Gevezelikler gevezelikler....

madasin

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Şub 2015
Mesajlar
359
Tepkime puanı
9
Sevgili Hazar ; İnce belli bardakta çayımı içerken zevkle okudum. Kaleminizde sihir mi var. Teşekkürler.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bu yazım gayet umut doluydu bence Ivıv. :)
Kalemimde sihir yok maalesef, benim sihrim sesimdir^^
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Gerçekle bir alakası yoktur.Edebiyat sadece.

İçim yüzüne tarifi na-mümkün bir tesadüfün en irinli, en iltihaplı yarasında rastladı.Tam kalbimin üzerinde, soğukluğunu bana her daim hissettiren o taşın irkintisiyle, bir hikayeye bir hayvanın derisinde ayrılırcasına kendi derimden siyah bıçaklarla sıyrıla sıyrıla giriyorum.İçimde o adamların kömür kokuları, içimde ahvali çoktan susmuş-mecalleri çalınmış aralıklar, içimde mevsimin azametli günahı.İçimde yol yordam bilmezliğin, içimde kuraklıklar, içimde kanserler.İçimde yaralar...yaralar.
İçimde o adamların kömür kokuları.Şu mevsime uğramayayım bir daha diye kasımdan öleceğim gelecek yıl.
Kasımdan öleceğim, kemiklerimi bu tatsız tutsuz mevsimlerde bahçelere asılan o çamaşır iplerinde, hiç tamir edilmeyen salıncaklarda, o alıp da soldurduğumuz fesleğenlerin ölüm kahverengisinde, bir menekşenin mor bilgeliğinde, bu yağmayan karların üzerinde, bu donmayan göz yaşlarında sallandırcağım.Kemiklerimi senin hatrına, kemiklerimi seni hıncına yerlere saçacağım.Kaldırmayacağım kendimden bir parça dahi, gelip görmemen için bir mezar diktirmeyeceğim kendime.O taşa hiç yatmayacağım sonra.Ağlamana izin vermeyeceğim.Ben öyle yanacağım ki , gözyaşlarını kurutacağım senin..Bu hasta, tozu alınmamış yazıları tek tek yutturacağım sana.Gecelerce öksürmeni dinleyeceğim bir hücreden..Gecelerce öksürüklerini dinleyeceğim.
Siyahlar giyeceğim o gün..Bulduğum her siyaha 'ölecekmiş' gibi bürüneceğim.Sana inat olsun diye..İsraf oldu diye..Aşkım israf oldu diye.
aşkım israf oldu diye siyahlara bürüneceğim.
Ağlamayacağım hayaline bir daha.Suretini gördüğüm yerde yerlere devireceğim gözlerimi..Karşına çıkmamaya bütün yollara diken dökeceğim...
Seni asla affetmeyeceğim.
asla
affetmeyeceğim.

hzr
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Kimse tekrar aşık olmam dememeli.
Olunuyor çünkü.
Kalbimde şu duygu varken bundan daha fazlası edemem her halde.Dahası olamam.
Benim şehrime, o aylarca her inlemeye gizlice eklediğim bir duadaki gibi bir kurtarıcı gönderildi.
Benim şehrime birileri koşarak girdi.
Dünya görsün şimdi.
Bembeyaz dünya.
ah aşk
haydi bir kez ve son kez daha deneyelim.
kıralım bütün tırnaklarımızı
ve olalım tekrardan.
ah aşk
haydi bir kez daha deneyelim
bir ömür daha ziyan ederiz en fazla
ya aşk
gel bir sefer daha sevelim.
ey aşk
şu kalbi titremeyi sonsuza dek durduralım.
ezel de kesmesin önümüzü,
ecel de.

