Balık / Balıkçı

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Başka bir konuda arama yaparken tesadüf ettim. Ayıklama yoluyla yazıyı alıntılıyorum ve bir başka yazıyla ilişkillendiriyorum. Balık ve su üzerine bildiklerinizi, duyduklarınızı bilgi ya da eskiler derdi ki hesabı eklerseniz sevinirim. Teşekkürler


Balıkçı Kral

Bu terim tarih boyunca özellikle Hıristiyan dünyasında başlı başına ilgi konusu olmuştur ve gündemde kalmayı günümüzde bile sürdürmektedir.
...

İsa’nın yanı başından hiç ayrılmayanlardan biri olan Arimatealı Yusuf’un kimliği üzerinde hayli spekülâsyon yapılmıştır.
...
...
Katolik Kilisesi, Arimatealı Yusuf’u saygıyla anar. Ona aziz (saint) niteliği vermiştir. Bunun nedeni de, İsa’nın çarmıhtaki bedensel ölümünden (?) sonra, cesedini indirip gömmüş olmasıdır. Üstelik öteden beri bilinen Yahudi töresi uyarınca değil, o tarihlerde henüz bilinmeyen, çok daha sonra gelenekselleşecek olan Hıristiyan yöntemine göre. Nitekim Kudüs’teki “Kutsal Mezar” kavramı da buradan çıkıyor.

Dolayısıyla, Katolik Kilisesi, Arimatealı Yusuf’un bundan sonra geçen birtakım serüvenlerine ilişkin anlatımlara ateş püskürür.

Bazı kaynaklara göre; “Arimatealı Yusuf” adıyla anılan kişi, aslında İsa’nın öz kardeşidir... Bizans’taki Ortodoks Kilisesi, 900 yılında bu konuda bir açıklama yapmıştır. Buna göre Arimatealı Yusuf, Meryem Ana’nın amcasıdır. Böylece, İsa’nın çarmıha gerildiği sırada Meryem Ana 50’li yaşlarda olduğuna göre, Arimatealı Yusuf’un yaşının hayli ileri olduğu izleniminin yaratılmasına çalışılmıştır. ...
“Arimatea” sözcüğüyle bağlantılı olmak üzere de şöyle bir yoruma rastladım:

“Bu, aslında Ha-Rama-Teo sözcüğünün İbranî ve Grek karışımı bir dildeki yozlaşmış biçimidir. Bu sözcük ise, ilgili kişinin kral ailesinden bir prens niteliği taşıdığını yansıtır.”

Arimatealı Yusuf hakkında sonraki yüzyıllarda ortaya çıkmış olan birtakım romantik öykülerde, ondan “balıkçı” olarak söz edilir. Niçin öyle dendiğini anlamak için, “Kutsal Kâse” gibi bir diğer simgesel kavrama uzanmak gerekir: “Balıkçı Kral”.

Bu terimin kaynağını 1. yüzyılda Yahudiye’deki Nazarenlerin ezoterik nitelikli bir uygulamasında görürüz. Birisini vaftiz etme yetkisi olan rahipler, simgesel olarak “balıkçı” niteliğini taşırdı. Çünkü bir tür inisyasyon niteliğindeki bu işlem, büyük bir tekne içinde, balıkçı ağları arasında yapılırdı. Rahip olarak yetiştirilmek üzere inisyasyondan geçirilecek olan adaylara “balık” denirdi.

İsa, söz konusu balıkçılardan biriydi. Fakat aynı zamanda soyluydu ve üstelik kral ailesinden gelmeydi. Onun için de ona, çarmıha gerilme olayından sonra ona “Balıkçı Kral” denmişti.

Burada geçen şu “kral” sözcüğünün ne anlama geldiğine yine dikkat çekelim.

