Voodoo Hakkında Birtakım Yazılar ..

Madmen

Kayıtlı Üye
Katılım
14 May 2015
Mesajlar
69
Tepkime puanı
25
Voodoo

Voodoo,monoteistik ve büyüsel bir animizm türüdür.Voodoo inancını ve Temel Voodoo(Vudu) büyülerini size tanıtmadan önce kelime anlamlarını bilmeniz gerekcek...Voodoo, Afrika'nın Benin Cumhuriyeti'nin etnik dillerinden "Fon Dili'nin" kurallarına göre düzenlemiş bir sözcüktür.İki hecelidir.Voo...Doo,
Voo:İçe Bakış , Doo ise "bilinmeyen" anlamına gelir.
Voodoo 'ya inan kişilere Voodooist denir.(Tıpkı Ateist,Satanist,Hümanist,Darvinist gibi bir olguya inan kişilerin topluluğunu belirtmek için çoğu terimin sonuna -ist eki getirilir)Voodooistlerin Tanrı olarak kabûl edip taptıkları varlık 'Djo' dur.Voodooistler Tanrıları Djo'yu "Evrensel Nefs'in Efendisi" olarak tanımlıyor.Voodoo’ya göre iyi ve kötü hep yan yana bulunuyor.
Voodoo'da kişiden ruhsal bilgisi ile, ahlaki yönden bozuk doğaları düzeltmesi ve dengeyi sağlaması isteniyor.
Voodoo'ya ve Voodooistlere göre insan bir hayvandan farksız olarak doğar.Fakat insan'a bir hayvandan farklı olarak yol gösterici niteliği taşıyan bir ruh yani onların değişiyle "loa" verildiği andan itibaren insan ruhsal bir varlığa dönüşüyor.Voodoo'ya göre bu kutsal ruh(loa) üç küçük kutsal melek olan üç pareden oluşuyor.Voodoo'ya göre bu aşamada insanın yapması gereken kendine verilen bu üç kutsal parçarını yani loasını kendi iradesiyle geliştirmesi.Voodoo ölümü bir son değil kutsal bir görev olarak görüyor.Ayrıca Voodoo İnancında insanlar ruhun fiziksel olarak tekrar dirileceğine inanmıyorlar.Voodooistler ölüm törenlerine özenle hazırlanıyorlar ve bu ölüm törenleri tek parçadan değil pek çok aşamadan geçerek yerine getiriliyor.

Aşamaları belirtirsek...

İlk Aşama:
Voodoo'da ölüm'e doğumdan itibaren hazırlanılıyor.Öncelikle ilk aşamada "Kişinin doğduğu anda kendisine bahşedilen(yada bahşedildiğine inandıkları) üç kutsal parçayı kilden yapılmış kavanozlar içine koyuyorlar."

İkinci Aşama:
İkinci aşama kişinin ölüm safhasının yaşadığı evre içerisinde gerçekleşiyor.Kişi öldüğü zaman bu loa kavanozu kırılıyor ve üç kutsal pare cansız bedenin etrafında yedi gün boyunca dolaşıyor.Ruh bedenden ancak yedi gün sonra "asıl tören ayini" denilen ayinde ayrılıyor ki bu da üçüncü aşamaları oluyor.

Üçüncü Aşama:
Üçüncü aşamada asıl tören ayini yapılıyor.Bu ayin bitiminde ruh tamamen bedenden ayrılıyor ve suların altında yeni bir yaşama başlıyor...

Dördüncü Aşama:
Suların derinliklerinde bir yıl bir gün kalan kalan ruh "Wete Mo Nan Dlo" Töreniyle geri çağrılıyor ki bu da bizim beşinci aşamamız oluyor.

Beşinci Aşama:
"Wete Mo Nan Dlo" törerini sırasında geri çağrılan ruh bir kavanoza konup ormana bırakılıyor.

