Eski ilişkim yüzünden hala zarar görüyorum

roothoaxvir

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Mar 2014
Mesajlar
122
Tepkime puanı
105
Konum
Ankara
İş
Arkeoloji
Merhaba yaklaşık 6-7 ay önce bir konu daha açmıştım forumda.Lakin iş biraz garipseyince yine konu açmak istedim.Meseleyi Anlatmadan önce artık işin paranormal bir seviyeye geldiğini düşünüyorum.
Benim bundan 1 sene önce ilişkim olmuştu herşey yolunda gidiyordu tabi yolunda gittiğini ben düşünüyordum meğersem öyle değilmiş.Sevgili olduğum hatta ciddi düşündüğüm kişinin : ismi yalan,hayatı yalan çıktı.Ve beni aldatması da cabası.Bir şekilde üstesinden gelmeye çalıştım yapamadım.Doktora gittim hafif depresyon oldugunu ve antidepresan önereceğini söyledi kullanmaya başladım 1-2 ay herşey normal gitti.Bana yapılan şeyler aklıma geldikçe iştahım kaçıyor 2-3 gün yemek yemediğim oluyordu.İlaçlaru kullandıgım zamanda iyi gelişmeler katettim.Hala kullanıyorum ama,İşin üstesinden gelemiyorum.Ona karşı felaket bir sinir kin hırs var.Ve bu hiç sönmüyor.Kurşun döktürdük Olmadı.Fal baktırdım Falcıya gittiğim kişi bir kadındı ve işinin iyilerindendi.


Benim üzerimde büyü değil ama tesirli bir dua okunduğunu ve bu yüzden sıkıntı çekeceğimi söyledi.Bunun tedavisi içinse sirkeli suda 3 defa duş almamı rahatlayacağımı söyledi.yaptım tabi eskisinden daha iyiyim ama yine aklıma geliyor.Ben artık işin paranormal derecesinde olduğunu düşünmekteyim.Daha önce bir hocaya bakım yaptırdığımda büyü olduğunu söylemişti.Ama ben inanmıyorum ona.Sizce ne yapabilirim kinimin öfkemin geçmesi için ? Bilemiyorum belki karşıma çıksa ciddi manada zarar verebilirim ona.Ben artık nötr olmak normal hayatıma dönmek istiyorum ama yapamıyorum hep aklımda çıkmıyor bir saniye bile.

Şimdiden teşekkürler
 

berksurucu

Banlı Kullanıcı
Katılım
3 Haz 2009
Mesajlar
356
Tepkime puanı
968
Konum
Güzel İzmir
öncelikle geçmiş olsun.

Hayatımda çok büyük sayılabilecek tramvalar yaşamadım. Fakirlik, Hastalık, Şiddet vb.. bunları yaşamadım.

Dolayısıyla; beni sınayacak tek şey ilişkilerimdi. İlişkilerimle öğrendim. İlişkilerimle yanıldım... öfkelendim... ağladım... depresyona girdim..

2007 senesinde yaşadığım bir terkedilme sonucu Major Depresyon denen illete yakalanmıştım. 20 yaşındaydım. 3 ay boyunca yemek yemeyi unutmuştum. bi deri bi kemik kalmıştım falan filan... Tabi bi kızın gelip beni bu duruma sokabilmesi bana çok koymuştu. Kendi kendime bir söz verdim. İnsana ve hayata dair tüm sırları öğrenecektim. Mental olarak çok güçlü olacaktım. Sonra bi dua etmiştim. Kadir Gecesiydi...

"Allah'ım bana yerle gök arasında bir dil lutfet"

Çorap söküğü gibi gelen bilgiler ve sıçramalar...
Yaşadığım acı ve ettiğim dua zihnimde bir çok açılımlara sebep olmuş olacak ki o zaman ki benle şimdi arasında bilinç olarak eser yok derim.

