Gevezelikler gevezelikler....

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Ben, bir azap şairi.
Geçmişe bir çay demledim, gençliğime bir sigara yaktım.
Çocukluğumun meşalelerini tek tek üfleyerek söndürdüm.
Oradan geliyorum.Yalın ayak.
defalarca bu yolculuğun hayalini kurdum.
olsan dedim bir kez yanımda.
yol alsak dedim
yol düşsek
yol ölsek dedim.
varmasak da gitsek
taş koysalar
diken dikseler
bütün çamları devirseler de gitsek dedim
adımı sesinle söylesen
adını bir kez sesimle söylesem dedim
adını bir kağıda yazıp kaç geceler seyrettiğimi anlatsam sana dedim
senin o addan başka hiç bir şey olamayacağını
oldu da içinden bir harf düşse yer gök yıkılacağını
anlatayım istedim.

'oysa ben seni uzun bir yolda yürürken hiç görmedim.'

adımlarının sesini unuttum
kaşlarının eğrisi silindi hafızamda
kaç kirpiğin var hatırlayamıyorum artık
gözlerinden kaç dağlık kahverengi çıkar bilmiyorum
ya omuzlarında uyumak
sana dokunmak
tutunmak
ya ellerin,

'ellerin kaç kez yetim bıraktı beni ?'

ben tadını bile bilmediğim bir dudaktan kaç kez idam edildim ?
ben o büyüsünü etime kazıdığım tırnaklarda kaç kez kırıldım ?
noldum ben ?
gittiğimiz, yönettiğimiz semtlerde kaç mezar oldum
naptım ben ?

'ben sadece olarak bir kadını nasıl kaybettim?'

sen bir adın altında yaratılmış en güzel sima
bense üç harfin altında kırık dökük
usanmadan,
dilim döndüğünce
elim vardığınca
vicdanım lanet
sevgim ziyan
aşkım yerin dibine geçesi
ben
'bir hayalete her gece ölümü anlatıyorum'

hazar
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Sevimsiz bir not defterinin üzerindeyim.Şu telefona yazmayı hiç sevmedim.Yanımda kelimeleri yumuşak g ile marine etmeye bayılan bir hanım efendi oturuyor.'kabul et o güzel'Garip bir refleksle perçem mi kahkül mü kestiremediğim saçını sürekli geriye atıyor.'belkide aynı şeyler'Çok garip, haberi yok ancak ben şuan kendisini sanal vari bir deftere dokuyorum.O fondöten dolu bir surattan etrafa işveli gülücükler atarken ben ona kelimeler israf ediyorum.
İsraf
Garip, hepimiz bir hikayeyiz ancak bizi kimse yazmaya değer bulmuyor.Peki ya benim yaptığım bir lütuf mu? Ben yoksa bu dünyadan değil miyim.
Çok garip.Yanında kafa kesmeyi adet haline getirmiş bir grubun sakal bırakma stiline sahip mavi küpeli siyah çantalı siyah tesbihli yeşil pantolonlu 'haki o' kumral bir genç oturuyor, ancak o kendini ölesiye güvende hissediyor.'tanrım, sen ideolojik bir faciasın' Çünkü yanında kankası var, çünkü kirpikleri olabildiğince maskaralı.Çünkü saçını düzeltebilceği bir aynası var.Çünkü ölürse güzel ölecek.'sen bir intihar bombacısı değilsin'.
Sen kalk deki, gel yıkanacak bir yağmur bulalım, bütün makyaj malzemelerimizi şeytani bir ayin yapıyormuşcasına çemberler içinde yakalım, iki çift kıyafetlerimiz dört mevsim renk değiştirsin....Nerdeee.
Ben ki sana o zaman şiirden bir ev dikerim, bütün cemalleri, nazımları, asafları kıskandırırım....'öyle bir şey olmayacağını ikimizde biliyoruz, çabalama'
Susacak mısın yoksa dünyanın ilk boğazı sıkılan iç sesi mi olmak istersin ?

