Beyin Şaka Kaldırmaz

joys

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ara 2010
Mesajlar
642
Tepkime puanı
249
Konum
İzmir
İş
Tekamülü hayırlısı ile tamamlamak İNŞALLAH tıpkı her insan gibi...
"Kişi gün boyu düşündüğü şeylerden ibarettir"
( R.Waldo Emerson)

Tabi ki alt beyini kastediyorum... Nam-ı diğer bilinçaltnı.
Peki, nedir bu hakkında çok laf edilip, az şey bilinen bilinçaltı?

Ne olduğu ve sistemin bütünü içinde nasıl bir yere sahib olduğu hususunu ne yazık ki biz de herkes
gibi bilgilerimizi aşan bir düzey olarak kabul etmek zorundayız! BEYİN ŞAKA KALDIRMAZ


Roger Sprey'in,1960'ların başlarında, sağ ve sol loblar dan oluşan iki beyne sahip olduğumuz olgusunu keşfetmesinden günümüze kadar yapılan çalışmaların binlerce yıllık bulgaları aşan düzeyde olduğu kabul edilse de bilim adamları, beynin hala yüzde sekseninin çözülmemiş bir muamma olarak
önümüzde durduğunu söylüyorlar!

Diğer yandan insan beyninin evrenle olan ilişkisini araştıranlar, her iki sistemin de holografik yapıya sahip olup, bir biriyle zorunlu bağlantı içinde bulunduklarını yüksek sesle söylemeye başladılar. Önde gelenbir çok Kuantum fizikcisi, aslında bugünkü evren algısının beynin üç boyuta programlanmasının bir yansımasından ibaret olduğunu, yükselen insanlık bilincinin daha farklı aşamalara ulaşması ile
görünenin arkasında "başka şeylerin" farkedilebileceğini de belirtmekten çekinmemektedirler!

Aslında fizikciler bu söylemleriyle tam da tasavvufun diline ulaşmış oluyorlar ama biz esas konumuza dönelim.

Bilincaltının önemi hakkında İrlandalı yazar Joseph Murphy, "Bilinçaltının Gücü" adlı ünlü kitabında bakın neler diyor:

"Sizce nedir çağların en müthiş sırrı? Atom enerjisinin sırrı mı? Termonükleer enerji mi? Nötron bombası mı? Gezegenler arası yolculuk mu? Hayır hiçbiri değil. O halde nedir bu müthiş sır? Nerede bulunabilir ve nasıl temas kurulur ve eyleme geçirilir? Bunun cevabı olağanüstü basittir. Bu sır, insanları arayacağı en son yer olan kendi bilinçaltınızın içinde, mucizeler yaratan o harika güçtür"

Burada biraz duralım ve konuyu kendi bireysel konumumuz açısında irdeleyelim: Gerçekten biz bu güçün farkında mıyız? Farkında olanlar bunu "kendi iyiliği" için kullanabilyor mu?

Bilnçaltının en belirgin özelliklerinden birisi, hiç şaka kaldırmaz oluşudur; yani, doğru-yanlış, hayal-gerçek ayırımı yapamaz!

Yine bir başka özelliği, ilişkilendirme tiryakisi veya "bağlantı budalası" olması dır!

Daha başka bir özelliği, kendisine ulaşan her bigiyi anında resme dünüştürerek arşivlemesidir!

Peki, bunları bilmek bizim için neden önemli?

Bu ve benzeri özelliklerini hesaba kattığınızda bilinçaltının, bir "bilinçli alan" tarafından idare edildiğinde "mucizeler yaratan harika güç" olabileceğini kavrarsınız. Aksi taktirde bu "dilsiz hizmetci" sizi cehenneme götüren yolların da kaldırım mühendisi olma görevini üstlenecektir!

Bilinçaltına ulaşan her hangi bir bilgi, bilnçli beyin tarafından kişinin "iyiliğine" olacak şekilde elden geçirilip, düzene konmamışsa toplumsal genel kabuller ve önyargılar bağlamında kodlanacaktır! Bu önyargılar ve genel kabuller, çocukluk dönemlerinde çevre tarafından bize " ikram" edilirken, yetişkin olunca da görevi siz devralarak adeta kendi düşeceğiniz kuyuların ameleliğini yapmayı sürdürürsünüz!

Bilinçaltının yukarıda belirttiğimiz bazı özelliklerini isterseniz somut örneklerle açıklamaya çalışalım:

1) HAYALLE GERÇEĞİ AYIRAMAZ: Bunu anlamanın yolu çok basittir.Gözlerinizi kapatın ve ağır..ağır.. nefes almaya başlayın .. dikkatinizi sadece nefesinize odaklayın....Rahat bir konuma geldiğinizi hissedince.. evinizin mutfağını hayal edin...Mutfak masasında bulunan sirke şişesinden bir bardağa koyarak..yudum..yudum
içmeye başlayın... Bardağı bitirene kadar için.....üç..iki..bir..ve gözlerinizi açın!.. Nasılsınız?..

Siz günkük hayatınızda kendinizi herhangi bir duyguya kaptırıp, odağınız o duyguda sabitlenmişse, gözlerinizi kapamanız o kadar da önemli sayılmaz. Nerede olduğunuza ve kim olduğunuza bakmadan alt beyin, düşünce-duygu parallelinde konuyu işleme tabi tutmaya başlar!

Peki, günlük hayatınızda daha çok sirke mi, yoksa bal mı düşünüyorsunuz?

Başaracağınıza mı inanıyorsunuz, yoksa zihniniz korku ve endişe mi yayıyor?

Topluma yönelik bakışınızın tercümesi "Bizden adam olamaz" ifadesinde mi kendini buluyor,
yoksa "Allah'ın izniyle bu millet başarır" sözlerinde mi?

Kısacası, geleceği ve geleceğinizi sim-siyah mı görüyorsunuz, yoksa pırıl-pırıl mı?.. Hiç farketmez, bunlardan hangisine odaklanıp inanyorsanız tercihinizi yapmış sayılırsınız! Herkes, ama herkes sadece
inandığını yaşar! Konuştuğunu değil!...

2) İLİŞKİLENDİRME TİRYAKİSİDİR: Diyelim ki, eşinize "ben evden çıkıyorum" dediniz. Her seferinde eşinizin, bu sözden sonra somurtup, surat astığına şahit oldunuz. Siz, önceleri buna bir anlam
veremezken, daha sonra "bu neden böyle yapıyor?" sorsunu sorarak işe dahil oldunuz
ve gittikce canınız sıkmaya başladı: "Bu herif niye somurtuyor acaba?!" Durum,
düzgün müdahale yapılmadığı zaman çok ileri boyutlara kadar uzayabilir.

Mesela iç diyoloğu şöyle sürdüre bilirsiniz: "Bu herif amma da kabalaştı, ha! Ben, koşup,koşturuyorum;
o, teşekkür yerine, surat asıyor!" İç diyolog devam ediyor ve yine soru geldi: "peki, neden böyle
yapıyor?" Bu defa cevap daha antika olacak! "Erkek milleti değil mi?" Hemen bir soru daha:
"Peki, bu erkekler niye hep böyle?" Bazen süreç daha ileri noktalara varır ama biz burada durduralım.

Gördünüz, paranoyak döngü nasıl hızlı gelişiyor! Tabi, somurtan erkek te durduğu yerde kalmadı; iç diyolog onu da "Kadın milleti değil mi?" noktasına çoktan getirmiş olmalı...Peki, durum niye bu hale geldi?
Beynin, "ilişkilendirme tiryakisi" olduğunu yani bağlantılar kurarak çalıştığını göz önüne aldığınızda ancak bu işi kavrarsınız! Yalnız bu hususun altı kalınca çizilmelidir: Beyin mutlaka ve mutlaka bir şeyle, bir şeyin ilişkisini kurarak çalışır! Bu ilişkiyi bilinçli şekilde ya siz kurarsınız, ya da bilinçaltı beyin, paşa gönlü nasıl isterse öyle kurar! Siz, "Ben evden çıkıyorum" dediğinizde bağlantıyı kurmadan durumu eşinizin bilinçaltına havale etmiş oldunuz. "Ben şu iş için evden çıkıyorum" demiş olsaydınız veya eşiniz size sebebini sorsaydı... Veya siz eşinize yol yakınken, niye somurttuğunu sorsaydınız, iş ileri noktalara varmadan çözülebilirdi! Siz siz olun, iletişimi, bilinçli bağlantılarını kendiniz kurarak yapın ve sakın muhatabınızın bilinçaltının insafına terketmeyin!

3) BİLGİLERİ RESME DÜNÜŞTÜRÜR: Sizden bir ricam olacak. Bu ricamı yerine getirebilirseniz, size müteşekkir olmanın ötesinde birde kapalı zarf takdim edeceğim. Ricam şu: Lütfen portakalı düşünmeyin!

Süreniz, kıyamete kadardır...

Beyne ulaşan her bilgi anında resme dünüştürülür! Bunun, mutlaka portakal gibi somut nesneler olması gerekmez. Tüm soyut kelime ve kavramlar da anlamlarına denk düşen filimleştirme olayına tabi tutulur.

Alt beyin, kendiliğinden üstbeyne, "Yahu patron, bana bir bilgi ulaştı felaket! Ben bunu resimleyip devreye sokarsam senin hayatın mantar olur!" demez. Allah'ın bahşettiği bilinci uyanık tutarak bu işi kendiniz baştan halletmek zorundasınıız. (......aklınızdan geçeni açıklasanız
da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çekecektir;....Bakara 284)

Çoğumuzun bildiğini sandığım şu fıkra hem konuya denk düşer, belki biraz da tebessüm etmiş oluruz: Doktor, hastasına demiş ki, "Vallahi durumun iyiye gidiyor, ama ufacık bir şeyi yapmaman gerekecek." Hasta, hem sevinç hem de merakla "Tabi, doktor bey, nedir o?" diye sormuş. Doktor, "Bir süre tilkinin kuyruğunu düşünmemen lazım" demiş. Hasta, "Doktor bey, al benden de vallahi" demiş. "Bu güne kadar hiç hatırlamadığım bu kuyruk sayenizde artık hiç aklımdan çıkmayacak!"

Mevlana'nın şu sözlerini hep hatırımızda tutalım:

"Sen düşünceden ibaretsin
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünür gülüstanlık olursun
Diken düşünür dikenlik olursun..."


GÜL'ü düşünenlerden olmanız dileği ile...



Alıntıdır




Sevgilerimle... :)
 
Üst