Bunu niye anlattım. bilirim bu durumları. Ciddi, gayriciddi... uzun süren, kısa süren çok ilişkim oldu. Daha önce de dediğim gibi başka şansım yoktu. kendimi böyle tanıyabiliyordum.
.................................

E tabi şimdi gözlem yapınca yıllar yılı; insanlarında aslında benzer sorunlar yaşayabildiğimi gördüm. Böyle gördükçe kendi hikayemi, ya da hikayelerimi efsaneleştirmemeye başladım.

Yani anlayacağın; bir çok insanın geçebileceği normal bir yoldan geçiyorsun. "söylemesi kolay" diyeceksin. yaşadığının içinden çıkmadıkça, geriye dönüp bakamadıkça anlayabileceğimiz bir mevzu değil. Çünkü Duygu varken bilgelik olmaz. Deneyim anında objektif olmak zordur. çünkü ortada paramparca olan bir ego vardır.
.............................

Takma kafanı diyemem... Unut gitsin diyemem. Bu kırılmışlık duygusu yaşanacak. Hatta bir süre paranoyaya sebep olacak. Takıntıya dönüşecek. bir süre sonraki partnerine belki de çok yanlış davranacaksın bu yüzden.
..........................................

Bunu da geçelim...

Neden Böyle hissediyoruz ? Ona bakalım.

İnsan Ruhunun tekamül etmek isterken; Egosu olayları çarpıtır.

Yani Ruhun "Aldatılmanı" planlarken Egon bundan "acı" duyacaktır.

Kendimizi gerçekleştirme yollarından en aranılanı ama en anlaşılamayanı "değer görmek, sevilmek, onaylanmak" ile ilgili mevzular.

Değer duygumuzu dışardan doldurmaya meyilli olduğumuzdan Tüm Temsil sistemlerimizi Karşımıza çıkanlar üzerinde ifade etmeye hazırız. Buna sarılırız. Değer gösteririz... Bu değer gösterme mevzuu pazarlıktır.

"Hani bak sana değer veriyom ama sende bana değer ver haa"

Ve çoğunlukla Verdiğimiz değerin ya üzerinde ya da altında bir karşılık alırız. Altında aldıklarımızı bizi tramva ya sokacaktır..
"ama ben ona böyle değer verdim. şöyle değer verdim o bana neler neler yaptı"

Çünkü sen kafandaki "o"nu sevmiştin. Dışardaki "o" ile Kafandaki "o" aynı kişi çıkmadı... Tüm savaş bundan. Tüm kabullenememe bundan...
Çünkü değer duyguların ondan besleniyordu. O akış kesildi. Birde aldatıldın. Muhtemelen onu tanımadan önceki halinden daha değersiz hissediyorsun.

Çünkü sen değer puanını onun sana davranışına göre referans aldın.
..........................................

Hayata dair üç afirmasyon vereyim...,

- Sen birine 5 birim değer verdin diye onunda 5 birim verme zorunluluğu yoktur. 3 de verebilir, 10 da verebilir. Hiç de verebilir...
- Onun sana yaptıkları senin değer yargını etkiliyorsa Değersizlik duygun var demektir. Dünyanın en iyileri ve güzelleri bile aldatılabilir. Bu aldatanı bağlar...
- Hiç bir ilişki sonsuza dek sürmek zorunda değildir. Çünkü ilişki doğası gereği "SONLU" bir kavramdır. evlenseniz bile birinizden biri ölünce yine biter.

...................................