Roma İmparatorluğu ya da Katolik Kilisesi karşısında bir ülkenin kralını görmek isterdi. Oysa burada sözü edilen “kral”, bir ülkenin kralı değildi. Bir toplumun, halkın kralıydı. Bu bakımdan örneğin “İsrail kralı” deyişiyle “Yahudilerin kralı” deyişi birbirinden farklı bir anlam taşır. Nitekim Merovenj hanedanından gelme krallar da “Frank kralı” olmaktan önce “Frankların kralı” niteliğini taşımıştır. Tıpatıp aynı olguyu çok daha sonraki yüzyıllarda İskoçya’da görürüz: “İskoçya kralı” başka, “İskoçların kralı” başkadır.

Ya Balıkçı Kral?...

O, tüm insanların, tüm halkların kralıdır.

Bu konu İncil’de de geçer. Fakat şunu göz önünde tutmalıyız: 1. yüzyılda kaleme alınmış olan İnciller, Romalıların kontrolü altındaki bir ortamda imparatorluğun sınırları içinde yaşayan ilk Hıristiyanlar için yazılmıştı. Her şeyin apaçık bir şekilde yazılabilmesine olanak yoktu. Asıl anlatılmak istenen şeyler, apaçık olarak yazılanların ardında gizlenmeliydi. Tıpkı ezoterik nitelikli kurumların öğretilerini simgeler ve alegoriler kullanarak anlatışları gibi... Her nerede çok önemli bir konuya değinilecekse, orada şöyle bir deyişin geçtiği görülür:

“Bunlar, işitecek kulakları olanlar içindir.”
...
...

Alıntı

***

Atlantis’teki tüm Şamanların eşiz hayvan ruhları bulunmaktadır. Balık, ilk eşiz ruhlardan birisidir. Spermin balığa benzediğini çıkarım yoluyla anlayan ilk vizyonerler ,onu hayatın üreme-doğurganlık faaliyetleri ile ilgili mitoslarda da kullanmışlardır.Atlantis kaynaklı Balık ikonu kadim ulusların sembollerinde ve gizli ritüellerde ,gizem okullarında, inisiye araçlar gibi benzeri birçok yerde kullanılmıştır.Aslında Balık, Şamanın vizyon arkadaşıdır.Şamanın bilgi yolculuğu Atlantis rahiplerince ilahi anlamlar taşırken vizyonerler için Biyolojik bir arayışı ifade eder. Atlantis’te de rahipler, astronomlar, kahinler, vizyonerler ve benzeri gruplar bulunmaktadır bazen bu ayrım çok keskin ve net bir şekilde görülürken bazen de melez teorilerle birbiriyle

İç içe geçmiş durumdadır.Atlantis döneminin ardından melezlenme daha da artmış kesin çizgiler kaybolmuştur. Rahip-Astronomların ortaya çıkışı gibi.Balığa dönecek olursak, Atlantis döneminin ardından mitolojik bir ikon haline dönüşen Balık, Buda’nın sekiz kutsal sembolünden birisi , Paganlar için kurtarıcı bir yunus, İnisasyon ritüellerinde rahiplerin giydikleri bir tören kıyafeti, Afrodit tapıncında Venüs’ün sembolü günümüz Atlantis hayalperestlerince Atlantislilerin ruhu gibi bir dolu sembole dönüşmüştür. Atlantisliler evreni suptil bir okyanus gibi tezahür ettiklerinden evrende göz seyirine çıkan astronomlara Balık demişlerdir.Balık bir vizyon yolculuğu aracıdır.Balığın hem spiritüel aşkın hakikatler anlamları taşıması hem de vizyonerlerin ve astronomların sembolü olması Atlantis kaynağından gelir.Kaynağın kökü de Şamanın balıkları yani av hayvanını bulmak için girdiği ilk trans deneyimlerine uzanır.

Alıntı (WEB)

***
 

MarlaSinger

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2011
Mesajlar
723
Tepkime puanı
147
Konum
fight club
İş
turist
Teşekkürler Sevgili Gümüş, çok ilginç...

