Şeytan; Hür ve Sadık Bir Aşık

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Sevgili gümüş,la79 dan alıntı yaparak yazmışsınız,ben de oradan yola çıkmıştım .Sn.la79 a cevaben yazacağım yerde size cevaben gibi olmuş.Yanlışımdan dolayı çok çok özür diliyorum .Kusurumu bağışlayın lütfen .

Sevgiyle kalın...

Sevgili Can-dan

Dürüst olmak lazımsa ilk okudum ve üstüme alınmakta güçlük çektim ama hitap edilen olunca ve evvelinde İbrahim peygamber'den bahsetmiş olduğum için ( sizin o satırlar biraz karısık geldi :)) istemeye istemeye( aa...ben değilim, olamam diye diye :D ) üzerime alındım. Üzülmenize neden olduğum için ben de çok özür dilerim. Sn Karakuzgun'un uyarısndan sonra tekrar tekrar okudum, sonra anladım ve devam edecektim ama beraberinde aslında açıklama getirebiliyor olduğuma inanmama rağmen la79 adına yazıyor olmak da belki hoş olmaz düşündüm ve sizden geleni beklemeye karar verdim :) Lakin görünen o ki o da gitmiş. Şimdiden sonra onun adına ıolasılık yazmak ya da onunla tartışmak da hoş olmaz herhalde...

Geri dönüşünüz için teşekkür ederim. Sevgilerle
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Sevgili gümüs, ben Sizi yargilamadim,Siz bir soru sordunuz ben cevap verdim.Kusura bakmayin yanlis anlasilma olmus...

Seytan Adem den önce cennette idi Allah ona orada görev veriyor hatta emri altinda melekler dahi var.Yani bazi meleklerden üstün idi.

Ama bu konum onun bir kazanci degil di, nasil Cebrail Allah tarafindan yüce bir görev ile görevlendiriliyor..
seytanin görevide (konumu) Allah'in bir ikrami idi.

Tehvid olayi ise bu ancak Insanoglu icindir, cünki tehvit Esma ve Ruh ile olur.
Mutmainne dedik, bu bir insanin gönlünün 4. mertebesidir bu daha acik bir ifade ile insanin gönlünden 40.bin perdenin kalkmasidir, Ve velayettir...Allah'a dostlugun ilk adimi

Seytan ise cennette idi oradan kovuldu, ona verilmis bedava bir nimet var iken o razi gelmedi.Düsünün Allah ile konus görüs vsa vsa daha öte bir konum olabilirmi ?
Ama bu konumdan ziyade Allah'in muradi idi öyle yaratti izin verdi, bu guzellikte seytanin bir payi yok...

Oysa insan dünyada o yukselisi yapar yani Cennete... Ey mutmaine olmus nefis...Gir cennetime (fecr)
Ve bu insanin guzelliginden ona verilen bir nimettir, insan ve seytan o kadar farkliki, seytan onu göremedi ne sahib oldugu nimetin kiymetini bildi nede ademin hakikatini...

Seytanin konumu ikramdi, insanin varabilecegi konum ise kendi arzusu cabasi ile olur.
Ve o basamaklar arasi bahsi gecen tehvid-efal vardir..ve ötesi.
Ve bu basamaklar Insan icin vardir, cünki yukselmesi gereken odur, seytan yuksekten indi zaten, varsa bir görmüslügü vsa melekler nisbetindedir, Allah onlari cennette bulundurdugu icin.. Ama insan cennetten gelmedi,onun cikmasi lazim..
Ha sunuda söylim,seytan o basamaklari bir daha cikabilirmi ? Hayir
Zira Allah sözünden dönmez...Akibeti ne olur bilmem Sahibi bilir...
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Sevgili gümüs, ben Sizi yargilamadim,Siz bir soru sordunuz ben cevap verdim.Kusura bakmayin yanlis anlasilma olmus...



Seytan Adem den önce cennette idi. Allah ona orada görev veriyor hatta emri altinda melekler dahi var.Yani bazi meleklerden üstün idi.