Son Aşama:
16.yeniden doğuşun ardından ruh Tanrı Djo ile birleşiyor ve insanlara yol göstermek adına Loa'ları birlikte üretiyor.Böylece insanlar Tanrıları'nın yeniden doğuşuna katkıda bulunmuş oluyorlar


Voodoo Ayinlerinde Yaşananlar

Voodoo ayinlerinde ruh seromoni ile doğrudan karşılanır.Voodoo seromonisinin başlarındaki ritm sonlarında bozulur bunun nedeni transa geçme durumudur ki asıl amaç da budur.Voodoo seromonisindeki şarkı söyleme,dans etme,davul çalma durumları kişileri günlük hallerinden farklı bir boyuta taşıyacak niteliktedir.
Ritm bozulduğu an kabile üyelerinin bir kesimi dans edenlerden ayrılarak trans durumdaki anormal hareketleri sergilerler.Voodooistler bunu "üzerine bilinilme" olarak açıklarlar.Tüm bu olaylar sona erdiğinde çağrılan ruh kabile üyelerine tavsiyelerde bulunur.Gelecekten haber getirme,ev ve aile sağlığı,mimari gibi konularla bu tavsiyeler genişletilebilir.

Voodooistlerin Önemli Tanrıları

Gueda : Ölüm ve büyü tanrısı.
Ogum : Demir ve savaş tanrısı.
İfa : Kutsal ruh.
Yemanja : Deniz tanrıçası.
Olukun : Denizlerinin,bilinçaltının tanrısı.
Oya : Öte alemin tanrıçası.
Omulu : Mezarların kralı.
Nana Buluku(DJO) : Voodoo inancının en önemli tanrısı
Nana Buluku : Hristiyan tanrı anlayışındaki gibi evreni ve evrenin içindeki her şeyi yaratan, yaratıcı tanrıdır.
Nana Buluku’nun iki kız çocuğu vardır: Ay tanrıçası Mawu ve Güneş tanrısı Lisa.

Kanlı ritüeller, zombiler ve Voodo taşbebekleri..Voodoo uygulamaları incelendiği zaman karşımıza geniş bir yelpaze seriliyor. En ilkel kaynaklarına indiğimizde, Afrika'nın çeşitli yerlerinde bazen gerçekten korkunç uygulamaların yer alığını görüyoruz. Vudu'da, Umbanda gibi her türlü kanlı kurbandan uzak duran tarikatlar olduğu gibi, horoz, tavuk, keçi ve domuz kurban eden, hatta, Ogun, Eşu ve bazı şer varlıklara köpek kurban eden tarikatlar da mevcuttur. Zaman zaman "iki ayaklı keçi" kurbanından da söz edilir. İki ayaklı keçi, insandır. İnsan kurbanlarının Vudu'nun karanlık geçmişinde yer yer uygulandığı gibi, günümüzde hiç uygulanmıyor demek acaba mümkün müdür? zira bunu kim bilebilir. Ancak, modern merkezlerde bunun sözü bile edilmez. Vuducular bu tür sorulardan hoşlanmazlar, bir cehalet örneğin dışında, inançlarına karşı bir hakaret olarak alırlar. Böyle uygulamaların kendi karanlık geçmişlerinde olduğunu bilirler, ancak örneğin Hıristiyanlığın geçmişinde yüz binlerce insan cadı veya büyücü diye diri diri yakılmadı mı?Ayinlerde kurbanların kesilmesi, kanın kullanılması çok eski uygulamalara dayanır. Bunun ökült gerekçeleri şöyle olduğu söylenir: kan hayat enerjisini ve bedensiz varlıkların maddi ortamda tezahür edebilmeleri için gerekli ektoplazmayı sağlar. Bunun yanında, tütsü, mum, alkol ve yakılan diğer organik maddelerde de aynı şekilde ektoplazma yayıldığı söylenir. Ayrıca dans etmenin de, atmosfere bu tür psişik enerjileri boşalttığı inanılır. Özellikle Batı'da Wica kültü, dansı bu amaçla kullandıklarını açıkça söylerler. Bu açıdan eğer bu tezin arkasında bir gerçek yatıyorsa, denilebilir ki atmosfere muazzam bir enerji yayılıyor.Metraux bu konuda Şöyle diyor: “‘Tanrılara adaklar ve kurbanlar güç verir’ ve kurbanlar ne denli fazla ve ihtişamlı olursa tanrılar o denli etkili olurlar.”Bu varlıklara çeşitli adakların verilmesi yaygındır. Bunları bir nevi rüşvet olarak görmek mümküm, ancak bu onların doğal hakları olarak görülür. Loalar mallarına çok düşkündür, ve eğer ona verilmek üzere ayrılan bir adak veya kurban, Vuducunun cimriliği veya fikir değiştirmesi yüzünden verilmezse, o loadan şiddetli bir ceza verildiği inanılır. Brezilya kenarda köşede bazı yemek tabakları görmüştüm. Orişalara sunulan bu yemekleri köpeklerin dahi yemediği söylenir. Bırakılan içki şişelerden içmeye cesaret eden bir kimse üzerine orişaların laneti toplandığı ve muhtemel sonu feci bir ölüm olacağı inanılır. Metraux loaların ayrıca tefecilik bile yaptıkları ve borçlarının tahsilinde çok acıması olabileceklerini belirtir.

