Herkes Bir Frekansa Yani Titreşime Sahiptir

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
İki insan, aynı ya da birbirine yakın frekansta iseler ancak ortak bir şeylere sahip olur ya da yan yana gelebilirler.
Bunun dış görünüş, kültürel geçmiş, eğitim, deri rengi, mali durum, ülke, ilgi vs ile en ufak bir ilgisi yoktur. İki insan ancak aynı frekansa sahipse, yan yana gelir ve birlikte olurlar.
Örneğin, bir restorana girdiğinizde, belli bir masada insanların birlikte oturduğunu görürseniz, onların hepsinin yakın frekanslarda olduklarını fark edersiniz. Bu yüzden arkadaşlar yan yana gelirler. Yine bu yüzden arkadaşlar ve eşler birbirlerinden ayrılırlar.
Aralarından birinin frekansı yükselir; diğeri aynı kalırsa, ikinci kişi diğerinin hologramından düşer. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, diğerinin frekans aralığının dışına düştüğünden bağlantı kuramazlar. Hiç düşündünüz mü, okuldan bazı arkadaşlarınız artık arkadaşınız değildir ve onlarla hiç bir bağlantınız yoktur? Çünkü frekansınız değişmiştir ve genel anlamda onları “göremiyorsunuzdur” artık.
Bizler gerçeği, şimdiki kitlesel bilincimizin odaklandığı bir alt boyutta var olan frekans bantlarının titreşimlerinin alt frekanslarının içinde olan kolektif kitlelerin düşünce formları şekliyle algılayabiliyoruz. Yani örneğin DNA sarmallarınızın 5 tanesi aktive olmuşsa ve bilinçliliğiniz beşinci boyuttaysa düşünce formlarının 4. Boyuttaki gibi yoğun (katı) olduğunu görürsünüz.
Bu yüzden farklı insanlar, yaşamı bütünüyle birbirlerinden farklı algılarlar. Bilinç ve DNA aktivasyon düzeyi farklılıkları yüzünden… Düşünün bakalım dışarıdaki gerçekten tuhaf kombinasyon oluşturan çiftleri, asla yan yana gelmelerini hayal bile edemeyeceğiniz insanlar birliktedirler. Birliktedirler çünkü aynı frekanstadırlar.
Konuya frekans açısından bakarsanız; kendinizin de neden artık bir takım insanlarla birlikte olmadığınızı görürsünüz ve ilişki “yürümüyorsa” kendinizi kötü hissetmek zorunda kalmazsınız.
Eğer frekansları uyumlu değilse 2 kişi yan yana duramaz. Aynı şekilde eğer rezone olmadığınız bir çevrede çalışıyorsanız, orada fazla kalamazsınız. Gerçekten de o çevre ve oradaki insanlarla aynı titreşimde salınmadığınızı hissedersiniz ve sonunda sizin oradan ayrılmanızı gerektirecek bir olay vuku bulur.

Alıntı
 

H€RA

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Eyl 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
36
Konum
Ankara
'Aralarından birinin frekansı yükselir; diğeri aynı kalırsa, ikinci kişi diğerinin hologramından düşer. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, diğerinin frekans aralığının dışına düştüğünden bağlantı kuramazlar.'

Kişi istemli bir şekilde frekans aralığını değiştirebilirmi böyle bir şey mümkünmü? Yoksa kendiliğinden olan bir şeymi?
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Sanırım bu frekans farkındalık arttıkça değişiyor olabilir.Ben böyle düşündüm .Sevgili embriyo da yorumunu yapıcaktır :)
 

nigxe

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Kas 2012
Mesajlar
64
Tepkime puanı
3
Bir de bazı çiftler ömür boyu bunu nasıl koruyabiliyorlar? Yani bazılarımız sürekli eş, sevgili değiştirirken bazıları tek bir kişiyle beraber olabiliyor.
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Sayın HERA, " Kişi istemli bir şekilde frekans aralığını değiştirebilir mi böyle bir şey mümkün mü? Yoksa kendiliğinden olan bir şey mi?" demişsiniz.

