Tasavvuf Gerçeği

Narsinha

Banlı Kullanıcı
Katılım
8 Ara 2012
Mesajlar
156
Tepkime puanı
22
Aziz Dostlar hep tasavvuf, Deyip duruyoruz Yıllardır asırlardır yazılar yazılıyor tartışmalar yapılıyor
En kötüsü İslam’dan ayrı bir şeymiş gibi düşünülüyor.(1) bu bizi çok üzüyor. Konunun aydınlığa kavuşması ve Tasavvufun gerçek anlamıyla elle alınması, artık bu konunun rayına oturtulması dilek ve temennisi ile bizde birkaç söz söylemek istiyoruz.


Bilindiği üzere Önceki dönemlerde olduğu gibi(2) günümüzde de Tasavvufi yaşam vardır. Bunun inkârı mümkün değildir. Nedenine gelince Şeriat İslami yaşamın yüzüdür Tasavvuf özüdür. İç ve dış birbirini tamamlar. Eğer kişi Şeriat Çizgisini inanç yönünden aşarsa dinden çıkar. Şeriatı sınır kabul edip bu daire içinde kalırsa, Öze doğru sefer ederse Tarikat dairesine girer ve ilerler. Bunun için Yunus Emre Hz. “Şeriat tarikat yoldur varana Hakikat Marifet ondan içeri.” buyurarak manevi yolculuğun şeriatla kalmadığını iç, iç geçmiş dairelerin olduğunu sırasıyla birinden diğerine geçmek gerektiğini haber veriyor. Âlemlerin Rabbi Allah Azimüşşan: "Bilmiyorsanız zikir ehline sorunuz." buyuruyor. Neden? çünkü ehli zikir olaya Dört boyuttan bakıyor. Yani Şeriat tarikat hakikat marifet boyutu eğer siz sadece şeriat açısından bakarsanız olaya gerçek manada vakıf olamazsınız. Nasıl tek kanatlı kuşun uçamadığı gibi sadece şeriatla yetinirseniz sır ilmine de vakıf değilseniz diğer bir ifadeyle Hal ehli değil kal ehliyseniz. Verdiğiniz hüküm yanlış veya noksan olur.(3) Bunu için rabbimiz zikir ehline sorun buyuruyor. Peygamber efendimize üç ilim verilmiştir. Birini ümmetiyle paylaşmış, birini sahabe efendilerimizle paylaşmış,
Diğeri ise Allah Azimüşşan ile kendi arasında kalmıştır. Görüldüğü gibi İş sadece Şeriat ilmiyle bitmiyor daha ilerisi de var. Bunu anlayıp kavrayabilene. Bu kavrayış nasıl olacak? bir mürşidi kâmilin denetiminde gözetiminde yaşayarak olacak. Bu Konuda Şöyle bir Örnek vermek istiyorum. Diyelim ki siz iş adamısınız bir şirket kurdunuz bol kazanç sağlamaya başladınız ne yapıyorsunuz şirketi büyütüyor ileriki aşamalarda yeni şubeler açıyorsunuz. Bakıyorsunuz işler yolunda şubeleri çoğaltıyor halkayı genişletiyorsunuz Sorarım size böyle bir kâr etme imkânı var iken boş ver ben az ile yetineyim diyebilir misiniz? Derseniz ne kadar hatalı iş yaptığınızı varın siz düşünün. İşte bunun gibi Ehlullah şeriat dükkânını açmış bakmış ki hak ve hakikat yolu güzel oradan Tarikat kapısını aralamış bakmış ki kâr üstüne kâr yapıyor Bu kez Hakikat kapısını aralamış yine Bakmış ki hakikat âleminde bitip tükenmesi mümkün olmayan güzellikler var. Bunun üstünde hakkı bilme ve bulma, hep onunla olma var. Bu kez Marifet kapısını aralamış. Kul olmanın bilincine ermiş Yüce varlığın karşısında varlığını eritmiş Böylece insani kâmil mertebesine ulaşmış. Dünya ve ahiret karını en güzel şekilde elde etmiş. Sadece kendini kurtarmakla kalmamış bu yüksek mertebeye erişmek isteyen hakkın kullarına rehberlik etmiş. Onlarında bu nimetlerden yararlanmaları için geceyi gündüze katmış; hatta bazıları canını bile feda etmiştir. Çünkü onlar ene(Benlik) den kurtulmuş kendilerini değil başkalarının derdine derman olmayı böylece Allahın rızasına ermeyi amaçlamışlardır.


