Aşırı koruyucu anne baba tutumu

yare-i yarim

Moderator
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
2,247
Tepkime puanı
879
İş
Sanatsal tablolar oluşturmak/Mutfak eşyaları dalında ticaret
Anne babanın çocuğu aşırı koruması, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelir. Bunun sonucu çocuk diğer kimselere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olabilir. Çocuğun yaşamı boyunca sürebilen bu bağımlılık, psiko-sosyal olgunluğu olumsuz açıdan etkiler ve çocuğun kendi kendine yetmesine olanak vermez. Ana babanın aşırı koruyuculuğu çocuğun okul başarısını ve okula uyumunu da etkiler.

Bebekleştirme aşırı korumacı yaklaşımın tipik özelliğidir. 8-9 yaşlarına geldiği halde yemeğini annesinin yedirmesini bekleyen, 11-12 yaşlarında ana-babasıyla aynı yatağı paylaşan, hatta annesi tarafından yıkanan çocuk örneklerimiz vardır. Böyle bir ortamda annenin çocukla iç içe geçmiş beraberliği, çocukta bir anne bağımlılığının oluşumuna neden olabilir.


Büyümesine izin verilmeyen bu aşırı koruyucu ortamda, çocuğun “toplumsal gelişimi” engellenmiş olur. Bu da onun arkadaş ilişkilerini olumsuz etkileyebilir ve arkadaşları tarafından dışlanmasına neden olabilir. Gözlemlerimiz aşırı korumacı annenin evliliğinde bulamadığı doyumu, çocuklarıyla olan ilişkilerinde aramakta olduğunu göstermektedir. Bu gereksiz ve sağlıksız özverinin faturası, ilerideki yıllarda annenin yüksek beklenti içine girmesiyle, yine çocuğa kesilmektedir.


Annenin aşırı koruyuculuğu birkaç şekilde gelişmektedir. Annenin ilk çocuklarının ölümü veya uzun zaman hiç çocuklarının olmaması bu nedenlerden biridir. Diğer bir neden annenin kendi çocukluğundaki etmenlerdir. Annenin sevgi ve sıcaklıktan yoksun bir ailede büyümüş olması, böylece kendi çocukluklarında yoksun kaldıkları şeyleri vermek isterken aşırı davranmaları buna neden olmaktadır. Yine annenin evlilik yaşamında çok az yer alan kocalarının olması, böylece baba ile anne arasında birlikte paylaşılan sosyal yaşam azlığı diğer bir etkendir.


Aşırı korunan çocuklar fazlaca bağımlı olur ve her şeylerini anneden istemeye yönelirler, kendi başına karar vermekten aciz, sormadan, danışmadan bir şey yapmayan, girişim yeteneklerinden yoksun olurlar. El becerilerini geliştiremedikleri için beceriksiz, sakar dolayısıyla güvensiz olurlar. İstediklerini ağlayarak ister, verilmezse verilene kadar ağlar, mızmızlanır veya aşırı dediğim dedik, inatçı olmaya yönelirler. Kendini korumayı öğrenemediği için savunmasız, çabuk uyum gösteren, utangaç, çekingen bir kimlik geliştirmeye yönelirler. Veya, aşırı otoriter, etrafını kullanan, sorumsuz ve şımarık kişilikler yetiştirebilirler. Aşırı korunan çocukların ruhsal gelişmeleri de engellenmiş olduğundan, büyüdüklerinde çocuksu, her şeyi bekleyen, talep eden olmazsa aşırı kızıp sinirlenen kişilikler geliştirebilirler.


Koruyucu anneler, çocuklarının her ihtiyaçlarını kendileri yerine getirirler. Beş yaşındaki çocuklarına yemek yedirir, okula giden çocuğunun çantasını taşır ve ödevlerini yapar. Sokakta koşmalarına, başka çocuklarla oynamalarına izin vermezler.
Çocuğu için her şeyi yapan ama ondan hiçbir talepte bulunmayan anne-baba, çocuğun öğrenme ve bağımsız olma konusundaki muhteşem kapasitesine inandığını gösteren hiçbir mesaj iletmemiş olur. Koruma, çocukları sakatlar, onları bağımlı ve çaresiz kılar. Bu çocuklar, sevildiklerini hissediyor olabilirler, ama kendilerini hiçbir konuda yeterli hissetmeyeceklerdir. Özenli ve sevgi dolu anne-babalar bazen çocuklarına aşırı ilgi gösterebiliyor. Eğer anne iseniz, aşağıdakine benzer durumlarda aşırıya kaçıyor olabilirsiniz:

Çocuğunuzun tabağındaki her şeyi yemesi konusunda ısrarcısınız.

Çocuğunuzun hareketlerini başına gelebilecek fiziksel zararlardan korumak için engelliyorsunuz.

Gecede dört-beş kez okul öncesi çağındaki çocuğunun üstünü örtmek için kalkıyorsunuz.

Ayrı bir yatağı olmasına karşın, çocuğunuzun sizin yatağınızda sizinle birlikte uyumasına izin veriyorsunuz.

