Mesnevî (Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî)

alem-i mana

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
11
Tepkime puanı
8
Yüksek Hakikat ehlinin kitapları(Mesnevi, Mektubat, Fütuh-ul Gayb vb…) Allah’ın o devrin insanlarına özel ihsanıdır, hediyesidir ve ilhamla yazdırılırlar. Yani o zatlar, kitaplarını kendi akıllarıyla yazmazlar; Allah’tan gelen ilhamla yazarlar…Sair kitaplar ise yazarlarının kendi eseridir, belki insanları bilgilendirebilirler ama aydınlatamazlar.

Hakikat ehlinin eserlerini okurken, dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır. Sonuç aldıracak olan, sürdürülebilir bir okumadır; Yani her gün düzenli olarak okuma yapılmalı, ancak ağırlık vermeyecek bir miktara devam edilmelidir. Bir gün sabahtan akşama kadar okuma yapıp, ertesi günü boş geçirmek anlamlı değildir. Kısacası, insan gücüne göre vazife yüklenmelidir. Eğer bu usulle çalışılırsa, gittikçe kapasite artışı söz konusu olur. Mesela 6 ay boyunca günde bir saat okuma yapan bir kimse, süreç içinde günde 1.5 saat okuyabilir hale gelecektir; çünkü insan bir şeye yöneldikçe, ona olan istidadı artar, keskinleşir. Böyle böyle okunan miktarı artırmak lazımdır. Birden bire yüklenilirse, ters tepecektir.

Evet, insan gücüne göre davranmalıdır. Hangi miktar okuma sürdürülebilir ise, kişinin kapasitesi odur. Herkes kendi sınırlarını kendisi tespit etmelidir. Hırs yapmak da kötüdür, tembellik yapmak da; ikisi de insanı yolda bırakır. Az da olsa devamlı yapılan okuma, mesafeler aldırır. İnsan kendini ne büyük görmeli, ne de küçük görmelidir. Eğer usulüne göre çalışılırsa, başarıya ulaşmak kaçınılmazdır.

Bir diğer önemli nokta, “tekrar”ın gücüdür. Hakikat ehlinin eserlerini en azından 100 defa okumak elzemdir. Daha fazla olursa, çok daha iyi olur. Çünkü tekrar edilen bir Hakikat, gittikçe bilinçaltına işler ve kökleşir, insanın kanı canı gibi olur. Bir daha zail olmaz; ama bir defa okumak, su üstüne yazı yazmak gibidir. Anlamıyorum diye de endişe edilmemelidir; Bir müddet sonra ister istemez dile uyum sağlanacaktır; Hem de akıl anlamasa bile kalp, ruh, nefs kendi hisselerini alacaklardır. Tüm bu süreçte, kalp tasfiye, nefs tezkiye olur; bilinçaltı temizliği gerçekleşir.

(alıntı)
 

Leth-ryn

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2016
Mesajlar
54
Tepkime puanı
2
Bu tür eserlerin insana kattığı bilgelik tartışılmaz fakat bunun etrafında bir ekol oluşturmak ve direk Tanrı'nın sözleri gibi lanse etmek doğru değil. Ne yani ayetmidirki bu sen 100 defa okunacağını söylüyorsun. Ben mesneviyi okudum mesela öyle senin kadar da etkilenmedim yani.
Senin referansın ne ki böyle bir tebligatta bulunuyosun.
 

Angel8

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2010
Mesajlar
78
Tepkime puanı
8
100 sayısı okumanın önemine vurgu yapmak içindir diye düşünüyorum.Kur'an hariç (her seferinde farklı bir anlam bulunabilir) bir kitabı yüz kere okuyan birinin anlayışını sorgularım.Hani Mesnevî de öyle 100 kere okunabilecek bir kitap değil gerek kalınlığı gerek ağırlığı açısından
 

sabetay

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Ocak 2015
Mesajlar
60
Tepkime puanı
44
Benim görüşüme göre Tarikatlar, Mesnevilik, Tasavvuf Felsefesi vs. İslama tamamen aykırı yapılardır. İslam olmayan bir İslamcılık anlayışını geliştirmişlerdir. Tasavvuf olayı tamamen insanı köleleştiren bir akımdır. Benim dünya görüşüme göre bu akımlar Şirk olaylarını barındırıyor.
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Benim görüşüme göre Tarikatlar, Mesnevilik, Tasavvuf Felsefesi vs. İslama tamamen aykırı yapılardır. İslam olmayan bir İslamcılık anlayışını geliştirmişlerdir. Tasavvuf olayı tamamen insanı köleleştiren bir akımdır. Benim dünya görüşüme göre bu akımlar Şirk olaylarını barındırıyor.