Kuranı Kerimde Rabbimiz: “Zikir en büyüktür “ buyuruyor. Diğer bir Ayette: “ Onlar ayakta dururken otururken yanları üzeri yatarken Allah’ı hatırlayıp zikrederler ve göklerin ve yerin yaradılışı hakkında derin, derin düşünürler (ve Şöyle derler) Rabbimiz sen bunları boşa yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi Cehennem azabından koru.”


Peygamberimiz ise:” Zikredenle zikretmeyen arasındaki fark ölü ile diri arasındaki fark gibidir.” buyuruyor. Denirse ki bu ayet ve hadisler ferdi zikiri kapsıyor toplu zikire işaret yok. Buna cevap olarak deriz ki elbette Toplu zikir hakkında kuranda ayetler var ayrıca sahih hadisler mevcut Ve bunun yanında tevatür halinde gelen sahabe efendilerimizin uygulaması var. Bu konuda ayet ve hadisleri sıralamak mümkündür ancak söz uzayacağından bu kadarla yetinerek
Zikir Meclislerinin önemini belirten iki hadisile konuya açıklık getirmek istiyoruz. Resulullah (sav) Efendiniz şöyle buyurmuşlardır. Allah-ü Tala buyurdu ki:” Ben kulumun zannı üzereyim. Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Eğer (kulum) beni kendi kendine zikrederse ben de onu kendi zatımda zikrederim. Eğer kulum beni cemaat içerisinde zikrederse ben de onu o cemaatten daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim." (Kaynak: Buharri, Müslim) diğer hadisi şerif ise şöyle Resulullah efendimiz Ashabı kirama buyurdu ki:
“Ey ashabım cennet bahçelerine uğrarsanız o bahçelerde çok kalın” (rızıklanın) Sahabe efendilerimiz sordular: “ Ya Resullullah Cennet bahçeleri nereleridir.” Resulullah efendimiz buyurdular:” Zikrullah Halkalarıdır” (Kaynak Tirmizi) Burada sadece iki Hadisi şerifi naklettik ayetlere hiç girmedik. Aziz dostlar bu Müjdeler peygamber efendimiz tarafından verilirken, hala Toplu zikir varmadır, yok mudur? Peygamber efendimiz zamanında zikir var mı idi? Şeklinde sorular soranlara ve şüphe içinde ömür geçirenlere şaşmamak mümkün değil.


Bütün bunlara şunu da ilave etmek gerekir ki her şeyin sahtesi olduğu gibi bu yolun sahtesi de vardır. Bir kaç münferit olay oldu diye Zikir meclislerinin kapılarına kilit vurmak çözüm değildir. Önemli olan hataları ve istismarları ortadan kaldırarak islah ederek yaşatmaya çalışmaktır. Mesela Birkaç sahte doktor ortaya çıktı diye doktorluk mesleğini ortadan kaldırmak mı gerekir? Bu kadar hayati önem taşıyan bir mesleği ortadan kaldırmak ne kadar mantıklı olur. Nasıl Doktorluk mesleği insanın fani bedenindeki arızaları ortaya çıkarıp çare bulmaya çalışıyorsa Tasavvuf mesleği yani mürşitler de manevi hastalıkları bilip teşhis eder ve çaresini bulmaya çalışırlar. Böylece ruhi yönden de dengeli insanlar yetiştirmiş oluruz. İşte tasavvuf bu kadar önemli ve gereklidir.