Evrendeki her şey gibi bizler de enerjiden oluşmaktayız, enerji titreşiminiz arttıkça frekansımız değişir. Radyo frekanslarına benzer, aynı frekansta farklı yayın yapan kanallar vardır.
Olumlu düşünce, pozitif enerji, sevgi yaşamsal enerjinin frekansını artırır.
Yaşamsal enerjinin frekansı, pozitif enerji kaynağına yaklaşmakla yükselir, negatif enerji kaynağına yaklaşmakla düşer. Negatif enerjinin belli başlı kaynağı ise maddenin kendisidir. Yaşamsal enerjinin frekansı, ancak, maddeden, yani bedensel isteklerden ( sadece cinsellik olarak algılanmasın) uzaklaşmakla yükseltilebilir.
İyi veya kötü olarak nitelediğimiz tüm insanlara karşı sevgi beslemeliyiz. Başımıza gelen her iyi veya kötü deneyimi olduğu gibi kabul etmeli, bu yaşananların gelişimimiz için önceden yazılmış hayat senaryomuzun parçaları ve canımızı acıtan kişilerin de senaryonun parçası olduğunu hatırlamalıyız.
Kin, nefret ve haset, o kadar etkili ve güçlü düşünce kalıplarıdır ki, bunların etkisinden kurtulmak, hayatı normale döndürmek çok zordur. Üstelik bu kalıpların etkisine giren insanın bedeni, büyük bir gerginlik içine düşer, yıpranır ve yaşamsal enerji frekansı düşer. Bu tip düşünce kalıplarından uzak durmalı, enerji frekansımızı aşağılara çekmesine izin vermemeliyiz.
Sayın Aja'nın özetle söylediği farkındalığımız ne kadar artarsa, bu yazdıklarımı yapmamız daha da kolaylaşacaktır. Farkındalığımızı arttırmak için de öncelikle içimize yönelmeliyiz.
Düşüncelerimiz, davranışlarımız ve duygularımız konusundaki farkındalığımızı arttırarak yaşam enerjimizin yönü konusunda daha bilinçli kararlar verebiliriz. Gündelik davranışlarımızdaki ufak bir değişim dahi büyük sonuçlar doğurabilir. Gündelik enerjimiz, güvenli, huzurlu ve iyimser titreşimler yaydığında yaşam gücümüz karşı konulamaz bir hal alır ve evren, kişisel, profesyonel ve duygusal planlarımıza karşılık vermeye başlar.

Bilinç Uygulamaları- farkındalık geliştirmek için
1. Düşüncelerinizin farkına varabilmeniz için duygularınızı araştırmaya açık olmalısınız. Farkına varacağınız olumsuz ya da rahatsız edici duyguların kaynağının düşünceleriniz olduğunu göreceksiniz. Gergin, korkuyorsanız kendinize neden korktuğunuzu sorun. Keyifsizseniz çekindiğiniz, umutsuzluğa kapılmanıza yol açan şeyin ne olduğunu belirlemeye çalışın. Olumsuz duyguları besleyen düşünceleri ortaya çıkarın. Gerekirse korkularınızı, yargılarınızı ve olumsuz olasılıklarınızı kağıda dökün, önünüzdeki olumlu seçenekleri değerlendirin ve kendi kendinize şu soruyu sorun: Neden olumlu yolu seçmiyorum?
2. Davranışlannızın bilincine varın. Sizi güçsüz düşüren, alçaltan seçimler yaptığınızı görürseniz, kendinize bu alışkanlıklardan kurtulabileceğinizi ve daha olumlu seçimler yapabileceğinizi söyleyin. Başlangıçta küçük değişiklikler gerçekleştirin. Unutmayın, mükemmel olmak zorunda değilsiniz, farkına varmaya başlayın yeter.

Bir de bazı çiftler ömür boyu bunu nasıl koruyabiliyorlar? Yani bazılarımız sürekli eş, sevgili değiştirirken bazıları tek bir kişiyle beraber olabiliyor.

Konuyu daha dikkatli okumanızı öneririm. Bakın cevabınızı konudan alıntı yaparak veriyorum.
"İki insan ancak aynı frekansa sahipse, yan yana gelir ve birlikte olurlar. Bu yüzden arkadaşlar yan yana gelirler. Yine bu yüzden arkadaşlar ve eşler birbirlerinden ayrılırlar.
Aralarından birinin frekansı yükselir; diğeri aynı kalırsa, ikinci kişi diğerinin hologramından düşer. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, diğerinin frekans aralığının dışına düştüğünden bağlantı kuramazlar."
 

canmert196

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Haz 2011
Mesajlar
976
Tepkime puanı
47
peki benim titresim seviyem yukseldi ve cok sevdigim biriyle uyumsuzluklar basladi onun titresim seviyesini yukseltmek icin calismalar yaparak eski uyum yakalanabilir mi ?
 

göçmenoğlu

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
719
Tepkime puanı
128
Yaş
48
Konum
Manisa merkez
İş
Elektironik müh.
Doğada bulunan her şeyin bir frekansı vardır, ışığın hatta renklerin bile, frekans kavramı oldukça geniştir radyo frekansları mikrodalga frekansları kızılötesi ışın hatta ultraviyole kozmik ışınlara kadar her şey titreşim bir frekans üzerinedir,birde beyin dalga frekansları vardır vlf olarak adlandırılan çok düşük dalga frekanslarına sahip örneğin 0- 30 hertz arası, bütün bunlara baktığımızda her şeyin bir alternatif titreşim frekansında olduğu görülür, birde frekans etkileşimleri vardır aynı frekansta olanlar farklı frekansta olanlar veya frekans olarak biribirinden müsbet etkileşim alanlar veya itici etkileşim alanlar gibi..