( rep limitim dolmuş yine borcum olsun :D )
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Amphitrite:Deniz Dibi Tanrıçası ve Deniz Tanrıçalarının Tanrıçası /Poseidon un karısı
Glaukos:Alt Sınıf Deniz Tanrısı
Leukothea/Leucothea-Doris:Deniz Tanrıçası
Nereus:Deniz Tanrısı
Okeanides,Oceanids:Küçük Deniz Tanrıçası veya Su Perisi
Palaemon:Küçük Deniz Tanrıçası
Phorkys,Phorcys,Phorko:İlk Suların Tanrısı
Pontos,Pontus:Deniz Tanrısı (Titan)
Poseidon:Okyanusların Tanrısı, Deniz Tanrılarının Tanrısı
Proteus:Deniz Yaratıklarının Çobanı
Triton:Küçük Deniz Tanrısı
Okeanos,Oceanus:Dünyayı çevreleyen suların efendisi
Thetis:Diğer bir deniz tanrıçası

Poseidon , Yunan Mitolojisi'nde denizler, depremler ve atlarKronos ile Rheia'nın oğlu. Zeus ile Hades'in kardeşi. Roma mitolojisi`nde Neptün olarak bilinir. En önemli silahı üç dişli bir yabadır ve bu yabayı yere vurduğunda depremler meydana gelir. Posedon hırs ve gücü temsil eder. Posedon'un hırsı Atlantis'in yok olmasına sebep olmuştur. Bunun nedeni ise dünyanın en mükemmel şehrini inşa etme arzusudur.
Poseidon Dor'ların göçlerinden önce Peloponnesos ile Boiotia'da saygı görürdü. Üç dişli yabası ile denizleri allak bullak eder, karaları sarsar, depremler yollardı. Bunun için Poseidon'a Enosikhthon ile Gaeiokhos (yerin altında yürüyen) de denir. Ayrıca atların da tanrısıydı; En eski efsanelerde sık sık at şeklinde tasvir edilir. Pegasus, Poseidon ile zorla sahip olduğu Medusa'nın çocuğudur. Poseidon Şerefine tertiplenen araba yarışları içinde, Korinthos'ta yapılan İsthmia yarışarı en meşhurlarıdır. Atina'da ki Erekhteion'da, Posedon'la Athena arasında ki yarışın izleri görülür; Posedon, üç dişli asasını vurunca kaya da koca bir yarık açılmıştır.Zevsin kızı olan Athenaya Atinada yenilmiştir

 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Sevgili Marla, not ettim, alacağım olsun :)

Sevgili bendekiben, çok teşekkür ederim katılımınız için. Her birini tek tek okuyacağım sanırım.

Ayrıca

Şimdi ruhsal metaformozun başlangıcında balık sembolü diye bir şey buldum ama tamamına ermek için kitabı almam gerekiyor galiba ;)

***

Eski bir Hint okyanusu efsanesi var, Atlantis efsanesi demişti mabedden bir arkadaşım

Çok eski zamanlarda okyanusun derinliklerinde yaşayan yunusların karadaki hayatı merak etmeleri ile ilgili. Dilekleri kabul görmüş olmalı ki, karada yaşamaya başlamışlar ama bir süre sonra bu yeni hayatın kendilerine göre olmadığını anlamış ve okyanusa geri dönmüşler.

***

Devam edeyim ben de,

Doğu ve batı mitolojisinde balık

Doğu ve batı mitolojilerinin çogunda kutsal olup, Sümer tapınaklarının
kutsal hayvanı balık kuyruklu bir koyundur. Burada tanrı Ea’nın rahipleri de balık biçiminde
giysiler giyerler. Hint tanrısı Visnu, yeryüzüne ilk inisinde balık biçimine bürünür. Seytan’ın,
Brahman’ın yazdıgı kutsal Vedaları denizin dibine atması nedeniyle balık biçiminde yeryüzüne inmis ve denizi dibinden kutsal kitabı çıkartmıstır. Bu arada insanların kötülügü seçtiklerini gören tanrılar, onları tufanda boğmuslar, sadece Manu adındaki bir insancık bir tepenin üstünde sag olarak kalmıstır. Balık Visnu, bu insanı sırtına alarak yüzmüs ve suların çekildigi bir kara parçasına onu bırakarak insan soyunu yok olmaktan kurtarmıstır.
( Nuh tufanına benzemiyor mu ? )

Denizci toplumlarda balıkların iyi sans ve mutluluk getirdiklerine inanılır .

Germen kavimlerinin kötü seytanı Loki arasıra balık kılığına girer ve balık ağını icat eder. Loki’nin oglu vahsi kurt Fenris’in tasması da balıkların soluğundan yapılmıstır. Balıkların soluklarını bu tasmanın yapımında kullandıklarından bu nedenle artık solumadıklarına inanılır .

Kızılderililerde Tanrı Maheo, ilk önce dereleri yaratır ve sonra bu sudan canlıları yaratır. Önce derin su balıklarını, sonra kumlarda yasayan diğer deniz hayvanlarını ve gölün dibini yaratır; buradan da sularda yasayan kuşları meydana getirir .

Bedevilerde, ay ile günesin ortak bir düsmanı olduguna inanılır.
Hüt adı verilen ve büyük bir balık olarak düsünülen bir dev, ara sıra onları yutmaya çalısır.
Fakat ancak bir kenardan kavrayabildiginden, ay ve günes Hüt’den kurtulmayı basarırlar ve hep yaşarlar. Bedeviler mızrak ve silahlarını alıp “Ya Hüt, ayımızın rahatını bozma!” diye
bağrısırlar .

Deniz kızları olarak da adlandırılan sirenler; belden yukarısı kadın ve belden asağısı balık olan kötücül deniz perileridir. Deniz kıyılarındaki kayalıklarda yaşarlar ve hiçbir insanın
dayanamayacagı kadar güzel seslidirler. Kayalıklarda dayanılamayacak güzellikte sarkılar
söyleyerek denizcileri ve gemileri kayalıklara çekerek parçalarlar. Ünlü destanda Odysseus,
gemicilerinin kulaklarını balmumuyla tıkayıp kendini de bir direge baglayarak onların sesine
kapılmaktan kurtulur. Sirenleri gören hiç kimse sag kalmadıgından nasıl oldukları ve neye
benzedikleri bilinmemektedir. Homeros onların kuş kanatlı olduklarını belirtir. İlkel denizcilikte kayalıkların birer ölüm yuvası olmaları nedeniyle tasarlanmıs olabilecekleri bildirilmektedir.

Alıntı

***
Siren olarak kelime kökeni bilmiyorum da mermaid olarak bakınca geçenlerde okudum, mer kelimesi Hint-Avrupa dil ailesinde ölüm ve cinayet anlamına geliyormuş. Nigtmare (kabus, kötü rüya ) açılımında mare'in kökeni olarak mer 'i vermişti. Mer-maid diye bildiğimiz denizkızları da katil kadın oluyor galiba
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
gümüş;165773 Şimdi ruhsal metaformozun başlangıcında balık sembolü diye bir şey buldum ama tamamına ermek için kitabı almam gerekiyor galiba ;) [/QUOTE' Alıntı:
Sevgili gümüş sanırım bununla anlatılmak istenen insanlığın varoluş efsanesi suda vukuu bulmasından çünkü kurandada diğer inanışlarda da bu bilgi bulunmakta
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Sevgili gümüş sanırım bununla anlatılmak istenen insanlığın varoluş efsanesi suda vukuu bulmasından çünkü kurandada diğer inanışlarda da bu bilgi bulunmakta

Evet haklısınız,

Mehmet Saltık / Tanrı'nın Eşekleri kitabın ismi ama sadece tanıtım yazısı okuyabildim kitap bende yok.

Metamorfozun Kur'an, İncil ve eski Mısır 'daki kullanılışı anlatılmış kapak yazısına göre ama ayrıca Tevrat'ta da var sanırım suda vukuu bulma olayı.
 
Üst