"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Travma sonrası stres bozukluğu

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan SaSSa
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

SaSSa

Banlı Kullanıcı
Travma sonrası stres bozukluğu, kişinin aşırı bir travma uyarıcısı ile karşılaşmasından, yaşamasından yada duymasından sonra ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Kişi bu yaşantı karşısında korku ve çaresizlikle tepki verir, aynı olayı sürekli olarak yeniden yaşar ve travmayı hatırlamaktan kaçınmaya çalışır. Tanı koymak için belirtiler bir aydan fazla bir dönem boyunca devam etmelidir aile ve iş gibi kişinin hayatının önemli alanlarını belirgin bir şekilde etkilemelidir.
Trafik ve uçak kazaları, deprem, sel gibi doğal afetler, ağır dayak, işkence altında kalmak, zorla ırzına geçilmek, çok olumsuz koşullarda yaşamak gibi herkes için ağır stres sayılacak durumlarda ortaya çıkan bir bozukluktur. Çoğu kez travmatik olaylardan birkaç saat, bir gün daha seyrek olarak da birkaç hafta, birkaç ay sonra ortaya çıkar.

Belirtiler:
Hasta aşırı telelaşlı ve kaygıdır. Normalde aldırış edilmeyecek uyaranlara karşı aşırı derecede duyarlıdır ve en küçük uyaranlarla irkilme tepkisi gösterir. Yerinde duramayacak kadar huzursuzluk belirtileri olabilir. Ellerde büyük titremeler görülebilinir.
Duygulanımda bunaltı egemendir. Travmatik olan anımsandıkça, rüyalarda tekrar yaşandıkça hastanın sıkıntısı artar. Çok huzursuz ve tedirgin olur. Bunaltı çok uzun sürerse bazen depresyon gelişe bilir. Bu hastalarda sıklıkla kişiler arası ilişkilerde ilgi azalması ve duygusal uyuşukluk olur.
Travmatik olaylarla ilgili anılar için bellek çok güçlenmiş fakat başka olaylara karşı ilgi ve dikkat azalmıştır. Hasta unutkanlıktan yakına bilir. Eğer kazada kafa travması da olmuşsa bellek ve yönelim bozukluğu görüle bilir. En tipik belirti olayı sık sık anımsanması ve her anımsanışta yeni baştan yaşanıyor gibi olmasıdır. Olayın yineleyici biçimde yaşanması düşlerde olur. Kişi travmatik olayı düşlerinde sıksık görür; korkuyla uyanır.
Algılanma ileri derecede artmıştır; hafif uyaranlar şiddetle algılanır; irkilme tepkisi doğurur; dikkatin belli bir konumda tutulması güç olabilir. Yönelimde bozukluk yoktur. Çok ağır durumlarda şaşkınlık, zihin karışıklığı ve yönelim bozukluğu olabilir.

Düşünce akımında genellikle belirgin bozukluk yoktur. Düşünce içeriğinde olayın yineleyici olarak anımsanması hastayı çok tedirgin eder. Hasta olmayı unutmak, düşünmemek ister; bunun için çabalar, fakat travmatik olayı anımsatan yada simgeleyen uyaranlarla belirtiler daha şiddetlenir. Bunların yanı sıra hastada suçlanma, çevreyi suçlamak, hipokondriyak uğraşlar, gelecek kaygıları bulunmaktadır.
Korku ve bunaltıya ilişkin bütün fizik ve fizyolojik belirtiler vardır. Organizma sürekli bir uyarılış içinde irkilmeye hazır durumdadır. Ayrıca, travmatik olay düşlerde sıksık yinelendiğinden uyku çok bozulur. Hatta bu düşleri görmemek için hasta bilinçli olarak uykusunu önlemeye çalışır.
Travma sonrası stres bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A - Aşağıdakilerden her ikisinin de bulunduğu bir biçimde kişi travmatik bir olayla kaşılaşmıştır.
1 - Kişi gerçek bir ölüm yada ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma yada kendisinin yada başklarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş, yada böyle bir olayla karşı karşıya gelmiştir.
2 - Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır.
Not: Çocuklar bunların yerine dezorganize ya da ajite davranışla tepkilerini dışa vurabilirler.
B - Travmatik olay aşağıdakilerden biri (ya da daha fazlası) yoluyla sürekli olarak yeniden yaşanır:
1. Olayın, elde olmadan tekrar tekrar anımsanan sıkıntı ya da algılar vardır. Not: Küçük çocuklar, travmanın kendisini ya da değişik yönlerini konu alan oyunları tekrar tekrar oynayabilirler.
2. Olayı, sık sık, sıkıntı veren bir biçimde rüyada görme. Not: Çocuklar, içeriğini tam anlamaksızın korkunç rüyalar görebilirler.
3. Travmatik olay sanki yeniden oluyormuş gibi davranma ya da hissetme (uyanmak üzereyken ya da sarhoşken ortaya çıkıyor olsa bile, o yaşantıyı yeniden yaşıyor gibi olma duygusunu, illüzyonları, halüsinasyonlar ve dissosiatif “flashback” epizotlarını kapsar).
4. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran ya da andıran iç ya da dış olaylarla karşılaşma üzerine yoğun bir psikolojik sıkıntı duyma.
5. Tarvmatik olayın bir yönünü çağrıştıran ya da andıran iç ya da dış olaylarla karşılaşma üzerine fizyolojik tepki gösterme.
C - Aşağıdakilerden üçünün (ya da daha fazlasının) bulunması ile belirli, travmaya eşlik etmiş olan uyaranlardan sürekli kaçınma ve genel tepki gösterme düzeyinde azalma (travmadan önce olmayan)
1. Travmaya eşlik etmiş olan düşünce, duygu ya da konuşmalardan kaçınma çabalar.
2. Travma ile ilgili anıları uyandıran etkinlikler, yerler ya da kişilerden uzak durma çabaları.
3. Travmanın önemli bir yönünü anımsayamama.
4. Önemli etkinliklere karşı ilginin ya da bunlara katılımın belirgin olarak azalması.
5. İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaştığı duyguları.
6. Duygulanımda kısıtlılık (örn. Sevme duygusunu yaşayamama)
7. Bir geleceği kalmadığı duygusunu taşıma (örn. Bir mesleği, evliliği, çocukları ya da olağan bir yaşam süresi olacağı beklentisi içinde olmama)
D - Aşağıdakilerden ikisinin ( ya da daha fazlasının) bulunması ile belirli, artmış uyarılmışlık semptomlarının sürekli olması:
1. Uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük
2. İrritabilite ya da öfke patlamaları
3. Düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunluştırmada zorluk çekme
4. Hipervijilans
5. Aşırı irkilme tepkisi gösterme
E - Bu bozukluk, (B,C ve D Tanı Ölçütlerindeki semptomlar) 1 aydan daha uzun sürer.
F- Bu bozukluk, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da işlevselliğin önemli diğer alanlarında bozulmaya neden olur.



Yararlanılan kaynaklar:
Ruh Sağ. Ve Bozuklukları Prof.dr.Orhan öztürk (H.Y.B)
Klinik Psikiyatri Kaplan & Sadock (Güneş Kitabevi 2005)
PSİKİYATRİ Temel Kitabi (H.B.Y 1998)
 
Umut gülmektir acıya, okumaktır mesajı
çözmektir sırrı, anlamaktır yaşamı,
görmektir ufukları, dokunmaktır hikmete
Umut devrimdir! Yerle bir eder tabuları.
Umut kavgadır, inattır çaresizliğe,
darbedir düşmana, şarkıdır sevdaya,
samimiyettir davaya, dermandır yaraya.
Umut güvendir. Vaat edene ve vaat edilenlere
vaadinden dönmeyene.
Umut hayattır, nefes almaktır.
Dört bir yandan keskin pençeleriyle boğazına sarılırken
tıkanışlar-tükenişler,
inadına soluk alıp vermektir.
Umut teslimiyettir.
O yüce gücün hakimiyetine kilitlenmektir.
Ve umut şükürdür, teşekkürdür.
Zamansız, sebepsiz, imkansız
onca nimete karşı
beslenen minnetin resmidir.