Metraux’ya göre: “‘Hizmetkarlar” iletişim kuracağı loa’ya önceden seveceği bir yemek sunmaması ender bir olaydır. Törensel yemekler geleneksel Haiti reçetelerine göre yapılır, ancak yemek türleri, hazırlama yöntemi ve sunuluş şekli ihmali tehlikeli olan katı kurallara uymalıdır. Yemek hususunda loaları memnun etmek zor bir iştir.” Vudu taşbebekleri aslında daha önce belirttiğim gibi Vudu'nun dini yanı ile ilgisi yoktur ve sadece bir büyücülük örneğidir. Kaldı ki, öldürmeye veya fiziksel zarar vermeye yönelik bu sempatik büyü yöntemi Afrika'ya özgün değildir ve her yerde yaygındır, Batı'da cadıların bir zamanlar özellikle balmumundan imal edilmiş taşbebekler kullandıkları bilinir. Öldürülmek istenen kişiden bazı kişisel şeyler alınır, saç, kumaş vs. ve bir kukla yapılır. Böylece psişik bir bağ kurulur. Sonra iğne batırılır. Ancak, burada kişinin konsantrasyon ve imgeleme gücü çok önemlidir. Bu tür yöntemlerle insanlara zarar vermek mümkündür, ancak kişinin kendisine verdiği zarar daha da büyüktür. Özellikle, büyü geri teperse. Daha önce placebo etkisinden söz etmiştik, Vuduist telkinle, manyetik paslar ve bio-enerji gibi ulvi etkilerle iyileştireceği gibi, şer ve sufli yöntemlerle insan ve hayvanlara zarar ve ölüm getirebileceği de inanılır. Ancak, böyle yöntemlere başvurduğunda kara büyücü damgası vurulacağı kaçınılmazdır. Bir zamanlar Ghana hükümetinin Polis Başmüfettişi, James H. Neal “Jungle Magic”(9) (“Orman Büyüsü”) kitabında bu tür kara büyü, ju-ju olayları ile sık sık karşılaştığını yazar. Bir kez de kendisi ju-ju’ya hedef olup ölüm döşeğine düşmüş, ancak bir Müslüman büyücüsünün müdahellesi ile kurtulmuş. İlk başta bu tür yöntemlere inanmayan Neal, hasta yatağında, hortum şeklinde bir varlığın boyun arkası ve güneş sinir-ağından (solar pleksüs) enerji emdiğini gördüğünde irkildi. Neal’e göre, bütün hedef kişiler kendisi gibi şanslı değil ve kendilerine juju (kara büyü) yapıldığını inanan kişiler dehşet içinde ümitsizliğe kapılırlar ve sonunda eriyip ölürler. Afrika'da yine dünyaya kıyasla bu tür olaylar daha enderdir. Orada Afrika dini Hıristiyanlık, spiritizma ve şamanizmden ulvi etkiler alarak arınmıştır. Ancak, Afrika'da da beyaz büyücüler mevcuttur. Gerçek bir Makumbeiro veya Santeiro böyle yöntemlere hiç bir zaman başvurmaz, çünkü karşılığında çok ağır bir bedel ödeneceğini bilir. İnanca göre her ne denli kara büyücü bu bedeli işlem yaptıran müşteriye yansıtırsa veya yansıttığını