Ama bu konum onun bir kazanci degil di, nasil Cebrail Allah tarafindan yüce bir görev ile görevlendiriliyor..
seytanin görevide (konumu) Allah'in bir ikrami idi.

Bu konuda elimizde kazanılmış bir makam olduğunu ifade eden bir kaynak olmadığı için katılıyorum.

Tehvid olayi ise bu ancak Insanoglu icindir, cünki tehvit Esma ve Ruh ile olur.
Mutmainne dedik, bu bir insanin gönlünün 4. mertebesidir bu daha acik bir ifade ile insanin gönlünden 40.bin perdenin kalkmasidir, Ve velayettir...Allah'a dostlugun ilk adimi

Seytan ise cennette idi oradan kovuldu, ona verilmis bedava bir nimet var iken o razi gelmedi.Düsünün Allah ile konus görüs vsa vsa daha öte bir konum olabilirmi ?
Ama bu konumdan ziyade Allah'in muradi idi öyle yaratti izin verdi, bu guzellikte seytanin bir payi yok...

Oysa insan dünyada o yukselisi yapar yani Cennete... Ey mutmaine olmus nefis...Gir cennetime (fecr)
Ve bu insanin guzelliginden ona verilen bir nimettir, insan ve seytan o kadar farkliki, seytan onu göremedi ne sahib oldugu nimetin kiymetini bildi nede ademin hakikatini...

Seytanin konumu ikramdi, insanin varabilecegi konum ise kendi arzusu cabasi ile olur.

Bu satırda itiraz edeceğim nokta, yanlış biliyor isem lütfen düzeltin, Adem'in de akıbeti Şeytan'ınkinden çok farklı olmadı. Şeytan emri uygulamadı ve kovuldu. Adem de kendisine ikram edilen mevkii -ki secde emrinden diğerlerinden üstün yaratılmış olduğunu anlıyoruz, ve yerinin önemini farketmedi, emri uygulamadı ve kovuldu?? (açıklaması aşağıda). Ancak çaba ile geri dönme olasılığının açık tutulması kovulma dediğimiz olayı uzaklaştırma şekline soktu, ama bu istisnai davranış şeytan için geçerli olmadı ve şeytan lanetlendi.

Ve o basamaklar arasi bahsi gecen tehvid-efal vardir..ve ötesi.
Ve bu basamaklar Insan icin vardir, cünki yukselmesi gereken odur, seytan yuksekten indi zaten, varsa bir görmüslügü vsa melekler nisbetindedir, Allah onlari cennette bulundurdugu icin.. Ama insan cennetten gelmedi,onun cikmasi lazim..

Adem ve Havva'dan türediğimizi gerçek kabul edersek biz köken olarak cennetten çıkma olmuyor muyuz?

Ha sunuda söylim,seytan o basamaklari bir daha cikabilirmi ? Hayir
Zira Allah sözünden dönmez...Akibeti ne olur bilmem Sahibi bilir...

Sayın La-Edri,
Önce kelimeleri anlamlarıyla açıklayan yazınız için teşekkür ederim, çok naziksiniz. Okurken de dinlerken de kendi gözlük ve kulaklıkarımızla okur/ dinleriz ve bundan dolayı anlamalar ve yorumlamalarda cıkacak - çıkabilecek farklılıklar olabileceğinin farkındayım. her zaman katılmasam da, her zaman katılınmasam da gerek siz gerekse diğer buradaki insanlar düşünceleriniz ve bakışlarınızla zenginleştirdiniz beni, herseyden önce bunun için teşekkür ederim:)

Yukarıda ki alıntılı mesajınız hakkında

Katılmadığım , ama katılmama nedenimi de yine Kur'an'a dayandırdığım noktaları yukarıdaki alıntıladığım mesajınız içerisine mavi ile yazdım.

Referans olarak aldığım ayetler aşağıdakiler

Bakara Suresi, ayet 31: "Allah Adem'e her şeyin ismini öğretti."

Bakara Suresi, ayet 32: "'Ey Adem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat' dedi."

Bakara Suresi, ayet 35-37: "'Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olanlardan istediğiniz yerden bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz' dedik. Şeytan orada ikisini.de ayarttı, onları bulundukları yerden çıkarttı. Onlara 'birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet içip yerleşip geçineceksiniz' dedik. Adem Rabbinden emirler aldı, onları yerine getirdi, Rabbi de bunun üzerine tövbesini kabul etti."

A'râf Suresi, ayet 19-26: "Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın ve istediğiniz yerden yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.' Şeytan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: 'Rabbinizin sizi bu ağaçtan men etmesi, melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.' 'Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim' diye ikisine yemin etti. Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklannda kendileıinin ayıp yerlerini gördüler. Cennnet yapraklanndan onlan örtmeye koyuldular. Rabbi onlara, 'Ben sizi o ağaçtan men etmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?' diye seslendi. Her ikisi, 'Rabbimiz kendimize yazık ettik, bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz' dediler. 'Birbirize düşman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, orada yaşar, orada ölürsünüz, orada dirilirsiniz' dedi."

Tâhâ Suresi, ayet 115-122:

VE GERÇEK ŞU Kİ, biz Âdem'e önceden buyruğumuzu ulaştırmıştık;102 ne var ki o bunu unuttu; o'nu, yaratılışındaki amaçta azimli ve gayretli bulmadık.

116 [Şöyle ki:] Biz meleklere, “Âdem'in önünde yere kapanın!” dediğimiz zaman, İblis'in dışında, onların hepsi yere kapandı; (İblis bunu yapmaya) yanaşmadı;

117 ve bunun üzerine Âdem'e: “Ey Âdem!” dedik, “Gerçek şu ki, bu senin ve eşinin düşmanıdır; öyleyse, dikkat edin, sizi (bu) hasbahçeden çıkarıp da seni bedbaht kılmasın.

118 (O hasbahçe ki,) orada acıkmaman ve kendini çıplak hissetmemen sağlanmıştır;

119 keza, orada susamaman ve güneşin sıcaklığından etkilenmemen de sağlanmıştır”.
120 Ne var ki, Şeytan o'na sinsice fısıldayarak: “Ey Âdem!” dedi, “Sana sonsuzluk ağacını ve (dolayısıyla) hiç çökmeyecek bir hükümranlığı(n yolunu) göstereyim mi?”

121 Ve böylece her ikisi de o ağac[ın meyvesin]den yediler; bunun üzerine çıplaklıklarının farkına vardılar ve bahçeden topladıkları yapraklarla üzerlerini örtmeye çalıştılar. Ve [böylece] Âdem Rabbine karşı geldi ve dolayısıyla ciddî bir hataya düşmüş oldu
122 Ama sonra Rabbi [yine de] o'nu [Rahmetiyle] seçip ayırdı; o'nun tevbesini kabul etti ve o'na doğru yolu gösterdi;

Ancak bu ayetlerde Adem'in yaratıldığı yer cennettir sonucu çıkmıyor ama yerleştirildiği yer olarak veriliyor. Bunu da eklemem zaruriyet.

Demek istediğim Ayetlere göre nerede yaratılmış olurlarsa olsunlar sonuçta Şeytan da Adem de Cennet'te yer ve makam verilmiş iki yaratılmıştı. Secde emrinden yola çıkarak hatta Adem mevkiice Şeytandan üstündü bile diyebiliyoruz / bahsettiğiniz ikram mevkii bu pencereden bakarsak sadece şeytan değil, Adem için de geçerliydi yani.

Sizin söylediğiniz insanın o mevki yi tekrar edinmesi için çaba göstermesi gerekmesi ise Adem'in cennetten uzaklaştırılması ile başlıyor. Yani 2. ayırac dönemle. Kovulma kelimesini yukarıda mavilerle kullandığım halde burada özellikle kullanmıyorum çünkü tevbe etmeden evvel hakkında verili bir hüküm var mıydı onu bilmiyorum. Kovulmuş olabileceğini varsayıyorum. Ancak aşağıdaki ayette tekrarladığım gibi Adem şeytandan farklı olarak tevbe ediyor ve muhtemelen daha büyük bir ceza almak yerine olan yerinden aşağıya gönderiliyor ve geri dönüşü çabaya bağlanıyor ki burada da sizin söylediğiniz o basamakları çaba ile çıkmak gereği devreye giriyor.

