evrenin sırrı

Özlemi özled

Banlı Kullanıcı
Katılım
6 Ara 2010
Mesajlar
383
Tepkime puanı
22
Konum
İstanbul
İş
DiÄŸer
Ben benim evrenin kum tanesi kadar parçası ve hepimiz canlılar cansızlar gezegenler aklımıza gelen herşey evrenin parçası dolayısıyla tümden gelim tüme varım evrenin parçasıyız ve evren biziz, ışıkta içimizdeki inanç, tanrı ve ruh.
 

byrosa

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eyl 2012
Mesajlar
206
Tepkime puanı
21
Konum
Secret Temple of Shiva
Herkesin farklı şekillerde anlayabileceği bir yazı. Çoğu kimse yazıyı anlayabilir ancak anlatamaz, sevgilerle.
 

YaEmre

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Haz 2011
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Hallacı Mansur'dan Ene-l Hak cümlesini anımsadım birden. O gün Ben Hak'kım dediğinde Hallacı Mansur bir nokta değil , bir virgül koymuştu hayata. Şimdi sorarım hayata Ben olan ben isem şayet , ben olmasam sen ne olur idin ?
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Kapı çaldığından kim o sorusun cevabı gibi...

Benim.
 

benmuneccim

Kayıtlı Üye
Katılım
13 May 2012
Mesajlar
40
Tepkime puanı
1
Aslına bakarsanız yazıyı okuyunca aklıma gelen ilk şey eşitlik oldu.Sonra arkadaşların ,oldukça bilgilendirici olan, yorumlarını okudum.Her şeyin ve herkesin özünün sevgi olduğunda bahsedilmiş.Bu durumda karşında kim olursa olsun ortak bir bağı yani sevgiyi baz alıyoruz.Belki de ben ilahım, tanrıyım, yaratıcıyım ya da başka bir tasvir yerine "ben olan benim" sözünün kullanılması öz farkındalığa, kişinin kendisini ve maddesel bazı şeyleri aşmış olmasına işaret.
 

la79

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eyl 2011
Mesajlar
160
Tepkime puanı
18
Allahın zatı bilinemez yani allah zatıyla yokluk boyutundadır sadece isim,fiil,ve sıfatla varlık boyutunda tecelli eder ,zatının bilinemez oluşundan dolayı kelimeler aracılığıyla dil boyutunda tanımlanamaz ancak birkaç sıfatla işaret edilebilir bu işaret sıfatları yerine göre bazen ben ,bazen o ,bazen biz olarak kullanılır(biz işaret sıfatını Allah kuranda kendisi kullanır),,ben ,ben olan benim sözüyle allah ,hem zatının gizli ve bilinemez hemde isimsiz olduğunun mesajını verir,zaten zatının gizli ve bilinemez oluşu onun isimsiz olmasını gerektirir,ben ben olan benim sözü daha çok bir şifre yada parola gibidir,bu Allahın kendisini dille ifade etmesinin tek yoludur ve bundan daha öte daha ileri kendisini deşifre edecek bir ifadede yoktur,,Laozinin Tao inancıda buna paraleldir,Laozi onun ismini bilmediğim için ona Tao adını verdim der ,ama ilginçtir Kuranda kendisini Allah olarak tanıtır yada bir ihtimal daha var:)
 

zombiee

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Haz 2013
Mesajlar
31
Tepkime puanı
1
bu çok basit ben benim diyor baskası yok benden başka yok sa ben denen yani ben olanda benim buda eşittir burda tek bir anlam çıkar ben birim ve tekim ALLAH birdir....urum bu cevap sana
En beğendiğim cevap.
----
Hallacı Mansur'dan Ene-l Hak cümlesini anımsadım birden. O gün Ben Hak'kım dediğinde Hallacı Mansur bir nokta değil , bir virgül koymuştu hayata. Şimdi sorarım hayata Ben olan ben isem şayet , ben olmasam sen ne olur idin ?
Bu mesajdaki düşünceler hayatın her döneminde insanın kimseden duymadan kendi beyninde de düşündüğü şeylerdir. Acaba bir insan bunu çözebilecek mi diye düşünürüm bazen ama ııh zordur. çoktandır düşünmem '' hiçlikte ne var '' tarzı şeyler. Cevap bulamayan bir insanoğlunu düşündüğümde...
Konuya asıl mesaj atma sebebimse '' bize nurundan üflenildi '' adı altında yanlış yargılara varılması. Bence O'nun bir parçası değilsin. Sadece sana sınırsız ( buradaki sınır bile tartışılır ya neyse ) güç verilmiştir. Bu da ona işaret, demek değildir ki sen özsün. Bence karıştırmamak lazım.
 

tımetogo

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2010
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Yorum yapan arkadaşların tamamı panteist düşünce anlayışındalar ,yaradanın bir parçası özü olarak kendilerini düşünmekteler oysaki islam kesindir ve vahdet ,maiyet,ve de tevhid sırlarıyla ile bunu reddetmektedir.Kendini bütünün bir parçası gördüğün anda şirktesindir.Oysaki hepimizin bildiği İhlas suresinde allahın sonsuz sınırsız tek olduğu cüzlere parçalara ayrılmaz ve de som olduğu anlatılmaktaır.Aksi halde bize bildirilen islamı bir yaradan allah var birde yaradılanların cüzzü iradeleri var dualitesiyle değerlendirirsek sistemi asla anlayamaz ve herkez cehenneme kendi ateşini odununu götürür sözünü doğrular bir şekilde yaşar ve bu dünyadan geçer gideriz.Kuranda necis olanlar kitabı eline almasın vurgusu vardır burda necis pislik değil şirk ehlidir(Gizli Şirk)Dualite yani ikilik kişiye dünyada iken cehennemi yaşatır çünkü kader sırrı da burada gizlidir.Bazı mecazları da gerçek gibi kendi manalarıyla değerlendirirsek asla sistemin ruhunu anlayamayız.Örneğin kurandaki dağ benlik, ışık ta nuru yani ilmi kozmik bilinci bize anlatır.
 

bluecat

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Mar 2012
Mesajlar
142
Tepkime puanı
16
Konum
İstanbul
Aslında yerde, gökte, etrafında gördüğün konuşunca cevap duyamadığın herşey ben ama şu anda insan algınıza göre daha fazla önemsediğiniz, sana cevap verebilecek, seninle iletişime geçebilecek olan ben.

Çok mu basitleştirdim acaba :)
 

MoNa

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Eyl 2013
Mesajlar
64
Tepkime puanı
8
Ben neyim/kimim?

Ben ne?

Bu araştırmayı yaparken başlangıç noktamız şu olacak;
"Gözlenen gözleyen olamaz."

Tıpkı göz kendisini göremez, bıçak kendisini kesemez, parmak kendisini işaret edemez, gibi.

Gözün gördüğü aynadaki aksidir. Bıçağı esnek yapsak da kendisini kesmesini sağlasak, kesebildiği yer, kesen yer olmayacaktır. Parmak esnek olsa ve kendini işaret etmeye çalışsa, işaret edebildiği kısmı işaret edebilen kısmı olmayacaktır.

Böylelikle gözlemleyebildiğimiz hiçbir şey 'ben' olamaz.

Başlangıçta onu kullanabildiğimiz için beden bize ben olarak görünür.

Ama ben bedenimi gözlemleyebiliyorum. Öyleyse ben o olamam. Ona kumanda edebiliyor olmam, o olmamı gerektirmez. Bir otomobilin içine girip ona da kumanda edebiliyorum ama araba değilim.

Aslında araç kullanırken insan, iyi kullanabilmek/konsantre olabilmek için, 'farkında olmadan' aracın sınırlarını kendi sınırları gibi algılar. Bilardo oynarken bir ıstakaya dönüşür. Veya bir bilgisayar oyunu oynarken ekrandaki karakterle özdeşleşir. Veya bir film seyrederken sahnedeki karakterlerden biri olur film boyunca.

Bu özdeşleşme bilinçsizce olur. Ama özdeşleşmeden kurtulmak bilinçli çaba gerektirir.

Gözlemlemek sizi gözlemlediğiniz şeyden 'soyar'. Birşey gözlemleyebiliyorsanız, ona 'dıştan' bakabiliyorsunuz demektir. O halde nasıl o olabilirsiniz?

Peki ben'in beden olmadığını anladıktan sonra, şu soruyu sorabilirim? Ben enerji miyim?

Madem maddesel olan beden değilim, belki de o beden üzerinde gezinen/akan bir enerjiyim. Ona canlılık veren enerjiyim.

Ancak enerjimizin az veya çok olduğu zamanlara bakarsak bundan bağımsız, 'kendindeki' enerjiyi gözleyen bir 'ben'in varlığı ortaya çıkar. Kendinizi güçlü ya da zayıf hissederken 'ben' hep oradadır. Ve değişen enerjinizi gözlemleyebildiğinize göre 'ben' enerji de olamaz.

Daha sonra sıra zihine gelir. Madem madde ve enerji değilim, o halde zihnin kendisi olabilir miyim? Bir düşünce, bir duygu olabilir miyim?

Ancak sessiz bir şekilde oturursanız, zihninizden geçip giden düşünceleri ve bunların yarattığı duyguları gözlemlemek mümkün olur. Zihninizi gözlemleyebilirsiniz. Öyleyse 'ben', zihin de olamam.

Zaten gözlemleyebildiğim herşey, değişmeyen bir gözlem noktasına (bir sabit referansa) ihtiyaç duymaktadır.

Eğer 'ben' gözlemlenen şeyden ayrı olmasaydı, bu sabit referans varolmazdı. Gözlemlenen herşey görecedir, bu görecelik de 'ben'e göredir. 'Ben' sabit yerinde durmalı ki, şeyler de gözlenebilmeye devam edebilsin.

İşte bu bir 'şey' olmayan şey (yani ben) diğer tüm şeylerin kılığına bürünerek karşımıza çıkabiliyor gibi. Tüm elbiseleriyle. Bir 'şey' olmadığı halde bir 'şey'miş gibi şeylerle özdeşleşiyor, onlar oluyor. Hiçbir'şey' değil ama her'şey' ve herhangibir'şey'.

Not: Yazıdaki 'şey' terimi isim bulmakta zorlandığımız belli bir şeyin yerine geçen 'şey' değildir. Herşeyin yerine geçebilen, tüm şeyler kümesini (madde/enerji/olay/olgu/durum/duygu/düşünce vs) kapsayan, dolayısıyla bunlardan belli biri olamayan bir 'şey'dir. Yani yerine konabilecek başka bir 'şey' yoktur.

Yukarıdaki paragraf alıntıdır.

Syg.

okuduğum en katkı sağlayıcı yazılardan birisiydi çok teşekkür ediyorum.
zira konu da aynı derecede katkı ve fayda veren bir konu, okuduğum için çok teşekkür ediyorum.

Kur'an-ı Kerim'de "ol" emrinin işlevi ile olan ve olmaya devam eden"yaşayan bir kainattan söz edilmekte.
(Ben. Ben OL'an Ben) yada değişik vurgular ile manayı sayısız şekilde anlamak yolculuğumuz açık,
Olan Ben/ olmakta olan Ben. her ne var ise ve olmakta ise, sizin var gördüğünüz, yaşadığına hükmettiğiniz herşey sadece BEN.

Sizler ve yarattığım hiçbirşey kendisine Ben diyemez. Çünkü sadece ben BENİM'dir.
Sizlerin ben demeniz, benlik davanız da benim beğenmediğim en önemli şeydir,
bana ortak vede eş koşmamalısınız.

Anlamanız gereken en önemli ve tek şey, ben denilecek olanın ancak BEN olduğumdur.
Gördüğünüze var, görmediğinize yok demeniz de sizdeki o benlik ile ortaya çıkan yanılsamadır.
çünkü ben denildiğinde otomatik olarak sayısız insan ve yaratılmış tüm mevcudatta kendi madde varlığına ben diyeceği için sayısız ben kavramı ortaya çıkacaktır.

oysa sayısız çokluk içerisindeki tek asıl var olan, BEN'im "OL" emrim ile vücut bulmuş olan kudretimin tecellileridir.
-*-
bunlar cümleyi ilk okuduğumda aklımın kayıtlarından, kalbimin süzebildiği, idrakime yaklaşmış olan bazı düşünmeler.
öyle uçsuz bucaksız bir konu ki, ömrümün yarısı bu konu ile geçti ve geçmekte,
şimdiki durumum ise, işte yukarıdaki yazdığım noktadır.

inanıyorum vakti gelip o eşiği aştığım bir an olacak. "Olmakta ve OLdu ve inşaallah amin."

Hallac-ı Mansur Hz. ben Allah'ım demedi, çünkü "Allah Allah'lığını kimseye vermez" bunu diyen küfürdedir, denilemez bir ifade bu
Ben Rabbinizim demedi, Rabb mürebbi terbiye eden manasında bir kelime ve Rabbimiz Rabb sıfatı ile sayısız tecellide bulunmakta.
(çeşitli yollar ve vasıtalar ile terbiye edilmemizi düşündüğümüzde anlamak kolaylaşıyor.)
Hakk da aynı şekilde, her varolan El Hakk celle celaluhu'nun bir eseri ve tezahürüdür,
hayatın içerisinde bile insanlar haklılar ki, o şekilde yapmaktalar, aksi halde düşünemeyiz,
herkes her yaptığını kendisini haklı bulduğu için yapmakta. Tabiat da kanun gibi birşey bu.
Hakk ismi ve sıfatı ile fiilen sayısız tecellide olduğunu anlayabiliyoruz buradan.
Ancak Allah celle celaluhu dediğimizde, o bir tek AHAD olan Allah'tır işte.

Musa Aleyhisselam içinde o konuşmada "ben. ben olan ben" denilmesinin sırrı
(Allahualem bildiğimden söylemiyorum,anlamaya çalışma gayreti içerisinde kendimle düşünüyorum)
kendisinin Allah olarak görülemeyeceği, bunun talep de edilmemesi gerektiği,
ancak işaret semboller ile, isimleri,sıfat fiilleri ile mevcudatına iman edilebileceği.

her olanda beni gör tabiri olarak anlayabildim o ifadeyi.

-*-
bir de bir zaman bir tefsir dersinde şu ifade geçmişti Hz Musa Aleyhisselam bahsinde
"Firavunuma ateş etme Musa'mı vuracaksın"

Allah'ın varlığı teklikte bilinemeyeceği,
aslen bilmenin ancak zıttına vakıf olmakla gerçekleşeceği,
ve bu sebeple ilahi kanunlarında daima zıtlar şeklinde varlık sahnesine getirildiği,
hepsininde esasında muradın Allah'ın bilinmesi olduğu düşünüldüğünde,
bizler sayısız varlıklar içerisinde bakış açımızı kaybetmiş,
görme yetimizi kaybetmiş gibi yüzeyde kalmış haldeyiz belkide,

az evvel bu sitede rastladım
"Bizler ruhu deneyimlemeye gelmiş olan bedenler değiliz,
Beden deneyimleme safhasında olan RUHLARIZ"

Ruh ise Nefha-i Rabbani olduğundan, Rabbimizin nefesiyiz diyebiliyoruz.
Işığı sevgisi, enerjisi ne tür tabir edersek hepside aynı, tasavvufta CAN tabir edilir mesela.
ve Can tüm varlıkta tektir ve hepsinin de bağı vardır, ve dahi tüm varlık varolma değeri bakımından aynı statüdedir,
çok kıymetlidir, bir sineğin canı ile benim canım arasında fark yoktur.
fark ancak Takva'da, yani Allah'ı sevmek ve onun varlığına kurallarına (şeriatına) tabii olmaktadır.

Halife olabilmek demekte Allah'a muhalefet etmememizi ifade eden bir kelime,
denklik anlamı çıkarılamayacak bir mana var burada, fiiliyatta her nerede kullanılırsak kullanılalım razı ve hoşnutluk ile kullukta kalmamız anlamına gelmekte.

çok uzun oldu burada durmalıyım artık,
zira bilgim ve ilmimde yetersiz ama iştirak etmeyi istedim.

Her zamanki gibi niyetim ve gayretim sadece iyilik için idi.
hoşgörü ile karşılık bulmasını dilerim.
 

aklıselim1

Banlı Kullanıcı
Katılım
18 Haz 2013
Mesajlar
163
Tepkime puanı
11
Konum
istanbul
bende birşeyler yazayım ....

bu yazacaklarım okuduklarım değildir. bizzat bunun gerçekliğine ulaşmış kişiden aktarımımdır.

bu gördüğünüz herşey, dünya, galaksi, kainat, hayat, "kur'an" vs. hepsini bir portakal sıkacağı misali alıp sıksanız, üç şey ortaya çıkar. fiil , sıfat, ve zat . yani la faile illlalah. bütün fiilerde faal allah. her ne yapılıyorsanız onu yapan allahtır. ikincisi la mevsufe illallah. sizdeki sıfatlar da faal olan allahtır. yani gördüğünüzü duyduğunuzu yaşadığınızı ilim sahibi olduğunuzu vs. zannediyorsunuz. halbuki bu sıfattarda da faal ( işi yapan ) allah. son olarak da la mevcude illallah. kısacası allahtan başka birşey yok.

insanlığın milyon yıl sonra ulaşacağı nokta budur. teknoloji ile insanlara bilgisayar giydirmeye, insanları ışınlanmaya çalışmayın. hz isa gibi üfleyerek çamurdan kuşlara hayat vermeyi amaçlayın. allaha erin. allah ile allah olun. ölmeden önce ölün. çünkü allahtan başka herşey helak olacaktır.
 

MoNa

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Eyl 2013
Mesajlar
64
Tepkime puanı
8
Bu hakikat bilgisi işte,
kelimelere sığamayan,
ne kadar açıklanmaya, izah edilmeye çalışılsa bile,
hiçbir zaman sözlere dökülemeyecek olan,
ancak bizzatihi ehli olmak derecesine yükselmiş olan ruhların şehadet edebileceği bir bilgi.
Bilgi kelimesi bile doğru ifade değil,

benzer örneklerle açıklamaları zaman içerisinde hep duydum,
işittim desem daha yerli yerinde olabilir,
duymak Kalbin meziyeti,
kalbi frekanstan algılamak apayrı bir derinlik.
(dilerim bizimde erişmemiz mümkün olur, şimdilik yüzeydeki çırpınmaların eseri düşünmelerle konuya yakınlık kurma çabasındayız)

her an'ımız'da Allah'lı olmak konusu var, ancak bu istikamette bir samimiyet ve sadakat ile yaşadığımızda dahil olabileceğimiz bir dereceden bahsedilmekte,
sözde kalmak ile, Öz'e varmak arasındaki çok uzak ama çok yakın bir ince kesitten de bahsederler,
buna ise sırat-ı müstakim derler.

en küçük bir fiilden, en ulaşılması zor görünen idraklere bir yol vardır,demekteler.
küçük-büyük, iyi-kötü, tüm zıtları birleyebilmek için, bir İlahi yokluk haline muhtacız,
çünkü varlık bilinci daima kıyas ve rekabet,yanısıra da çokluk düzeyinde tutuyor bizi,
tüm düğümlerin açılacağı noktanın ise yokluk"hiçlik" makamı olduğunu öğrendim.
ölmeden (bedenen ölüme varmadan) içten (benlik duygusunun hiç kabul edilebilmesi) ölmek konusuda aynı manayı açıklamayı sağlamakta.

Tüm bu söylediklerim halen dışında ve uzağında olup,hazmetmek için gayret ettiğim bilgilerin ifadesi,
öğrenmeme ve anlamama katkısı olan her kelimeye,konuya ve kişilere teşekkür ediyorum.

"Bir an'da olmaz.
ama Bir ANda da olur,
ve o bir anda olacak olan idrakin olabilmesi için ise, her an O'nunla olunması lazımdır."

Bu son ifade bir tefsir dersi notudur.
Teşekkürler selamlar.

Nikola Tesla: “Eğer Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim açısından düşünün !”


İşte yine karşımıza süper bir ikram çıktı. Şükürler olsun.
Paylaştım ki, bu ikramdan başkada faydalananlar olsun.
 

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
Okuduğum yorumlar arasında bence cevaba en çok yaklaşan bir üst mesajdaki Mona'nın mesajı

Bütün kainat enerjiden meydana gelmiştir. ( En azından şu an için bunun aksi ispatlanamadı.) Bunun ispatı ise izafiyet teorisidir. Yani

E=m x c2 ( Anlamı= Bir maddeyi ışık hızının karesi büyüklüğünde bir hıza ulaştırırsanız kütle enerjiye dönüşür.)

Buradan çıkarılacak sonuç ise '' Bütün maddelerin özü enerjidir''

İşte Işık Musa'ya Einstein'nin 1900lerde bulduğu bu gerçeği (ve bu gerçektendi evrenin sırrıdır) söylüyor.

Işık bir enerji çeşididir. ''Ben benim'' derken de hem özünü hem yapısını anlatıyor.

Evrenin sırrı enerjidir.
 

aklıselim1

Banlı Kullanıcı
Katılım
18 Haz 2013
Mesajlar
163
Tepkime puanı
11
Konum
istanbul
evrenin sırrı enerji olabilir. ama varoluşun sırrının enerji olduğunu düşünmüyorum... katı sıvı gaz maddelere hallerine, ışık,ses kara delik, nur vs. her şeye enerji diyecekseniz o başka ... vakti zamanında teknolojiyi aşmak mümkün mü diye kendime sormuştum. bir kitap bunu daha ileriyede götürüp bilimin sınırının olduğunu hatta bir noktadan sonra bilimi bırakıp başka bilgiler le yola devam etmek gerektiği yazılıydı. erenlerin bir yazısında ilim şeytanın lisanı dır der.... görüldüğü gibi allaha ulaşmak kolay değil ....

saat 04.23

forumda 6551 kişi bulunuyor.

süper .......
 

MoNa

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Eyl 2013
Mesajlar
64
Tepkime puanı
8
Bir bilgi yazacağım,
sadece üzerinde düşünülebilmesi için.

"Hiçbir şey yoktu. Sadece Allah C.C. vardı. ve bir kere"kun(ol)" dedi.
Ve tüm olanlar bu kelimenin içten dışa (ses)e dönüşmesinden sonra ol'du.
Titreşim, sesin frekansı ve sonsuz frekanslar skalası, artık ne dersek diyebiliriz.

Olmak devam eden bir döngü. Bir kere oldu ve durdu anlamına değil.
Her AN ol'uş sürmekte."

Bu işte mesele. Ses'in eylemlerin doğma sebebi olması.
Ses seslendirilmeden önce de herşey vardı,
zahir olması sesin sükuttan doğması ile başlıyor.

Bu demek oluyor ki, düşündüklerimizde gerçek birer var' durumunda,
şehadet aleminde zuhur edebilmeleri için fiiliyata geçmeleri gerekmekte,
bu ilk anlama aşaması.

Ardından gelen başka bir aşama var ki, fiiliyata geçmeden de varlık varlıktır kabulü lazım.

Onun üzerinde de aşamalar zinciri sürmekte,
idrakim yetmiyor o kısma, şimdilik bunları yazabildim.

Ses'i nefes ile brlikte düşünelim lütfen. Çünkü sesinde zuhur yeri nefes.
Huuuuu
 

aklıselim1

Banlı Kullanıcı
Katılım
18 Haz 2013
Mesajlar
163
Tepkime puanı
11
Konum
istanbul
izin verirsen ayeti yazayım....

"“Göklerin ve yerin mübdi’idir. (Onları önceden hiçbir örneği bulunmaksızın yaratandır.) Bir şeyin olmasını isteyince ona sadece ol der, o da oluverir.
(Bakara Sûresi, 117)"

bazı alimler yada yüksek şahsiyetlerin çok sıra dışı yorumu bulunmaktadır. kaba bir tarifle allah yaratmak için çaba göstermedi yani çamuru alıp eliyle sanatçı edasıyla şekil vermedi. çamura söyledi o da oluverdi. şeklinde anlam çıkmaktadır.

bir başka yorum ise şöyledir. "oluverdi" demek ile varlığa büründü , var oldu şeklinde anlam çıkarmanın yanlışlığından behsedilir. zaten "var" idi. kabaca anlatayım yaklaşık anlam çıkacaktır. örneğin annenize yada çocuğunuza karşıyorsunuz. huyunu beğenmiyor müdahale ediyorsunuz. onu kendi haline bırakın olmaktan başka birşey yapmıyor.

konu dışında ama birşey dikkatimi çekti. amerikalılarda farkıda olmadan heragün allah diyor . nasıl mı :) tasaffuvta

tasavvufta "hu " ingilizce de "who"
 

Elfangel

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
938
Tepkime puanı
354
Sohbetiniz gayet düzeyli ilerliyor, teşekkür ederiz, ancak flood yapmayınız, mesajdan sonra mesajınıza cevap gelmesini bekleyiniz. Sevgiler.
 

MoNa

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Eyl 2013
Mesajlar
64
Tepkime puanı
8
izin verirsen ayeti yazayım....

"“Göklerin ve yerin mübdi’idir. (Onları önceden hiçbir örneği bulunmaksızın yaratandır.) Bir şeyin olmasını isteyince ona sadece ol der, o da oluverir.
(Bakara Sûresi, 117)"

bazı alimler yada yüksek şahsiyetlerin çok sıra dışı yorumu bulunmaktadır. kaba bir tarifle allah yaratmak için çaba göstermedi yani çamuru alıp eliyle sanatçı edasıyla şekil vermedi. çamura söyledi o da oluverdi. şeklinde anlam çıkmaktadır.

bir başka yorum ise şöyledir. "oluverdi" demek ile varlığa büründü , var oldu şeklinde anlam çıkarmanın yanlışlığından behsedilir. zaten "var" idi. kabaca anlatayım yaklaşık anlam çıkacaktır. örneğin annenize yada çocuğunuza karşıyorsunuz. huyunu beğenmiyor müdahale ediyorsunuz. onu kendi haline bırakın olmaktan başka birşey yapmıyor.

konu dışında ama birşey dikkatimi çekti. amerikalılarda farkıda olmadan heragün allah diyor . nasıl mı :) tasaffuvta

tasavvufta "hu " ingilizce de "who"

Son ifadeniz daha önce farketmediğim birşeye yöneltti beni,
paylaşayım ki devamı ve daha yüksek bilgi için yol açılsın inşaallah.

Tasavvuf!ta Hu derviş selamı da olarak bilinir,
ve "O" demektir.
Yani Allah'ın zatı ifade edilir, ve kulluğumuzun yokluğumuzla ifade edilmesi,
her varlığın O'ndan-O'nunla-O'nun için-O'na doğru olduğu,
(O DEĞİLİZ.)
bu sebepten benliklerimizin hiç mesabesinde bulunduğu,
ancak benliklerimiz vasıtası ile kendisinin mevcutluk ve varlığının bilinmesini dilediği,

Bu dileğin ilanını,

İlana iştirak eden her varlığında, şehadet ve itaat ile kabulünün beklendiği bir yüce idrak seviyesine ulaşma seyrini anlatan,
aslında çok kapsamlı bir izahı olan bir Kelime ve İfadedir "HU".

WHO ise, yanlış bilmiyorsam "KİM" sorusunu soran kelimedir.

Yani eksik bilgimle düşündüğüm şu oldu,
Tasavvuf "O" derken, bunu Arapça lisanda Hu diye ifade ederken.
Lisan ifadesi ses bakımından aynı, ancak İngilizce dilinde soru mana bakımından"kim" basamağında durmakta.

Ve ekleme yapmak istediğim asıl şu idi,
bütün varlık onu zikreder, bilsin yada bilmesin.

Bunun Ayet-i kerimeler ile desteklenen bir yazıya dönüşmesi gerekiyor, şimdi vakit yok, unutmadan sadece düşündüklerim kayda geçsin istedim.

Devamında yine konuya dahil olabiliriz.
 

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
Neden her konu dönüp dolaşıp Müslümanlığa varıyor onu da anlamış değilim.
Tamam herşeyi Allah yarrattı. O çok büyük. Bütün varlığımızı ona borçluyuz... vs. Bunu 1 sayfa boyunca uzatabilirim. Benden sonra yorum yazacak arkadaşta 1 sayfa boyuncu Allah'ın büyüklüğünü yazar. Ondan sonraki arkadaşta ve sonrakide. Böyle böyle sayfaları doldururuz.
İyide bunun için bir beyne sahip olmamıza gerek yokki. Eğer sadece düşünmemiz gereken bu olsaydı, bizi yaratan bunu bize kodlar ve beynimizi farklı yönde kullanmamıza izin vermezdi.

Tabiki herşeyin en arkasında bizi yaratan var. (Bu benim inancıma göre bir cümle.) Ama olan herşeyide ''direkt'' olarak yaratıcıya bağlamak varoluş nedenimizi inkar etmek olur.

Bunu şu şekilde düşünebiliriz. ''Allah'ın adını ağzından düşürmeyen ve 7/24 Allaha ibadet eden ama insanlığa hiçbir faydası olmayan insan'' gerçek bir Müslüman olabilir mi?

''İlim şeytanın lisanıdır'' diyen bile olmuş. Demek ki hala bilimi din karşıtı görenler var.

Şimdi bütün bunları niye yazdın derseniz. Arkadaşlar lütfen forumdaki her konuyu Allah'a (dolayısıyla Müslümanlığa) bağlayıp, olayı kısır bir döngüye çevirmeyelim. Çünkü bu bizi ne dini nede ilmi açıdan ilerletmez. Aksine aramızda müslüman olamayan arkadaşlarıda, aynı şeyleri tekrar tekrar okumaya maruz bırakarak Müslümanlıktan soğutmuş oluruz.
 
Üst