Düşünürseniz birisini ilk gördüğünüzde takındığınız tavrı hayal ederseniz ilk sefa görmüşsünüzdür daha adını bile bilmeden hiç tanımadan o kişi size itici gelmiştir hiç sevmemişinizdir veya çok sempatik gelmiştir birden kanınız kaynamıştır hiç tanımadan bunu düşündüğünüzde aynı frekansta veya farklı frekansta olan insanların durumları ortaya çıkar bu sadece insanlar için değil bir çok cansız şeyler hatta eşyalar içinde geçerlidir..

mağzaya gidersiniz bir eşya alacaksınız bir çok benzer eşyanın arasından size sempatik ve sevimli geleninini seçersiniz hiç farkında olmadan, diğer eşyalarda aynıdır aynı görünümdedir ama siz onu seçmişsinizdir bir kere sevimli gelmiştir diğerlerinden, aşk ve sevgide böyledir bir çok kadın veya erkek olmasına rağmen birisi sizi çok etkilemiştir ne yapsa sevimli gelmiştir size diğerleri de aynı özellikkleri taşısa bile, dedim ya frekans kavramı çok geniş bir o kadarda araştırmaya muhtaç bir konudur her zaman....
 

cathrine

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Eki 2012
Mesajlar
1,043
Tepkime puanı
1,458
İki insan birbirini çok seviyorsa ve titreşimleri farklıysa çok sevseler bile bir türlü bir araya gelemezler mi?Çoğu anlamsız ayrılıkların sebebi budur belki.Çünkü çok yoğun br sevgi hissedip de bir araya gelememek bu olsa gerek.Bunu açıklayacak bir arkadaşım var mı?İnsanlar karşılıklı deli gibi sevseler bile bir araya gelememenin sebebi titreşimler midir?
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
İnsanların frekansları tutmayabilir veya belli bir süre sonra çiftlerden birinin titreşimi artınca diğeri onun hayatından sebepsiz yere düşebilir. Bazen çok yakın arkadaşlarımızla da sebepsiz yere anlam veremediğimiz bir şekilde yollarımızın ayrıldığı olmuştur. Ancak evrende olduğu gibi insan yaşamında da boşluklar hemen dolar, giden arkadaşlarımızın yerini kendi frekansımızda yeni arkadaşlıklar alır.
Çocukluk arkadaşlarımızın pek çoğuyla görüşmeyiz bile, bazılarıyla ise aradan yıllar geçtikten sonra dahi kaldığımız yerden devam ederiz. Aramızdaki enerjisel bağ kopmamış, aynı frekansta titreşmektedir.
Sevdiğimiz veya o an sevdiğimizi sandığımız kişiyle elimizden geleni yaptığımız halde bir şekilde bağımız kesilirse, ilişkinin devam edebilmesi ancak o kişinin titreşimini arttırmasıyla mümkündür. Ancak şunu da unutmayın, belki de onun frekansı artmıştır. Ben enerjisel olarak geliştim, frekansım arttı olarak düşünen bir kişi egosuna yenik düşer ve zaten bu da frekansını düşürür. Frekansınızı yükseltmek sadece enerji çalışmalarıyla mümkün değildir. Her şeyden önce iyi insan olmak, her şeye ve herkese karşılıksız sevgi, merhamet duyabilmek, yardımsever olmak ve paylaşmaktan geçer. Ne kadar çok içimize yönelirsek, o kadar egomuzun sesini kısar ve iç sesimizi duyarız.
Evren ve dünyada olduğu gibi insanda da dualite söz konusudur. Yani ikilik! insan madde(fizik beden) ve manevi (ruh) bedenden ibarettir. Bunları dengede tutmalı ve amacımız içimizde ki birliğe ulaşmak olmalıdır. Meditasyonda hedeflenen de budur.
Herkes kendi gelişiminden(tekamülünden) sorumludur, başkasına ancak yol gösterebilirsiniz. Ancak o kişinin tekamülü için yaşaması gerekenleri değiştiremezsiniz, zamanı gelmediyse yapacağınız bir şey yoktur. Anlatsanız bile anlamayabilir, herkes kabı kadar algılar. Yani algı kapasitesi ne kadarsa o kadarını anlar. Hatta o kişiyi zorlarsanız veya ondan habersiz enerjisini arttırmaya yönelik bir çalışma yapmaya kalkarsanız karmasına- kaderine müdahale etmiş olursunuz. O kişi hazır olduğunda kendi yolunu bulur.
Kin, öfke, nefret, çıkarcı düşünceler, bencillik, hırs ise bizi aşağılara çeker. Bir anlık kötü düşünce bile çakralarımızda blokajlara neden olabilir, bunun için illa eylem yapmamız gerekmiyor. Düşünceler de enerjisel varlıklardır. Yukarıda ki mesajımda da bahsetmiştim.
Çok istediğimiz halde ilişkimizi yürütemiyorsak da çok üzülmemeliyiz, belki yıllar sonra geriye baktığımızda o kişiyi tebessümle ve bize verdiği dersleri anımsayarak hatırlayacağız.
Daha önce de forumda yazmıştım, hayat bir tiyatro oyunu gibidir. Herkes kendi filminin senaryo yazarı, yönetmeni ve başrol oyuncusudur. Düşünce ve eylemlerimiz senaryoyu oluşturur. Sahneye giren yardımcı oyuncular da vardır, ailemiz, arkadaşlarımız, öğretmenlerimiz, vs. Rolü biten beden kostümünü sahne arkasında bırakıp, oyundan çıkar ve gerçek evine döner!
Bazı oyunlar ayakta alkışlanır, bu sizin senaryo, yönetmenlik ve oyunculukta ki başarınızdandır. Ayrıca yardımcı oyuncuların da sizin oyununuza katkısındandır.
Çalışıp, daha başarılı bir yazar olmaya gayret etmeliyiz. İçimizde ki yaratıcı yönümüzü açığa çıkartabilmek için de daha çok içimize yönelmeliyiz.
Biz ne kadar başarılı bir yönetmen olursak, oyuna dahil edeceğimiz oyuncularda ki seçiciliğimiz de o kadar başarılı olur.
Hayatta herkes birbirinin hem öğretmeni hem de öğrencisidir. Yaşananları beğensek de beğenmesek de mutlaka alınacak dersler vardır.
Aslında bu senaryo daha biz dünyaya gelmeden öncesinden yazılmıştır, biz ise dünyada onun uyarlamasını yapmaktayız. Tüm Olaylar "Levh-i Mahfuz" İsimli Kitapta Kayıtlıdır. Allah, bizim için geçmiş ve gelecek olan tüm olay ve varlıkları, tek bir anda yaratmıştır. Kuran'da, tüm insanların ve varlıkların kaderlerinin Rabbimizin katında, Levh-i Mahfuz'da yani "Ana Kitap"ta saklandığı şöyle bildirilmektedir: "Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) olmasın." (Neml Suresi, 75)