Okul öncesi ya da ilkokul çağındaki çocuğunuzun yanınızdan ayrılmasına hiç izin vermiyorsunuz.

Çocuğunuza başkası tarafından bakılmasına izin vermiyorsunuz.

Çocuğunuza hiçbir ev işi sorumluluğu vermiyorsunuz.

Düzenli olarak çocuğunuzun ev ödevini yapıyorsunuz.

Çocuğunuzun sizin seçtiğiniz dışındaki arkadaşlarıyla dışarı çıkmasına izin vermiyorsunuz.


Aşırı korumacılık toplumumuzda “iyi” ebeveynlikle eşdeğer tutulmaktadır. “Aman koşma düşersin!…Üzerine hırkanı giy üşürsün!” türünden ikazlar çocuğun kendi algılarına güvenini sarsar. Düşmekten korkmayı öğrenir, düşünce nasıl kalkacağını bilemez, üşümenin daha ne demek olduğunu kestiremeden fazlaca giydirilir ve ilk rüzgarda hastalanır. Yemek konusunda yapılan zorlamalar, anneyle çocuk arsında bir güç kavgasının başlamasına neden olur. Oysa yemek yedirmek ve çocuğun her istenileni yemesini sağlamak ille de iyi ebeveynlik demek değildir.


Annenin bu denli ‘fazla’ var olması, çocuğun sağlıklı gelişimini engeller. Çünkü anne kendini çocuğunun hayatında çok fazla var etmektedir. Çocuğun özerk düşünme, gelişme, hata yapma, hatalarından öğrenme, sorumluluk alma gibi geliştirici birebir yaşam fırsatlarına engel olmaktadır. Anneliği tam zamanlı bir iş ve özellikle de mükemmel yapılması gereken bir iş olarak algılayan bu anlayış, gerek çocuğun gerekse annenin sağlıklı gelişimine önemli bir engeldir. Çocuğun ruhsal ve fiziksel beceri gelişimini engellediği gibi, özerk düşünce ve özgüven geliştirmesine de engel olur. Anne ise birkaç yıl içerisinde kendini tükenmiş, yorgun, yılgın ve çocuğuna içerlemiş, kızgın hissedebilir.


Sonuç olarak aşırı koruma:



1)Çocuğun kişiliğini geliştirmez; bağımlı, talepkar, ürkek, inatçı, istediğini tutturan, mantıksız kavgalar çıkaran, çabuk mutsuz olan bir çocuk ve ileride benzer niteliklere sahip bir yetişkin olur.

2)Anne/babayı ebeveyn rolünün dışına çıkarmaz; birer yetişkin olarak yaşayabilecekleri günlük hayatlarına karı/koca ve kadın/erkek ilişkilerine engel olur. Çocuk odaklı bir yaşamda, anne/baba kendi insanca öz ihtiyaçlarına sağlıklı bir şekilde sahip çıkamazlar.


ALINTI
 

TrophoniusKahini

Banlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2016
Mesajlar
21
Tepkime puanı
3
Çok tutucu anne-baba durumu baya risk oluşturan bir durum. Yakından takibe aldığımızda çevremizde bu tarz kişiler varsa baskının uygulandığı çocukta karın ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi, tuvalet sorunları, sürekli öksürme, çok daha ileri durumlarda aşırı kusma gibi bir çok semptom görünüyor. 2009'da yabancı ve Türk doktorların ortaklaşa hazırladığı bir sunumda aşırı ve orta tutucu ailelerde sık sık bu tarz rahatsızlık göründüğüne değiniyorlardı. Çocuklarda herhangi bir rahatsızlık bulunmamasına rağmen yüksek ateş ve yukarıda yazdığım gibi bir çok psikomatik belirti görülüyormuş. Bu aileler bir çok hastane ve doktor gezmelerine rağmen hiç bir çözüm üretememişler. Doktorlar en sonunda psikiyatrist konsültasyon istemişler bu araştırmanın sonucunda çocuklarda okulda devamsızlık ve bilerek ailenin okul temiz değil diye göndermemesi tuvalete bile anne ile birlikte gitme, psikiyatrist ile görüşürken dahi anne babanın çocuklarını ortalarına alması, çocuk uyurken anne babanın ortasında yatması, çocukta oluşan durumlardaki sorunlar nedeni ile anne babanın arasındaki ilişkide düzensizlik gibi bir çok nedenden dolayı çocuğun ergenliğe kadar olan baş etme becerisi çok büyük bir darbe alıyor.

Tedavi olarak ise ailecek psikolojik destek alıp aile dinamiklerini, ilişki kalıplarını, evlilik çatışmalarını ve anne babanın aşırı tutumu hakkında ebeveynlerin, çocukla birlikte bilgilendirmesi sağlanmalıdır. Bu psikoterapötik yöntem genelde işe yarayan bir tedavidir. Ama ülkemizde çocuğun sorunu psikolojiktir denildikten sonra aileler ikinci kez terapilere gelmeyi reddediyorlar.

Bunun tam tersi olan umursamaz ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklarla bağlantılı olan yaşanmış bir psikolojik sunum için ; http://www.imdb.com/title/tt1242460/
 
Üst