sansa da, karma yasasından kaçış yoktur. Özellikle, hedef kişi etrafında bir koruma çemberi çevrilmişse, veya güçlü bir kişinin koruması altındaysa, ona yönlendirilen güç yansıma etkisi ile on misli güçle geldiği yere döner, kara büyücüyü yok eder.Zombiler son derece şer bir kara büyü örneğidir. Bu yöntemin tamamı "Gökkuşağı ve Yılan" kitabı ve filminde belgelenmiştir. Burada bir kişi özel bir formül ile zehirlenir, zehirlenen kişi ölüm belirtilerinin hepsini gösterir, ancak ölmemiştir. Akrabaları onu gömdükten sonra onu zehirleyenler mezarından çıkarırlar. Beyni oksijen almadığı için zedelenmiştir. Artık uysal bir şekilde tarlada çalışacak yürüyen bir ölü, bir zombiye dönüşmüştür. Eğer pozitif bilim uğruna böyle şey olamaz, tıbben mümkün değil vs. demeye kalkışan olursa, geç kaldıklarını bildirmek zorundayım. Artık, Time gibi birçok dergide zombiler konusunda daha da inanılmaz şeyler yazıldı ve onaylandı. Ayrıca, Haiti kanunlarında bu tür zehirlemelere karşı hükümler de mevcuttur. Ancak, oldukça ender rastlanan bir vakadır ve Haiti halkına mal etmek doğru olmaz.Bunların haricinde kara büyü denildiğinde genelde zencilerin kara tende olmalarından dolayı bazen de haksız olarak bilinçaltı bir benzetme yapılır. Kara büyü uygulamaların çoğu Bantu tarikatların belirli kollarından kaynaklanır. Bunlar günümüzde Brezilya’da Quimbanda ve Santeria’da rahipleri palero veya mayombero olarark anılan Palo Monte veya Palo Mayomba tarikatında uygulanır. Haiti Vudusunda kara büyü Santeria ve Makumba’ya oranla daha yaygın olduğu bilinir. Hatta Gonzales-Wippler’e göre bir Santero tam anlamı ile bir Beyaz Majisyendir(10). Petro tarikatı Haiti Vudusunun en karanlığıdır. Petro loaları da genelde şer varlıklardır. Bu sözcüğün Don Petro adında bir İspanyol asılı ve ölümünden sonra bir loaya dönüşen bir kişiden geldiği söyleniyor.Santeria uzmanı Gonzales Wippler’e göre “Davullar, törensel kurbanlar, seks alemleri ve kara büyü halen Haiti Vudusu’nun önemli bir parçasıdır. Ancak, bütün kötü ününe rağmen Vudu hem bir maji sistemidir, hem de belli mevcut bütün kurumsallaşmış dinlerden daha eski sofistike bir dindir.“İnsan kurbanları halen Vudu’nun bir parçasıdır, ancak bu ritüel cinayetleri işleyen tarikatlar gizlidir ve polis tarafından sıkı bir şekilde takip edilmektedirler. Vudu inisiyeler tarafından Cabrit Thomazos”, “Kızıl tarikatlar” olarak tanınan bu tarikatlar genelde Vuducular için bir korku ve nefret kaynağıdır.”