Ey aşk ? Sen gerçekten var mısın ?
Ey ol artık.
Ol bende artık.
Ben oldum çünkü.
ben bin ahla oldum.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Saat dört sıfır iki.Kalbimin üzerine düşen erkek bir kuvars kristalinin ağırlığıyla.Üzerime sinmiş duman kokuları.Örümceklerim etkilenmesin diye o kokusunu ciğerlerim yeter biz artık kefen bağladık diyene kadar çekebilceğim tütsüyle bir fırsat tütsüleyemediğim yatağımdayım.Oturmuyorum da yatmıyorumda.Bu yazıdan sabah nefret edeceğimi, hatta sabah her şeyden nefret edeceğimi bile bile yazıyorum.Ben kayık, dünya çöl.Ben bir uçurtma dünya boşluk.Dünya muamma.Dünya uslanmaz.Akıl almaz.Dünya nokta ben virgül.Bilmem.Hangisi daha acıtır insanım canını? Yaşamak mı yaşamamak mı? Adaçayı.
Ben bir hal şairi, edebiyata küsmüş.Ben o yılların ilhamını başkalarıyla gülerken görmüş de ilhamdan ayrı düşmüş.Ben bir saçmalık.Ben o hep tekerrür eden depresyon muavini.Ben hep o patlak tekerler.Ben o hep yüksek bisiklet koltuğu, ben o çaya düşen biskuvit.Ben o görmeyen göz.
Yakmayan dil.Ben bir saçmalık.
Bu yazıyı bir yerde bitirip ilk önce bir takvime bakacağım.Yarın hayata kaçta uyanmam gerektiğini bilmiyorum.Yarın o orta boylu çocuğa kaça yetişmem gerektiğini, o saçları kaçta fönle istediğim şekle sokmam gerektiğini, o el kremini.O şemsiyesiz meydan okuduğum caddeleri, metroda duraklık aşklarımı, metrobüste asırlık sancılarımı.Okulun giriş kapısında binaya gelene kadar yaşlanmışlığımı.Arkadaşsızlığımı.Bana bir teleye kahve bağışlayan makinenin cömertliğini.Yoldaşsızlığımı.Kulağımda hep aynı çalan müziğin umursamazlığını.O gireceğim imtihanın kafa karışıklığını, bir güle gülümseyipte kapanışını ne kadar izleyeceğimi bilmiyorum.Yarının olması için bir takvime bakmalıyım.Bana bir yolculuk nasip olacaktı.Çokça güneye.Hala beklemekteyim haberini.Kuzeyi umup da güneye düşeceğim günü beklemekteyim.Beni şu şehirden koparın artık.Bir metrobüs de küçük bir karadeniz şehrinde dursun artık.Bitsin bu sonu olmayan yol cenderesi.Bütün yolları birbirine bağlamasınlar artık.Daha çok çıkmaz sokak istiyoruz.
Saat dört on sekiz.Kendime şükürler olsun ki reiki verip uyumadığım her dakika bir küfür daha ekliyor sabaha.
Sabahlar olmasın mı? Şimdi ise;
Bana bir omuz lazım.Taş duvarlarda nasır bağladı yumruklarım.Bana bir dokunuş, bana bir nefes lazım.Sonunu da başını da ondan aldığıma cürretkar bir şekilde yemin edebileceğim.
Bana nefesin lazım.
İçten yanıyorum çünkü.Her uyuduğum da bir gün vakti daha yanıyorum.Ömür geçiyor.Bütün yollarla tek tek konuştum.Hepsinden ilahi bir destur.Bütün mevsimlere birer birer izah ettim durumu.Bir adım attığım an bütün cihan bahar.Bütün evler şenlik.Bütün bayramlar eskisi gibi.O eski ramazanın tadı bile geliyor.
Bir izin lazım bize.
ama lütfen
Gel artık.ve lütfen sende;
Gönder artık.
artık.
ben de bir akıl dahi kalmadı.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Ben.İçimden bir ses.Adımdan bir parça.Kolumdan bir kesik..Tam bileğimin üstü.
Sesimden bir soluk.
Gözümden bir fer.
Ağzımdan bir güneş.
Elimden bir gayret.
Bileğimden bir kırık..
Bu önüne düşemediğim bir acizlik.Çıplaklık..Bir kedinin pençelerini keşfetmesi gibi.Bunun nesi acizlik ?
İnsan bir kez can yakmayı öğrendiğine gördüğü bütün masumiyetlere dört elden ateş etmek istiyor...Ah ben aptal bir yüze nasıl bu kadar bakakaldım ?
Gözlerimi kimler için doldurdum.
Gözlerini kimlerle doldurdun.
Ellerim gri bir şapkayı yıllardır hiç bırakmıyormuş gibi.O şapkayı bıraktığım gün.Ah bu evrende daha büyük pişmanlığı kim tadabilir ?
Bir meftunu sapık hükmüyle assa bir cellat eder mi bu kadarı ?
Ya bir çiçek son anda açmaktan vazgeçip kırsa boynunu toprağın o bizi hiç terketmeyen kahverengiliğine doğru.
Ya bir geyik, doğduğu an, kırılsa dizleri, tutmasa.
Der mi ah nasıl düştüm yeryüzüne...Beni kimler doğurdu.
Bir aşk sarhoşuna sorgulatırlar mı 'kimlerle aynı tanrıya inandığını' ?
Bir pişmanlık.
Elim o şapkaya yapışıp kalsaydı da bırakmasaydım.Bu adı bir lanetten kopmaya varmış pişmanlık..Tut ki bir kez daha elime geçsin.
Ah ben.
Bir öznenin sonuna konulan 'm' nasıl bu kadar sarstı beni ? Bir insanın canını dahası acıtabilir mi ?
Gülüm.
'şairim benim'
Bu sahiplenmeden bir ömür na-murad kalmış guruhun hesabını kim verecek ? Sarılmaya en uygun aday bir ağaç mıdır ?
Bir aptal, vazgeçmemeye nasıl bu kadar direnir ?
Bir aptal, bütün bunlardan yıllar sonra nasıl söz edebilir.
Hiç okunmayan yazılarda...Hiç olmayan defterlerin...Hiç demlenmeyen kahvelerin damlalarında...Hiç çağlayamayan şairler.Hiç istediği gibi aşık olamayan..Hiç istediği kırmızı bir elbisenin içine sığamayan..İçtiği bir hapdan hiç istediği hazzı alamayan....
Hiç istediği insanlarla karşılaşamayan..Lacivert bir ışığın rüyasında.
Hiç okunmayan yazılarda..
Hiç olmayan defterlerin..
Hiç denlenmeyen kahvelerin damlalarında..
Bir şair nasıl bu kadar aptal
Bir şair nasıl bu kadar aptal
Bir şair nasıl bu kadar aptal olabilir ?