Mesela Mevlana’yı Yunusu Ahmet Yesevi Hazretlerini bilmeyen Hatta sevmeyen yoktur. Pekiyi bunlar nasıl yetişmiş? Hangi kurumlar veya Üniversiteler Hangi profesörler onları yetiştirip bu hale getirmiş hiç düşündük mü? Elbette ki hayır. Bizim yaptığımız üzümü ye bağını sorma hesabı olmuştur. Araştırılınca görülecektir ki bunları ve daha nice gönül adamlarını yetiştiren bir okul vardır o da Tasavvuf okuludur Öğretmenleri de seçkin Mürşit efendilerdir. Yunus Kırk yıl dergâha sabırla teslimiyetle odun taşıdı ama belki kırk milyon sene adı dillerde dolaşacak. Kalemle değil gönlüyle yazdığı ilahileri kıyamete kadar okunacak işte sabrının mürşide bağlılığının dünyadaki mükâfatı budur. Gerçi onlar dünyalık bir şey talep etmezler sadece Allahın rızasını gözetirler. Biz buna Allahın lütfü diyelim. Bu Büyük zatların Sözleri bizi etkilemekte, tesir altına almaktadır. Günlerce hatta bir ömür boyu bu etki sürmektedir. Bu Muhteremlerin sözlerinden bu kadar etkilendiğimize göre birde halleriyle hallense idik ne tadına doyulmaz duygularla dolar, bundan haz alırdık varın siz düşünün.


Tasavvuf Yolunda gerçek ve sahteyi ayırabilmek için en önemli ölçü şudur önce tutulan bu yola ve rehberlerinin yaşantısına bakmak gerekir. Eğer yol şeriat dairesinde ise ve rehberleri şeraite ve Resullullahın sünneti seniyesine uygun hareket ediyorsa bu yolun doğru olduğunun ilk işaretidir.
Beyaz idi bistami Hazretleri bir zatın methini duymuş. Arkadaşlarına haydı şu Meşhur zatın ziyaretine gidelim demiş. Bu zatı görmek için yola koyulmuşlar evine yaklaştıklarında Beyaz idi Bistami hazretleri bu zatın kıbleye dönerek tükürdüğünü görmüş haydi geri dönelim bu kişi daha kıbleye tükürmenin günah olduğu bilincinde değil. Bu kişide hayır yoktur deyip ziyaretten vazgeçmiş işte onlar böyle ince eleyip sık dokuduklar. Takva ehli olup, yüksek mertebelere erdiler.


Doğru yolu ve Doğru mürşidi bulmak için birçok kısas vardır. Bunlardan önemli olan birkaçını daha sayacak olursak. Tasavvuf yolunun Hazreti Ali efendimize (Cehri ) veya Ebu Bekir efendimize (Hafi ) dayanması ve silsile yoluyla peygamber efendimize ulaşması. Mürşidin Şeriat ilmini biliyor olması ve Bir Mürşidi kâmil tarafından yetiştirilmesi ve icazetli olması. Ayrıca Mürşitlik görevinin Allah ve resulü tarafından verildiğini unutmamak gerekir. Diğer vasıfları şöyle sıralayabiliriz. Gerçek Mürşitler Merhametlidirler Fedakârdırlar, Cefakârdırlar, Mütevazıdirler, Cömertirler, Yardımseverdirler, Verdikleri sözü yerine getirirler. Adaletlidirler kısacası Allah’ın Ahlakıyla ahlaktanmış seçkin kişilerdir.
Son olarak deriz ki Bu yola girecek kişinin niyeti çok önemlidir eğer kişi Allah rızasından başka bir gaye gözetmeden bir mürşide intisap etmiş ise velev ki mürşit sahte bile olsa Allah onu oradan alır bu halis niyetinden dolayı hakiki rehbere ulaştırır bu ayet ile sabittir. Bunu için her ne yaparsak yapalım ihlâsı elden bırakmayalım Allah doğruların yardımcısıdır.


