Ateist olan varlıksal etkileşime girdikten sonra ateist kalmıyor zaten, deist oluyor başka bir şey oluyor, yoksa ateist ilgilenir ilgilenmez orası ayrı konu.
-Ya bilimle pek aranız yok, ya da ülkemizde hala moda akım olan ''bilimsiz'' kalıp bilimle ilgilisiniz. Karanlık madde/enerji nedir nasıldır yenir mi içilir mi, matematik ile ispatlanan ama bir türlü çözülemeyen saptanamayan 4. boyut neye benzer girilir mi çıkılır mı görülür mü, kara delik gözümüzün önünde ama nedir, uzaya nazaran dibimizdeki Mars'ta hakikaten su var mı yok mu, ışık var hızı var ama nasıl kullanırız, fotonların aklı yokken nasıl organize olurlar canlılık nedir ve daha binlerce çok basit gibi görünen ama ''son haddine dayandı'' gibi lanse ettiğiniz henüz kainata göre emekleme aşamasındaki bilimle bu sorular da cevaplanamazken, varlıksal ispat yapılamıyor diye mi varlıklar yok? En basit ifade ile ''yetersiz'' bir yaklaşım bu. Bilimde ilerlediğimiz belkide en güzel nokta, henüz sahip olduğumuz seviyenin çok çok düşük olduğunu saptayabilmemiz ve daha fersah fersah yol katetmemiz gerektiği. Tabii ki kainatı ve içindekileri anlamak istiyorsak..
Bilimle kast ettiğiniz nedir tam net olmamakla birlikte, kendi çapım da bir şeyler yapmaya çalışıyorum. 6 senedir kuramsal fizikle ilgileniyorum. Astrobiyoloji ile son derece ilgiliyim. Fırsat buldukça güncel makaleleri takip etmeye çalışıyorum. Ki bilimle aramdaki ilişkiyi sorgulamanın da bu paylaşımlara bir fayda sağlayacağını da pek düşünmüyorum. Zira diğer türlü benimde sizin için aynı sorgulamayı yapmam gerekirdi.
...
Karanlık madde ve enerji bir birinden farklı mefhumlardır, isimlerindeki karanlık kelimesi dışında pek ortak noktaları bulunmaz. Biri (karanlık madde) galaksileri bir arada tutmaya çalışırken diğeri (karanlık enerji) evreninin git gide artan bir hızla genişlemesine neden olur. Karanlık maddenin mahiyeti az çok belliyken, karanlık enerjinin niteliği hala gizemini korur. Lakin bu noktada, iki kavram arasındaki ortak bir ikinci hususa değinmek istiyorum ki oda her ikisinin var olduklarının bugün (gerek doppler etkisi, kütle çekimi anormallikleri yoluyla) hemen hemen ispatlanmış olduğudur.
4. boyutun zaman olduğu ve diğer 3 boyutla birlikte uzay-zaman dokusunu oluşturduğu ise artık günümüzde lise kitaplarında bile bulunan bir realitedir. Yani 4. boyuta girmemize gerek yok zaten şuan içindeyiz. asıl zor olansa uzay zaman dokusunun dışına çıkmak...
Karadeliklerin oluşum şartları, dinamikleri ve uzay zaman dokusu üzerindeki etkileri (tekillik dışında kalan konular) büyük ölçüde çözülmüş durumda,
Anti maddenin varlığı büyük bir tartışma konusuyken bugün gelinen noktada yapılan gözlemlerle varlığı doğrulanmıştır.
Big Bang tekilliğinden genişleyen enerjinin önce atom altı parçacıklara sonrada atomlara ve bilinen maddeye dönüşüm süreci, 4 temel kuvvetin bu dönüşme paralel geçirdiği dönüşüm ve ayrılma süreci büyük ölçüde çözülmüştür.
Işığın ve maddenin, atom ve atom altı seviyelerdeki davranışlarını inceleyen kuantum mekaniği insanlığa nano boyutun gizemlerini açmış ve pek çok konuyu çözmesine vesile olmuştur.
Yanlış anlaşılmasın bugün bilim her şeyi çözmüştür demiyorum. Bilimin yöntemleri insanoğlunu bu güne kadar getirmiş ve bir şekilde her zaman doğruyu bulmasını sağlamıştır. Bilimin yanıldığını bilim, yine kendi yöntemleriyle bulmuştur. Dolayısıyla bugün itibariyle bilgiyi elde etmek ve yapılandırmak için en muteber yöntem bilimin yöntemidir. Ve buna mukabil bilim 10 milyar ışık yılı uzakta bulunan bir kuasarın yapısıyla ilgili öngörülerde bulunurken. Gündelik hayatın bu kadar içine girmiş bir konuda (cin, peri, demon vs.) bilimin nasıl bir fikri olmaz...
Ülkemizdeki bilimden dem vurmuşsunuz, açıkçası ben ülkemizle bilimin aynı cümlede bulunmasını bile abes buluyorum. Tıpkı perilerin cinlerin varlığının bilimsel fizibilitesini sorguladığım için benim bilim anlayışımı eleştirdiğiniz gibi... Nitekim ben bu güne kadar söz ettiğiniz varlıkların, gerçek olduklarını iddia eden saygın bir bilim adamı duymadım görmedim bilmiyorum. Dilerseniz, onları da bana yönelttiğiniz suçlamayla yani bağnazlıkla suçlayabilirsiniz.
-Fizik kuralı esnemez, esneme örneğini suyun kaynama noktasındaki basınca bağlı değişkenlik olarak örnek verdim. Fizik kuralı değişir, dönüşür yeri gelince o ayrı konudur.
Söz ettiğiniz şey fizik kuralındaki bir değişim değil
-Astrobiyoloji madde evrenden bahsedersek geçerlidir. Nereden çıkardınız bu varlıkların uzaysal madde kökenli olduklarını? Siz zaten belli ön yargılarınıza göre cevap aradığınız için size kimse bir cevap sunamaz. Siz sadece kafanızdaki teorileri doğrulamak veya yanlışlamak istiyorsunuz anladığım kadarıyla. Bir şeyin neye dönüşüp ne olacağı hakkında ne bilginiz var ki size gerisi ekstrem geliyor ben onu çok merak ediyorum. Hala evrende canlılık nasıl oluştu o konuda bile net bir bilgi yok. Ciddi teori ve çalışmalar var ki, bu teoriler çok tekrarlandığı için mi basitleşti size göre? Yani bir büyük patlama oldu, sonra madde enerjiyle etkileşime geçti, bir şekilde canlı temelleri atıldı size ekstrem gelmiyor da, enerjinin maddeye dönüşüp veya enerjinin kendi içinde dönüşüp bir bilince ulaşması mı ekstrem geliyor? Yok aklım almadı gidişatınızı, ya ben yetersiz kalıyorum yetişemiyorum ya da siz dediğim gibi feci bir ön yargı ile sınırlandırmışsınız kendinizi.
Peki siz bu varlıkların madde kökenli olmadıklarını nereden çıkardınız. Uzaysal kökenli olmadıklarını söylüyorsunuz. Kanıtınız nedir? Uzayın ötesinde olan bir varlık zamanın ve mekanında ötesinde olur. Bu çok ciddi bir idda.
Büyük patlamada, maddeyle enerjinin bir etkileşimi olmadı, saf enerji maddeye dönüştü. E=mc2 zaten bunu ispatlıyor. Madde enerjiye, enerji maddeye dönüşebilir.
Bu evrenin ötesinde başka evrenler var mıdır? Elbette olabilir, ki bu da kuramsal fiziğin alanına giriyor. Hatta bu konuda yapılmış bir çalışma bile var. Kütle çekim kuvvetinin diğer 3 temel kuvvetten daha zayıf olmasının sebebi üzerine çalışan bir bilim kadını (Lisa Randall) m-kuramı kapsamında yaptığı hesaplamalarda kütle çekiminin bizim evrenimizin dışındaki başka bir evrenden, evrenimizde bulunan 11. boyut aracılığıyla evrenimize tesir etmiş/ediyor olabileceği sonucuna ulaştı. (evrende 11 boyut bulunduğu savı m-kuramı kapsamında yapılan bir değerlendirmedir) kuantum mekaniği alanında yapılan çalışmalarda bu savı destekledi.....
-Belki şaşıracaksınız ama o demon lejyonlarını, meleklerin hangisinin altında kaç tabur melek olduğu gibi konuları yazanların da bildikleri bu kadardır belki hiç böyle düşündünüz mü? Yani evet bir varlıkla etkileşime girmiş şahıs/şahıslar,bir şeyler yaşamışlar, aldıkları bilgileri karşılaştırmışlar şu şöyle şu kadar demişler olmuş bitmiş. Peki kanun mudur? Gerçek midir? Hayır orasını yalnızca Allah bilir. Bunun yanı sıra, belki yine şaşıracaksınız ama insanların varlıklar hakkında bunca yıldır, asırlardır, yazıp çizdikleri veya bilgi dağarcıklarına aldıkları, varlıklarla alakalı bilgilerin katrilyonda 1'i bile değildir.
Ama bilinen kısmı bilinmeyen kısımla, kıyaslayıp makul bir oran vermek için bilinmeyen kısmın mahiyeti açısından en azından fikir sahibi olmak gerekir
Bu ikinci cevabı daha önce bir kere yazmış olduğumu yarıda bırakmamak ve bu platformun asıl amacına uygunluk için yazdım. Bu şekilde ön yargılı ve sadece bir şeyleri yanlışlama çabasıyla, gerçek meraktan uzak yargılayan bir bilinçle başladığını fark etseydim, açık sözlülükle söylüyorum birinci cevabı hiç yazmazdım. Bundan sonra da konunuza yazmayacağım, cevap bekleyerek yazarsanız bilginiz olsun. Bunun dışında ön yargınızla devam edip etmemek sizin tercihinizdir.
Amacım kesinlikle kimsenin düşüncesini yermek ya da kimsenin haksızlığını ispatlamak değil. Sadece kafamdaki sorulara cevap arıyorum. Dileyen paylaşımda bulunup konuya katkı sağlayabilir.