'bir şair çalmayan bütün telefonlarla nasıl konuşabilir'
İçimin soru işaretlerine ateş ettiler bugün.Her cümlenin sonunda çatılmış kaş, seğirmiş iki göz kaldım..
Bir çayın içine düştüm de boğuldum.
ben artık sözü geçmeyen hükmündeyim.
Adım tahliye edilen bir şehir gibi kaldı.
ben her gün bin yolcu uğurlamaktayım..
kara bir tren 'tam ağzımı açıp bende burdayım derken' göğsümü delip geçti de sonsuza kadar bir tren garının hüznüne kapalı kaldım..bütün yolcuları, bütün aşıkları yolculayan benim.
bütün o simitleri satanda.
o
simitleri
satanda.

hazar.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Ben, hazar evreninin zahir kaptanı.Şu dünyanın en ablak şair kimliğinde, kulağımda ilk defa duyduğum ve adını bile bilmediğim şarkılarla, bir suyun ısınmasını daha bir gün önce, sanki bir kaç yaşamdır üzerime vazife kalmış bir görevle parlatmaktan ruhi bir haz duyduğum çaydanlıklarda beklemekteyim.Bir çaydanlıkta ısınan suyla kahve içmek bize yakışır mı hazaR ?
Bir hazarın son hecesinin son harfi, bir yazarın bu anonimlikten ne kadar uzak olduğuna sizin bile şaşıracağınız mahlasının son harfi neden bazen büyük neden bazen karların içinden kafasını soğuk bir gayretle çıkarmış boynu büyük bir kardelen gibi küçük, küçücük yazılır ? Bu imla katlini kime borçluyum ?
Ben, hazar evreninin zahir kaptanı.Bir idama sanki koşar ayak gidiyorum.Adına çaydanlık dediğim cehhennemlerde ısıttığım suyla kahve içiyorum.Ve bu nereden kaldığını çok iyi bildiğin bir samimiyetsizlikle.
Ben her gece, cebime üç beş kuruş alıp o geçme ihtimalinin milyarda milyar olduğu yollara düşüyorum..Bir yol ayrımı da seni çıkarsın karşıma diye.Yollar aptal.
Ayrımlar aptal.
Şair aptal.
Kim ne yapsın, olmuyor.Eğik bir el yazısı gibi, siyah cübbem, uzun saçlarımla kaldırımlarda karşıdan gelen araçların farlarına kaşlarımı çata çata sürünüyorum.Ben güneşli bir günde asfaltta yatan üzerine basılmış sakız gibiyim.Öyle arsız.Öyle habersiz.Öyle lekeli.
sen çok sakız çiğnedin, ama hiç biri ayağının altına yapışan değildi.
Sen benim hakkımda hiç bir şey yazmadın.
sahi niye herkes birilerine bir şeyler yazıyor ? hepimiz mi aptalız
Sahi niye herkes aşık ?
Niye kimse kavuşamıyor ?
Neden herkes kahve içmekten haz duyuyor ?
Neden herkes duman yiyor ?
Kül içiyor ?
sahi herkes ne zaman şair oldu ?
'hepiniz mi şair oldunuz?'
hepiniz mi şair oldunuz be..
hepiniz mi..