Bazen çocuklarımla da konuşurum ve 9 yaşında ki oğlumla konuşurken bana bu dünya yaşamıyla ilgili bir benzetme yaptı ki bana göre çok mantıklı:)

“ Bu dünya DEMO gibi değil mi?” dedi. Bilmeyenleriniz için, Demo'nun anlamı bir oyunu bir programı veya herhangi bir şeyi tanıtmak amacıyla yapılan sunum anlamındadır. Demo sözlükte "tanıtım, gösteri, gösterme" gibi anlamlara gelmektedir.

Zaten çocukların bazı söyledikleri insanı hayrete düşürüyor, onların perdeleri henüz tam kapanmadığı için söylediklerini can kulağıyla dinlemek gerekir. Hatta kişisel gelişimde önerilen pek çok şeyi çocuklar zaten yapıyor, yaşamsal enerji frekansımızı arttırmak için onları daha dikkatli bir farkındalıkla izlemeli, rehber edinmeliyiz. En önemli özellikleri AN’ı yaşamaları, kin gütmemeleri, sevgi dolu olmaları, rahat bir şekilde kahkaha atabilmeleri, eğlenmeyi bilmeleri, her an hareket halinde olmaları ve henüz egolarının esareti altına girmemiş olmalarıdır. Bizler onların egolarını şişiriyor, korku tohumları ekiyor, yaşamlarına yasak ve dayatmalar getiriyor, kalıplara sokuyoruz.
Çocuklarımızın sahibi değil rehberi, yol göstericileri olmalıyız. Onları dinlemeli ve gözlemlemeliyiz.

Biraz uzun oldu, umarım sıkmamışımdır:)

Kısaca sevgilisinden ayrılanlara en güzel cevabı Mevlana vermiş:

Üzülme! İstediğin bir şey olmuyorsa, ya daha iyisi olacağı için; ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur.

Yüreğinizin, sevginizin ışığı yolunuzu daima aydınlatsın:)
 
Üst