Yorumlar şahane, bir kemik de ben atayım aranıza. Bülent Kısa satanist değil. Kendisi şeytan denilen bir varlığın olmadığını, dalga geçerek şeytan kim oluyor diye defalarca dile getirmiş biri. Ama ne hikmetse, hala tartışılıyor olması garip. Dinlerin bir uydurma, sahte tanrı dedikleriniz varlık güya sahte ise bu dinlerin sayesinde öğrenebildiğiniz o sizin malum "şeytanınız" nasıl sahte olmuyor? Körler sağırlar birbirini ağırlar gerçekten de..
Kemik aramayın kendinize, ben vereyim size
Karanlıkların kahini kendini gizlemek zorundandır, ondan : ) Şu yazıyı yakın arkadaşı yazmıştır:
Aşağıdaki yazı 2006 yılında Halit KAKINÇ tarafından kaleme alınmıştır.
"Sorcerer’in ölümü
Haberiniz olmamıştır. Nasıl olsun ki!.. Uzun süredir ortalarda yoktu. Ortaya çıktığı zamanlarda da sadece belirli konulara merak duyanların bildiği bir kişi olarak kaldı.
Birkaç hafta önce BÜLENT KISA öldü.
Bülent Kısa, benim 1970’li yıllardan beri arkadaşımdı. Tanıdığım en zeki ve en farklı adamdı. Bu ilgi alanlarından teyet geçenler, hatırlayacaklardır. En iyisi ben anlatmaya başlayayım.
Bülent ile ilk kez değişik kulüplerden sporcuların katıldığı bir Taekwon-Do antremanında karşılaştık. Yirmili yaşlardaydık. O benden 4 yaş büyüktü. Yanlış hatırlamıyorsam, o kırmızı... Ben de yeşil-mavi kuşaklardaydık.
Antreman çerçevesinde döğüştük. Benden çok iyi idi.
Çalışmanın bitiminde malzeme çantasında birbirine zincirle bağlanmış labuta benzeyen iki tahta çıkardı. Hiç görmediğim bir biçimde hızla gövdesinin çevresinde dolaştırmaya başladı. Çin filmleri furyası henüz başlamamıştı. Böyle garip bir alet görmemiştik. Öğrendim ki, adı nunchaku idi.
Yakın arkadaş olduk. Görüşmeye başladık. Beni şaşırtmayı sürdürüyordu. O günlerin ölçüsünde, bana göre benden daha marjinal olan tek adamdı.
Çılgın bir deha
İnanılmaz bir araştırmacıydı. Gördüğüm en hızlı okuyan kişiydi. Bilgisayarların ilkel öncü modellerini o kullanmaya başladı. Çok yetenekli olmasına rağmen, sporu sanki laf olsun diye yapıyordu.
Esas merakı metafizik’ti. Bu dünyanın içine girdi. Yabancı ağırlıklı olağanüstü bir kütüphane oluşturdu. Birkaç yıl içinde, konunun başat kitaplarını özgün dillerinden okur hale geldi.
Bir gün tuhaf çizimlerle bezenmiş o güne kadar hiç görmediğim iskambil desteleri çıkarttı. Türkiye’de ilk kez onun ağzından duydum:‘Bunlar TAROT kartları’dedi.‘Geçmiş kozmik bilgeliklerin bugüne intikal etmiş soyut bir izdüşümüdür.’
O günlerde 140 bin tirajlı Son Havadis gazetesinin haber müdürüydüm. Konu ilginç geldi. Yazmasını istedim. TAROT ile ilgili ilk geniş yazı dizisini yayınladık. Ardından tamamen matematik yöntemlerle horoskop çizimini anlatan bir ASTROLOJİ dizisine imza attı.
İkinci evliliğini yürütüyordu. Eşi Sitare, sol görüşlüydü. Bülent ise kendi çılgın tanımı ile‘Bağımsız bir NAZİ’idi. Bütün kitaplardan ikişer tane alırlar, nedenini de‘Nasıl olsa günün birinde ayrılacağız. İkimizde de birer nüsha kalsın’diye açıklarlardı. Gerçekten de günün birinde ayrıldılar.
Kukulatalı satanist
Yıllar yılları kovaladı. Bülent ile görüşmelerimiz seyreldi. O sıralarda Türkiye’de birtakım gençlerin arasında Satanizm denen sapkınlığın yayıldığına ilişkin haberler çıkmaya başladı.
Konuyu işleyen dergilerin kapak görüntülerinde bu tür grupların toplantılarını yansıtan fotoğraflar yayınlandı. Lider pozisyonunda hep yüz hatları belli olmayan kukulatalı bir adam oturuyordu. Garip bir biçimde Bülent Kısa’yı andırıyordu o kukulatalı adam.
Beş kişiye kadar rakiplerine arkasını dönerek belleğinden satranç oynayan ve hepsini de yenen bu çılgın zeka’nın vardığı son durak mıydı bu?
Bundan 10 yıl kadar önceydi. Son görüşmemizdi.
‘Sen inançlı bir insansın, neden Satanizm ve Maji?’diye sordum. Şu cevabı aldım.‘Sınav mekanizması için alternatif kötülüğün de sunulması gerek. İşte ben bu görevi yerine getiriyorum. Sonuçta aynı en üst makama hizmet ediyorum.’
Ve bir şey daha söyledi: ‘10 yıllık bir ömrüm var. Bundan sonra görüşebileceğimizi sanmıyorum. Yollarımız ayrı, birbirimize vereceğimiz bir şey de kalmadı.’
10 yıl aramadı. Aramalarıma da cevap vermedi. Haberi geldi. TAROT destesindekiSorcerer (arayan büyücü anlamında) ölmüştü.
05.03.2006 "