Ben bir aptalım.hazar evreninin küçük re sinde gezinen bir aptalım.Adım şu son vakitlerde küflü bir saman kağıdının üzerinde yatıyormuş gibi..Adımlarım eski, dudaklarım eski, kelamım eski.
Ya adını bir kez daha göreceğim,
sesini duyacağım
kokunu alacağım
suretine gözlerimle bir kez daha akacağım

yada ölmeyeceğim.beni duyduğunu bildiğim, kalbimde veya sadece göğsümde, bu yoksunluk
bu eksiklik
bu yarımkalmışlık
bu aptallık
bu akıllanmazlık
bu başarısızlık arzusu
hala varken
lütfen canımı almasın,


'ben seni beklersem ölmem ki..'
beklersem.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bütün hikaye kendini hikayenin efendisi sandığın an bitiyormuş.Anladım.Bazı cümleleri insanın beyninden sadece soğuk sular siliyorumuş.Bazı cümleler sadece olarak yaralıyormuş.Bazıları sen gece uyurken gizli gizli ağlıyor, bazıları rüyalarına hiç kavuşamadıklarını sokuyor bazıları da sen kabuk bağladı sanarken üzerinde beyaz bir gömlek varken kanıyormuş.
Bazıları kimseye göstermiyormuş kendini.Anladım sanki.
Bazı adamlarım içinden bir tren ömrünün sadece bir vaktinde kalkıyormuş.Bazı adamlar sadece bir kez geliyormuş bu hayata ve bir kez seviyormuş.Bazıları 'yoluna baş koymak' diyormuş buna..
Anladım sanki.Bazı küçük adamların başına çok büyük işler geliyormuş.
Bazıları bir türlü nereden başlayacağını, bazıları ise bir türlü nerede duracağını bilemiyormuş.Ve bu böylece sürüp giderken, ellerinde alınıveriyormuş bitiş ve başlangıç çizgileri..Bazıları büyük sözler verip de yıllarca gelmiyormuş.
Bazı adamların kaderi o insanın hiç yüzüne bakmayan fotoğraf karelerini göz yaşlarıyla sulamakmış.Ömürleri o fotoğrafların üzerinde açan çiçekleri toplayıp o kokusunun nereden yadigar kaldığını bilmediğimiz kitap sayfalarında kurutmakla geçiyormuş.
Bazı adamlar bir yol ayrımının hayaline kapılık hep aynı saatte yollara düşecek kadar aptalmış.Bazı adamlar bir hayalete aşık olacak kadar safmış.Bu kez gerçekten anladım..Bazı kadınlar bazı adamlara yuvaymış.
Ve bazı adamlar doğuştan yaralıymış.Bazıların içinden soğuk bir şelale gözlerine doğru akarmış.Bazı adamların adını üç harften koymuşlar.Bazı adamlara ağlamayı unutturmuşlar.

Bazı kadınlar bir ömrü siyah bir bıçakla ortadan ikiye ayırabiliyormuş.Bazı kadınların sesi bir kulağa yüz yıl yetiyormuş ve o kadınlar, bazı adamları bir annenin çocuğunu terk ettiği gibi terk edebiliyormuş.Bazı kadınlar bir adamı yüzlerce kez öldürebiliyormuş.
Ben.Bir deftere çoğu zaman ne diyeceğimi bilemezken sayfaları doldurduğuma şait oluyorum.
hzr
 

Ailionora_Seda

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Haz 2015
Mesajlar
7
Tepkime puanı
7
Konum
FUTURE
İş
NOW
İçinizden gecen duyguları sembolist bir tarzla ve imge yüklü kelimelerle aktarmışsınız...Gayet anlamlılar fakat benim hayatım için henüz kullanılabilecek zamanda degiller...Eğer zamanı olsa bile alıntı yaparak başkalarının hisleriyle karşımdaki ne hitap etmek yerine içimden gelen kendi özel cümlelerimi kurardım.Sizin yaptığınız gibi...Aşk böcekleri için iyi bir gevezelik -konu başlığı- olmuş :D
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
İçinizden gecen duyguları sembolist bir tarzla ve imge yüklü kelimelerle aktarmışsınız...Gayet anlamlılar fakat benim hayatım için henüz kullanılabilecek zamanda degiller...Eğer zamanı olsa bile alıntı yaparak başkalarının hisleriyle karşımdaki ne hitap etmek yerine içimden gelen kendi özel cümlelerimi kurardım.Sizin yaptığınız gibi...Aşk böcekleri için iyi bir gevezelik -konu başlığı- olmuş :D

