Usta Sezgisi

Enneagram

Banlı Kullanıcı
Katılım
28 Eyl 2019
Mesajlar
587
Tepkime puanı
985
Konum
DAİMON
Usta sezgisine dair öyküleri hepimiz duymuşuzdur. Sokakta satranç oynayanların yanından geçen bir üstadın, hiç duraklamadan "beyaz üç hamlede şah-mat yapar" demesi veya doktorun
hastasına bir bakışta karmaşık bir tanı koyması gibi. Usta sezgisi
bize sihirli gibi gelir ama öyle değildir. Aslına bakılırsa, her birimiz
günde birkaç kez sezgisel uzmanlık gösterileri yaparız. Çoğumuz
bir telefon konuşmasında daha ilk sözcükten tehlikeyi saptamakta, bir odaya girdiğimizde hakkımızda konuşulduğunu anlamakta, yandaki şeritten giden sürücünün tekinsiz olduğunu gösteren belli
belirsiz işaretlere çabucak tepki göstermekte mükemmelizdir. Her
gün sergilediğimiz sezgisel yetenekler, deneyimli bir itfaiyecinin
veya doktorun çarpıcı sezgisinden daha az hayret verici değildir; sadece daha sıradandır.
İsabetli sezgilerin psikolojisi sihir içermez. Satranç ustalarını
inceleyip, binlerce saat oynadıktan sonra tahtadaki taşları bizlerden farklı görmeye başladıklarını ortaya koyan Herbert Simon'ın kısa beyanı, belki de bunun en iyi yorumudur. Simon'ın, usta sezgisinin
efsaneleştirilmesiyle ilgili sabırsızlığını şu yazdıklarından hissedebilirsiniz: "Durum bir ipucu vermiş, bu ipucu ustanın belleğinde
depolanan enformasyona ulaşmasını sağlamıştır, enformasyon da
yanıtı sağlar. Sezgi, tanımaktan, farkına varmaktan ibarettir."
İki yaşında bir çocuk, bir köpeğe bakıp "hav hav!" dediğinde şaşırmayız, çünkü çocukların bir şeyleri tanıyıp adlandırma mucizesine alışkınızdır. Simon'ın anlatmak istediği, usta sezgisiyle ilişkili
mucizelerin de aynı yapıya sahip olmasıdır. Geçerli sezgiler, ustalar yeni bir durumda tanıdık öğeleri fark etmeyi ve buna uygun şekilde hareket etmeyi öğrendiklerinde gelişir. İyi sezgisel yargılar, "hav
hav"la aynı hızda akla gelir.

Bir satranç hamlesi seçmek veya bir hisseye yatırım yapıp yapmamaya karar vermek gibi bir sorunla karşılaştığında, sezgisel düşünce mekanizması elinden gelenin en iyisini yapar. Birey konu
hakkında uzmanlığa sahipse, durumu kavrayacak ve aklına gelen
kısa yol çözümü büyük olasılıkla doğru olacaktır. Bir satranç ustası
karmaşık bir pozisyona baktığında olan da budur. Anında aklına gelen birkaç hamlenin hepsi güçlüdür. Soru zor olduğunda ve ustaca bir çözüm bulunamadığında, sezginin yine bir şansı vardır. Akla çabucak bir yanıt gelebilir, ancak asıl sorunun yanıtı değildir bu.

Anında sezgisel bir çözüm arayışı bazen başarısız olur, akla ne
ustaca bir çözüm, ne de sezgisel bir yanıt gelir. Böyle durumlarda
çoğunlukla daha yavaş, daha bilinçli ve daha zahmetli bir düşünme biçimine döndüğümüzü fark ederiz.
Yavaş düşünme işte budur. Hızlı düşünmeyse hem sezgisel düşüncenin uzman
ve kısa yol gibi değişkenlerini, hem de algı ve belleğin tamamen
otomatik zihinsel faaliyetlerini, yani masanızda bir lamba bulunduğunu bilmenizi veya Rusya'nın başkentinin adını bulmanızı sağlayan işlemleri kapsar.

Hızlı ve yavaş düşünme arasındaki ayrım, son yirmi beş yıl boyunca birçok psikolog tarafından araştırılmıştır.

(Danıel KAHNEMAN'ın HIZLI ve YAVAŞ DÜŞÜNME adlı kitabından bir kesit.)

-2002 Nobel Ekonomi Ödüllü-
 
Üst