İlgili ayetler aşağıda ( Ta Ha suresi)

122 Ama sonra Rabbi [yine de] o'nu [Rahmetiyle] seçip ayırdı; o'nun tevbesini kabul etti ve o'na doğru yolu gösterdi;

123 [yani onlara şöyle] dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz topluca108 inin bu [safiyet/arınmışlık] makamından! Bununla birlikte, muhakkak ki, size Benden doğru-yol bilgisi gelecektir: kim ki Benim doğru-yol öğretimi izlerse yoldan sapmayacak ve bedbaht olmayacaktır.

124 Ama kim ki Beni anmaktan yüz çevirirse, bilsin ki, onun dar bir hayat alanı olacaktır; ve Kıyamet Günü onu kör olarak kaldıracağız”.

125 [Böyle biri, Kıyamet Günü'nde:] “Rabbim, ben gören biriyken beni niçin kör olarak kaldırdın?” diye soracak.

126 [Allah da ona:] “Şunun için,” diye cevap verecek, “sana mesajlarımız gelmişti de sen onları gözardı etmiştin; ve bugün de aynen öyle gözardı edileceksin!”


düşüncesindeyim.

Esenlikle
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Bu satırda itiraz edeceğim nokta, yanlış biliyor isem lütfen düzeltin, Adem'in de akıbeti Şeytan'ınkinden çok farklı olmadı. Şeytan emri uygulamadı ve kovuldu. Adem de kendisine ikram edilen mevkii -ki secde emrinden diğerlerinden üstün yaratılmış olduğunu anlıyoruz, ve yerinin önemini farketmedi, emri uygulamadı ve kovuldu?? (açıklaması aşağıda). Ancak çaba ile geri dönme olasılığının açık tutulması kovulma dediğimiz olayı uzaklaştırma şekline soktu, ama bu istisnai davranış şeytan için geçerli olmadı ve şeytan lanetlendi.

Allah Ademi yaratti ruh ile destekledi ve ona isimleri ögretti, buraya kadar hersey ikram Allah öyle yapti Adem'in secimi yok...

Sonra...

Onu yeryüzüne gönderiyor, bu olayda Ademin faktörü var.

And olsunki biz ademi ahseni takvim (En guzel ahlak <- Ahlaktan kasit Esma dir hic bir varlik esma ile destekli degildir, esma ruhun kapsami icindedir)
Ve onu asagilarin asagisina indirdik...Yeryüzü.

Sevgili gümüs, Adem cennette yaratildi orayi gördü vsa ama yeryüzüne inmesi insanlik icin bir baslangicti..
Söyleki insanlar "kalu bela daki ahidlerini hatirlamazlar" eger ahidlerini hatirlasaydilar asla kusur islemezlerdi yeryüzünde...
Ve bu olay ile onlara yeryüzünde ikinci bir sans verilir,Adem tövbe etti ,tövbe olayi cok önemli seytan yapmadi bunu... Ve imtihan basladi...

Yani insan yine bu yolu yürüyebilir bunuda Ruhundaki esma kaynagi ile yapar.
Hatta bana göre insanin yaradilisinin tek sebebi bu... :)

Oysa seytan kovulsada kovulmasada unutugu bir sey yok, o Allah'in emrine karsi cikti, yetmedi baska bir sey üzere ahidlesti.( Tevbe etmedi Adem gibi, tevbe olayi cok önemli bunu Size anlatmak isterdim ama cok uzun bir olay)... Izin ver Ademoglunun sadik laik ve halife olamayacagini isbatlayayim dedi. Allah izin verdi..

Konum ayni degil yani...Insanin isi Seytaninkinden zor.. Ama insan ondan kuvvetli cünki onu ruh ile destekledi Allah...
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Teşekkür ederim.
Sormak istediğim bir soru daha var, kalu bela daki verilmiş ama sonra unutulmuş ahid neydi ? Bunu biliyor muyuz ?
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Teşekkür ederim.
Sormak istediğim bir soru daha var, kalu bela daki verilmiş ama sonra unutulmuş ahid neydi ? Bunu biliyor muyuz ?