Eh aslında bu iki konunun birleştirilmiş hali.Asıl gevezelikler adlı konu daha salaş ve serbest bir edebi tarza sahip.
Ortada hiç bir zaman bir aşk böceği de olmadı.:)
 

Ailionora_Seda

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Haz 2015
Mesajlar
7
Tepkime puanı
7
Konum
FUTURE
İş
NOW
Eh aslında bu iki konunun birleştirilmiş hali.Asıl gevezelikler adlı konu daha salaş ve serbest bir edebi tarza sahip.
Ortada hiç bir zaman bir aşk böceği de olmadı.:)
Vayy efkârlı kardeşim..Valla aşık olmadan bu duyguları derinden işleyebiliyorsan büyük yetenek..Neyse aşk böceğin olması dileğiyle başarılar... 🐞💜:) :)
 

Wabi Sabi

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Şub 2016
Mesajlar
55
Tepkime puanı
4
İş
üniversite öğrencisi
Hiç aşık olmadığım için aşk acısı nedir bilmiyorum ve aşık olmaktan da korkuyordum ve sizin bu yazdıklarınızdan sonra bir kez daha aşık olmaktan korktum...Galiba aşık olmakta zor aşk acısı da zor...Rabbim karşılıklı ve ebedi aşk versin inşaallah ...Sizin de sabrınızı arttırsın ...
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Asik olsan bir dert olmasan bir dert..
 

nastinka

Banlı Kullanıcı
Katılım
18 Şub 2016
Mesajlar
95
Tepkime puanı
4
Konum
Gökkuşağının altında
Ilk sayfadaki yazisinda demişya Hazar "aşk eşittir acı" diye ... olsada olmasa da her türlü acı veriyor ... aşkın tadi tuzuda acı heralde... hep acılı aşklar destan olmamışmi daha çok akıllara kazınmamışmı ?
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
Ilk sayfadaki yazisinda demişya Hazar "aşk eşittir acı" diye ... olsada olmasa da her türlü acı veriyor ... aşkın tadi tuzuda acı heralde... hep acılı aşklar destan olmamışmi daha çok akıllara kazınmamışmı ?