Lütfen Takıntılı İlişkileri "Ciddi" maskesi altında meşrulaştırmayın. Zaten bir kaç yıl sonra muhtemelen çok güleceksin

şimdi ben bu kadar yazdım ama büyülü müyülü şeylerden pek anlamam. Anlayan biri yazacaktır illaki....
 

acid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
397
Merhaba yaklaşık 6-7 ay önce bir konu daha açmıştım forumda.Lakin iş biraz garipseyince yine konu açmak istedim.Meseleyi Anlatmadan önce artık işin paranormal bir seviyeye geldiğini düşünüyorum.
Benim bundan 1 sene önce ilişkim olmuştu herşey yolunda gidiyordu tabi yolunda gittiğini ben düşünüyordum meğersem öyle değilmiş.Sevgili olduğum hatta ciddi düşündüğüm kişinin : ismi yalan,hayatı yalan çıktı.Ve beni aldatması da cabası.Bir şekilde üstesinden gelmeye çalıştım yapamadım.Doktora gittim hafif depresyon oldugunu ve antidepresan önereceğini söyledi kullanmaya başladım 1-2 ay herşey normal gitti.Bana yapılan şeyler aklıma geldikçe iştahım kaçıyor 2-3 gün yemek yemediğim oluyordu.İlaçlaru kullandıgım zamanda iyi gelişmeler katettim.Hala kullanıyorum ama,İşin üstesinden gelemiyorum.Ona karşı felaket bir sinir kin hırs var.Ve bu hiç sönmüyor.Kurşun döktürdük Olmadı.Fal baktırdım Falcıya gittiğim kişi bir kadındı ve işinin iyilerindendi.


Benim üzerimde büyü değil ama tesirli bir dua okunduğunu ve bu yüzden sıkıntı çekeceğimi söyledi.Bunun tedavisi içinse sirkeli suda 3 defa duş almamı rahatlayacağımı söyledi.yaptım tabi eskisinden daha iyiyim ama yine aklıma geliyor.Ben artık işin paranormal derecesinde olduğunu düşünmekteyim.Daha önce bir hocaya bakım yaptırdığımda büyü olduğunu söylemişti.Ama ben inanmıyorum ona.Sizce ne yapabilirim kinimin öfkemin geçmesi için ? Bilemiyorum belki karşıma çıksa ciddi manada zarar verebilirim ona.Ben artık nötr olmak normal hayatıma dönmek istiyorum ama yapamıyorum hep aklımda çıkmıyor bir saniye bile.

Şimdiden teşekkürler

Yaşınızı, işinizi ya da yaşadıklarınızı bilmiyorum. O yüzden farazi yorumlar olabilir.

Büyü olabilir mi olabilir. Paranormal işlerle uğraşan kişiler yakınlarında zayıf gördükleri kişileri denek olarak da kullanabilir. Bu da bazı etkileri yaratır.

Ancak insan bağımlılığı ya da o kişiye karşı geliştirilen takıntılar da ne yazık ki bu tür sorunları yaratabilir. Uzun süreli, hayatınızın neredeyse sevgilinizden ya da eşinizden ibaret olduğu ilişkilerde bu durum daha rahatsız edici hal alır. Beyin eskiden nasıl yaşadığını hatırlayana, yeniden davranışlar oluşturana kadar bildiğini öne çıkartır. "Yemeği onunla yerdim, şu semte onunla giderdim, hep birlikte yürürdük" vs vs.
İlaç tedavisinin yanı sıra terapiler de yeni bir yaşam için destekleyici olabilir. Yeni hobiler, sosyal yaşam... Ancak bunların merkezinde sizin olmanız çok önemli. Birinin yerine başka bir insanı koymak kısır döngü içerisine sokuyor.
 
Ü

Üye silindi 58480

Kurşun döktürdük Olmadı.

Kurşun dökmek yıldızın düşükse ișe yarar. Yani çaban var ama bilinç gücün yetmiyorsa.

Seninki paranormal bir olay bile değil zannettiğinin aksine.
Çok büyük ihtimalle takıntılı kişilik bozukluğun var. Sözlerinden akıyor yani o derece.

O kişiyi miktiret. O kişi senin içindeki fitri bozukluğu sana haber veren müfettişten başkası değil. Aklın varsa teşekkür bile et yani ona. Zaten sonradan edicen de. ?
 

roothoaxvir

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Mar 2014
Mesajlar
122
Tepkime puanı
105
Konum
Ankara
İş
Arkeoloji
öncelikle geçmiş olsun.

Hayatımda çok büyük sayılabilecek tramvalar yaşamadım. Fakirlik, Hastalık, Şiddet vb.. bunları yaşamadım.

Dolayısıyla; beni sınayacak tek şey ilişkilerimdi. İlişkilerimle öğrendim. İlişkilerimle yanıldım... öfkelendim... ağladım... depresyona girdim..

2007 senesinde yaşadığım bir terkedilme sonucu Major Depresyon denen illete yakalanmıştım. 20 yaşındaydım. 3 ay boyunca yemek yemeyi unutmuştum. bi deri bi kemik kalmıştım falan filan... Tabi bi kızın gelip beni bu duruma sokabilmesi bana çok koymuştu. Kendi kendime bir söz verdim. İnsana ve hayata dair tüm sırları öğrenecektim. Mental olarak çok güçlü olacaktım. Sonra bi dua etmiştim. Kadir Gecesiydi...

"Allah'ım bana yerle gök arasında bir dil lutfet"

Çorap söküğü gibi gelen bilgiler ve sıçramalar...
Yaşadığım acı ve ettiğim dua zihnimde bir çok açılımlara sebep olmuş olacak ki o zaman ki benle şimdi arasında bilinç olarak eser yok derim.

Bunu niye anlattım. bilirim bu durumları. Ciddi, gayriciddi... uzun süren, kısa süren çok ilişkim oldu. Daha önce de dediğim gibi başka şansım yoktu. kendimi böyle tanıyabiliyordum.
.................................

E tabi şimdi gözlem yapınca yıllar yılı; insanlarında aslında benzer sorunlar yaşayabildiğimi gördüm. Böyle gördükçe kendi hikayemi, ya da hikayelerimi efsaneleştirmemeye başladım.

Yani anlayacağın; bir çok insanın geçebileceği normal bir yoldan geçiyorsun. "söylemesi kolay" diyeceksin. yaşadığının içinden çıkmadıkça, geriye dönüp bakamadıkça anlayabileceğimiz bir mevzu değil. Çünkü Duygu varken bilgelik olmaz. Deneyim anında objektif olmak zordur. çünkü ortada paramparca olan bir ego vardır.
.............................

Takma kafanı diyemem... Unut gitsin diyemem. Bu kırılmışlık duygusu yaşanacak. Hatta bir süre paranoyaya sebep olacak. Takıntıya dönüşecek. bir süre sonraki partnerine belki de çok yanlış davranacaksın bu yüzden.
..........................................

Bunu da geçelim...

Neden Böyle hissediyoruz ? Ona bakalım.

İnsan Ruhunun tekamül etmek isterken; Egosu olayları çarpıtır.

Yani Ruhun "Aldatılmanı" planlarken Egon bundan "acı" duyacaktır.

Kendimizi gerçekleştirme yollarından en aranılanı ama en anlaşılamayanı "değer görmek, sevilmek, onaylanmak" ile ilgili mevzular.

Değer duygumuzu dışardan doldurmaya meyilli olduğumuzdan Tüm Temsil sistemlerimizi Karşımıza çıkanlar üzerinde ifade etmeye hazırız. Buna sarılırız. Değer gösteririz... Bu değer gösterme mevzuu pazarlıktır.

"Hani bak sana değer veriyom ama sende bana değer ver haa"

Ve çoğunlukla Verdiğimiz değerin ya üzerinde ya da altında bir karşılık alırız. Altında aldıklarımızı bizi tramva ya sokacaktır..
"ama ben ona böyle değer verdim. şöyle değer verdim o bana neler neler yaptı"

Çünkü sen kafandaki "o"nu sevmiştin. Dışardaki "o" ile Kafandaki "o" aynı kişi çıkmadı... Tüm savaş bundan. Tüm kabullenememe bundan...
Çünkü değer duyguların ondan besleniyordu. O akış kesildi. Birde aldatıldın. Muhtemelen onu tanımadan önceki halinden daha değersiz hissediyorsun.

Çünkü sen değer puanını onun sana davranışına göre referans aldın.
..........................................

Hayata dair üç afirmasyon vereyim...,

- Sen birine 5 birim değer verdin diye onunda 5 birim verme zorunluluğu yoktur. 3 de verebilir, 10 da verebilir. Hiç de verebilir...
- Onun sana yaptıkları senin değer yargını etkiliyorsa Değersizlik duygun var demektir. Dünyanın en iyileri ve güzelleri bile aldatılabilir. Bu aldatanı bağlar...
- Hiç bir ilişki sonsuza dek sürmek zorunda değildir. Çünkü ilişki doğası gereği "SONLU" bir kavramdır. evlenseniz bile birinizden biri ölünce yine biter.

...................................

Lütfen Takıntılı İlişkileri "Ciddi" maskesi altında meşrulaştırmayın. Zaten bir kaç yıl sonra muhtemelen çok güleceksin

şimdi ben bu kadar yazdım ama büyülü müyülü şeylerden pek anlamam. Anlayan biri yazacaktır illaki....


Dediklerinize katılıyorum lakin şöyle de bir mevzu var yazdıklarınız her insan için geçerli değil.mesela kendinizden örnek vermişiniz.kendiniz bazı şeyleri atlatıp bundan ders çıkartmışsınız.hatta hayatınız değişmiş.ama bazı insanlar duygularının esiri olurlar ve bu hep devam eder sanırsam bende öyle oldum.kendimi övmeyi sevmem ama ben kimseye çok büyük bir kötülü yapmadığım kanaatindeyim.tabi bana büyük bir kötülük yapınca haliyle işin üstesinden gelmem zorlaşıyor.
 

berksurucu

Banlı Kullanıcı
Katılım
3 Haz 2009
Mesajlar
356
Tepkime puanı
968
Konum
Güzel İzmir
Dediklerinize katılıyorum lakin şöyle de bir mevzu var yazdıklarınız her insan için geçerli değil.mesela kendinizden örnek vermişiniz.kendiniz bazı şeyleri atlatıp bundan ders çıkartmışsınız.hatta hayatınız değişmiş.ama bazı insanlar duygularının esiri olurlar ve bu hep devam eder sanırsam bende öyle oldum.kendimi övmeyi sevmem ama ben kimseye çok büyük bir kötülü yapmadığım kanaatindeyim.tabi bana büyük bir kötülük yapınca haliyle işin üstesinden gelmem zorlaşıyor.

tabiki de. yazdıklarım beni bağlar. beni anlatır. benim deneyimlerimdir.

Ama şunu iddaa edebilirim. Arayan illaki bulur.

İmza ma bakın : )
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
OKB nedir bilirmisiniz? Hani diorsunuz ya aklimdan cikmiyor takinti yapmis, bu gibi dusunceler patika gibi yol
öncelikle geçmiş olsun.

Hayatımda çok büyük sayılabilecek tramvalar yaşamadım. Fakirlik, Hastalık, Şiddet vb.. bunları yaşamadım.

Dolayısıyla; beni sınayacak tek şey ilişkilerimdi. İlişkilerimle öğrendim. İlişkilerimle yanıldım... öfkelendim... ağladım... depresyona girdim..

2007 senesinde yaşadığım bir terkedilme sonucu Major Depresyon denen illete yakalanmıştım. 20 yaşındaydım. 3 ay boyunca yemek yemeyi unutmuştum. bi deri bi kemik kalmıştım falan filan... Tabi bi kızın gelip beni bu duruma sokabilmesi bana çok koymuştu. Kendi kendime bir söz verdim. İnsana ve hayata dair tüm sırları öğrenecektim. Mental olarak çok güçlü olacaktım. Sonra bi dua etmiştim. Kadir Gecesiydi...