Aziz Dostlar Tasavvuf yolu böyle bir yol, onların seçkin rehberleri de böyle aziz insanlar. Allah cümlemizi onların şefaatine nail eylesin Amin.Muhammed Rıza Özcan
-------------------------------------------------------------------------------


1- Höccetil İmamı gazeli Şeriat ve tarikatı birleştirme amacıyla çok çaba sarf etmiş, zaten bir olan Hak ve hakikat yolunu insanlara anlatmaya çalışmış ciltler dolusu eserler yazmış. Devrindeki Bütün Şer ve Hak yolunu, Yolcularını incelemiş En güzel yolun Tasavvuf ehlinin yolu olduğunu fark etmiş On yıl Medreseden Müderrislikten ayrı kalmış tasavvufi hayat yaşamış en güzel eserlerini bundan sonra yazmıştır.


2-Tarih boyunca tasavvufi yaşam farklı biçimlerde de olsa hep var ola gelmiştir. Şüphesiz bu Hak dinlerde olması nedeniyle diğer batıl dinlere de yansımıştır. İzleri hemen, hemen bütün dinlerde görülmektedir. Şu da var ki İslam Tasavvufunu bundan ayrı tutmak gerekir. Zira İslam tasavufu ilhamını kuran ve hadislerden alır. Başka dinlerin katkısı yoktur eğer olursa buna İslam tasavvufu denemez.


3-Burada sakın şeriatı hafife aldığımız sanılmasın. Şeriat Başımızın tacıdır. Var oluş gayemizdir. Şeriatsız ne Tarikat olur ne Müslümanlık kalır. Burada vurgulanmak istenen keşif ehlinin hataya düşmeyeceğidir.Yanı Keşif ehlinin gönül gözü açık olduğundan hata payı sıfır denecek kadar azdır. Dini mübinimize göre Bir Fakih hükmünde hataya düşse bile Allah tarafından ona sevap verilir. Çünkü kasıt yoktur hata vardır. Kul ise kusurdan arî değildir bu böyle biline.


Alıntı.
 
Ü

Üye silindi 15237

Peki bir soru sormak istiyorum Tasavvuf adı altında tarikat kuruyorlar bu doğrumu ?
 

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
Tarikat kurmak, İslama aykırıdır. İslam da birlik vardır, gruplaşma yoktur. Hz.Muhammed zamanında böyle bir gruplaşma olmuş mudur? Yok .

Tarikat ı temize çıkarmak çok komik ve gülünçtür.

Mevlana gibi eski zamanların din alimleri , tarikat sayesinde ilim sahibi olmuş olabilir, ama bu kişi de biter, ne kadar zikir çekersen çek,ne kadar İslamı doğru yparsan yap hepsi kişi de bitiyor. Ayrıca belirtmek te istiyorum tasavvuf için tarikata girmek zorunluluk değildir. Bazı tarikatlar da , kendini daha temiz,masum göstermek için cemaat kelimesini kullanırlar. Kişide biter tasavvuf.
 
Ü

Üye silindi 15237

Bizim yolumuz tarikat yolu değil Kuran-ı Kerim ve Sünnet yoludur..
 

Narsinha

Banlı Kullanıcı
Katılım
8 Ara 2012
Mesajlar
156
Tepkime puanı
22
Çok doğru. Şahsen ben mezhep,tarikat ayrımına sıcak bakmıyorum.İslam ve Kur'an bir bütündür. Uyulması geren davranışlar sünnetler olmalıdır. Hak Teale bizlere yolumuzu Kur'an,hayatımızı ise sünnet farz etmiştir.Vesselam.
 

