Baba ve Oğul

alem-i mana

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
11
Tepkime puanı
8
Hazreti Mevlana'nın sırrı ve aynı zamanda veledi yani çocuğu Sultan Veled'i Hazreti Mevlana'ya çocuk olmak babında anlamaya ve anlatmaya gayret edeceğiz.

Alem dönüşüm halinde hiçbir şey sabit değil lakin Arap dünyası veya İslam dünyası geneli arayış ve bu arayışını daha sert ifadelerle dile getirmeye başladı son bir yıldır izlemekte olduğumuz gidişat bazı zalimler gitti elhamdülillah alkışladık ancak ayet-i kerime, “Hak geldi, bâtıl zail oldu” diyor. Bâtılın yanlışın hatanın zulmün zalimlerin gitmesi yerine Hakk'ın ikâmesi ile olur. Hak doğru olan ikâme edilmediği sürece giden zalimler veya zulüm kabuk değiştirerek dönebilir/dönüşebilir veya çok daha tehlikelisi din adına zulüm olabilir. Bu önce çok alkışladığımız şey ümid ederiz ki Müslümanların aleyhine dönmez.

Anadolu'nun nefesi dediğimiz Anadolu'da 7 asır 8 asır tecrübe etmekte olduğumuz ve ariflerin erenlerin nefesi ile karılmış bu İslam tefsiri bu İslam anlayışı bu İslam yorumu sufilerin tefsirinden geçmiş Hazreti Pir Mevlana Hazretleri ve onun evlatlarının ve onun manevi yolunu izleyenlerin ilmek ilmek işleyerek günümüze kadar aktardıkları şehir şehir kasaba kasaba köy köy işledikleri bu İslam o İslam muhterem hazırun çok mühim bir İslam. Çok mühim bir İslam altını çizerek söylüyorum. Yeryüzünde şuan ihtiyacı olunan aranılan adı konulsun veya konulmasın İslam dünyasının aradığı bir İslam. Malesef bazı zihniyetler bu tasavvuf mektebinden geçmiş İslam'ı öyle dışladılar ki onun sonucunda İslam dini maalesef ve maalesef sadece ceza hukukunun bir mevzusu haline geldi. Yüce İslam dini sadece ve sadece bir ceza hukuku mevzuatı değildir. İslam dininin dünya görüşü İslam dininin ruhu derun tarafı maneviyatı vardır. Bunun uzantısında çok sonraları düzenleme dediğimiz içtimai hayatı düzenlemek için de hukuki bazı prensipleri de bulunmaktadır. İzlediğimiz zaman tüylerimizin diken diken olduğu Yüce ve Muazzez İslam dininin yüzleştirildiği şeyler görürsünüz. Güneş ışığından uzakta bodrum katlarında ayakları birbirine zincirle bağlanmış çocukların İslami ilimler tahsil ettirilmesi; İslam'a da Allah'a da Hazreti Muhammed'e de Ehl-i Beytine de onun yolundan bütün gelen ümera ve ulemaya da ihanettir. Böyle bir İslam biz görmedik duymadık bilmedik. Bu nereden çıktıysa yeryüzünde böyle bir İslam yaygınlaştırılmaya çalışıldı bu girişimi lütfen kabul buyurun ızdıraplı bir kalbin sizlerle paylaşmak istediği bir husustu. Duyduğumuz bir kelime ceseddir katardır ama o katarlar o kervan kalbe mana taşır. Kaba ve kaba sadece bir milliyetçilik olarak söylemiyorum tekrarlıyorum Anadolu'da tecrübe edilen İslam kökeni itibari ile büyük erenlerin bilgelerin sufilerin İslam'ı olduğu için lütfen koruma altına alalım o İslam'ı o İslam'a bizim de ihtiyacımız var. İnanıyorum ki İslam Dünyası'na model olabilecek bir İslam anlayışı bunu empoze edelim diye söylemiyorum ama bir teklif edebiliriz o manevi zenginliğe sahibiz.

Bir baba düşününüz ki evladının girdiği üniversite imtihanından evladının kazandığı puandan memnun olmasın iftihar etmesin birçok babayı mutlu edici şeydir bu. Öyle babalar var ki örneğini gördüğümüz gibi adeta oğlu ve kızı(ama hangi kız hangi oğul) bunlar önemli odaya girdikleri zaman baba ayağa kalkıyor onlar için. Burada biyolojik öncelik ben onun babasıyım gibi bunlar benim çocuğum denilmeden manevi ve dikey anlayış söz konusu. Bir ruhtan bahsediyoruz. Hazreti Peygamber Efendimiz, Hazreti Hüseyin için benim torunum demedi hiçbir zaman. Hazreti Hüseyin için benim evladım veledim dedi “Hüseyin benden ve ben Ondan'ım” dedi. Ne demekse bunlar? Bir olay, Hazreti Hüseyin Hüseyin Efendimiz ile ilgili; Peygamber Efendimizin çok fazla ayağa kalkmadığını bazı kişiler için ayağa kalkmadığını kayıtlardan öğreniyoruz fakat kızı Hazreti Fatıma ne zaman odaya girse ayağa kalktığını görüyoruz baba, kızı için ayağa kalkıyor ve “Hoşgeldin babasının anası” diyor kızına. Bu tabirleri sadece sizlere bazı aforizmalar olarak veriyoruz üzerinde düşünülsün diye; “Hoşgeldin babasının anası” Biyolojik olarak kızı. Kızına söylüyor. Nedir biyoloji? Nedir maneviyat? İnsan veya canlının üreme veya neslini devam ettirebilme mekanizmaları vardır. Bir nutfenin bir parçadan diğerine diğer parçaya intikali ilka ve bu ilka neticesinde meydana gelen bir üçüncü oluşum o üçüncü oluşumun devamından nesillerin devam etmesi bu ziraat ilminde ağaçların birbirine aşılanmak sureti ile elde edilebildiği diğer branşlarda da olabilmekte. Kainatta doğumlar manevi özelliklerdedir. Kainatta her şey doğarak büyüyor genişliyor ilerliyor. Yıldızlar doğuruyorlar kainat doğuruyor ama hepsi bir nutfenin devamı. O intikal eden tohumun ruhun manevi olarak devamı ancak temizden temize doğru naklederek devam ediyor. Bir yerlerde hatlarda bir arıza olduğu zaman, doğum için gerekli olan şartlarda problem meydana geliyor ve doğma eylemi kesiliyor. Mesela modern hayatta yemekte olduğumuz piliçler, yemekte olduğumuz domatesler gibi. Bunların hepsi genleri ile oynanmış tohumlar. Ne demek genleri ile oynanmış? Bugün yediğimiz domatesin içindeki çekirdeği alın saklayın kurutun babalarımız dedelerimizin tarlalarda yaptıkları gibi yapın gömün toprağa çıkmaz. Bir kereliktir güdüktür nesli devam etmez sürdürmez.

