygun olacağı açıktır. Kanın satılmasını caiz görmemekle birlikte teşvik için devletin kan veren şahsın kaybını telâfi edecek ölçüde bir karşılık vermesinde sakınca görmeyen âlimler de vardır.
Sağlığı koruma veya tedavi amacıyla vücudun uygun yerlerinden kan aldırılmasına hacamat adı verilir. Eski zamanlardan beri bilinen bu yöntem Peygamber zamanında da uygulanmış ve Rasul-u Ekram kan aldırmayı tavsiye ederek kendisi de bu konuda uzman olan kişilere hacamat yaptırmıştır.
Halk inanışları arasında yer alan birbirinin kanını içmek, yalamak veya elinin üzerinde karıştırmak suretiyle iki kişi arasında kan kardeşliği kurulduğu şeklindeki inancın İslâm dininde herhangi bir dayanağı yoktur. Kan haram kılındığı içinhayatî bir zaruret bulunmadıkça onu yalamak ya da içmek haramdır.

Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber Zatu’r-Rika savaşına çıkmıştık. Müslümanlardan biri, muşriklerden birinin karısını öldürdü.
Karısı öldürülen muşrik şöyle dedi:
Muhammed’in ashabından birinin kanını dökmedikçe peşlerini bırakmayacağına yemin etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in peşine düştü.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir yerde konaklamıştı ve bize:
–‘Bizi kim korur? diye sordu.
Ensar ve Muhacirden birer kişi:
Biz! diyerek ileri atılıp görevi kabul ettiler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara:
–‘Dağ yolunun geçidinde durunuz!’ buyurdu.
Bu iki kişi dağ yolunun ağzına vardıklarında, muhacir olanı uzanıp uyudu. Ensar’dan olanı da kalkıb namaza durdu. Muşrik geldi ve namaz kılan Ensar’ın karaltısını görünce, onun ordunun nöbetçisi olduğunu anladı ve okunu fırlattı. Sanki bedenine eli ile koymuş gibi isabet ettirdi. Ensar oku bedeninden çıkardı ve namazına devam etti.
Muşrik bu şekilde üç kere ok attı. Ensar ise üçünü de çıkardı. Sonra namazına devam edip rukû ve secdesini yaptı. Sonra arkadaşı uyandı. Muşrik, bekçilerin kendisini fark edip yerini bildiklerini anlayınca kaçtı. Muhacir olan sahabe, Ensar üzerinde ki kanı görünce hayretle:
Subhanallah! İlk ok isabet ettiğinde beni uyandırsaydın ya! dedi.
Ensar da: –Ben bir sure okuyordum, onu yarıda kesmek istemedim! dedi.”
(Buhari, 1/52; Ebu Davud, 198; Albânî, Sahiha 300)

Misver bin Mahreme (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Ömer bin Hattab (Radiyallahu Anh)’ı hançerlendiği gece yanına girdim ve Ömer (Radiyallahu Anh)’ı sabah namazı için uyandırdım.
Ömer bin Hattab (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−‘Namazı terk edenin İslam’dan nasibi yoktur!’ Sonra Ömer bin Hattab (Radiyallahu Anh), yarasından kan aktığı halde namaz kıldı.”
(Muvatta, 1/3, 9, 40; Darâkutni, 2/52; Abdurrazzak 5010)

Hanefiler ve Malikîler :

"Her akan kandan dolayı abdest almak gerekir."
(Darâkutni, Temim ed-Dari'den rivayet etmiştir; Zeylai, Nasbu’r-râye,1/37)

"Her kim namazda iken kusar veya burnundan kan akarsa, namazda çıksın ve gidip abdest alsın. Ondan sonra da konuşmadığı sürece gelsin, namazını bıraktığı yerden tamamlasın."
(İbni Mâce, Aişe radıyallahu anhadan rivayet etmiştir.)