Insanlari böyle zan altinda birakmak da Islam ahlakina aykiridir sevgili sabetay.
 

Furking

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Tem 2016
Mesajlar
445
Tepkime puanı
451
Konum
Adn Cennetleri
Benim görüşüme göre Tarikatlar, Mesnevilik, Tasavvuf Felsefesi vs. İslama tamamen aykırı yapılardır. İslam olmayan bir İslamcılık anlayışını geliştirmişlerdir. Tasavvuf olayı tamamen insanı köleleştiren bir akımdır. Benim dünya görüşüme göre bu akımlar Şirk olaylarını barındırıyor.

Çok güzel özetlemişsiniz. Allah kendisi hakkında şiirler, ilahiler, kafa sallayıp hah huh dememiz için esmalarını bizlere bildirmiş olamaz. İlim sahibi olup iman yolunda insanlara yardım etmek başka, mecnun gibi takılmak başka..
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
Tasavvuf bilgiyle veya akılla mukayese edilemez zira tatmak gerekir. Bir şarabı bilmekle içmek, içmekle sarhoş olmak arasındaki farkı bilmek gerekir.
İnsanlar farklıdır, ilim de her insanda farklı tecelli eder. İman yolunda olup insanlara yardım etmekle ömrünü tüketmiş nice alim zat da bunu savunur. "İlim her insanda farklı tecelli eder"
Her ilim sahibi salt bir yola başkoymak zorunda değildir, tekdüze görünende yanlışlık ararken tekdüzeliğin kitabını yazıyorsunuz.
 

alem-i mana

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
11
Tepkime puanı
8
Çok güzel özetlemişsiniz. Allah kendisi hakkında şiirler, ilahiler, kafa sallayıp hah huh dememiz için esmalarını bizlere bildirmiş olamaz. İlim sahibi olup iman yolunda insanlara yardım etmek başka, mecnun gibi takılmak başka..

Yavrum! Aşk feryâdları, muhabbet gürültüleri, aşırı istek gösteren bağırmalar, kavuşamamak üzüntüsünden doğan iniltiler, vecd, tevâcüd, çırpınmak, zıplamak gibi şeylerin hepsi, zıllerin makâmlarında olur. Tecellîlerde, zıllerin görünmesinde hâsıl olur. Asla kavuşdukdan sonra, bunların hiçbiri olamaz. Bu makâmda muhabbet, ibâdetlere sarılmak ile kendini gösterir. Âlimlerin bildirdiklerini yapmak ister. Bundan başka olan zevkli ve şevkli şeyler burada yokdur. Tesavvufculardan çoğu, böyle şeyleri muhabbet sanmışlardır.(Mektubat)
 

Furking

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Tem 2016
Mesajlar
445
Tepkime puanı
451
Konum
Adn Cennetleri
Kısa bir örnek vereyim. Sizce bu dine Mevlana mı daha çok katkı sağlamış yoksa Ibn-i Heysem mi ? Kur'an'da biz müslümanlara "iman edin" kavramından çok "düşünün, beyninizi kullanın" öğüdü verilmiştir. Allah aşkı tasavvufun belirttiği kadar karmaşık bir olay değildir. Tam tersine kur'an'da emredildigi gibi göklere yerlere ve içinde herşeye bakıp araştırıp sorgulayıp öğrenmemiz gerektiği söyleniyor. Tembellikle yapılan aşk Allah aşkından çok düşünmemek ve beynin zorlanmadığı zamanların verdiği huzurdan ibarettir. Asıl Allah aşkı yaratılanlari tanımak, öğrenmek ile başlar. Kavuşamama üzüntüsü diye bir şey demişsiniz.. ınsan Rabbine kavuşamadığına neden üzülür ki yada Rabbim kavusacagının mutluluğu yerine neden üzüntü ? Yada nerden biliyor kavuşmadığını? Maddi boyutta ilim sahibi olmadan, dünyada yapması gereken ve emredilen şeyleri yapmadan kavuşmayı beklemek ölmüş bir bedene ilaç takviyesi yapmak gibi birşey..
 