cicici

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Ocak 2013
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Tarikat yol demek değilmi ? Bir nevi ALLAH yolu gibi..
Yanlış anlaşılmasın ben tartışıp öğrenelim diye soruyorum . Zikiri hiç bilmeyen bir insan cemaate gidip mensup olduğu zaman öğretip gösteriyorlar sonuçta . Hatme ler yapılıyor hatme ne kadar güzel birşey vede her akşam yapan abilerimiz var bunlar kötü şeyler değil ki . Tarikat yada Cemaat bunların kötülenmesi eskiden yapılan maddi olaylar tarikat adı altında vede cemaat adı altında din istismarlığı yapmalar. Şimdi Tarikat da Şeyh Var ve gerçek varolan tarikatların şeyhleri Peygamber Efendimiz S.A.V soyundan gelen torunlarıdır. Bu Mübarek insanlara bağlı olmak kötü değilki aksıne çok güzel birşey . Yani merak ettiğim toplumda tarikat meselesi yada cemaat aynı şey birisi gidip ben cemaate gidiyorum sohbet dinliyorum diyince aa cemaatci tarikatcı vs . her cemaate giden sakallı değil her sakallıda cemaatci değil. Ben Adıyaman cemaatine bağlı bir insanım ve çok şey öğrendiğime inanıyorum din konusunda çok bilgi edindim Zikretmeyi zikir kavramını burda öğrendim namazada bu şekilde içim ferahlaya ferahlaya başladım . akşamları çay içmeye gidiyorum normalde işten geldiğimde çay bahçelerine vs , ama artık gidip orda burda para harcamıyorum haftada 1 2 dergaha uğruyorum muhabbet sohbet edip hatmemi yapıyorum çokda huzur buluyorum..
 

mecra

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2008
Mesajlar
482
Tepkime puanı
40
Tarikat yol demek değilmi ? Bir nevi ALLAH yolu gibi..
Yanlış anlaşılmasın ben tartışıp öğrenelim diye soruyorum . Zikiri hiç bilmeyen bir insan cemaate gidip mensup olduğu zaman öğretip gösteriyorlar sonuçta . Hatme ler yapılıyor hatme ne kadar güzel birşey vede her akşam yapan abilerimiz var bunlar kötü şeyler değil ki . Tarikat yada Cemaat bunların kötülenmesi eskiden yapılan maddi olaylar tarikat adı altında vede cemaat adı altında din istismarlığı yapmalar. Şimdi Tarikat da Şeyh Var ve gerçek varolan tarikatların şeyhleri Peygamber Efendimiz S.A.V soyundan gelen torunlarıdır. Bu Mübarek insanlara bağlı olmak kötü değilki aksıne çok güzel birşey . Yani merak ettiğim toplumda tarikat meselesi yada cemaat aynı şey birisi gidip ben cemaate gidiyorum sohbet dinliyorum diyince aa cemaatci tarikatcı vs . her cemaate giden sakallı değil her sakallıda cemaatci değil. Ben Adıyaman cemaatine bağlı bir insanım ve çok şey öğrendiğime inanıyorum din konusunda çok bilgi edindim Zikretmeyi zikir kavramını burda öğrendim namazada bu şekilde içim ferahlaya ferahlaya başladım . akşamları çay içmeye gidiyorum normalde işten geldiğimde çay bahçelerine vs , ama artık gidip orda burda para harcamıyorum haftada 1 2 dergaha uğruyorum muhabbet sohbet edip hatmemi yapıyorum çokda huzur buluyorum..

Cok iyi, ne guzel. Ic huzuru yakalayabiliyorsaniz ne mutlu size. Amma ve lakin dikkat edin simdiki cemaatler al gulum ver gulum seklinde calisiyor. Sizden bir seyler istedikleri zaman da gelecek. Tabii geneli boyle simdi, bildigimiz malum bir, iki, uc ... cemaatler var. Sizinki de onlar gibiyse vay halinize.
 

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
Tarikat yol demek değilmi ? Bir nevi ALLAH yolu gibi..
Yanlış anlaşılmasın ben tartışıp öğrenelim diye soruyorum . Zikiri hiç bilmeyen bir insan cemaate gidip mensup olduğu zaman öğretip gösteriyorlar sonuçta . Hatme ler yapılıyor hatme ne kadar güzel birşey vede her akşam yapan abilerimiz var bunlar kötü şeyler değil ki . Tarikat yada Cemaat bunların kötülenmesi eskiden yapılan maddi olaylar tarikat adı altında vede cemaat adı altında din istismarlığı yapmalar. Şimdi Tarikat da Şeyh Var ve gerçek varolan tarikatların şeyhleri Peygamber Efendimiz S.A.V soyundan gelen torunlarıdır. Bu Mübarek insanlara bağlı olmak kötü değilki aksıne çok güzel birşey . Yani merak ettiğim toplumda tarikat meselesi yada cemaat aynı şey birisi gidip ben cemaate gidiyorum sohbet dinliyorum diyince aa cemaatci tarikatcı vs . her cemaate giden sakallı değil her sakallıda cemaatci değil. Ben Adıyaman cemaatine bağlı bir insanım ve çok şey öğrendiğime inanıyorum din konusunda çok bilgi edindim Zikretmeyi zikir kavramını burda öğrendim namazada bu şekilde içim ferahlaya ferahlaya başladım . akşamları çay içmeye gidiyorum normalde işten geldiğimde çay bahçelerine vs , ama artık gidip orda burda para harcamıyorum haftada 1 2 dergaha uğruyorum muhabbet sohbet edip hatmemi yapıyorum çokda huzur buluyorum..

Şeyhlerin İslam peygamberi olan Hz.Muhammed in soyundan geldiğini nerden çıkardınız ? Günümüzde yok böyle bir şey, peygamberin soyundan geldim diyen varsa da şarlatandır.
 

cicici

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Ocak 2013
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Şarlatan ? Abdul Baki hoca efendi Gavs'dır. Peygamber s.a.v. Torunudur.
 

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
Nakşibendilerden dediğin hoca , ki ben tarikatlara sıcak bakmıyorum belirteyim . O yüzden torunu olduğunu iddaa ediyorsa da inanmam. Torunu olsa nolcak , bir insandan üstün mü olcak ?
Allah katında daha ayrıcalıklı mı olcak ? Yok , o da bizim gibi bir insan. Hani ilme sahiptir, saygı duyarım .

Onun dışında neden sıcak bakmadığımıda söyleyim tarikatlara, tarikatlarda ne paralar dönüyor, bankalar kurup faizleri de alıyorlar, şirketler kuruyorlar , tüm bu paralar nereye gidiyor acaba ? İnsanlık yararına kullandılar mı ki hiç diye düşünüyor insan, siyaset efendim siyasete neden girerler ?
hep kendileri siyaset yapmayın derler ama kendi müridlerini siyasete piyon olarak sürerler .

Gerçek alim yok artık , eskidendi .

Bakın bir hadis te var, tarikatların durmunu özetliyor :)

"... Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, kurtuluşa eren fırka (Fırka-ı Naciye) dışında kalan yetmiş iki fırka cehenneme gidecektir."

buyurmuşlardır.

Ayrıca bu türden olan hadislerin devamında sahabîlerin, Fırka-ı Naciye'den sormaları üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), Fırka-ı Naciye'yi:

"Benim yürüdüğüm yola ve bu yolda beni takip eden ashabımın yoluna uyanlardır."


Demek ki ta o zaman dan gruplaşmaların (tarikat kurmak ) iyiye alamet olmadığını belirtmiş :)
 