Alıntıdır...

Voodoo..

Vudu hakkında Kara Büyü pratiklerinin en karası, hayvanlara işkence yaparak kurban etmek, güçlü cinsel sapkınlık ve demoniak posesyonlardan ibarettir, derler fakat Vudu bunlardan biraz daha farklı ve daha derin düşünülmesi gereken bir şeydir. Herşeyden önce O, bir Büyü ekolü değil bir din ya da Din haline getirilmiş büyü uygulamalarıdır.
Vudu esas olarak Afrika'nın batı k ıyısındaki zenci dinlerinden kaynaklanır. Karayip adalarında ve Amerika'nın köle plantasyonlarında gelişmiş ve oralardan dünyaya yayılmıştır. Başlıca Brezilya'da güçlüdür fakat gerçek merkezi Haiti Cumhuriyetidir.
Afrika'dan Köle olarak satmak amacıyla toplanan zenciler Karayip adalarındaki ve Orta Amerika'daki yeni yerlerine getirildikleri zaman hâla eski tanrılarına tapmaya devam ediyorlardı. Tabii ki Hıristiyanların hakim olduğu bir ülkede ve özellikle de o dönemlerde kilisenin, tanrılarının hepsinin de birer şeytan olduğunu kabul ettiği putprest dinlere ibadet edilmesine izin verilemezdi. Köle zenciler derhal Hıristiyanlaştırıldılar. Bu Hıristiyanlaştırmadan Kilisenin ne anladığını anlayabilmek mümkün değildir çünkü dayak, işkence ve ölüm tehditleri ile Hıristiyanlaştırılan zenciler yeni dini hem hiç tanımıyorlar hem o dini anlayabilmek için gereken dili bilmiyorlar hem de dini öğrenebilmeleri için Kutsal kitap gibi şeyleri okumalarına imkan verilmiyordu çünkü kölelerin okuma yazma öğrenmeleri yasak olduğu gibi onlara bunu öğretmenin de büyük cezaları vardı. Üstelik onlara dini vaazlar verecek ve Hıristiyanlık öğretisini aşılayabilecek rahipleri bile yoktu. En hoşgörülü kesimlerde bile ancak kilisenin kapısı önünde dikilip içerdeki ayinleri dinlemelerine izin verilmekteydi. Bu şekilde de Kilise, büyük bir dinsiz kitleyi Hıristiyanlaştırarak görevini yapmış olmanın huzuru içindeyken, zenciler kulaktan dolma öğrendikleri Hıristiyan azizler hiyeraşisine derhal kendi tanrılarını eklediler, kendi dinsel damgalarını vurdular. Bugün de Vudu ayinlerinin genel görünümü Afrika Tanrılarının yanı sıra Meryem ve diğer azizlerin tasvirleridir.
Vudu'da mesela Damballah gibi bazı ismi çokça bilinen tanrılar olmasına rağmen aslında Vudu tanrıları değişkendir. Bir çok Panteon mevcuttur. Bölgeden bölgeye değişik panteonların hakim olduğu görüldüğü gibi, aynı bölgede de dönemden döneme hakim panteonun değiştiği görülür. Gene de adı en çok bilinen tanınmış ya da modern dünya tarafından tanınmış tanrıları Baron Samedi, Baron Cimeterre ve Baron Crois 'tir. Bunlar Petro 'yu, yani kötücül güçleri idare ederler.

