Yaradılışın Sırları

marble

Kayıtlı Üye
Katılım
21 May 2018
Mesajlar
222
Tepkime puanı
265
Başlangıçta İnsanlık sadece bir düşünceydi; ölümsüz, bir Ruh. Yeryüzünü Tanrının istediği gibi bakıp yaşatacak durumda değildir. Bu yüzden Tanrı her insana içinde ölümsüz ruhu barındıracak bir ölümlü beden verir. Bunu yaparken ilk olarak doğayı yaratır ve onu dünyanın sahibesi yapar. Doğa, insan ruhunda Tanrının bir suretini görerek âşık olur ve sevdiği ile bütünleşir. Bu bizim her birimizi oluşturan BEDEN ve RUHUN birleşmesidir. Dolayısıyla bütün insanların ikili bir tabiatı vardır, yani ölümsüz bir ruhla ve ölümlü bir bedenin birleşimidir.

Tanrı neden insanı yarattı?
· İlk bakışta, Tanrıya hizmet
· Yeryüzünün varlıklarına yardım ve hükmetmek (Toprağı ekmek, yapılar kurmak, birbirine yardım vb.)
· Hayranlık verici evren harikasını takdir etmek
· Tanrının yaratıcı güçlerini paylaşmaları ve yaratma işine katılmaları
Son olarak Tanrı İnsanlığa çoğalma melekesi verir. Bu süreci Kozmos’u yaratan madde ve ruhun evliliğini yansıtacak kutsal bir sevgi eylemi haline getirir. Kutsal sevgi bağı erkek ve kadını birleştirir, bu sayede temel niteliklerini birbirleriyle paylaşabilirler.
Her cins kendisini diğerine akıttığında iki tabiatın birbirine karışmasından dolayı, kadın erkeğin gücünü kazanır, erkekte kadının yumuşaklığında rahatlar. İffetsiz gözler, cahiller küçümsemesin ve Tanrısal güçler uçup gitmesin diye bu kutsal eylem gizlilik içinde paylaşılır.

İnsan bedeni ölümlüdür ve bazı mekanik yasaların hükmü altındadır.

İnsan hayatının amacı, insani tabiatımızın üzerinde yükselerek tanrısal tabiatımızı uyandırmaktır.
 

Lilitschild

Kayıtlı Üye
Katılım
30 May 2018
Mesajlar
111
Tepkime puanı
110
Biz tanrıya nasıl hizmet edebiliriz ki ? Her şeyin sahibi her şeyin yaratıcısı her şey ol dediğinde olur, bize ne gerek vardı ? Bu sebepler bana pek mantıklı gelmedi. Tanrının bızı yaratma sebebi bence bu yazdıklarınızın arasında yok..
 

Aisling

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Tem 2016
Mesajlar
978
Tepkime puanı
1,487
Konum
HARİKALAR DİYARINDA
Aslında düşününce basit. İstedi. Bizleri istedi. Neden peki?
Belki bizden öncekilerden farklı bir şey yansıtmamızı istedi.
Akıllı ve iradeli, arzuları olan, iyiyi kötüyü bilen bedenli bir varlık istedi.
İnsan, öncekilerin farklı bir yansıması gibi. Varlıkların yeniden yorumlanmış hali.
 

marble

Kayıtlı Üye
Katılım
21 May 2018
Mesajlar
222
Tepkime puanı
265
Aslında düşününce basit. İstedi. Bizleri istedi. Neden peki?
Belki bizden öncekilerden farklı bir şey yansıtmamızı istedi.
Akıllı ve iradeli, arzuları olan, iyiyi kötüyü bilen bedenli bir varlık istedi.
İnsan, öncekilerin farklı bir yansıması gibi. Varlıkların yeniden yorumlanmış hali.

Tanrı bedenli bir varlık istemedi insan merakına yenik düştüğü için alçaldı ve ölümlü bir ölümsüz oldu :)
 

marble

Kayıtlı Üye
Katılım
21 May 2018
Mesajlar
222
Tepkime puanı
265
Biz tanrıya nasıl hizmet edebiliriz ki ? Her şeyin sahibi her şeyin yaratıcısı her şey ol dediğinde olur, bize ne gerek vardı ? Bu sebepler bana pek mantıklı gelmedi. Tanrının bızı yaratma sebebi bence bu yazdıklarınızın arasında yok..


Tanrıyı kavramak zordur, tanımlamak imkânsızdır. Bütündür, süreklidir. Kusursuzdur. Varlığı düşünceyle bilinir, bedensizdir, her şeyin kaynağıdır, her şeyi biriktirir. Tanrı'nın yaratmaya son vermesi imkânsızdır. Çünkü var oluşunu sona erdiremez.
 
Ü

Üye silindi 38107

Ben bu düşünceye katılmıyorum. Madem çoğalmamı istedi neden hemcinslerim hoşlanacağım şekilde yarattı?
 

Furking

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Tem 2016
Mesajlar
445
Tepkime puanı
451
Konum
Adn Cennetleri
Ben bu düşünceye katılmıyorum. Madem çoğalmamı istedi neden hemcinslerim hoşlanacağım şekilde yarattı?

Hiçbir çocuk bebek eşcinsel doğmaz. Bu konuda tek bir gerçekçi bilimsel delil yoktur.
Var olduğunu iddia edenler de var elbette. Ama bunu iddia eden bilim adamları da eşcinsel :)
Escinsellik sonradan oluşan bir durum. Kişinin nefsine yenik düşmesi, şehvetiyle yeni ve daha fazlasini istemesi ve arzularını kontrol edememesiyle oluşur
 

Talahu

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Tem 2018
Mesajlar
134
Tepkime puanı
170
Bu tip soruların cevaplarını sadece insanlar ile iletişime geçerek bulmak uzun sürebilir. Türümüze ait zihin yapısının dışında bir zihin yapısına sahip canlıların da görüşlerinin büyük önemi olabilir. Mesela zihin yapısı üçüncü boyuta ait ikilem çevresinde değil de dördüncü boyuta ait üçlem çevresinde gelişen bir canlının görüşünü almak bakış açımızı değiştirebilir veya soruları çözebilir. Bu bakış açısının biraz faydası olabileceğini düşünüyorum.

Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri/benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.
[Zariyat 56]
 

handsofgod1

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Şub 2019
Mesajlar
15
Tepkime puanı
4
Spiritüel satanizmdeki yaratılış hakkında ne düşünüyorsunuz?
 

Ekli dosyalar

  • Gerçekler Kitabı.pdf
    241.3 KB · Görüntüleme: 19

tekyol

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Nis 2018
Mesajlar
26
Tepkime puanı
20
Biz tanrıya nasıl hizmet edebiliriz ki ? Her şeyin sahibi her şeyin yaratıcısı her şey ol dediğinde olur, bize ne gerek vardı ? Bu sebepler bana pek mantıklı gelmedi. Tanrının bızı yaratma sebebi bence bu yazdıklarınızın arasında yok..
Peki neden ibadet etmemizi istiyor?O kadar güçlü bir yaratan neden biat ister?İnsanlar iradeleriyle gerçekliği değiştirirler,yani iradeler bir yaratanı daha fazla güçlendiremez mi?MUTLAK güç bundan geldiğini düşünüyorum.Her insan seni hatırlarsa mutlak bir hayata sahip olmaz mısın?Her insan senin mutlak güce sahip olduğunu inanırsa o zaman güç sende olmaz mı?
 
  • Beğendim
Tepkiler: dgo

tekyol

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Nis 2018
Mesajlar
26
Tepkime puanı
20
gerçek vardır her şeyin aslında durduğu gerçeği,ve başka bir gerçek vardır ki her insanın kendi iradesiyle yorumlama gücünden bahsederim.Senin için tanrının bir suretini doğaya göndermiş dersin ama ben bunu böyle hissetmem.
 

Dnz1

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Mar 2018
Mesajlar
145
Tepkime puanı
149
Konum
Antalya
Hiçbir çocuk bebek eşcinsel doğmaz. Bu konuda tek bir gerçekçi bilimsel delil yoktur.
Var olduğunu iddia edenler de var elbette. Ama bunu iddia eden bilim adamları da eşcinsel :)
Escinsellik sonradan oluşan bir durum. Kişinin nefsine yenik düşmesi, şehvetiyle yeni ve daha fazlasini istemesi ve arzularını kontrol edememesiyle oluşur
oturup konuşmak ne rahat oyle ya önünde çay varmı bari nefmis 500 hayvan turunde eşcinsellik gorulur kisinin iradesi disindadir azicik arastirip okuyun bi zahmet
 

Furking

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Tem 2016
Mesajlar
445
Tepkime puanı
451
Konum
Adn Cennetleri
oturup konuşmak ne rahat oyle ya önünde çay varmı bari nefmis 500 hayvan turunde eşcinsellik gorulur kisinin iradesi disindadir azicik arastirip okuyun bi zahmet

İradeni bilinçsiz bir varlığınkine eşdeğer görüyorsan yapabileceğim birşey yok
 
Ü

Üye silindi 58480

* Tanrı mükemmel bir sistem yarattı. Sistem içinde sistemler yaratarak da akılları aciz bırakacak bir sükse yaparak ortaya mutlak üstünlüğünü koymuş oldu. Bunu anlayabilmeyi ve tanrısallığın kodlarını çözebilmeyi imkansız kılarak, bunu en keskin akıllıların ve sağduyusu kuvvetli olanların bir sırrı olarak bıraktı. Bu sırra sahip olmak ise tanrı ile yarattığı mahluk arasında bir kırmızı telefona dönüşecekti. Yani canlı bağlantıya.

* Bazı kurallar bıraktı. O kuralları uyguladıkça hem sağduyu ve temiz akla kestirme bir harici yol açılıyor, hem de o saf enerji akımını bozacak parazitlere karşı bir doğal izolasyon oluşturarak, insanı ilahi feyzler ve hikmetli bilgiye bir kablosuz ağ ile bağlı tutucaktı. Bu gerekliydi çünkü Kutsal kitapların verdigi bulmacaları ancak bu sezgi ile gelen ve OKU emrinin tecrübesi ile zamanla oluşan bir kimya formulü çözmeye başlayacaktı. Bu ise bir ömür boyu sürecek sürecek bir üstünlük ve iktidarın sahibinin saltanatı ile ilk buluşma olacaktı. Daha doğrusu bizim şimdiki algımız üzerinden ilk buluşma. Çünkü zer aleminde hazır bekletiliyordu. Yani oyuna girmeye hazırlanan oyuncular gibi bir bekleme salonunda da anılarımız var. Simülasyon biter bitmer o salonda yeniden uyanacağız ve kendimizi oyuna/dünyaya kaptırdığımız için de bir anlık şaşkınlık yaşayacağız. Ayetle sabit. Bizi kapsülümüzden kim kaldırdı ? Kuran.

* İç içe geçmiş sistemlerinin, en dış katmanı olan şu anki yaşamımızda ise çatlaklar çıkartması için şeytanı vazifelendirdi. Güzel bir tablonun bir taslak ile yapılmaya başlaması gibi sanatkarane bir hayatın da başlaması için bu hayat bir karalama ve gereksiz dokunuşların sonradan imha edileceği bir draft olarak tasarlandı. Şeytan peşin ve hazır hazların tanrısı oldu. Fıtratı bozan hertürlü fiilin memuru, kısa vadede meşrulaştırıcısı ve uzun vadede aklı örttütücüsü oldu. İnsanlarda aklını örtme isteği oluşturdu. Bunu hazır lezzetler, uç duygular, kin, öfke, intikam, boşvermişlik gibi insanın sonradan önüne çıkacak ve yollarını kapatacak hisler karşılığında yaptı.

* Şimdi bir alkol bağımlılığı bile temelde bir pes etmişliktir. Pes etmişlik ise günahlarının tövbesine yanaşmama dolayısı ile gelir. Bunu da en başta kibir ve büyüklenme yoluna girmek başlattı ise o kişi için bunları aşmak artık kendisi olmaktan çıkmak demektir.

* Şimdi öyle bir sistem var ki inanan da inanmayan da deliller getirebiliyor. Tanrı insanı kendinden ruh üfleyerek yarattığı için insan aslında küçük bir tanrı uzantısına sahiptir. Bu uzantıyı iyi işleyemezse kendisini tanrı olarak görür. Tanrıyı kendisi bilir ve asıl tanrının yükü ile yüklenerek kendi küçük egosu altında ezilerek al aşagı edilir. Güçlü ise güç ile ezilir, Akıllı ise akıl ise ezilerel aklını oynatır. Tanrı kendisini tanımayanı serbest birakır. Kendisine meydan okuyanın meydan okumasını kabul eder. Ama Tanrılığın yükü altına sokar.

* Kısacası tüm teferruatlar zaten 1400 yıl önce haber verilmiş, ama 1400 yıl önceden haber verilen bu güvenilir kaynak aslında kendinden öncekileri de doğruladığı için ta o ilk yaratılma gayesine uzanıyor.

* İnsanlar tanrıya hizmet için yaratıldılar. Çıkmak isteyen bu sistemden çıkabiliyorsa çıksın. Sistemde her düşünce kalıbının bir son kullanma tarihi vardır. İnsanın hayatı düşüncelerinden oluşan dünyasındaki fikirlerin derinliği kadar sürer ve fikirlerin gerçekliğini tükettiği zaman da söner. Tanrı tanımazlar erdemli de olsalar boşluğa sürüklenmeleri mukadderdir. İnanıp ta gevşek davrananların isyan etmesi mukadderdir. Her düsünce sisteminin bir son kullanma tarihi vardir. Çünkü fikirler gerçeklik tüketir. Hem de hizla. Akım gibidir. Doğru fikirler oluşmazsa sonsuzluk ta bir süre sonra tükenmiş hayatlar üzerinden kapanır. Yok oluş içinde bir varoluş başlar. Tanrı o kişiyi daha ileriye götürecek fikirleri vermiş insan o fikirleri o an için gerekli görmemiştir ve razı oldugu şey onu sonsuzluk içinde dar bir kısırdöngüye hapsetmiştir. Ego kısırdöngü demektir. Ego ile dünya hakimiyeti de gelse, sonsuzluğa vurduğunuzda dönüp dönüp dünyaya hakim olmuş olmanın tüketeceği haz kişiyi lanete hapseder. Bu mukadderdir.

* Şimdi insan çıkabiliyorsa tanrının sisteminden çıkıp kurtulsun. Anca kendini kandırır. Kendini kandırırsa da yüzleşmek ve pişmanlik mukadder olur. Algoritma böyle tasarlandı çünkü. Hersey süreç meselesi. Süreçte kafa karışıklıkları olsa da kader mukadderdir
 

marble

Kayıtlı Üye
Katılım
21 May 2018
Mesajlar
222
Tepkime puanı
265
İnsan varlıklarının şuurları uyanmaya başlarken yaratılmış ne varsa hayranlık ve şaşkınlık içinde seyrettiler. İnsanoğlu Kozmos’un mükemmelliğine tanık oldukça yaratıcılığın zevkini paylaşma ihtiyacı hissetti.
Yaratıcı, gezegen tanrılarının her birine güçlerinin bir parçasını insanlıkla paylaşmasını emretti. Yaratıcının iradesiyle iş birliği yapan herkes, beceri ve bilgilerini kozmosun güzelliğini arttırmak için uygular.
İnsanlık tarafından icat edilen sanatlar ve bilimler Kader’in o muazzam planını tamamlar, sanat da doğada kalan boşluğu doldurur.

Buradan sonrasını keşfetmek sizlere kalmış çünkü bilginin verilmesi tehlikelidir öğrenmeniz gerek. :)
 
Ü

Üye silindi 57044

Başlangıçta sadece tek bir güç vardı.. tek bir nur vardı.. ezeli ve ebedi idi.. onda herhangi bir hareketlilik ve kıpırdama yoktu.. o sonsuzdu.. başlangıcı ve sonu yoktu.. sonsuz bir sevgi gücü idi..

bu güç tam anlamıyla hareketsiz bir ihsan ve sevgi gücü idi..

bu güç birden bire, ezeli ve ebedi olduğu halde bir varlık yaratmayı düşündü, planladı ve uyguladı.. başlangıçtan bitişe kadar.. bakın buraya dikkat edin! düşündü ve hemen oluverdi.. ol dedi ve oldu...

biz bu güç hakkında ne biliyoruz? onun özünü asla bilemeyiz.. biz onu sadece yaptıklarından biliriz.. bizim dünyamıza tecellilerinden, ayetlerinden ve işaretlerinden bilebiliriz.. onu başka türlü bilmemize imkan yoktur..

bu güç sonsuz, ezeli ve ebedi idi.. sonsuz bir nur idi.. sonsuz zenginliğe sahipti.. o gerçektende sonsuz bir zenginliğe ve sınırsızlığa sahip idi.. o sebepten ötürü onun sonsuz zenginliğini, sınırsızlığını ve nurunu alacak bir nefs yarattı.. bir arzu yarattı.. kendisi sınırsız verme niteliğinde idi.. o yüzden kendisine karşıt sınırsız alma niteliğinde bir arzu ve nefs yarattı.. yani insanı yarattı..

insanı ve onun nefsini yarattı.. onu sonsuz nuru ile doldurdu.. insanın nefsi onun nuru ile doldu ama aynı zamanda bir uyanışta yaşadı.. ben doluyorum fakat beni dolduran bir yaradan var, bir üst güç var dedi.. kökü o olduğu için almaktan utanç duydu.. yani insanın kökü, doğası, fıtratı aslında almak değildir.. egoizm değildir.. insanın kökü, fıtratı vermektir.. ihsan etmektir.. işte insan bu ilk izlenimde onu dolduran nur ile arasındaki form eşitsizliğini kavradı ve bundan rahatsızlık duydu.. utanç duydu.. haya duydu.. hiç nur almamaya karar verdi.. halvete çekildi..

daha sonra ise şöyle düşündü; madem bu yaradan beni nur ile doldurmak istiyor öyleyse ben o nuru alayım.. fakat o nuru kendi nefsim için almayayım.. o nuru onun rızası için alayım.. sırf yaradan beni nurla doldurma düşüncesinde olduğundan ötürü o nur ile dolayım ama bu dolma asla kendim için olmasın.. ona memnunluk verme ve onun verme arzusunu karşılama düşüncesi ile olsun.. bu tıpkı şuna benzer.. bir arkadaşınız sizi evine davet eder ve sizin bütün hoşlandığınız yemekleri ve eğlenceleri hazırlar.. siz onun evine girdiğiniz zaman bir utanç duyarsınız.. onun size yaptığı iyilik karşısında ezilirsiniz.. size sunduklarını kabul etmekte nazlanır ve gitmek istersiniz.. fakat birde baktınız ki arkadaşınız size ısrar ediyor.. ben bunca yemeği ve eğlenceyi, hediyeyi senin için hazırladım fakat sen gidiyorsun der.. kalbi kırılır.. işte siz tam o anda sırf dostunuzun kalbi kırılmasın diye size sunduklarını kabul edersiniz ve faydalanırsınız.. büyük bir zevkle faydalanırsınız.. ama burada birşey değişti.. sizin niyetiniz değişti.. siz dostunuzun size sunduklarını şapdadanak kabul etmediniz.. vahşi bir hayvan gibi size sunduklarına atlamadınız.. tam tersi size sundukları yüzünden utanç duydunuz.. almaktan utanç duydunuz.. gitmeye karar verdiniz fakat giderseniz dostunuzun kalbinin kırılacağını anladınız.. bu yüzden dostunuzun size sunduğu nimetler için orada kalmadınız.. sadece dostunuz için orada kaldınız.. aranızdaki sevgi ve hatır bağı için orada kaldınız.. böylece dostunuz size ziyafet dizmiş olmadı.. siz dostunuza ziyafet dizmiş oldunuz.. dostunuz size vermiş olmadı.. siz dostunuza vermiş oldunuz..

böylece yaradan sizi nurla doldurmadı, siz yaradanı nur ile doldurdunuz.. yani siz niyetinizi değiştirdiniz.. yalnızca yaradana memnunluk vermek için o ziyafeti kabul ettiniz.. sırf Allah razı olsun diye.. onun gönlü olsun diye öyle yaptınız.. öyle yaptınız çünkü kökünüzde almak yok.. kökünüzde ihsan var.. her insan yaradandan bir parça taşır.. yaradanın yarattığı hiç birşey ondan ayrı olamaz.. yaradandan ayrı bir varlık düşünülemez.. bu şuna benzer..; iki tanrı var gibi olur o zaman.. eğer bir yaradılan varsa oda yaradan gibi olur.. yani kökü, doğası, fıtratı ona aittir..

böylece günümüz maddi dünyası yaratıldı.. 4 element ile sabitlenmiş fiziksel dünya.. bu dünyaya tasavvufta nefsi emmare denir.. burada yaradandan, yani kökten tam anlamıyla kopukluk vardır.. bu dünyada sadece nefsimizi hissederiz.. arzuyu ve sonsuz ihtirası hissederiz.. sadece kendi bedenimizi ve egoizmimizi hissederiz.. fakat Allahu teala böyle bir kaba alemden ona ulaşmamızı istiyor.. onu bulmamızı istiyor.. kökümüze dönmemizi istiyor...

bu dünyada 4 çeşit arzu vardır.. cansız arzular, bitkisel arzular, hayvansal arzular ve insansal arzular.. cansızlar yemek, içki ve cinselliktir.. bitkisel; para kazanma eğilimidir.. tıpkı bitkilerin yükselme eğilimi gösterdiği gibi.. buradada insansal anlamda para kazanma arzusu, büyüme arzusu vardır.. hayvansal arzular ise; politik güç edinme tutkusudur.. günümüzde sanatçılık ve instagram fenomeni olma arzusuda bu kategoriye aittir.. son olarak insansal arzular var.. oda hayatın anlamını arama arzusudur.. filozoflar, bilim adamları, araştırmacı yazarlar vs bu kategoridedir.. bilim adamı veyahut ünlü filozof olmaya gerek yok.. yani dünyadaki tüm entelektüeller bu seviyedir diyebiliriz..

son olarak ruhani bir arzu gelir ki oda her insanın içinde vardır.. kalbinde vardır.. herkes sorar.. yetişkinlikte diğer nefsani arzulara yönelip en can alıcı soruyu unutsa bile en azından çocukluğunda ve erken gençliğinde sorar.. neden varım? neden bu dünyadayım? yaradılışımın amacı ne vs sorular.. kişi bu soruları güncel tutmalıdır.. yani ruhunu güncel tutmalıdır.. bedenini ise güncel tutmamalıdır..

kişi en azından matematik ve cebir bilir.. şöyle düşünmelidir.. hayatımın maksimum süresi 80-90 yıl.. bu koca ömrün yarısından fazlası haz almadığım işleri yapmakla geçiyor.. haz aldığım işlere ise doğa, yani yaradan izin vermiyor.. vermezde.. bu dünyada bir kural vardır.. haz daima arzuyu iptal eder ve arzu ölür.. arzu edilen şeye kavuşur kavuşmaz haz ölür ve elde koca bir sıfır kalır.. daha sonra daha fazlasını arzularsın.. mesela çok zengin olmak istiyordun ve oldun.. banker oldun diyelim.. zenginliğin dillere destan.. hemen haz kayboluverir.. neden politik hükmetme gücümde olmasın ki dersin.. bir ülkenin başkanı olabilirim dersin.. diyelim ki bir ülkenin başkanı oldun.. daha sonra hemen dersin ki neden dünyaya hükmetmeyeyim? neden ülkemi süper güç hatta dünyaya hükmeden devlet yapmayayım? hadi diyelim oda gerçekleşti.. bu seferde neden galaksiye hükmetmeyeyim diyeceksin.. galaksiye hükmetsen bu seferde evreni isteyeceksin.. evrenide alsan bu seferde neden yaradan ben değilimde o diyeceksin,, nefsaniyetin sınırsızca büyüyecek ve daima bir hayaleti kovalayacaksın..

aslında doğanın, yani Allah'ın kanunları basittir.. insan almak için değil vermek için yaratılmıştır.. bu öyledir çünkü kökü öyledir.. onun kökünde almak değil vermek var aslında.. yani insan mutluluğu yanlış yerlerde arıyor.. insanın kökü yaradandır, doğadır, Allah'tır.. insanın fıtratında almak değilde vermek olduğuna göre kişi şöyle düşünmelidir.; cansız seviyedeki arzularım bana doğanın, yani yaradanın bir zorlaması.. illede almamı söylüyor.. fiziksel mevcudiyetimi sürdürmek için almalıyım.. fakat kendim içinde değilde yaradanıma memnunluk vermek için almalıyım.. Allah rızası için almalıyım.. kendim için olan tüm arzularımı onun içine çevirmeliyim.. bir çeşit hidayet ve ıslah programına girmeliyim.. çünkü akıllı insanlar öyle yapar demelidir.. zaten hastalık ve yaşlılık gerçeği varken bundan daha akılllıca bir karar alınamaz demelidir.. gerçektende öyledir...
 
Üst