Evrene hükmedebilmek, ona boyun eğebilmekle mümkün olur.
En büyük hatayı evreni sınama altına alarak yapıyoruz. Evreni sınayamayız. Evren bizi sınar.
Bir dilek mi tuttun? Evren onu sana zaten verecek. Ama boyun eğmelisin. Teslim olmalı, akışta kalmayı bilmelisin. Beklemeyi bilenin, hersey ayağına gelir.
Bir şeyi çok istemen, aslında o isteğe müdahale etmediğin taktirde zaten gerçekleşmekte olan bir șeydir. Kaderinin sana bir ön alametidir. Ama bu saf enerjiyi bilinçli talep etmeye başladığın anda bozmaya da başlarsın. Yolunda gideni yoldan çıkarırsın. Çünkü müjdeye bilinç seviyene layık kalmayı öğrenmedin.
Acaba dileğim gerçekleşmeye başladı mı diye sorgulamak, süreci değerlendirme altına almak seni bir anda sınama bilincine sokar. Ve evren senin için sonsuz olasılık olarak gözükür. Çünkü evreni sınadın ve evren sonsuz olasılıklarını sana ispatladı. İşine yaradı mı? Hayır.
Kimler sınar? Öğretmenler sınar. Yani kuşku ile yaklaşmak zorunda olanlar sınar. Yani sınama bilincine girdiğin anda sen kararlı bir atomdan kararsız bir atoma dönüșürsün. Ve akıbetini de başka kararlı veya kararsız enerjiler belirlemeye başlar. Çünkü aynı anda hem kararlı hem kararsız olan bir hale gelmek demektir sınama bilinci. Dış faktörlere göre kararlı da kararsız da olmaya hazır olmaktır. Yani kendi gücünü dıștaki spontane gelişen güçlere endekslemektir. Dış güdümlü olmaktır. Bu da resmen evrene tükürmek olur