İçinde kan bulunan ve bulunmayan irin, yarık, uyuz, kaşıma gibi sebeplerle kabarcıklardan çıkan sıvılar necasetten ayrı saymışlardır. Şu kadar ki sarı su ve irinin azı, kanın azı gibi bağışlanır. (El-Bedâyi, I/60; Ed-Durrul-Muhtar, I/294; Şerhu'l-Kebir, I/56; Eş-Şerhu's-Sağîr, I/5; el-Kavâinu’l - Fıkhiyye, 33)

Hanbeliler ve Şafiiler

Hanbelî
Hanbelîler, kan ve ondan meydana gelen irin, sarı su ve yaradan çıkan sıvıların azının, sıvı ve yiyecek dışındakilerde bağışlanacağını söylediler. Çünkü insan, genelde bundan kurtulamaz. Taşla temizlenmede kalan iz gibi, bundan sakınmak da zordur. Ancak sıvı ve yiyecekte bunlar bağışlanmaz.

Bağışlanan 'az'ın miktarı:
Abdesti bozmayacak kadar olandır. Yani göze çok görünmeyen. İrin vb. şeylerde bağışlanan miktar, kanda bağışlanandan daha fazladır. Bağışlama, ön ve arka avrat yerlerinden gelmeyen yara suları için geçerlidir. O yollardan olursa bağışlanmaz.

Şafiî

"Rasulullah (a.s.) kan aldırdı ve abdest almaksızın namaz kıldırdı. Kan aldırdığı yerleri yıkamanın ötesinde bir şey yapmadı."
(Darâkutni; Beyhaki, Enes radıyallahu anh'dan rivayetle)

Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber Zatu’r-Rika savaşına çıkmıştık. Müslümanlardan biri, muşriklerden birinin karısını öldürdü.
Karısı öldürülen muşrik şöyle dedi:
Muhammed’in ashabından birinin kanını dökmedikçe peşlerini bırakmayacağına yemin etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in peşine düştü.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir yerde konaklamıştı ve bize: –‘Bizi kim korur?’ diye sordu.
Ensar ve Muhacirden birer kişi: –Biz! diyerek ileri atılıp görevi kabul ettiler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara: –‘Dağ yolunun geçidinde durunuz!’ buyurdu.
Bu iki kişi dağ yolunun ağzına vardıklarında, muhacir olanı uzanıp uyudu. Ensar’dan olanı da kalkıb namaza durdu.
Muşrik geldi ve namaz kılan Ensar’ın karaltısını görünce, onun ordunun nöbetçisi olduğunu anladı ve okunu fırlattı. Sanki bedenine eli ile koymuş gibi isabet ettirdi. Ensar oku bedeninden çıkardı ve namazına devam etti.
Muşrik bu şekilde üç kere ok attı. Ensar ise üçünü de çıkardı. Sonra namazına devam edip rukû ve secdesini yaptı. Sonra arkadaşı uyandı.
Muşrik, bekçilerin kendisini fark edip yerini bildiklerini anlayınca kaçtı. Muhacir olan sahabe, Ensar üzerinde ki kanı görünce hayretle: –Subhanallah! İlk ok isabet ettiğinde beni uyandırsaydın ya! dedi.
Ensar da: –Ben bir sure okuyordum, onu yarıda kesmek istemedim! dedi.”
(Buhari, 1/52; Ebu Davud, 198; Albânî, Sahiha 300)


Sivilce kanı, pire kanı, sinek pisliği, yara ve yanık ya da kokulu (kokusuz) çiçek hastalığından çıkan su (azhar olan görüş) çatlayan damar ve hacamat yerinden akan -az veya çok su- temizdir. Yine azhar olan, insandan çıkıp ayrıldıktan sonra tekrar ona dönen kanın da temiz olduğudur.
(Keşşafu'l-Kına, I/219; Muğmi'l-Muhtac, 1,79, 193, 194; el-Muhezzeb, 1,47)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst