10 Madde'de neolitik yerleşim Çatalhöyüğü anlamak

Lavander

Moderator
Katılım
5 Kas 2011
Mesajlar
1,052
Tepkime puanı
322
İş
Öğretmen
10 Maddede Neolitik Yerleşim Çatalhöyük’ü Anlamak
Erman Ertugrul on 5 Ocak 2016

Türkiye’de arkeolojiye ilgisi olan herkesin az çok bildiği 9.000 yıllık Çatalhöyük, müthiş buluntuları ve neolitik dönemi aydınlatması nedeniyle oldukça önemli bir yerleşim.

1- Dönemin en kalabalık yerleşimi

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk3.jpg


Çumra’da Konya Ovası’na hakim bir noktada yer alan Çatalhöyük, günümüzden 9.000 yıl önceye tarihlenen bir Neolitik Dönem yerleşmesidir. 2.000 yıl boyunca kesintisiz yerleşim gören Çatalhöyük, dönemin en büyük ve en kalabalık yerleşimlerinden biri olarak kabul ediliyor. Buradan bulunan Neolitik ve Kalkolitik dönem buluntuları, binlerce yıl önceki Orta Anadolu yaşamını anlamamız için pek çok veri sunuyor.

2- Mezopotamya dışında büyük bir yerleşim

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk1.jpg


Elbette ki Çatalhöyük’ten daha eski neolitik yerleşimler de var. Örneğin Mezopotamya’da yer alan Eriha, Çatalhöyük’ten 1000 yıl kadar daha eski fakat Çatalhöyük, barındırdığı nüfus ve yüzölçümü bakımından çok daha değerli olarak görülüyor. Dönem içerisinde Çatalhöyük’te en az 8.000 insanın yaşadığı düşünülüyor. Burası sadece nüfus büyüklüğü ile değil, bu dönemde mezopotamya dışında böylesine büyük bir yerleşimin olması dolayısı ile de oldukça şaşırtıcı bir yer.

3- Neolitik ve Kalkolitik Dönem tabakaları

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk4.jpg


Çatalhöyük doğu ve batı doğrultusunda yanyana iki höyükten oluşuyor; doğudaki Neolitik, batıdaki ise Kalkolitik döneme tarihleniyor. MÖ. 7.400 ve MÖ. 6.200 yılları arasında tarihlenen 18 adet neolitik yerleşim katmanı bulunuyor. Batı höyüğünde ise MÖ. 6.200 ile MÖ. 5.200 yılları arasına tarihlenen Kalkolitik tabakalar yer alıyor.

4- Çatalhöyük ev düzenleri

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk10.jpg


Çatalhöyük’teki konutlar birbirine bitişik olarak planlanmış ve konutların kapısı çatılarda yer alıyor. Çatılara tahtadan yapılmış bir merdivenle çıkıldığı düşünülüyor. Yan duvarların iç taraflarında ocak ve oval biçimli, üstleri düz fırınlar bulunuyor.

5- Ölülerle beraber yaşam

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk8.jpg


Her konutta en az bir platform var ve ölülerini bu platformların altlarına gömüyorlar. Yani konutlarda ölülerle beraber yaşam söz konusu. Bu durum ata kültü ile ilişkilendiriliyor. Ölülerin yanlarında ise diğer dünya inancını gösteren ölü hediyeleri bırakılıyor.

6- Sanat ile iç içe

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk6.jpg


Çatalhöyük evlerinin duvarlarında çok çeşitli resim panoları mevcut. Bazılarında geometrik bezemeleri kilim desenleri, içiçe daireler, av sahneleri, dans sahneleri, yıldızlar, akbabalar, leoparlar, kuşlar, geyikler gibi birbirinden çeşitli betimlemeler yer alıyor. Duvar çizimlerinin sıklaştığı alanlar, ev içi insan gömülerinin de bulunduğu yerler. Dolayısı ile bu resimlerin de ölülerle bir ilişkisi olabileceği düşünülüyor.

7- Evlerde yer alan boğa başları

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk9.jpg


Evlerin içinde boğa başları ve boynuzları gibi inançlarına işaret edebilecek bazı kabartmalar bulunuyor. Kille defalarca sıvanmış boğa başlarından bazıları bir dizi halinde sıralanmış olarak da görülebiliyor.

8- Çok sayıda figürin

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk5.jpg


Çatalhöyük’te bulunan sanat eserleri arasında pek çok farklı hayvanın betimlendiği figürinler var. Aynen Göbeklitepe’deki gibi burada da leoparın önemli bir hayvan olduğu görüşü hakim.

9- Eşitlikçi yaşam

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk2.jpg


Çatalhöyük’ün kalabalık nüfusuna rağmen burada eşitlikçi bir yaşam sürüldüğü düşünülüyor. Merkezileşmiş bir yönetimin olmaması, bir yönetici ya da ruhani sınıfı temsil eden anıtsal yapıların olmaması da bu görüşü doğrular nitelikte.

10- Tanrıça figürinleri

%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk7.jpg


Çatalhöyük’te pişmiş topraktan yapılan pek çok ana tanrıça figürini bulunuyor. Bu özelliği dolayısıyla Çatalhöyük, Anadolu’daki en eski ana tanrıça kült merkezi olarak kabul ediliyor. Bu ana tanrıça heykelcikleri genellikle, genç kadıni doğuran kadın ve yaşlı kadın olarak betimlenmiş. Buradaki ana tanrıça figürinlerinin bereketi ve doğurganlığı simgelediği tahmin ediliyor.
 

Lavander

Moderator
Katılım
5 Kas 2011
Mesajlar
1,052
Tepkime puanı
322
İş
Öğretmen
Neolitik Yemek Kültürü
"Ayşe Bursalı"

Gelelim yemek kültürüne… Yemeklere dair bilgiler botanik kalıntılardan, fitolitlerden, mikromorfolojik izlerden, kara hayvanlarının kemiklerinden, balık kemiklerinden, kuş kemiklerinden, kuş yumurtalarından, mikrofaunadan ve organik moleküllerden elde ediliyor. Örülmüş sepetler, kil pişirme topları, seramik kaplar, taş aletler ve yaygılar da bilgi sağlıyor. İskeletlerin kemikleri üzerinde yapılan izotop analizi insanların beslenme biçimleri ve günlük işleri hakkında bilgi veriyor. Kalıntılar, yemek yemenin zaman zaman kapalı ve özel bir aktivite, zaman zaman da bir topluluk aktivitesi olduğunu gösteriyor.

diyet4.jpg


– Çatalhöyük insanları sağlıklı besleniyordu. Hem etçil hem otçullardı. Hem hayvanlardan hem de bitkilerden protein ve karbonhidrat alıyorlardı. Bütün yetişkinler et tüketiyordu. Yiyeceklerin bir kısmı ormanlardan sağlanıyordu. Erkekler ve kadınlar aynı şeyleri yiyorlar ve günlük hayatta aynı oranda iş yapıyordu.
Nişastalı yiyecekler de diyetlerinin normal bir parçasıydı. Bunu dişlerdeki çürüklerden ve diş taşlarından anlayabiliyoruz. Kalıcı dişlerde %46.5 oranında, çoğu küçük de olsa, çürük bulundu. Dişlerdeki kırıklar (%36 oranında) da sert yiyeceklerin de fazlaca tüketildiğini gösteriyor.
Kuru meyve ve büyük ihtimalle kurutulmuş et de tüketiliyordu. Diş analizleri ayrıca tam tahılların ve kabuklu yemişlerin tüketildiğini gösteriyor. Çatalhöyük’te öğütme taşları bulunmasına rağmen, günlük olarak yiyecek hazırlanmasına yetecek kadar bulunmadı, yani birçok yiyeceği öğütmeden tüketiyorlardı.
Bir dışkı örneğinde, yabani fıstık, palamut, badem kabuğu bulundu, buna göre kabuklar da yeniliyor gibi.
– Kabuklu yemişler ve orman meyveleri seyrek olmasına rağmen düzenli olarak tüketiliyordu. Kamış rizomları (köksapları) her yerde ve her zamanda bulunuyordu (Genel kullanımın %22 ve %44ü arasında bir oranda). En çok kullanılan ekinler düşük kaliteli bir çeşit buğday – gemik? – (ingilizce emmer) idi. Bakliyat da, zaman zaman kullanımın %40’ını oluşturacak kadar, yüksek oranda kullanılıyordu.

– Yabani bitkiler ve yabani et, yumurta, kuş ve balıklar seyrek olarak görülüyordu. En çok tüketilen er koyun ve keçi etiydi. Domuz ve sığır eti özel şölenlerde/kutlamalarda yeniliyordu.
- Zaman içinde bu yemek bileşenleri içinde çok az değişim görülüyor. Bir arpa çeşidi erken seviyelerden sonra kullanımdan çıkmış. Çavdar ise sonradan eklenmiş ve tahıl kullanımında gittikçe bir artış görülmüş.
– Meyve ve kabukluların genelde kümeler halinde bulunması bunların mevsimsel ya da özel olarak depolandığını gösteriyor. Bin yıl boyunca yemek ve yiyecek kültüründe bu kadar az değişim olması, gerçekleşen değişiklikleri de bir o kadar önemli kılıyor.

Çatalhöyük’te Yiyecekleri Saklamak ve Hazırlamak: Tütsüleme, Mayalama, Turşulama ve Birçokları…

– Saklama amaçlı kalıcı kubbeli ve açık kaplar dışında, içinde organik kalıntılar bulunan sepetler ve çantalar da kullanılıyordu. BU kaplarda tahıl, kabuklular, et, yağ, süt ürünleri ve meyve saklandığına dair kanıtlar bulundu. Kilden kadın figürinlerinin en sık tohum dolu kaplarda, ocaklarda ve çöp çukurlarında bulunması, bu günlük aktiviteler ile ritüelin ne kadar bağlantılı olduğunu gözler önüne seriyor.
– İç mekanlarda kurutma, kızartma, tütsüleme, dövme, öğütme, süzme, tuzlama, mayalama, turşulama, kesme ve doğrama gibi birçok yemek hazırlama aktivitesine dair kanıtlar bulunuyor. Bunlar büyük ihtimalle yan odalarda ve ocak ve fırın bölümlerinin etrafında yapılıyordu.
– Erken katlarda az çanak çömlek vardı ve sadece yağ saklamak için kullanılıyordu. Yani bu seviyelerde saklama deri ve sazlardan yapılan organik saklama kaplarında ve sıvalı kalıcı kaplarda yapılıyordu. Daha sonraki (VII’den sonraki) seviyelerde ise çanak çömlekten yapılan kaplar kullanılmaya başlamıştı. İçinde yemek yapılabilecek kadar büyük boyutlara erişmiş seramik kaplar kaynatma, demleme, mayalama ve saklama gibi işler için de kullanılmış olabilir.
– Kil, Çatalhöyük evlerinin en baştan beri, hem kilden yapılmış fırınlarında hem de kil pişirme toplarında görüldüğü gibi bir parçasıydı. Bunlardan pişirme kapları yapmak sadece daha sonra hayatlarına girmişti. Kilden kaplar kullanmak, aynı zamanda birden çok yiyecek pişirmeye olanak sağladı. Bu değişimin ise zaman ve işten kazandıran pratik nedenlerden çok, daha derin kültürel nedenlerden olduğu düşünülüyor.



diyet6.jpg


Çatalhöyük’te Aşçı ve Yemek Pişirme

– Pişirme alanları aşçıları zamanını geçirdiği yerlerdir. Çatalhöyük’te pişirme hem evlerin içinde hem de dışında, özellikle yazları çatıda ve kışları fırının çevresinde yapılıyordu. Yoğun organik kalıntılar dışında, evlerin bazı bölümlerinde duyulan küflü koku da burada yapılan işler hakkında bilgi verir gibi. Fırın ve ocakların çevresi ise yemek bölgesi olması dışında, ev hayatının da merkeziydi.
– Çatalhöyük’te 250 ev içinde 90 kil fırın ve 160 ocak bulundu. Fırınlar pişmiş topraktan, kalıcı ve kubbeliyken, ocaklar çok daha küçük ve kısa ömürlüymüş. Fırınlar zaman içinde daha büyük boyutlara ulaşmış ve ev içinde daha belirgin yerlere konulmaya başlamış. Ev içinde birden fazla fırın olabilmesine rağmen, herhangi bir zaman içinde sadece bir tane fırın kullanımda oluyormuş.
– Çatalhöyük’teki ana yemek pişirme biçimleri fırında ekmek yapımı (düz, gözleme tarzı), et ve sebze kavurmak, lapa ve meyve içecekleri kaynatmak, tahıl ve meyve kızartmak gibi aktivitelerle örneklendirilebilir.
– Erken seviyelerde, pişirme genel olarak kilden yapılmış toplarla yapılıyordu. Bu yöntemde önceden fırında ısıtılmış kil topları içinde su bulunan organik kaplara konuluyordu. Bunların muntazaman karıştırılması ve kil toplarının değiştirilmesi gerekiyordu. Pişirme böyle yapılıyordu. Kil topları yerine başka yerleşimlerde de taşların kullanıldığına dair kanıtlar bulunuyor. Çatalhöyük’te direk ateş üstünde pişirmenin başlamasından önce 600 yıl geçmiş.
– Odanın içindeki merkezi yeriyle aşçı, evin bütün odalarını ve çatıya açılan çıkışı görebiliyordu. Fırının genişlemesiyle birlikte, aşçı da her açıdan daha görünür bir yere gelmiş olmalı. Bu da aşçının ve yemeğin aile hayatında ve insanların yaşamlarında gittikçe daha büyük bir yere sahip olduğunu gösteriyor. ,
– Aşçılar erkek, kadın genç ya da yaşlı olabilir. Fırın etrafındaki gömülerinin çoğunun kadın olması, bu bölgeyi bir kadın aktivite ve hatıra bölgesi yapıyor. Bu nedenle aşçıların çoğunun kadın olduğu düşünülüyor. Bunun yanında, yaşlı erkek ve kadın bireylerin yaşamlarının sonlarına doğru ocak başında oldukça zaman geçirdiği düşünülüyor. Sadece yaşlı bireylerin göğüs boşluklarında siyah karbon izlerinin bulunması kötü havalandırılan bölgelerde açık ateş başında uzun zaman gösterdiklerini gösteriyor. Duvarlar da benzer şekilde siyah renkte is tutmuş.
 
Üst