4
43887
Merkür, öz-hakiki yuvası olan İkizlerde… Vee önümüzdeki bir kaç gün çok ilginç açılar yapıyor!
– Aslan’daki Venüs & Jüpiter kavuşumu ve Koç’taki Uranüs ile 60’lık tatlı açıları var.
– Amaaa Balık’taki Chiron ve Başak’taki Lilith ile de T-Kare görünümde!
– Özellikle 30 Haziran’da Ay ile karşı görünüm de alacağı için bu etkiler yoğunlaşıyor.
MEALİ;
Aslında bir ”KOP DA GEL” kafasındayız cümleten
)) Yani aklımızın yattığını ikilemeden yapıvermek özlemi içindeyiz. Bu yüzden de, acele, aşırı, ödünsüz, yani bir tür kopuk uçurtma gibi pervasız olma eğilimimiz var!
Amma velakin, arka planda bizi rahat bırakmayan kaygılarımız da var…
İki şeye dikkat etsek iyi olacak gibi;
1- Bizi kopartıp savuran ve olmayacak işlerin, çıkışların, patlamaların içine çeken şey kaygılarımız, korkularımız, ve bir şekilde ”Saldır Joe!” moduna geçmemizi tetikleyen deriiiiin savunma güdülerimiz olmasın. Zira olumsuz düşünmeyi, kaygılanmayı abartmaya müsait bir tarafımız var. ”Ezik miyim Ulam Ben?” demeye, kendimizi hiiiç hoşlanmadığımız hallerde bulup dellenmeye yatkın olabiliriz. Veee böylesi kaygılı atarlanmalar, bizi sonradan birazcık sıkıntıya sokabilir. Zira belki de olaylar hiç hesap etmediğimiz bir yöne evrilir, ve sonuç bizim umduğumuz kadar incitici, kötü, zarar verici olmayabilir. Ama biz o kaygılarla tepki gösterirsek, iyi gidecek işin önüne taş da koyabiliriz…
2- Yapmayı planladığımız daha doğrusu yapmamak için neden bulamadığımız şeylerin, illaki bir de içimize sinmeyen bir yanı olabilir… Bu içimize sinmemelerin altında neyin yattığına iyi bakalım! Bakalım ki, sonradan pişmanlık duymayalım. Konfor alanımızdan çıkmamak arzusu, bizi yapmamız gereken atılımlardan, atmamız gereken adımlardan geri koymasın. Yani yapmak gerekiyorsa yapalım ama arka planda bizi rahatsız eden sesi görmezden gelmek yerine, onun altında yatan bize dair kaygıyı da çözümlemeden bırakmayalım… Zira sonradan en ufak tatsızlık olsa, büyük pişmanlıklara ya da daha abartılı kaygılara savrulma eğilimimiz olabilir.
Ve bütün bu salınıp savrulmaların, yine de kıvamı tutturamamaların ortasında, şunu hatırlamaya çalışalım;
Zihinde olmak insanı hep tutarsızlaştırır… İnsanı kaygıdan, incinme korkusundan uzak tutan, En doğru olanı kendi kafamızla bulma yeteneğimiz değildir. Şu an ”doğru” olan, zaman içinde kendi yanlışlarını da üretebilir.
Biz hatalı bir adım atmaktan korkarız. Tüm göstergeleri ıncık cıncık edip başımıza gelebilecek her türlü soruna en fazla önlem alacak şekilde hareket etmeye çalışırız.
Ama hayat bizim önümüze her zaman hiç de hesapta olmayan yeni değişkenler çıkartıp bütün hesaplarımızı alt üst edebilir.
Dolayısıyla, etrafımızda kusur, kendimizde suç, gelecekte sorun görmek yerine, bir adımı atmayı ya da atmamayı seçerken bizi teşvik eden ya da geri çeken kaygıları iyi anlamakta fayda vardır.
İnsan geçmişten getirdiği kaygılarını ve böylesi zamanlara özgü tepki modellerini değiştirebildiği ölçüde, geleceğe dair aksiyonlarını da dönüştürür.
Kaygılarımızdan kaçmayalım ve onların esiri olarak davranmayalım. Onları bize hakim kılanın ne olduğunu iyi anlayalım. Ve hayatımızı şekillendiren böylesi kalıpların yükünden kurtulmaya çalışalım.
Unutmayalım ki, kader olasılıklarla örülmüş senaryolardan ibarettir! Attığımız her adım bizi farklı bir senaryonun içine çeker ve bu senaryo hiç de beklediğimiz gibi gelişmeyebilir.
Unutmayalım ki, bir türlü dönüştürülemeyen kaygılarla alınmış önlemler, bizi ne kadar dikkat edersek edelim hep aynı açmazların içine bir şekilde düşürecektir
İnsana düşen sadece 'Kendine yakışan adımı atmak' ve gerisini yola bırakmaktır. Yol her adımda temizlediğimiz niyetler ve her an cesurca verdiğimiz gayretlerle örülür… Onu kaygılarla gölgelemek ya da çapraşık hale getirerek, hayatımızı tanıdık bir labirente çevirmemek için bunu hep akılda tutmak ve yüreği biraz hafifletmek çoook iyi olabilir
))
alıntıdır
– Aslan’daki Venüs & Jüpiter kavuşumu ve Koç’taki Uranüs ile 60’lık tatlı açıları var.
– Amaaa Balık’taki Chiron ve Başak’taki Lilith ile de T-Kare görünümde!
– Özellikle 30 Haziran’da Ay ile karşı görünüm de alacağı için bu etkiler yoğunlaşıyor.
MEALİ;
Aslında bir ”KOP DA GEL” kafasındayız cümleten

Amma velakin, arka planda bizi rahat bırakmayan kaygılarımız da var…
İki şeye dikkat etsek iyi olacak gibi;
1- Bizi kopartıp savuran ve olmayacak işlerin, çıkışların, patlamaların içine çeken şey kaygılarımız, korkularımız, ve bir şekilde ”Saldır Joe!” moduna geçmemizi tetikleyen deriiiiin savunma güdülerimiz olmasın. Zira olumsuz düşünmeyi, kaygılanmayı abartmaya müsait bir tarafımız var. ”Ezik miyim Ulam Ben?” demeye, kendimizi hiiiç hoşlanmadığımız hallerde bulup dellenmeye yatkın olabiliriz. Veee böylesi kaygılı atarlanmalar, bizi sonradan birazcık sıkıntıya sokabilir. Zira belki de olaylar hiç hesap etmediğimiz bir yöne evrilir, ve sonuç bizim umduğumuz kadar incitici, kötü, zarar verici olmayabilir. Ama biz o kaygılarla tepki gösterirsek, iyi gidecek işin önüne taş da koyabiliriz…
2- Yapmayı planladığımız daha doğrusu yapmamak için neden bulamadığımız şeylerin, illaki bir de içimize sinmeyen bir yanı olabilir… Bu içimize sinmemelerin altında neyin yattığına iyi bakalım! Bakalım ki, sonradan pişmanlık duymayalım. Konfor alanımızdan çıkmamak arzusu, bizi yapmamız gereken atılımlardan, atmamız gereken adımlardan geri koymasın. Yani yapmak gerekiyorsa yapalım ama arka planda bizi rahatsız eden sesi görmezden gelmek yerine, onun altında yatan bize dair kaygıyı da çözümlemeden bırakmayalım… Zira sonradan en ufak tatsızlık olsa, büyük pişmanlıklara ya da daha abartılı kaygılara savrulma eğilimimiz olabilir.
Ve bütün bu salınıp savrulmaların, yine de kıvamı tutturamamaların ortasında, şunu hatırlamaya çalışalım;
Zihinde olmak insanı hep tutarsızlaştırır… İnsanı kaygıdan, incinme korkusundan uzak tutan, En doğru olanı kendi kafamızla bulma yeteneğimiz değildir. Şu an ”doğru” olan, zaman içinde kendi yanlışlarını da üretebilir.
Biz hatalı bir adım atmaktan korkarız. Tüm göstergeleri ıncık cıncık edip başımıza gelebilecek her türlü soruna en fazla önlem alacak şekilde hareket etmeye çalışırız.
Ama hayat bizim önümüze her zaman hiç de hesapta olmayan yeni değişkenler çıkartıp bütün hesaplarımızı alt üst edebilir.
Dolayısıyla, etrafımızda kusur, kendimizde suç, gelecekte sorun görmek yerine, bir adımı atmayı ya da atmamayı seçerken bizi teşvik eden ya da geri çeken kaygıları iyi anlamakta fayda vardır.
İnsan geçmişten getirdiği kaygılarını ve böylesi zamanlara özgü tepki modellerini değiştirebildiği ölçüde, geleceğe dair aksiyonlarını da dönüştürür.
Kaygılarımızdan kaçmayalım ve onların esiri olarak davranmayalım. Onları bize hakim kılanın ne olduğunu iyi anlayalım. Ve hayatımızı şekillendiren böylesi kalıpların yükünden kurtulmaya çalışalım.
Unutmayalım ki, kader olasılıklarla örülmüş senaryolardan ibarettir! Attığımız her adım bizi farklı bir senaryonun içine çeker ve bu senaryo hiç de beklediğimiz gibi gelişmeyebilir.
Unutmayalım ki, bir türlü dönüştürülemeyen kaygılarla alınmış önlemler, bizi ne kadar dikkat edersek edelim hep aynı açmazların içine bir şekilde düşürecektir

İnsana düşen sadece 'Kendine yakışan adımı atmak' ve gerisini yola bırakmaktır. Yol her adımda temizlediğimiz niyetler ve her an cesurca verdiğimiz gayretlerle örülür… Onu kaygılarla gölgelemek ya da çapraşık hale getirerek, hayatımızı tanıdık bir labirente çevirmemek için bunu hep akılda tutmak ve yüreği biraz hafifletmek çoook iyi olabilir

alıntıdır