Allah "Ben sizin yüce rabbiniz degilmiyim " ? Diyor..
Ve Ruhlar :"Evet Sen bizim yüce rabbimizsin" diyor..

Ruh yapiyor bunu insan degil. Yani yaratilmis ve yaratilacak her ruh ayni anda..
Söyle ki; Ruhlar önceden yaratilmis sonra insan bedenine girip yeryüzüne iniyor..
Ruhlar Sahittir, asik ve sadik...

Bu cok önemli bir konu, umarim yanlis bir sey yazmadan, varsa kusur düzeltilsin... :)
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Bu detay ben de araştıracağım. Teşekkür ederim :)
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Allah "Ben sizin yüce rabbiniz degilmiyim " ? Diyor..
Ve Ruhlar :"Evet Sen bizim yüce rabbimizsin" diyor..

Ruh yapiyor bunu insan degil. Yani yaratilmis ve yaratilacak her ruh ayni anda..
Söyle ki; Ruhlar önceden yaratilmis sonra insan bedenine girip yeryüzüne iniyor..
Ruhlar Sahittir, asik ve sadik...

Bu cok önemli bir konu, umarim yanlis bir sey yazmadan, varsa kusur düzeltilsin... :)

Arama yaptığımda çoklukla ruh ve beden ayrı yaratılmış yanıtı geliyor ekrana. Farklı bulduğum S.Ateş yorumunu eklemeyi tercih ettim o yüzden.


Süleyman Ateş Yorumu


SORU: “Adem, halifelik makamına yüceltilen ilk insandır” başlıklı yazınızda, insanın ruhunun bedeniyle birlikte yaratıldığını söylüyorsunuz. Bezm-i Elest’te “Rabbiniz ben değil miyim?” hitabına muhatap olan ruhlar değil mi? Bedenler ortada yokken ruhlara bu şekilde Allah’ın hitap etmesi, ruhların daha önce yaratılması anlamına gelmiyor mu? (Hikmet Gül)

CEVAP: Sözünü ettiğiniz A’râf Suresi’nin 172’nci ayeti, maalesef asırlarca önyargılarla çarpıtılmış, taşımadığı anlamlar kendisine yüklenmiştir. Şimdi ayeti, önyargısız olarak okuyalım: “Rabbin, Ademoğullarından onların bellerinden zürriyetlerini almış ve ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye onları kendilerine şahit tutmuştu. ‘Evet, (buna) şahidiz’ dediler. Kıyamet günü, ‘Biz bundan habersizdik’ demeyesiniz.”

Ruhlar âleminden veya Adem’den söz ediliyor mu? Hayır. Burada Ademoğullarının zürriyetlerinin, bellerinden alındığı ve tohum halinde bulunan zürriyetlere, Allah’ın, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” diye hitap ettiği, onların da “Evet Rabbimizsin” diyerek bunu kabul ettikleri anlatılmaktadır.



Sağlam bir hadis yok

Bu soyut mana Allah ile insan tohumları arasında bir diyalog biçiminde canlandırılarak somutlaştırılmıştır. Kur’ân’da soyut anlamların diyalog halinde canlandırıldığı örnekler çoktur. Ayette anlatılan, insanın tohumuna yani sperm denilen çekirdeğine Allah’ı tanıma eğiliminin konulmuş olduğudur. İnsan bu eğilimle yaratılır. Doğasına bu eğilim katıldığı gibi ayrıca doğru yolu bulması için ona peygamberler gönderilmiş, onlar aracılığıyla kitaplar indirilmiştir.

Niçin bunlar? Ta ki insan bundan sonra Yüce Divan’a çıktığında Allah’ı tanımamış veya O’na tapmamış olmasına bir bahane bulmasın. İşte ayette anlatılan budur. Ne ruhlar âleminden, ne ruhların cesetlerden önce yaratılmasından söz edilmez. Bu hususta herhangi bir sağlam hadis de yoktur. Bu anlam İbn Hazm ile birlikte ayete yüklenmiş ve ondan sonra hep bu Elest Bezmi öyküsü kitaplara girmiştir. Ama ne ayette, ne de hadiste böyle bir ifade yoktur.