Hayata toz pembe bakmak değil bu! Belki zor, belki zahmetli ama başka şey umutlu olmak, umutla bakmak, umudu taşımak yüreğinde.

Bu büyük gücü keşfettiği zaman, artık karamsarlık diye bir kavramı bilmez kişi. Sıkılır bazı, daralır; fakat yine de güçlüdür, sıkıntılar sarmaz onu, çünkü umutludur. Yüreği geniştir, çünkü umudun verdiği güçle dopdoludur. Bu belki çoğu insanın kolay kolay fark edemediği, burnunun ucunda olduğu halde göremediği ve çeşitli yol ve yöntemlerle ruh dünyasında oluşturmaya çalıştığı psikolojik ve manevi bir güçtür. Ne yazık ki birçoğumuz onu hissetmekten yoksun olduğumuz için yaşam içerisinde çeşitli yıpranmalara maruz kalır, hadiseler arasında duygu ve düşünce erozyonlarına uğrayarak sonu bunalımlarla, depresyonlarla biten bir yola gireriz. Onu kazanmak ve sonuna dek elde tutabilmek çok zor olmamakla beraber, sanıldığı kadar basit bir iş de değildir elbette.

Umut, çalışana görünür ancak. Emek sarf etmek lazım. Çaba varsa umutta vardır, inanç da vardır.

Umut; kararlı kılar insanı, çünkü sonuçta iyiye, güzele dair inanç vardır. İşte, umut bu inançtır, imandır. İmanın ta kendisidir, özüdür, katığıdır. İmanın gözüyle bakmaktır olumsuzluklara, imanın gözüyle meydan okumaktır hayata. Bu iman, bu inanç yürütür, koşturur, ulaştırır menzile.

Ancak çaba sarf eden, bu inançla çabalarının sonucunu alacağını bilir. Çalışmayan ise herkesi kendi gibi tembel, her şeyi kendi gördüğü gibi olumsuz ve imkânsız görür. Ve bu hastalığını etrafına yayar; başkalarına da bulaştırmaya çalışır. Aslında yapmaya çalıştığı, duyduğu vicdan rahatsızlığını bastırmak, imanî zafiyetlerini örtmek ve baştan kabullendiği yenilgi halinde, yalnızlığı yaşamamak için birtakım taraftar toplama olayından başkası değildir.

Oysa ki tarih, umudun nice zaferleriyle doludur.

Hz. Adem'in tevbesinin kabulü, Hz. İbrahim'in uzun arayışlar sonucu Rabbi bulması, Hz. Musa'nın yıllar süren mücadeleden sonra halkını Firavun'un elinden kurtarmayı başarması, Resulün azılı müşrikleri hak dinle buluşturması yüreklerinde taşıdıkları bu umut vesilesiyledir.

Bu gün de umudu bırakmamak, umudu çoğaltmak, umutla bakmak; büyük zaferler sunacaktır bizlere.

Umudu korumalı, umudu arındırmalı, umudu paylaşmalıyız.
Aldatıcı dünya!..
Kanmamak, umudu yitirmemek gerek.
Tüm kalp gözleri açık mı?
Zaman zor zaman, zaman garip zaman, zaman ahir zaman.

Zaman, Rabbe ve O'nun dinine, Resule ve onun emanetine, mücadeleye ve ardındaki zafere, umuda ve onun bekçilerine sıkı sıkı sarılma, sahiplenme ve bağlanma zamanıdır.

Bizler umudu kalkan yaparak her türlü zorluğun üstesinden gelebilir, bir birey olarak, bir toplum olarak ve bir ümmet olarak umudun mucizevi etkisiyle her türlü sorunu yenebiliriz. Yeter ki bakış açılarımızı bu yönde değiştirmeyi bilelim. Ve tabi bununla beraber, umut etmeyi hak edecek pratikler sergileyelim.

"Gevşemeyin üzülmeyin! Eğer inanıyorsanız üstün gelecek olanlar sizler olacaksınız." (Al-i İmran; 139)

Bazen imtihanın ağırlığı omuzları çöktürür ve unutturur sahip olduğumuz kutsal güçleri, ilahi yardımları ve takınmamız gereken doğru duruşu.