Canım sen şaka mısın acaba,ben hanım efendiyi oturup uzun uzun yazayım o kalksın bir amcaya yer versin.Maalesef şansını kaybettin bizimle değilsin.
*
Amca, emmi, dayı, birader, hop, bu kadar sıradan olduğuna inanamıyorum.'o içimizden biri'.Ancak bu havada beyaz t-shirt çok akıllıca.Bende gri giydim.Renk vermem kolay kolay çünkü.Sen kalk beni anla sonra.Huyuma gidersen ikimizde beyazlar içerisinde belki üzerimizde kefen varmış gibi ölümden arınmış sohbet edebiliriz.
Gel intihar edelim, otobüsü durdur musunuz acaba şoför bey 'tabi', mümkünse boğaz köprüsünün tam ortasında.Aşağı bakarken bu şehre şiir okuyacağım.Kim bilir kaç çömez şair kesildi buralarda.Kaç dil tutuldu öle yazarken.

Ancak tek bir yanlışında bu t-shirt ü siyahlara boyar boynuzlarımı çıkarır ölü hayvan kafatasından yaptığım kaskımı takar anlayamaycağın bir hızda takrar ölümcülleşirim.
'sandığın kadar korkunç olmadı bu'
Keskin şeyleri hep sevdim, kan görmeyi hep sevdim.Bir tanesini ise ağzımın içinde saklıyorum.Görme sen onları, ellerini önünde kavuştur ve uzaklara bak.Bense bu kolumu acıtan cama söveyim.'kapişonlunu dirseğinin altına koy'
Dertliyim.Dertliyim ve hep dertliydim de.İnsanları biriktirmek istiyorum.'Delisin sen'.Sadece benim olsunlar, bende başka kimseyi görmesinle istiyorum.'işte bu seni tehlikeli yapar'
Acıya tahammüllerini merak ediyorum, tırnakları bir tık derin kesince yüzlerinin halini, enselerinden giren soğuk su damlasının reaksiyonunu, buz gibi sularda diş minelerinin sızlamasını, bir yakınlarını kaybettikleri haberini aldıklarında ki tepkilerini merak ediyorum.Biriktirmek istiyorum bütün bu anları.'tarzını neye borçlusun?'
Çok mu faşist?
Ben günahkar, şehir cehennem.
Nereye gidelim? İster misin seninle gerçek bir cehennem görelim.
Hadi ağzının içindeki jiletleri tek tek yut.Çık ve de ki evet sevdim.
Çık ve deki evet yasaktı
Senin lisanında haramdı
Olanaksızdı
Komikti
İmkansızdı

Ancak aşktı.

Gel seninle gerçek bir cehennem görelim

Çık ve de ki ; sevdim
Adam değilken de sevdim
Aşağılıkken de
Boyalı suratlarınızı da alın cennete gidin

Ben bu bitmez tükenme aşkımla en derin çöllerde bile çiçekler açmaya doğdum.

hzr
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Sen bunu tut, o ucuz romanın ilk sayfasına yaz.Bulunmaz çünkü, ucuz deftlerlerinde benim ne idrakim ne de mealim bulunmaz.Bu kalem deryasının efendisi, yazarak öldüren bir cehennem zebanisi değilim de neyim ? Almayalı epey oldu sanırım, duman kokan bir parmağı kemiği görünene kadar bir defter sayfasına sürtmeyeli epey oldu.Ben demiştim vaktinde sana, kendimden kattığımı varıma yoğuma.Oku şimdi, nasılmış tadı ? Çok mu metalimsi? Kanının tadına baktığım o gece, senın o kimyan ne öyle.
ah kimyan
ah kırmızın bütün tadı.
Az kaldı, bende tükenmeye meyilliyim artık,
İçimde hiç bir şey kalmadı gibi.İçimi kalemtraş jiletleriyle kazıdığımdan beri hiç bir şey kalmadı.Nasıl bir adamım ben ? Nasıl adam denir bana.
Haberin olsun, hiç unutma.
Lanetin olsun.
Hiç unutma,
belan olsun
belalın olsun
hiç unutma
Yere göğe sığdıramadığın
Hazarın öldü
göğsünde beslediğin,
Şairini vurdular.
ve belki senın de tükendi bazı şeylerim
belkim
sokakta bulduğun ömürlere hiç çekinmeden rastgele kondurduğun noktaların tükendi.
Seni kusturan kahvelerin,
sigaran,
kanın,
parmakların,
inceliği bir kalemi kıskandıracak parmakların
tırnakların,
tırnaklarındaki şeftali kokuları
o cinnet vari el kremi
ah o ömrümü vereceğim el kremi,