Gerçek aşk acıdan ziyade şevk verir.Aşık niteliğindeki insanları üçe ayırıyorum. Aşkla hiç alakası olmayan gafil. Aşkta yanılan aldanmış. Aşk kelimesini utandıracak kadar derinleşmiş kamiller.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bir çift buğulu camın ardından..Bu kahverengiden artık vazgeçmiş küçüklük zamanlarımdan kalma bir inatla yeşile çalan gözlerimin ötesinde ne var bilmiyorum.Es kaza düşseler bir yağmur gibi gökten aşağı ,onları tekrar bulamayacak kadar amayım bu hayata.Bu ilhamlar, flaş ışıkları, bu tadı berbat çaylar, bu ya ayaklarımı yada başımı açıkta bırakan yorganlar, bu cinnet vari mevsimin sıcak mı ılık mı belli olmayan akşamları, bu gözlerime bir babanın o artık taşlaşmış elinden nasıl yadigar kaldığını bilmediğim vuruşlar, bu her kapanışta gözümün önüne gelişler, bana bir aptaldan daha farksız bakışlar, bu beni benle vuruşlar...Bir çift camın ardında, gözlerimin daha ve daha ötesinde neyim var bilmiyorum.Bir küfür bir imladan ne kadar uzaksa, ben de bu saçma kaidelerden o kadar uzağım..Ben bu iğreti hayatın küfrüyüm..Ben isyanım başı kesik oğluyum.Ben ateşten çocuğum.Ben günahım..Ben kafamın içindekileri soğuk sularda ovalayarak çıkarabilceğime inanan bir aptalım..Ben aşkın en büyük yalancısı, ben duvarlara vuruluşlarım.Ben bir kar fırtınasıyım.Ben bir sokak köpeğiyim.Ben siyah bir tövbeyim...Ben bir şair gölgesiyim.
Güneşe bu kadar aşıkken nasıl soğuktan donabilir insan ? Ah bu gözlerimden hiç düşmeyen bademler, bu bende hiç açmayan yapraklar.Bu oldurmayan insanlar, sarı bir alevle hiç durmadan yanan mideler, bir yastıktan hep aynı nasibi alan saçlar, bu hiç durmayan arabalar, genzimdeki dumanlar, ne yaktığı belli olmayan sobalar, bu bizi hep boğarcasına tüten bacalar, karlar, pazar arabaları, kayıp çocuklar, kırmızı ışıklar, sağdan ağrıyan kalpler, tutulmamış eller, doğruyu göstermekten aciz saatler, gelmeyen muradlar, bizi uzaklaştırmayan uzaklar, tahta ev kapıları, bu bir çift kızıl dudaktan duyulabilcek en acı sözler,bu içi çürümüş sessizlik...
bu hayat dedikleri büyük kusur.
hzr
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bir ömür.'Rüzgarda yan yatmış otlara benziyorum.'Yazmaya mı adamıştım yoksa yazılana mı hatırlayamıyorum.Adına mazi diyebilceğim bir vakit, kendimi kelimelerin efendisi ilan ettiğim bu örümcek krallığında tozu alınmış kozmopolit bir yalnızlığın saçlarını hep aynı fön darbesiyle kıyama diken bir neferiyim.Marifetim yarım kalmış cümleleri birleştirmek değil yarım kalmış cümleleri daha karmaşık ve anlaşılmaz hala getirmek.'Kalbimde acımayan tek bir nokta yok.'Yine aynı günaha girişip, bir hayalete bercesteler düzüyorum.
Bir Rabbin sana bunların yarısı bile yeter dediği bir çift gözden iki damla yaş akıtabilmeyi becerebilseydim bütün bunlara gerek kalmayacaktı.İçimdeki cümle mühendisinin vakti geldiğinde bunlardan biz bir bina kurar sonra üzerimize yıkılmasını bekleriz dediği cümleler olmayacaktı.Bu noktadan sonra bırakmadığım boşluklar yormayacaktı gözleri.Adı seher mi fecir mi bilmediğim, hatta direk gecenin körü diyebilceğim bir vakit, açık bir camın beni titretmişliğinde girişmeyecektim bütün bunlara.
Yazmayı sevmedim, yazmayı hiç sevmedim.'İçim hayal edemeyeceğin bir hayal kırıklığı mezarlığı.'Çünkü olamıyorum günlük.Olamıyorum.Bir yatakta sağa dönüyorum, ayağımın birini bir battaniyeden çıkarıp diğerine göğsüme çekiyorum olamıyorum.Elimi ateşe tutuyorum olamıyorum.'Ben ne çok yandım biliyorsun'.Soğuk sularda olamıyorum.Derin uykulardan olamıyorum.Kanıyorum olamıyorum.'Senin istediğinden daha fazla kanattım kendimi.'Hayat bana tarifi hiç tutmayan bir aşure muamelesi yapıyor günlük.Bana binlerce kelime yazdırıp onları bir kitap ettirmiyor.Bana yaratılmış en güzel insanlardan bir tanesini gösterip kavuşturmuyor.Bana kanser ilacı gösterip ağrı kesici veriyorlar günlük.
Dayanamıyorum günlük.Oldurmayanına da öldürmeyenine de dayanamıyorum.Sadece kurtuluş diliyorum her gece, her vaktin sonu.Bir secdede, anlamını ezberlemeye çalışıp da unuttuğum cümleleri mırıldanırken aklımda sadece kurtuluş.Bir duşun altında hindistan cevizli mi yoksa lavantalı mı duş jeli diye düşünürken aklımda kurtuluş.İçtiğim kahveler kurtuluş.Kurtar bizi bu zindandan.Dumanında boğulduğum ancak ağzıma hiç değmeyen pasif öldürücü sigaralar kurtuluş.Bu leylaklar kurtuluş, pazarlar kurtuluş.
Kurtar beni kurtuluş.Kurtar beni.Hazırım çünkü.Gemilerimi yakmaya hazırım.Bir krallığı yıkmaya, bir fön makinesini çöpe atmaya, bir tespihin her bir tanesini bir cami bahçesine 'ya sabır' diye gömmeye, bir küpeden sonsuza tek kurtulmaya, saçlarımı uzatmaya'keşke sen dokunduğun an donup kalsalardı öylece', sakallarıma dokunmamaya, kanatlanamaya hazırım.Sırtımda o iki kanat için derim çizikler açmaya hazırım.
Kurtar beni kurtuluş.
ben hazırım
 
Üst