Vesveseler, telkinler ardı ardına sıralanır. O anda güçten, takatten düşer, yolun sonuna geldiğimizi düşünür ve pes etmeyi tek alternatif olarak görürüz. Oysaki umuda doğru tırmanırken tutunacak dallarımız çoktur.

Örneğin Sabır…
Umut sabrı içinde barındırır. Sabrı besler, sabrı büyütür. Düşeceği anda tutar elinden. Ona, güzel günleri, gülen yüzleri, mutlu gönülleri anlatır. Sabır umudun vaat ettikleri ile yaşar. Ve bu bekleyişin sonunda Rabbimizin de bildirdiği gibi, kazanan, üstün gelen ancak bu umut sahipleri olur.

Örneğin Dua…
El açıp yalvarmak, yalnız Hak'tan ummak ve umduğuna inanmak. Duanın o büyülü atmosferinde kendini bulmak, umudu en çok perçinleyen zamanlardandır ve bu zamanları arttırmak, imtihanın dar geçitlerinde şüphesiz ki menfaatimize olacaktır.

Umuda dair söylenecek çok şey var belki. Ama başka şey umudu yaşamak, yaşatmak ve umudu bir ömre yaymayı başarmak. Kişi özünde saklı servetini, yani umudunu yitirmedikçe her şeye sahip demektir. Ve hayal ettiği mutlu, huzurlu günler onu beklemektedir. Umutla kalın…
 
Travma, bir kişinin hayata uyum sağlama yeteneğini aşan anormal olaylara karşı gösterdiği normal bir tepkidir.
Travma sonrası stres bozukluğu ise, aslında seni kabustan uyanmaya davet eden ama senin de erteleye erteleye hayatının paralel bir evreni haline getirdiğin alarm çalışlarıdır.

Travmalarını kendi kalıcı karakteriştiğine dönüştürmek korkunç bir şeydir. Çoğumuz karakter gelişimimizi travmalarımızı doğru analiz edemediğimiz için kusurlu inşa ediyoruz malesef.
 
Mesela evde şiddetli geçimsizlik var. Çocuk anne-baba kavgalarını görerek büyüyor. Kavganın dozu arttıkça çocuğun hem algıları kapanıyor hem de kendisi artık bir şampiyon kupası haline geliyor. Kavgayı kazanmak isteyen çocuğu haddinden fazla sahipleniyor. Çocuğun köklerini annesinden (ya da işte babasından) kazımış oluyor yani. Çocuk sevgiyle beslenmesi gereken konumdan, hınç için sömürülen bir konuma konuyor. Rolünü istem dışı olarak benimsiyor çünkü ortaya çıkan duygular yalan değil. 1. kalite toxic duygular.

Şimdi bu korkunç bir travmadır. Çocuk bunu bilmez. Çocuk bunun farkındadır. Ama bu farkındakık tek boyutlu bir farkındalıktır. Farkında olduğunun farkında olma bilinci amel defteri açılmadan açılmayacağı için doğar doğmaz dezavantajlı şartları benimsemek ve devam ettirmek zorunda artık.

Şimdi bu çocuk 5 yaşına geldi mi ne olacak ? Okulda herkes gülüp eğlenirken o kollektife katılamayacak, kenarda idam mahkumu gibi kilitlenecek. Neden ? Çünkü anne babası da evde hergün ona gülerek muamele ediyorlar . Ama nafile. Çocuk artık eğlenme kişvesinin her an patlak verecek bir kıyamet alameti olduğunu çok iyi biliyor.
 
Son düzenleme:
Bazen de çocuklar anne-baba kavgası sırasında seslerini yükselterek ağlarlar. Kavga, çocuğun avaz avaz bağırmasının hatrına yarıda kesilip büyümeden bitebilir. Ama bu durum bir kaç kere aynı şablonda tekrar ederse bu sefer de çocuk mizaç kayması yaşayabilir ve o ilk kodlanmayı geliştire geliştire, artık hayatta da işleri yoluna koymak için sürekli öfke nöbetine giren, yaygara üslübü ile baskı kuran ve yıldırıcı kontrol manyağı birine dönüşebilir.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst