Evren bildiğinizi sandığınız gerçeklerin çok daha fazlasını içinde barındırır.

Düşünce boyutunda dolaşabilen astronomik bir manyetizma düşünün. Evrende küçük bir nokta olan dünyanın içinde küçük bir nokta olan insan, bu astronomik manyetizmayı algılayacak, ondan etkilenecek ve onu etkileyecek donanıma ve yeteneğe sahip olarak var olmuştur. Tüm uzay boşluğunda, gezegenler, yıldızlar ve farklı boyutlar arasında dolaşabilen bu manyetizmayı algılayan yegâne dönüştürücü şüphesiz ki insanın beyninden başka bir cihaz değildir.

Gerçekten de evren aklın alabileceğinden çok daha karmaşık ve görünen somutluktan bir o kadar uzak döngüler, olgular ve olaylar bütünüdür. Beyin aklın ve mantığın çok ötesinde bir algılayıcıdır. Sanılanın aksine insan kalbiyle değil beyniyle hisseder. Birbirimizle kurduğumuz iletişimlerin tamamı beynimizin yaydığı frekansların birbiriyle temasından doğan sonuçlardan başka bir şey değildir.

Bilimi ele alalım: bilim insan beyninin küçük bir bölümü olan mantığın oluşturduğu sebep-sonuç ilişkisi temeline dayalı düşünsel bir oluşumdur ve buna bağlı olarak günümüzde her şeyin açıklaması gibi görünen bilim, insan beyninin sınırsız ve uçsuz bucaksız okyanusunda ancak küçük bir göl olacak kadar dar ve sığdır.

Evren içinde var olan döngüler, olgular ve olaylar, bilimin dolayısıyla da mantığın çok ama çok ötesinde bir niteliğe ve niceliğe sahiptir. Bu evreni, onun içinde ki var oluşları anlamanın tek yolu, mantığınızla çıktığınız bu yolculuğun geri kalanına beyninizle devam etmenizdir.

Peki evreni ve içinde barındırdığı boyutları algılayıp anlamak için mantıktan başka ne var bu beyinde? diye bir soru gelir bu noktada insanın aklına. Aslında bunun cevabını satır arasında verdim sizlere. Sizin kalbinizle, teninizle veya dilinizle yaptığınızı sandığınız her şey aslında beyninizin bir ürünüdür.

İlk defa aynı ortamda bulunmuş ve birbirini ilk defa görmüş bir erkek ve kız düşünün. Yaptıkları ilk eylem göz ucuyla birbirlerine bakmak olacaktır. Beyin ilk defa karşılaştığı bir durum veya bir canlı karşısında önce bilgi alımını gerçekleştirir. Bakışlar bir bilgi toplama sürecidir, karşıdaki yeni kişinin duruşu, oturuşu, saçı, göz rengi, konuşma tarzı gibi bir sürü bilgiyi saniyeler içinde alır ve sentezlemeye başlar. İşte ilk izlenim dediğimiz şey bu toplanan bilgilerin verilere dönüştürülmesinden ibarettir ve o mükemmel cihaz bütün bu işlemleri saniyeler içinde üstelik siz hiç farkında olmadan yapar.

Bu farkında olmadan bilgi sentezleme durumu da bilinçaltı denen olgunun ne olduğuna dair basit bir örnektir. Bilinçaltını da çaktırmadan açıkladığımıza göre beynimizin yaptığı işlemlere geri dönelim. Bu arada hazır olun çünkü birazdan gerçekten şaşırmaya başlayacaksınız.

İlk izlenimin çok önemli olmasının sebebi beynin ikinci evre olan mantık üstü evreye bu toplanan bilgilerin sentezlenmesi sonucu ortaya çıkan tabloya göre geçmesidir. Şimdi gelelim asıl konumuza yani mantık üstü evreye.

Ortaya çıkan tabloya göre her iki tarafta bu frekans temasından memnun kalırsa ve devam ettirmeye yönelik karar alırsa artık bilgi toplama, sentezleme veya mantık yürütmeyle hiçbir alakası olmayan bir eylemi gerçekleştirmeye başlayacaklar demektir. Bu ikinci eylem bakışların göz ucundan çıkıp net ve direk hale gelmesidir yani argo tabir ile iki bireyin birbirini kesmesidir. Peki bu ikinci eylem sırasında beynimizde neler gerçekleşir ?
Beyin artık bilgi toplama frekansından çıkıp duygu aktarımı frekansına geçer. Bu duygu sadece sevgi ve hoşlanma olarak algılanmamalıdır çünkü şehvette bir duygudur ve o da diğer duygular gibi beyinde gerçekleşir.

Peki duygu aktarımı frekansı nedir ? Bu frekansta bireyler direk göz kontağı kurmaktadır ve aktarım bu yolla gerçekleşir. Bakışınızın altında yatan duygu ne ise frekanstan aktarılan odur. Bu duygu hoşlanmaysa hoşlanma veya şehvetse şehvet. İyi göz kontağı kurabilen insanlar genellikle iyi iletişimler geliştirebilen insanlardır ve bu sebepten göz kontağı iletişimin önemli parçalarından biri olmaktadır. Göz kontağı beyninizden yayılan, sizin enerjinizle yüklü dalgaların frekans temasının olduğu noktada ki alıcıya aktarıldığı geçiş köprüsüdür. Peki bir insan hissetmediği bir duyguyu karşı tarafa aktaramaz mı ?

Beyniniz gerçekleri algılamada işe yarar olduğu kadar sahteleri üretmekte de fazlasıyla işe yarar bir makinedir. Bu örneklemeyi burada kesiyorum ancak şunu söylemeden bitirmek istemiyorum, gerçek duyguları merkez alan ve her türlü dalganın bu merkezden yayıldığı insan ilişkileri saf ve doğru olan, mantığın alabileceğinin üstünde ilişkilerdir. Bilirsiniz ki delilikte mantık yoktur ama bilmediğiniz şey şudur ki deli insanlarla âşık insanların beyin kimyaları birbirine çok benzerdir. Umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır.

Aslında bunca anlam karmaşası içinde anlamsız gibi görünen bu anlamlı dünya, anlamlandırma yeteneğimiz çok ama çok üstünde bir anlamlar bütünüdür. Bu cümlenin de sizin için bir anlam ifade etmesi umuduyla yazıma devam ediyorum. Sadece bu kadar basit bir olayda bile bunca karmaşık ve anlam dışı olayların olduğunun farkına vardınız değil mi ?

Şimdi en baştaki manyetizmayı hatırlayın ve şunun farkına varın bu evrende bilimin yani mantığın açıklayamayacağı ve bilincin kesinlikle fark edemeyeceği milyonlarca farklı döngü, olgu ve olay vardır. Sizin görüp gerçek olarak kabul ettiğiniz herşey, var olanın sadece %10 olmakla kalmayıp ayrıca kendi içinde de derinlemesine farklı, mantık dışı karmaşımlara da sahiptir. Mantık denen o küçük gölden kurtulup okyanusta yüzmenin keyfini tadın. Bir daha geri dönemeyeceğinizi garanti ediyorum. Bitirmeden son bir uyarı ! Bu tehlikeli sularda yüzmek arzusunda olup da boğulan çok ama çok kişi oldu. Yola çıkmadan önce yüzmeyi doğru öğretmenden ve çok iyi bir şekilde öğrenin.

Saygı ve Sevgilerimle İ.E.Ş

Bu tehlikeli sularda yüzmek arzusunda olup da boğulan çok ama çok kişi oldu. Ürpertici ve yerinde kullanılmış bir ifade...

Çok güzel paylaşım teşekkürler

Estağfirullah nezaketiniz için asıl ben teşekkür ederim.