Bunların örnekleri çok fazla günümüz hayatında ve insanın sıhhatini etkilediği gibi bunlar maneviyatı da etkileyen şeyler çünkü yediklerimiz ile maneviyat arasında da irtibat vardır. Yediğimiz şeylerin üzerinde bulunan nur ve bereket ile beraber düşünülür. Bir zatın bir yemeği ile o gece keşfi açılan insanlar vardır. Bir bayanın hazırladığı helva ile beş yıldır on yıldır dereceyi geçemiyoruz diyen bir derviş grubuna(Helvacı Bacıdan bahsediyorum Hasan Uşâkî'nin zevcesi) bir türlü manevi terakki elde edemiyoruz tıkandık diyen dervişana o bayan, “Gelin ben size bir helva karıyım” dediğinde yedikleri helvanın üzerine o gece gördükleri manalar ile kat'-ı meratib gerçekleşir kapılar açılır. Yenilen yedirilen bir şey ile. Onun için yediğinize dikkat edin. Herkesten her şey yenmez. Bundan kıyasla manevi alana girmek istiyoruz. Peygamber Efendimizden örnek verdik. Hazreti İbrahim ve çocukları ile irtibat verebiliriz çok fazla baba-oğul veya bu manada manevi irtibat konuları vardır. “El veledü sırrı ebihi” Çocuk, babasının sırrını taşır. Ne kadar bir babayı bir evlad inkar ederse etsin evlad üzerinde babanın fiziki özelliklerinin de damgasının vurulduğu gibi manevi özellikler de bu manada intikal eder o nefes toprağa dahi sirayet eder o nefes işlenmişse. Şeceresinde dedelerine doğru yedi kuşak öncesine doğru bir insan-ı kâmil, mürşidi kâmil bulunan potansiyel olarak yedi kuşak içersinde o nuru tekrar açabilir böyle çok örnekler bulunmaktadır. Soyunda mürşid olan bir Hakikat-i Muhammediye makamını intisab etmiş zat bulunan bir nurun torunlarında da bu nurun açığa çıktığı çokça görülmektedir. Demek ki deveran etmekte olan bir nur söz konusu. Bu nuru o nesil soy farkeder veya farketmez. Farkederse aşikare olur açığa çıkar farketmezse gizli olarak durur vakti zamanı geldiğinde çıkmak üzere. Belki de onu nakleder. Bir kişide zuhur edecektir o zuhur için aracı edecektir kendisi. İşte Hazreti Mevlana'nın çokça dile getirildiği gibi, “Benim zuhurum benim dünyaya gelişim senin içindir” dediği oğlu Sultan Veled. Veled=çocuk demek. Çocuk Sultan. Sultan Çocuk Türkçesi. Bir çocuğa Sultanlık vermek. Bu nokta çok önemli. Buradan bazı problemlere de geçilebilir o da özellikle Doğu Anadolu ve Balkan coğrafyasındaki tasavvufi hayata darbe vuran bir bid’at bir husus evladiyelik otomatik şeyhlik. Benim babam şeyhti babam vefat ettiğinde yerine kimin geçeceği belli(sekiz yaşında olabiliyor yedi yaşında olabiliyor) Bunlar bazı sorunlar.

Ben bir şey diyeyim üstünü de sen düşün kıyas et. “El veledü” çocuk, babanın sırrıdır. Peki biyolojik babayı anlatmaya çalışıyorduk ama dikey babaya gelmemiz gerekiyor esas. Oradan yola çıktı bütün kainat. Oradan neşet etti. Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabî Fütuhât-ı Mekkiyye'sinde ve büyük arifler anlatıyorlar yüce babaların ve annelerin birleşiminden meydana gelen ruhlarız bizler. O manevi bir derecenin çocukları olmak. O mertebelerin bir araya gelmesinden meydana geliyoruz. Bunlar Allah'ın isimleri evleniyorlar. Kainat yekpare bu isimlerle nebahat dolu ve biz bu isimlerin çocuklarıyız. Dolayısı ile burada sufilerin çokça kullandığı bir Hadis-i kudsî ile irtibat kurmamız gerekiyor, “İnsan benim sırrım ben de O'nun sırrıyım” Allah, insanın sırrıdır o zaman “El veledü sırrı ebihi” bu manada anlamayı teklif ediyorum.

(Mahmut Erol Kılıç)
 
Üst