elinin sert olan kısımları,
elinin hiç dokunulmamış kısımları,
sırtın,
sırtının her eğiminde mücizelerin gülümsemesi
senın yaratılış harikan
senin yaratılış harikan
kaburga kemiklerinden en inanılmaz olanı,
dişlerinin rengi,
üşüyünce mora dalan dudakların,
moru öpen ağzın,
ve
tükürdüğün bütün küfürler,
seni yıkayan sular,
seni bağışlayan
seni kendinden, etinden sayan bütün sabunlar
tükendi.
belki.
Ah her şey ne kadar belki bu evrende.Her şey ne kadar gri.Her şey ne kadar bazı.Her şey ne kadar bazısı.

belki benim ciğerlerimden çıkan bir karbondioksit molekülü senin ciğerlerine girmiştir.
belki moleküllerimiz öpüşmüştür*
belki aynı sigara zehirliyordur bizi
içseydim ölürdüm ki ben
eğer içersem.

'inan bana'
bir fotoğraf çektirmeliyiz.
bizi anlatmalıyız,
bana devrim şehiti derler belki.
Oturup 'aptal aptal güleriz buna'

Dünyaya çok görürsen bunu, torunlarına kadar affettirmem seni.
've ben, bulurum seni'

şunun üzerinde ne kadar özgürüm,
ben yazarak yaratan bir hayalet gibiyim sanki.
Ne kadar şeffaf ve şımarık
duvarlara istediğim kadar kafa atabilirim sonra
adımı casper koyar, bir tv şovu bile sunarım
inan, izleyecek bir bavul aptal bile bula-rım.
ah şu zengin uyak huyum.
Şurda senı bin kere öldürür bin kere diriltirim.
Bu bir tanrı yanılsaması gibi
ah kim bilir ne kadar günah
kim bilir ne kadar küfür
bu bir tanrı yanılgısı gibi
Anladım sanki,
sanatın ölümsüzlüğünü
sanata tutunmayı
sanatı salata yapmayı anladım.

Hadi gel, bir fotoğraf çektirelim.
Çok görmeyelim bunu dünyaya,
Bir hayalet bir fotoğrafta görünür mü öğren sende
hadi gel dünyayı affedelim
hadi gel bütün vasatları
ucuzları
samimiyetsizleri
sanattan zerre anlamayan güdülmüşleri
affedelim.

'bir daha hangi ana doğurur bizi'

ha-z-r
 

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
Sen bunu tut, o ucuz romanın ilk sayfasına yaz.Bulunmaz çünkü, ucuz deftlerlerinde benim ne idrakim ne de mealim bulunmaz.Bu kalem deryasının efendisi, yazarak öldüren bir cehennem zebanisi değilim de neyim ? Almayalı epey oldu sanırım, duman kokan bir parmağı kemiği görünene kadar bir defter sayfasına sürtmeyeli epey oldu.Ben demiştim vaktinde sana, kendimden kattığımı varıma yoğuma.Oku şimdi, nasılmış tadı ? Çok mu metalimsi? Kanının tadına baktığım o gece, senın o kimyan ne öyle.
ah kimyan
ah kırmızın bütün tadı.
Az kaldı, bende tükenmeye meyilliyim artık,
İçimde hiç bir şey kalmadı gibi.İçimi kalemtraş jiletleriyle kazıdığımdan beri hiç bir şey kalmadı.Nasıl bir adamım ben ? Nasıl adam denir bana.
Haberin olsun, hiç unutma.
Lanetin olsun.
Hiç unutma,
belan olsun
belalın olsun
hiç unutma
Yere göğe sığdıramadığın
Hazarın öldü
göğsünde beslediğin,
Şairini vurdular.
ve belki senın de tükendi bazı şeylerim
belkim
sokakta bulduğun ömürlere hiç çekinmeden rastgele kondurduğun noktaların tükendi.
Seni kusturan kahvelerin,
sigaran,
kanın,
parmakların,
inceliği bir kalemi kıskandıracak parmakların
tırnakların,
tırnaklarındaki şeftali kokuları
o cinnet vari el kremi
ah o ömrümü vereceğim el kremi,