Ayinlere Hougan yani Büyücü doktorlar başkanlık eder. Ayinde davulların muntazaman artan ritmiyle dans edilir ve danscılar çılgınca coşturularak transa benzer bir duruma sokulurlar. Sonunda dansçılardan bazıları kehanette bulunacak olan tanrı ya da tanrıça tarafından possese edilirler. Bu durumda dansçı tanrının kendisi halini alır. Müridler arasında dolaşır, konuşur, dilekleri dinler ve kabul eder. Gelen varlığın tanrı veya tanrıça olması posese edilen kişinin cinsiyeti ile ilgili değildir. Bir kadını, bir tanrının posese etmesi ya da bir erkeği, bir tanrıçanın posese etmesi alışıldık bir durumdur. Bu durumda posese edilen kişi yani Vudu terminolojisine göre Tanrı veya Tanrıça'nın At 'ı, gelen varlığın cinsiyetine uyan bir sesle, mesela erkek, kadın sesi ile konuşur. Posesyon işlemine Tanrının atına binmesi denildiği gibi posese edilen kimseye de o durumda olduğu sürece At denilir. Ayinlerde çok bol miktarda puro içilmesi gelenektir. Kadın, erkek herkes birer puro yakar ve içmeseler bile devamlı tüttürürler çünkü Vudu tanrıları tütün koku ve dumanını severler. Tütün keyif verici bir maddeden ziyade bir tütsü olarak tüketilir. Başlıca Horoz, Tavuk, Dmuz, Keçi veya Güvercin gibi hayvanlar yavaşça ve işkence ile öldürülerek tanrıyı memnun etmek, daha doğrusu kurbanın hayat enerjisinden istifade ederek fonksiyon göstermesini sağlamak için kurban edilirler.
Vudu ayinlerinde veya bazı basit büyü uygulamalarında kurban, duman ve dans kadar gerekli olan bir diğer şey de Gelmesi istenen tanrının Veve 'sidir. Veve yere çizilen büyük ve son derece karışık şekillere verilen isimdir. Her tanrının ve her panteonun kendisine özü özel bir Veve'si vardır. Vudu ayininde ve uygulamalarında Hougan veya Bukor ismi verilen Kara Büyücüler, yapılacak olan herşeyi ezberden yapmak zorundadırlar. Yazılı kayda geçirilen hiçbir şey yoktur. Buyüzden de her Hougan veya Bukor'un üçbin ile beşbin arasındaki karışık Veve'yi de ezbere bilmesi ve çizebilmesi gerekir.
Daha ileri merasimlerde insan kurban edildiği ve yamyamlık yapıldığı da görülür. En akla gelmedik cinsel birleşmeler teşvik edilir. Turistik amaçla, profösyönel olarak yapılanlar değil fakat Bütün gerçek ritüeller bir orji ile biterler. Vudu'daki hakkında en fazla spekülasyon yapılan pratiklerden birisi de Bukorların ölüleri kaldırıp, zombi ye çevirmeleri ve Satan 'a vekaletten ruhları satın almalarıdır. Bukorlar kişiye belli bir zaman süresi için başarı sözü verirler ve ruhunu satan kişi ölünce Cehenneme gider.
Zombiler yürüyen ölüler veya köle ölülerdir. Geleneksel Vampir, Hortlak ve benzeri şeyler gibi değildirler. Duyguları, zekaları ve zihinleri yoktur. Varlık nedenleri çiftliklerde kölelik yapmaları içindir. Bukor'lar, bütün Vudu rahipleri içinde en korkulanıdırlar. Özgün inanca göre bir Bukor yeni ölmüş birisi ile yalnız bırakılırsa ona, burnundan hayat nefesi verir ve afsunlarını ezberden okuyarak ruha, bedenine dönüp, kendisine itaat etmesini emreder.
İnanışa göre Zombilere asla tuz yedirmemek gerekir çünkü Zombi tuz yediği zaman kendisinin bir ölü olduğunu hatırlayıp, Bukor'u ve onun kontrolünü tanımadan, ağlayıp, bağırarak mezarına dönermiş. Son yirmi yıl içinde Zombiler ve Zombi'nin nasıl yapılabildiği ciddi şekilde, bir kaç defa araştırıldı ya da araştırmaya çalışıldı.
Bilim adamlarının bazıları Zombilerin aslında ölü değil, bir şekilde zehirlenerek katalopsi haline sokulmuş insanlar olduklarını iddia ederler. Bu iddiaya göre Bukorlar tarafından hazırlanan zehirli bir toz kurbanın yüzüne üflenmekte veya bir şekilde kurbanla temas etmesi sağlanmakta. Zehirli toz sadece solunum yoluyla değil, derideki gözeneklerden geçerek de etki yapabilmektedir.
Tozun etkisi ile kurban serilip kalmakta ve yakınları tarafından öldü zannedilmektedir. Daha sonra Bukor gizlice kurbanın mezarını açıp, bedeni çıkartıyor. Tozun ölüm etkisi geçici olduğu için çoğu zaman mezardan çıkartıldığı s ırada kurban kendine gelmiş oluyor. Ölüm halinde olduğu sürede de beyne oksijen gitmediği için kurban artık hafızası ve duyguları olmayan, nefes alıp, yaşayan bir et yığınından başka birşey değildir. Bu durumdayken Bukor tarafından verilen emirleri yerine getirir ve gerçek ölümüne kadar onun kölesi olur. Sahte ölümünden önceki hayatını çok az da olsa hatırlayan Zombiler olursa onlar da geriye dönüp dost ve akrabaları ile karşılaşmaktan korkarlar çünkü herkes kendilerini ölü zannettiği için ondan korkacaktır. Bu konuyla ilgili, çok başarılı bir de film yapılmıştır.
Bütün bilimsel izahlara karşı biraz mantıklı düşününce bilimsel izahlarda bazı mantıksızlıklar olduğu da görülüyor.
Modern ülkelerden gelip, Vudu müridleri arasında bir süre yaşayan bir Antropolog veya herhangi bir bilim adamı Zombi yapmanın sırrını öğrenebiliyor. Zombi tozunun ormülünü tam olarak öğrenemese bile mekanizmanın nasıl çalıştığını öğreniyor fakat nesillerden beri orada yaşayan, o bölgelerin kendi insanları bunu bilmiyorlar. Vudu uygulamaları ve Zombi olayları en az, en az üçyüz, dörtyüz yıldan beri o bölgelerdedir. Zamanla böyle birşeyin yayılmaması, öğrenilmemesi, en azından böyle bir şey olduğundan şüphelenilmemesi mümkün değildir. Böyle bir uygulama gizli kalamaz.
Şimdiye kadar, Zombi inancı olan her bölgede, ölülerin gömülmemesi, en azından kendisine gelene kadar gerekecek zaman kadar bekletilmesi, bir ölünün en az dört gün ile bir hafta bekletilerek gömülmesi geleneğinin türemiş olması gerekmezmiydi? Yani kim annesinin, babasının, çocuğunun veya sevgilisinin bir Zombi olarak köleleştirilmesini engellemek istemez ki. Böyle bir gelenek yerleşmediğine göre yukardaki Zombi tozu ile insanın ölü gibi gösterilmesi iddiaları da biraz
şüpheli hale gelmektedir.
Herşeye rağmen bu konuda sadece kendi şüphelerimizi ve genelin bildiği şeyleri ortaya koymaktan daha ileriye bir iddiada bulunabilecek kadar bilgimiz yok. Zombiler'den bahsederken şunu da belirtmek gerekir. Konudan uzak bir kimse Zombileri az rastlanan, Bukor'un özel işlerine bakan, özel köleler zannedebilirler halbuki durum öyle değildir. Bundan Kırk, elli yıl öncesine kadar şeker kamışı veya değişik ürünlerin yetiştirildiği tarlalarda çok ucuza çalışan, konuşmayan, duygusal tepki vermeyen işçi yığınları görülürdü. Bu işçilerin Bukorlar tarafından, tarla sahibine kiralanan Zombiler oldukları, Toprak sahibinin de durumu bildiği fakat ucuz işçi işlerine geldiği için aldırmadıkları söylenirdi.
Burada Zombi ve Vudu'nun büyüsel yanlarına fazla yer vermemize rağmen Vudu aslında bizlere göre alışılmadık uygulamaları olan bir dindir. Vudu modern dünyaya şu veya bu şekilde zaman zaman kendi damgasını vurmuştur. Mesela bir zamanların moda dansı olan Mambo 'yu bir çok kimse hatırlayacaktır. Mambo, Vudu rahibelerine verilen isimdir. Aynı şekilde Tango ismi de muhtemelen bir Vudu tanrısının isminden çekilmiştir. Bu dansların ritmleri de Vudu ritmlerinden esinlenen ritmlerdir.

Bülent Kısa ...
 

Similar Threads

Ü
Cevaplar
5
Görüntüleme
513
Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
104
Üye silindi 77822
Ü
Üst