sabetay

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Ocak 2015
Mesajlar
60
Tepkime puanı
44
Kimseyi zan altında bırakmıyorum başından da belirttiğim gibi kendi düşüncelerimi söyledim. Tasavvuf iyi/Kötüdür de demiyorum. Bana göre İslamı sulandırmak için getirilmiş bir akım.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Kimseyi zan altında bırakmıyorum başından da belirttiğim gibi kendi düşüncelerimi söyledim. Tasavvuf iyi/Kötüdür de demiyorum. Bana göre İslamı sulandırmak için getirilmiş bir akım.
Tasavvuf İslamı sulandırmaz, sulanmış adamı ortaya çıkarır. Tıpkı televizyon göz bozmaz, bozukluğu ortaya çıkarırdaki gibi..
İslamiyet sadedir, sabittir, basittir. Daha bu mekanizmayı beceremeden, yaşamadan, anlamadan tasavvufla sarmalanmaya çalışmak da biraz samimiyetsizdir. Bu samimiyetsizliği sunandır sulandıran zaten.
Sufizm veya tasavvuf, yani İslami içrek/mistisizmin aslında hedefi de, gayesi de çok basittir ve tek cümleliktir: Kur'an'ı net olarak yaşama geçirmek.
Bedeni yani Dünyasal yaşamı, Kur'an ile yek pare hale getirebilip o şekilde yaşamak daha açık ifade ile..
Birileri oturup haydi sufizm diye bir şey icad edelim ve birileri gelsin gitsin, bir zümrede gizli saklı kalsın her şey dememiştir. Tam aksine kollektif değil, bireysel deneyimlerle kişilerin kendisinde ortaya çıkmış hallerdir ve bu hallerin ne bir kuralı, ne bir şartı, ne de bir belirleyici noktası vardır. Bu şekilde Sufizm aslında tamamen ''freelance'' bir olgudur. Hiçbir yere bağlı değildir ve olamaz da. Ha birileri bu freelance takılan sufiye yaklaşıp, ''Allah rızası için izin ver sadece yanında durayım, yanında gezeyim belki bir şeyler öğrenirim'' derse, sufi ister yanından uzaklaştırır ister uzaklaştırmaz. Bir gezegen kendisine dış uzaydan gelip çekimine kapılan gök cisminden sorumlu olmaz ve dahi ilgisinde de olmayabilir.
Demek ki, bunu insan insana öğretmemiştir. Hal böyle olunca adres bellidir. O adres de, emrettiği dinin sulanması için kişilere bu halleri hediye etmez. Ancak o hediye alana bakıp, beyhude hediye bekleyişine girip, o hediye alanı taklit etmeye çalışan bu işi sulandırmış olur.
Ya da bunu bir gelir, kar ve türlü menfaat kapısı gibi görenler sulandırmış olur.
 

yare-i yarim

Moderator
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
2,247
Tepkime puanı
879
İş
Sanatsal tablolar oluşturmak/Mutfak eşyaları dalında ticaret
Tasavvuf üzerine en çok eklemeler yapılmış akım-inanış'tır.Artık adına nederseniz deyin.
Kendi içinde bile bölümlere ayrılıp gitmiştir.İslam açısından bakıcak olursak hicretin 4.yüzyılına kadar islamın manevi yönü olarak ele alınırdı hatta bu bir ihtiyaçtı çünkü o dönemde alimler fıkıh ile insanları öylesine boğmuştu ki dinden dönmeler yaşanıyordu insanlar iç maneviyatı ve huşuyu kaybetmişlerdi.Abbasi halifesi memun feth ettiği yerlerden getirttiği felsefi eserlerin çevrilmesiyle tasavvufta biraz acayip birşeye bürünmüş.Sen cahilsin senin aklın ermez-bizim kitaba vahye ihtiyacımız yok-peygamberler bile bilgilerini meleklerden alır biz direk Allah ile bağlantılıyız(imam gazalidir bu sözün sahibi)-Allah bana kitap yazdırdı(said i nursi ve mevlana bunlardandır) gibi bir sürü bölümlere ayrılmıştır.Bir aralar yaptığım bir araştırmada tasavvufta özellikle tarikatta bayağı yaygın olan rabıtayı peygambere dayandırmak için tahrif edilmemiş eser bırakmadılar.Bir araştırmacının bu konu üzerine doktora çalışması vardı.Bazı insanlar yüksek makamlara gelicem diyerek rabıta yapıp nelere meze olduğunun haberi yok.
İnsanlarımız maalesef birşeyi olduğu yerde bırakmamışlar aynı kurandan bir süre geçen tertipi yapınca bu büyü değil diyenlerin durumu gibidir.Bir kendini kandırma silsilesidir gidiyor.

Tasavvuf islamın manevi yönüdür ancak eskinin inanışlarını devam ettirmek isteyen kişiler tasavvuf adı altında başka amaçlar gütmüşlerdir.Bunun kilit noktası hicretin4.yüzyılıdır.
Bunu yapan eski insanları anlarım can güvenliği vb. şeyler söz konusuydu.Ama günümüzdeki özgür ortamda bunu yapmak tek kelimeyle dürüstsüzlüktür.
Dileyen mistisizm yolunda yürür dileyen tercih ettiği dinin manevi yolunda yürür bunları alıp alakasızca harmanlamanın bir manası yok.Zaten bunlar evrensel planda biryerde birleşiyor.

Şu an kaçıncı sayfasıydı unuttum okuyalı uzun zaman oldu celaleddin rumi mesnevisinin biryerinde bu kitabı düşmanlarıma bir cevap olarak yazdım diyo.Bir kişiyi manevi önderimiz sayabiliriz kaleme aldığı eseri baş üstünde tutabiliriz ama manevi akımlar içinde yazılan her eseri Allahtan geldi Allah yazdırdı gibi bir anlayışa hiçbir zaman anlam veremedim.Belki bir kanal bağlantısıyla yazma gibi bir durum söz konusu olabilir küçük bir ihtimalde olsa ancak tarihimize bakıyorum bu kitabı bana Allah yazdırdı faslından insanların başına gelmeyen kalmamış.Celaleddin rumi'nin belki güzel bir niyetle kaleme aldığı eserini onu sevdiğini iddia edenleri bu eseri olmadık yerlere çıkardılar.Ezidileri incelemenizi öneririm.Bir ehli sünnet alimi eser yazıyor bu yıllarca medreselerde okutuluyor sonrasında o kitabı ezberleme yarışmaları gibi bişeyler yaptırılıyor yıllar sonra bu adamın torunu bu kitabı Allah yazdırdı diyor.Sonrasında ortaya ezidi dini çıkıyor.Mevlevilikte yavaş yavaş bu yolda ilerliyor.Büyüklerin yazdıkları eserleri okuyalım faydalanalım ama alakasız yerlere çekip durmayalım.Allahtan gelen son kitap kurandır onun için bile kendisi bir ayetinde diyor ki "Bu kitabı size ben açıklıyorum ki Allahtan başkasına kul olmayasınız"
Umarım birgün şu Allahtan geldi-Allah yazdırdı furyalığı son bulur.
 

Angel8

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2010
Mesajlar
78
Tepkime puanı
8
Ben o Allahtan geldi Allah yazdırdıyı hep kalemi veren,kağıdı veren Allah ; yazdığım eli, aklı veren Allah; yazma isteğini,ilhami veren Allah şeklinde yorumlamıştım.Kanalize olup birebir yazdırma olarak düşünmemiştim.(Mevlana için)
 
Ü

Üye silindi 56746

Yazanın kalbindeki temizlik, saflık zamanla okuyana geçiyor; bu olumlu bir etki sağlıyor. Bugün Ramazan ayının ilk günü, inşallah Allah dostlarından hakkıyla faydalanabiliriz bu kitaplar vesilesiyle.
 
Üst