"Allah'ım bana yerle gök arasında bir dil lutfet"

Çorap söküğü gibi gelen bilgiler ve sıçramalar...
Yaşadığım acı ve ettiğim dua zihnimde bir çok açılımlara sebep olmuş olacak ki o zaman ki benle şimdi arasında bilinç olarak eser yok derim.

Bunu niye anlattım. bilirim bu durumları. Ciddi, gayriciddi... uzun süren, kısa süren çok ilişkim oldu. Daha önce de dediğim gibi başka şansım yoktu. kendimi böyle tanıyabiliyordum.
.................................

E tabi şimdi gözlem yapınca yıllar yılı; insanlarında aslında benzer sorunlar yaşayabildiğimi gördüm. Böyle gördükçe kendi hikayemi, ya da hikayelerimi efsaneleştirmemeye başladım.

Yani anlayacağın; bir çok insanın geçebileceği normal bir yoldan geçiyorsun. "söylemesi kolay" diyeceksin. yaşadığının içinden çıkmadıkça, geriye dönüp bakamadıkça anlayabileceğimiz bir mevzu değil. Çünkü Duygu varken bilgelik olmaz. Deneyim anında objektif olmak zordur. çünkü ortada paramparca olan bir ego vardır.
.............................

Takma kafanı diyemem... Unut gitsin diyemem. Bu kırılmışlık duygusu yaşanacak. Hatta bir süre paranoyaya sebep olacak. Takıntıya dönüşecek. bir süre sonraki partnerine belki de çok yanlış davranacaksın bu yüzden.
..........................................

Bunu da geçelim...

Neden Böyle hissediyoruz ? Ona bakalım.

İnsan Ruhunun tekamül etmek isterken; Egosu olayları çarpıtır.

Yani Ruhun "Aldatılmanı" planlarken Egon bundan "acı" duyacaktır.

Kendimizi gerçekleştirme yollarından en aranılanı ama en anlaşılamayanı "değer görmek, sevilmek, onaylanmak" ile ilgili mevzular.

Değer duygumuzu dışardan doldurmaya meyilli olduğumuzdan Tüm Temsil sistemlerimizi Karşımıza çıkanlar üzerinde ifade etmeye hazırız. Buna sarılırız. Değer gösteririz... Bu değer gösterme mevzuu pazarlıktır.

"Hani bak sana değer veriyom ama sende bana değer ver haa"

Ve çoğunlukla Verdiğimiz değerin ya üzerinde ya da altında bir karşılık alırız. Altında aldıklarımızı bizi tramva ya sokacaktır..
"ama ben ona böyle değer verdim. şöyle değer verdim o bana neler neler yaptı"

Çünkü sen kafandaki "o"nu sevmiştin. Dışardaki "o" ile Kafandaki "o" aynı kişi çıkmadı... Tüm savaş bundan. Tüm kabullenememe bundan...
Çünkü değer duyguların ondan besleniyordu. O akış kesildi. Birde aldatıldın. Muhtemelen onu tanımadan önceki halinden daha değersiz hissediyorsun.

Çünkü sen değer puanını onun sana davranışına göre referans aldın.
..........................................

Hayata dair üç afirmasyon vereyim...,

- Sen birine 5 birim değer verdin diye onunda 5 birim verme zorunluluğu yoktur. 3 de verebilir, 10 da verebilir. Hiç de verebilir...
- Onun sana yaptıkları senin değer yargını etkiliyorsa Değersizlik duygun var demektir. Dünyanın en iyileri ve güzelleri bile aldatılabilir. Bu aldatanı bağlar...
- Hiç bir ilişki sonsuza dek sürmek zorunda değildir. Çünkü ilişki doğası gereği "SONLU" bir kavramdır. evlenseniz bile birinizden biri ölünce yine biter.

...................................

Lütfen Takıntılı İlişkileri "Ciddi" maskesi altında meşrulaştırmayın. Zaten bir kaç yıl sonra muhtemelen çok güleceksin

şimdi ben bu kadar yazdım ama büyülü müyülü şeylerden pek anlamam. Anlayan biri yazacaktır illaki....


Bu cevabin iceregi cok güzel.. tebrikler
 

venusyenbiri

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ara 2018
Mesajlar
718
Tepkime puanı
1,279
Özellikle kadınların böyle takıntılı duygular yaşamasına çok rastlıyorum ama bunların hepsi ya hırstan ibaret oluyor ya da gerçekten takıntı. Takıntı denince zoruna gidiyor karşıdaki insanın ama aslında takıntı çoğu zaman aşktan daha uzun, daha yoğun, daha yıpratıcı olur. Ne yaptıysa yaptı biraz üzüldükten sonra kendinizi toparlamanız gerek diye düşünüyorum (16 yaşında değilseniz tabi). Kimseye ders vermek, had bildirmek, kin tutmak zorunda değilsiniz. Hayatı kendinize zehir etmekten başka bir şey değil bu. Önce kendi hayatınızı yoluna koymaya bakın. Ne büyüdür bu, ne de başka bir şey. Bu tamamen psikoloji ve egoyla alakalı bir durum.
 

acid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
397
Kadınların bu durumu daha çok yaşamasını sosyolojik şartlarda normal buluyorum.

Nedenlerine de bakmak gerek. Çocukluktan itibaren beynimize işlenen kodlar hayatımızdaki seçimlerimizi etkiliyor. Aileden, okuldan ya da çevreden duyduğumuz cinsiyetçi ve suçlayıcı kodlamalar var. Örneğin, bir kadının flört etmesinin onu ahlaksız yapacağı. Bir kadın bu yargı ile karşılaşmamak için sevgilisine takıntılı hale geliyor. Çünkü ikinci, üçüncü olursa toplum onu ahlaksız görecek. Evlilik için de benzer kodlamalar var.

Bilincimizdeki bilgiler ne kadar farklı olursa olsun bilinçaltımız bu konuda farklı çalışıyor. Bazen hatırlamadığımız ancak yerleşmiş sözcükler hayatımıza yön veriyor.

Çocukluktan beri kadının nasıl giyindiği, nasıl davrandığı üzerine kısıtlamalarla yaşayan birey olma konusunu oturtamamış, toplumun onu evliliğine, kıyafetine göre yargıladığı, psikolojik şiddetin her türlüsünü gören, bunun kendisine yapılmasını normalleştirmiş, fiziksel ve cinsel şiddet gördüğünde suçlanmamak için saklayan kadınlar... Bu koşullarda bilinçli ya da bilinçsiz olarak davranışlar da bu yönde şekilleniyor.

Çözüm çok uzun zaman alacak olsa da birey olmak için mücadele edip, bilinçaltındaki rahatsız edici, iğrendiren kodlardan kurtularak güçlü bir şekilde kendini sevmek. Ancak bu toplumda sanıldığı kadar kolay değil.
 

İbisu

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Eyl 2019
Mesajlar
352
Tepkime puanı
382
Kadınların bu durumu daha çok yaşamasını sosyolojik şartlarda normal buluyorum.

Nedenlerine de bakmak gerek. Çocukluktan itibaren beynimize işlenen kodlar hayatımızdaki seçimlerimizi etkiliyor. Aileden, okuldan ya da çevreden duyduğumuz cinsiyetçi ve suçlayıcı kodlamalar var. Örneğin, bir kadının flört etmesinin onu ahlaksız yapacağı. Bir kadın bu yargı ile karşılaşmamak için sevgilisine takıntılı hale geliyor. Çünkü ikinci, üçüncü olursa toplum onu ahlaksız görecek. Evlilik için de benzer kodlamalar var.

Bilincimizdeki bilgiler ne kadar farklı olursa olsun bilinçaltımız bu konuda farklı çalışıyor. Bazen hatırlamadığımız ancak yerleşmiş sözcükler hayatımıza yön veriyor.

Çocukluktan beri kadının nasıl giyindiği, nasıl davrandığı üzerine kısıtlamalarla yaşayan birey olma konusunu oturtamamış, toplumun onu evliliğine, kıyafetine göre yargıladığı, psikolojik şiddetin her türlüsünü gören, bunun kendisine yapılmasını normalleştirmiş, fiziksel ve cinsel şiddet gördüğünde suçlanmamak için saklayan kadınlar... Bu koşullarda bilinçli ya da bilinçsiz olarak davranışlar da bu yönde şekilleniyor.

Çözüm çok uzun zaman alacak olsa da birey olmak için mücadele edip, bilinçaltındaki rahatsız edici, iğrendiren kodlardan kurtularak güçlü bir şekilde kendini sevmek. Ancak bu toplumda sanıldığı kadar kolay değil.
Bu kısıtlayıcı şeylerden kurtulmak için çok kısa bir süreliğine kök çakrasından sıyrılmanın işe yarayabileceğini düşünüyorum kök çakrasından sıyrıldığınızda hayal dünyasında yaşayacaksınız ve orada dünyadaki şeyler gidecek nasıl istiyorsanız öyle olacaksınız. Ama kök çakrasının eksikliği içinizi boş hissettirecek orası için biraz sabretmek lazım. Bir de aynı zamanda cinsel çakra çalışacağı için şehvet gözüyle bakarsınız ve şehvetin zevkin peşinden koşmanın ne kadar sonsuz olduğunu nerelere varabileceğini görürsünüz geri normale döndüğünüze bir karşılaştırma yaparak nelerin boş nelerin gereksiz olduğunu, neye ihtiyacınız olduğunu neyin peşinden koşmamanız gerektiğini fark edersiniz. Bir nevi size kalmış süresi ama birkaç saatlik bir yolculuk gibi dediğimden %100 emin değilim ama bir hatam varsa düzeltmenizi,önerilerinizi bekliyorum.
 

acid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
397
Bu kısıtlayıcı şeylerden kurtulmak için çok kısa bir süreliğine kök çakrasından sıyrılmanın işe yarayabileceğini düşünüyorum kök çakrasından sıyrıldığınızda hayal dünyasında yaşayacaksınız ve orada dünyadaki şeyler gidecek nasıl istiyorsanız öyle olacaksınız. Ama kök çakrasının eksikliği içinizi boş hissettirecek orası için biraz sabretmek lazım. Bir de aynı zamanda cinsel çakra çalışacağı için şehvet gözüyle bakarsınız ve şehvetin zevkin peşinden koşmanın ne kadar sonsuz olduğunu nerelere varabileceğini görürsünüz geri normale döndüğünüze bir karşılaştırma yaparak nelerin boş nelerin gereksiz olduğunu, neye ihtiyacınız olduğunu neyin peşinden koşmamanız gerektiğini fark edersiniz. Bir nevi size kalmış süresi ama birkaç saatlik bir yolculuk gibi dediğimden %100 emin değilim ama bir hatam varsa düzeltmenizi,önerilerinizi bekliyorum.
Buradaki görüşünüze katılmıyorum. Pek çok sorunda çakralardaki dengesizliğin payı var. Çakraların dengesini henüz kuramamış ve sağlıklı bir yaşama sahip olmamışken tam olarak sırrını pek çoğumuzun çözemediği 'ayarla' oynamak olumsuz sonuçlar yaratabilir.

Aksine Çakraların dengesi üzerine çalışmalıyız. Böylelikle sağlıklı bir temelin üzerine diğerlerini inşa edebiliriz.
 
Üst