***
Soru: “Kalû belâ” ne anlamı gelir? “Levh-i mahfuz”un kalû belâ arasında paralellik bulunuyor mu? A’raf: 172′deki “evet dediler” onayı, levh-i mahfuz sürecinde mi gerçekleşmiştir? (S. Engin Uluhan)

Cevap: Bu konuyu daha önce açıklamıştım. “Soru ve Cevaplarla İslâm” adlı eserimizin 4′üncü cilt, 19-21′inci sayfalarında da yer almaktadır. Yine de özetlemekte fayda var. Arapça’da kalû: dediler, belâ: hayır (olumsuz sorunun tersi anlamında evet) demektir. A’râf Suresi’nin 172′nci ayetine çağlar boyu yanlış anlamlar yüklenmiş ve işte sizden gelen bu tip sorulara dönüşmüştür. Ayet, insanın yaratılışına Allah’ı tanıma yeteneğinin konulduğunu anlatmaktadır. Bunun ne levh-i mahfuzla ne de ruhlar alemiyle ilgisi vardır. Ayeti açıklayalım:

“Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye onları kendilerine şahit tutmuştu. ‘Evet, (buna) şahidiz’ dediler. Kıyamet günü, ‘Biz bundan habersizdik’ demeyesiniz” (A’raf: 39/172). Bu ayette Allah’ın, Ademoğullarının zürriyetlerini, kendi bellerinden aldığı ve onları, kendisinin onların Rabbi olduğu hakkında kendi canlarına tanık yaptığı belirtilmektedir. Müfessirler, ayetin ruhuyla ilgisi olmayan açıklamalar yapmışlardır.



Ayette hitap insanlaradır

Bir kısmına göre bu ayet, dünyaya gelmeden önce insanların, ruhlar âleminde Allah’ın, kendilerinin Rabbi olduğuna şahitlik ettiklerini bildirmektedir. İşte bu tefsirden “Elest bezmi” veya “Elestu birabbikum” denen bir terim doğmuştur. Buna göre Allah, bedenlerden önce ruhları yaratmıştır. Ruhlar, bu bedenlere girmeden kendilerine özgü bir âlemde bulunmaktaydı. Bu âlemdeyken Allah onlara,”Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demiş. Onlar da, “Evet, sen bizim Rabbimizsin” diye cevap vermişler. Ayet, ruhlar alemindeki bu tanıklık durumunu hikâye etmektedir.

Müfessirler, kendi kafalarındaki düşünceyi ayete uygulamışlardır. Ayette ruhlar âlemine işaret yoktur. Kur’ân’ın ifadesinden, insanın ruh ve bedeninin birlikte yaratıldığı anlaşılmaktadır.


***

Kalu Bela” ifadesi “Dediler ki: Evet” anlamına gelmektedir. Kur’an’da A’raf suresi 172. ayette geçer. Kur’an’da toplam 7 yerde geçen bu ifade ruhani yorumlarla çarpıtılmıştır. Aşağıda verilen bu ayetlerin tamamında “Kalu Bela” ifadesinin tamamı yanlış yola sapanlar için kullanılmıştır. Oysa gelenekçi söylemde, “Kalu Bela” ifadesini kullananlar kurtuluşa erecek olanlardır. Bu ifadeden amaç, ilahi mesaja sözde evet deyip, özünde ilahi mesajdan uzaklaşmayı ifade etmektedir.
6:30
7: 172
39: 71
40: 50
46: 34
57: 14
67: 9


Hıcr 29 da

Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.» yazmakta.

Bundan çıkardığım sonuç ruhtan kast kendisinden ise ki öyle diyor ruh tabii ki önce yaratılmıs ama kalu bela daki ruhların toplanması ile kendisinden ruh üflemesi zaman olarak da hadise olarak da aynı şey olmasa gerek diye düşünüyorum, ama üzerine daha da okumam lazım.


Ruh hakkındaki sorulara en net yanıt ise Kur'an da Isra 85 te verilmiş.

Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir."
 
Üst