elinin sert olan kısımları,
elinin hiç dokunulmamış kısımları,
sırtın,
sırtının her eğiminde mücizelerin gülümsemesi
senın yaratılış harikan
senin yaratılış harikan
kaburga kemiklerinden en inanılmaz olanı,
dişlerinin rengi,
üşüyünce mora dalan dudakların,
moru öpen ağzın,
ve
tükürdüğün bütün küfürler,
seni yıkayan sular,
seni bağışlayan
seni kendinden, etinden sayan bütün sabunlar
tükendi.
belki.
Ah her şey ne kadar belki bu evrende.Her şey ne kadar gri.Her şey ne kadar bazı.Her şey ne kadar bazısı.

belki benim ciğerlerimden çıkan bir karbondioksit molekülü senin ciğerlerine girmiştir.
belki moleküllerimiz öpüşmüştür*
belki aynı sigara zehirliyordur bizi
içseydim ölürdüm ki ben
eğer içersem.

'inan bana'
bir fotoğraf çektirmeliyiz.
bizi anlatmalıyız,
bana devrim şehiti derler belki.
Oturup 'aptal aptal güleriz buna'

Dünyaya çok görürsen bunu, torunlarına kadar affettirmem seni.
've ben, bulurum seni'

şunun üzerinde ne kadar özgürüm,
ben yazarak yaratan bir hayalet gibiyim sanki.
Ne kadar şeffaf ve şımarık
duvarlara istediğim kadar kafa atabilirim sonra
adımı casper koyar, bir tv şovu bile sunarım
inan, izleyecek bir bavul aptal bile bula-rım.
ah şu zengin uyak huyum.
Şurda senı bin kere öldürür bin kere diriltirim.
Bu bir tanrı yanılsaması gibi
ah kim bilir ne kadar günah
kim bilir ne kadar küfür
bu bir tanrı yanılgısı gibi
Anladım sanki,
sanatın ölümsüzlüğünü
sanata tutunmayı
sanatı salata yapmayı anladım.

Hadi gel, bir fotoğraf çektirelim.
Çok görmeyelim bunu dünyaya,
Bir hayalet bir fotoğrafta görünür mü öğren sende
hadi gel dünyayı affedelim
hadi gel bütün vasatları
ucuzları
samimiyetsizleri
sanattan zerre anlamayan güdülmüşleri
affedelim.

'bir daha hangi ana doğurur bizi'

ha-z-r
Çok sayko diye düşünenler yanılıyoor :D
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Albus koca şiiri alıntı yapma ya :D Zati göz korkutuyor ^^
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Beni buralara düşürmemeliydin.Yazmak için yazdığım bütün şiirler.Bu cürettim kadar kısa olan cümleler.Yapmak için yaptığım, sırf olmak hak etmek, belki bir küfürü sindirmek için yazdığım bütün şiirler.
Beni tekleyen bir ilhamla bırakmamalıydın.Beni böyle uyuşturmamalıydın.Daha çok kelime vermeliydin bana.Bırakmalıydın, hadi bana bir melek gönder.Adı ilham olmasın.Veya bana bir meleğin kanatlarını tak, kelimelerim olmasın.
'eyle, iste dilimi keseyim bu benim diyet diyip'
feda edeyim.
Senden neden razı olamıyorum ben ? Hep övündüğüm o analiz krallığında, neden çağırdığım bütün büyücüler çuvalladı.Neden bu sorunun cevabın bulamıyorum.
Beni marifetim bu değil miydi ? Bana bunu sen öğretmedin mi,
ölüm meleği..
adım, hangi dağda yankılanıyor
adım, kimlerin sesince söyleniyor
bilmiyorum
bana öğretir misin ?

sonunda
terk edilmiş bir ceket gibi kaldım
bir ceketi terk edebilcek kadar nasıl zalim olabilir insan ?
ey zalim insan
nasıl yaparsın
nasıl acıtırsın bu kadar
ey insan
bana inan.

bir yastığa her gece uğultulu dualar üflemekten vazgeçti ruhum
bir yastığa her gece kötü şiirler üfürüyorum
bir yastık okuyorum
ben bütün günahlarımın bedelini sanki bir yastıkta ödüyorum
ey insan
bırak uyuyayım
bırak uyuyayım

ruhum, bunca şeyden ne ara vazgeçti.
ve şimdi;
adım bilmem kaç boyutta inlesin
Tanrım sanırım
ben var olmaya dayanamıyorum.
özür dilesem geçer mi ? Geçmesi gereken ne, varlığımı bir özürden ibaret nasıl kılabilirim ki..Ah her şey nasıl ellerinde.
Sen varken yok olmak ne mümkün.

Tanrım sanırım
ben bu kafiyelere dayanamıyorum
beynime dayanamıyorum
tek bir hücreme dahi tahammül edemiyorum
biz ne ara bu kadar bozuştuk
hangi kimyasal reaksiyon bu
adı ne
beni litaretüre koymayan insan nasıl hesap verecek
ey insan
bunun adı ne ?
tanrım
pişman olacağım şeyler yapmaktan kendimi alı-koyamıyorum
utanmaya doyamıyorum
ciğerlerim ağrıyor
neden bilmiyorum
dudaklarım kanıyor
neden bilmiyorum
tanrım, sahi neden bilmiyorum ?
neden bir suikaste kurban gitmiyorum sonra
bilmiyorum.
Bana bir ara anlatmalısın.
Sorularımı bir ara cevaplamalısın.
Beni azıcık seviyorsan; ne olur bu bu kadar acıtmasın.

bitti sanırım
bir şiirin bitimini hiç beceremem
başlayamadığım gibi
sanırım bu senın marifetin
başlatmak ve sonlandırmak

geldiğimiz nokta.
''bir hayat, mahçup ve duru
tanrım, gülleri
ve sessiz harfleri koru

ben böyle alengirli cümleleri yazmayı unuttum.
Sanırım birazdan gideceğim..
ölmessem
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bir adam vardı kendine şiirler yazan, adam.
Neredesin sen? Şapkalı a gibi silindin piyasalarımızdan, ah bu ne zaman bir gönlün hikayesi olmadı ki
Şapkalı a
Şapkalı çocuk
Ben miyim o şirazesi örekelere gitmiş şair?
Ben bu hayatta argo bir kelime gibiyim, ne bir küfür kadar cürretkar ne de hakaret kadar kırıcı
Allahım bu ben ne böyle
Ben
Ben
Ben
Nasıl böyle olur olmadık olabildim, nasıl böyle aniden, nasıl böyle utançtan örülü bir kabuğu yırtar gibi, nasıl böyle mahrem özürlü
Nasıl
Tanrım merhaba.
Nasıl?
Tanrısına şiirler yazan bir adam vardı.
Ne oldu ona? Nerede o?
Yürürlükten kalkan bir dondurma gibi,
Sersem
Dondurmalar yürüme bilmez ki?!
'dondurmalar hiç yürümedi ki'
Çat kapı!
Ben geldim.
Tanrısına şiirler yazan adam.Adam şiirleri tanrısına yazarken bazen çok çekinirmiş.
Sayın tanrıya kalırsa...ah diyemem.Çıkarmakta zorlandığım en zor cümle bu.Kalemler topladım eczanelerden, tam damardan
Kitapları çamaşır sularına attım o cümleye yer kalsın diye
Yağ çözlerde
Tuz ruhlarında
Ah bak bu çok komik
Tuzun ruhu, ortamlarda ruh eşi muhabbeti yapamayacak olması ne acı
Değil mi?
'değil'
İçinde hep senle konuşan bir adam var ken, var iken.
Dimi diye sorduğunda di diye atlayabilen
Şizofreni bir lanet değil de sanki senin ter dökmenden zevk alan bir psikopat gibi
Şaka yaparsın gülmez
İlham dilersin göndermez
Canı batsın, adı kalsın
Ego-yoksa i-go mu
'pokemon go'
Sersem, yine yaptı ve bende aptal aptal güldüm.
Tanrısına şiirler yazan adamı koyduğumuz yere dönelim,
Islak bir tshirtle genişçe bir vantilatörün karşısında
Tut ki dünyanın en nemli gününe denk gelmiş
Günü batasıca
Ah tanrım,
Günlerde senindi değil mi?
Peki ya güller?
'tanrı gülleri korusun'
Korur elbet, sana mı kaldı.


Bir saat sonra;
-güller yandı
Ben dayandım
-sayın tanrıya kalırsa
Seninle yatmak günahmış
-Daha neler.

hz.R
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
İçimde ki şiirbaz
Bu kelime şivebazdan ne kadar alıntı,
ne yana dönsem batan bir kemik gibi
Yine alıntı
kalbime vuran bir rüzgar gibi
Uyutmadı gitti
Biz ki
Biz.
Biz saatleri ayarlayalı
Alarmaları yatmadan kuralı
Zamana tekme tokat söveli çok oldu
İçimin şizofrenisinin zamanı gideli, güneşi gündüzleri doğurmaktan vaz geçeli çok oldu
Çok olan çok şey var daha
'sevilmeyeli'
Olsun be.
Senle ben
'biz bu evrenin küfürbaz efendileriyiz'
Beni böyle tanıtma sersem
Ben ki senin hiç bilmediğin
Akşamlar biliyorum bu çerez evrende
Senin aklının yetmeyeceği izahları
Yuttum ben
Çiğden hemde.
Sıcak bir süte katılmış bıldırcın yumurtası gibi
Çok bilirim daha
'ukala, ukalaların en ukalası'
Beni böyle tanıtma sersem
Aslında taşıdığım kalbi hep bilirsin
...


Cehennemler biliyorum dedi adam
Ve cennetlere gitti hep
Küfürler ezberledi
Şiirden kalbi attı
Aliden de aşkı
Adam daha çok zebaniler tanıyorum dedi
Ve bir hurinin koynunda eritti kendisini
Alinin de aklını


Ben ki bir kelimenin tecavüzüne şahit oldum
Seni hep seveceğimler
Ölsem unutmamlar
Ben ki bir ardın ne kapıları kökünden sökebilceğinin travmasında
Ben ki sersem
Ben
Ben l*n...


Beni görsen adam
Şimdi aşkın tam bir celladıyım
Şimdiden üç leşim var
Üç kalp açtıfm günah dolu bir gecede
Üç düğmeli üç kalp
Beyaz kadar mahremdi içleri
Umursamadım
Kokuları duysan seni bin kere esir alır
Umursamadım
Ben ki bütün bu gönlün kimyasının
'küfürbaz efendisiyim'


/cehennemlerin olmaya geliyorum.



BÜYÜK RE
 

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
Büyük Re nedir? Ra yadında telefon mu düzeltti acaba ? :D
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Hayat orada.
ve
/yardıma gelir
burada.
Ben, beni bu hangi şelaleden aşağı bırakmışlar,
bir duş
bir uçuruma nasıl dönüşmüş.
aşağıya düşüş
bu düşüş
düşüş
gerçekten dibe vurur mu insan
yoksa bırakır mı gerçekten böyle safça soruları
bir şiire böyle başlamayı sonra
nereden öğrendim mesela ben
bu heybemdeki kırık kafiyeleri
ne ara topladım
...

bazen ama bazen
bu kadar çok kelime biliyorken
tıkanır gibi olur insan
bir kahvenin telvesini
öpmek gibi
tozlu bir tıkanma
öksürsem
ve o öksürükten
hayatın karşımıza çıkardığı aklı kıtlara
bir kaç kelime bulaşşa
ne olur ?
hayat
sus
bırak bulaştırayım bu kelime sıcaklığını
bırak dağılayım
bırak çoğalayım

sonra
kitaplar yazalım ormanlarda
ağaçlara sarılalım
/yardıma gelir
ormanın zeminini öpelim
dünyadaki bütün karton bardakları
dünyadaki bütün bütünleri
çiğnemeden yutalım
orman
şiir
bırak bütün bunları
gel seninle
gel seninle
birazcık saçmalayalım.

hayat nerede
ben artık akıl erdiremiyorum
hayat bir mesaj beklerken
ana sayfayıı sürekli yenilemek gibi
doldurulmuş iki üç hayat parçasını
sürekli yenilemek gibi
hayat neden bu kadar hayat
bu
bayat
bu
şiir neden bu kadar
neden
...

sevgisiz.
hayat
şiir
bardaklar
yastıklar
kelimeler
cümleler
kalemim
tuşlarım
saatim
ayakkabılarım
kulaklıklarım
...
neden, neden bu kadar sevgisiz
bütün bu eşya
bu neyin laneti
bu neyin laneti
ne
yin
neden hiç biri sevmiyor beni

bütün bunları hak edecek ne yaptım ?
(...)

Tanrısına şiirler yazan adam, kör bir kurşuna
gülümserken gitti
bana kalırsa
bütün bu saçmalıklara katlanmak
dünyanın
en büyük
marifeti
ve ben

beraber öleceğimiz günü
korkunç bir sabırla
bekliyorum..

hz-r
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
bazen
ama bazen
ölüme efendilik taslarken bulur kendini insan
buradayım ey insan
neden bu kadar katlanış
neden bu tahamüller
boyunu aştığı halde
bu yüzmeler
yüzmeler

bu kadar ölebilcekken
bu kadar gidebilcekken
neden
ey insan
neden

anlamıyorum
aklım almıyor
sığmıyor
geçmiyor
düşüncem kabul etmiyor
bırak gideyim
bırak gideyim

ben tekrarların, cenderelerin efendisi
ben küfrün
ben bütün musalla taşlarının efendisi
buradayım en insan
bırak gideyim
bırak bu şiirin adını
veda koyayım
isyan koyayım
baş kaldırış

bırak bütün sardunyaları soldurayım
nasıl değişti bu cihan
nasıl eller bu kadar el oldu
dostlar düşman
anadan doğduğun bu kadar kayırdı seni
böyle dışladı
nasıl olarak
nasıl sadece var olarak
kaybettin eşyanı
insanı kaybettin

ben bin yıl sonra ilk kez ağlarken
ben bütün bu ağaçlara şiirler yazarken
ağaçları terk ederken
ben kaldırımlara oturup
oturup
gözlerimin körlüğünü
ağlamaktan körlüğünü
düşünürken
bütün herkes neredeydi

neredesin ey insan

ben burdayım
eğik yazılar kadar terk edilmişim artık
boynum
bir kardelenin
bir kardelene
aşkı gibi
boynum

bu içime sinmişliği, nasıl anlatırım
nasıl anlarsın bilmiyorum
sadece bana atanmış bir çöl gibi
leylası kayıp
mecnunu olmayan
gülü solmuş
güzelleri solmuş
güneşi bir cehennemden sökmüşler
tanrı
tanrısı
yağmur göndermeyi sanki unutmuş
yağmura zeval olur mu ey insan

oldu
dünyanın bütün yağmurlarına küstüm
dünyanın bütün göz yaşlarına
dünyanın bütün
dünyanın bütün sevgi kırıntılarına
küsüm artık

oynamıyorum
bütün bu oyunları
bütün bu saçmalıkları
oy na mı yo rum
ve adam
...
adam tanrısına şiir yazmayı bıraktı.
belki bir tanrı
hiç şiir beklemedi
tanrı şiir beklemez
/beklemedi
ben bekliyorum ey insan
tanrı değilim
insan
elim kanıyor
parmaklarımın kenarları
acıyor

ey insan
bırak sabaha çıkmayayım

hz.r
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Düzelsin bu kemik tarak oturduğu yerden,
lacivert bir koltuğa yandan otursun
flamingolar
bacak bacak üstüne atsın.
ve bir bardağı sap kısmından içmeye
cürret etsin bütün sincaplar
otursun otursun ve
ağlamasın
iguanalar
bir gece, gözleri kör bir meleğin kaleminden
yazılmasın hazarın eline
mahkumsun diye
etler kaçak kesilmesin
bu kadar ağır olmasın kurbanlıklar
bu kan kokusu
bu kan kokusu
bu kesik kafalar
sussun.
gelmesin korkaklar geceme
ben doğru
doğru
doğru diye ölürken
ve dururken
sıkılırken bütün bu yapma adamcıklardan
bu dişiliğin en tiksinç emsallerinden
ben söverken
ben söverken
yazmasınlar soluma
Gidecek diye.
Bazen
bazı şiirler fecirden başlanır yazılmaya
ağrıyan bir kola
yazılır sanki onlar
günah bekleyen şeytanlar nöbet tutar başında
İsyan et diye
Etme eyleme ey insan
ben ettim
bu edilgenlik evreninde
olacaklara, olacaklara ettim
biliyordum
biliyordum
küçük bir bıçağa yazılmış kaderimin
ne zaman umutla
ne zaman sevinçle çıksam sokaklara
iğreti bir ömre saplanacağını biliyordum
biliyordum ey insan
gördüğüm bütün güllere
düştüğüm bütün ömürlere
kara bir leke gibi
sıçrayacağımı
sıçrayacağımı
rast geldiğim bütün gönüllere günah getireceğimi
biliyordum.
İç, iç, iç
Kusana kadar iç bu suları
çeşmeler kutsayalım dans edip
ve
mumlar yakalım avlularda
iç insan

ben içiyorum.

hazreti büyük re
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Ben oluyorum.:) hazaR'ın sonunda büyük re, nam-ı diğer hazareti büyük re.
Bu arada teşekkür ederim,
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bazı yazılar yara bantlarının yetmediği defterlerde kendi kendini yazarmış meğer.İnanmazdım.
Bir ömür, kelimeleri uyudukları o zehirli yataktan kaldırıp sokaklara dökmekle geçiyor..İçimin kısır döngüsü, kalbim kendi kendini zehirleyip kendi kendini kusturuyor.Kendi içinde ateşler yakıyor, ateşlere tapıyor.Şeytanlar saklıyor içine, cennetler inşa ediyor..İnsanlar topluyor alelade.Elini daldırıp akıl ermez olasılıklardan insan topluyor..Ben bütün bunları nereye koyayım ? Bütün bu azapları, bu lutufları, hesapları...
Ben bütün bu defterleri nasıl düreyim ?
Ben bütün bu yaşamak suçuna nasıl katlanayım ?
Neye dönüştük biz ?
Niye dönüştük buna ?
İçimde kendine kıpkırmızı yalanlar doğurmayı adet edenmiş bir tanrıça var ve kavgalı kaç kulu varsa..Ve bana bir şehrin bütün sokaklarını adınla kutsamamı emrediyor.Yüzün aklıma gelince yeni kitaplar iniyor bana, bir melek kanatlarının arasına alıp öldüresiye yakıyor beni..Bir dağ, adın geçtiğinde kırk yerinden kanıyor.Kırk kanat kırıyor sesinin tek notası.
Sen bu kadar ölümcül, ben bu kadar hakirken nasıl kırmadan yaşayayım bu tırnakları.Nasıl sağa sola çarpmadan edeyim ellerimi ? Ellerimi koyacak yer nasıl bulayım ? Sen uyuduğunda bütün sokak lambalarının söndüğünü nasıl anlatayım ben ?
Bu çocuk vakitsiz gelen yağmurlarda boğulmaktan usandı.

Benim bütün var oluş sancılarımın ucu sana çıkıyor, aşkın sebebi sen, zamanı sen, varlığı sen yokluğu sen.Adım sen, eşim sen.Bu akan kanlar senden, bu bulutların sesi senden, bu suyun intiharı senden, bu karlar, bu yapraklar sen..
Ölümün mevsimi sen..
Konuşmam senden, susmam senden.İhtimal sen, muhtemel sen.
Şarkılar, kitaplar, destanlar sen..Bu kadar sen, kollarıma sığmayan sen..Gözümün göremediği, makamımın yetmediği sen.Nefs sen, ruh sen hayat sen.

Yeniden gel.
 
Üst