mirzasah

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
tarikatın şeriatın özü olduğuna inanmıyorum şöyle düşünüyorum ayetlerin enerjilerinin yansıması neticesinde çokça zikr edenler bazı manevi haller yaşıyorlar.(ki bu halleri Müslüman olmayanlarda yoğa meditasyon vs gibi şeylerle yaşıyorlar) bunlar marifet değildir bence her insan evrenin enerjisine açıktır. bunu çabayla hangi yöntemi kullanırsa kullansın bazı manevi haller yaşayabilirler.bunlar ki bir gün nasip olurda astral seyahat gibi haller yaşarsam dünya hayatında güzel bir oyuncak edinmiş olurum.ALLAH hazinesi geniş olandır. çaba sarfedene isteye vereceğini düşünüyorum. Seyr-i sülük heveslileri sanki kendilerine bahşedilmiş çok büyük mükafatmış gibi ballandırıyorlar.falan hzleri şöyle derecelere geldi falandı filandı netice nedir ALLAH tan başka bişey yokmuş herşey ONUN yansımasıymış herşey O imiş.hem ALLAH yarattığı hiç bir şeye benzemez diyeceğiz hemde herşey O diyeceğiz ne alaka o halde AŞK haldir ve AŞK ta akıl yoktur halbuki ALLAH akılda vermiştir. Hakikat akıl ile keşfedilir.
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Bir insan bir ilim ögrenmek isterse gider bir ustasindan ilim taleb eder, bu dünyanin zahiri manevi her ilmi icin gecerlidir, her ilim bir ustadan ögrenilir, bunun aksini savunan bir insan o halde cocugunu okula yollamasin,nasilsa cocuk istiorsa ögrenir mantigi ile evde bekletsin. Bu cocuk kendi imkanlari ile muhakak bir seyler ögrenir evinde, fakat ögrendiklerini ölcüye koyamadigi icin kendi kusurunu ve dogrusunu tesbit edemez, yani kisir kalir.
Müslümanlarin herbiri Kur'an ve Peygamberi esas almistir, ama ilim ögrenmek baska bir sey.Kaynak Kur'an bunu hic bir müslüman inkar etmez en cahili bile. Ama Kur'an ana kaynak derinine inemeyiz tek basimiza.Kendi kendine ayetleri kurcalar anladim dersiz hakikatte yaptigimiz tek sey ayetleri kendi istedigimiz gibi kiliflandirmaktir bu da büyük yanlis.

Yukarida demissin ki sevgili mirzasah ;ALLAH tan başka bişey yokmuş herşey ONUN yansımasıymış herşey O imiş.hem ALLAH yarattığı hiç bir şeye benzemez diyeceğiz hemde herşey O diyeceğiz ne alaka.

Allah ayette diyorki;Yerler ve gökler Allah'in nurudur, nur ise onun bir esmasidir nur cogumuzun hayal ettigi gibi saadece bir isik piriltisi degildir.
Ve alimlere ayetler acilir sahid olma durumu tecelli demek ortaya cikma demektir.Bu ayet bir talibe acilir ise emin olun o Allah'in emr etigi ve bildirdigi gibi yerlerde ve göklerde ve arasinda ancak nuru görür ve derki hersey O ve hicbirsey Onsuz degil.Burada bir insanin dedigini inkar edebilirsiniz ama bu denilen seye dayali O ayeti inkar edemezsiniz.
Bir kör günesi görmuyorsa günes yokmu yani?

Musaf kitaptir. Kur'an ise Furkan'dir.Ikisi ayni sey degil. Musafi evinde okur hatim indirirsin sevabina sevinirsin. Kur'an i sana okuturlar okumak yaratilmis hersey ile alakalidir okumak seyretmek emin bir bilisle kavramaktir sehadetdir. Kur'an Furkan olma özelligi ile yalani dogrudan (hakki batildan) ayirandir.

Okumaktir kahinati izlemek hikmeti ile, e simdi ne yapsin garib dervis(alim) Allah'in o ayeti ona acilmis ise o nuru görür heryerde NUR ALLAH'in esmasi.
ismi bir sifati O'nu gördum demesinde inkarmi etsin .

Matematik ilminin kitabini matematikciden ögrenmeyi mantikli bulan insan .
Allah'in ilminin kitabini alimden ögrenmeyi kabul edemiyor. Iyide fark nerde ? Kitap varsa mutlaka onu ögreten bir ögretmen olmali degilmi?

Herkez Yunus Emreyi bilir Taptuk Emre'den bahs eden olmaz, oysa onu Emre yapan Taptuk idi.
Mevlana Celaleddin idi hemde bu hali ile hatri sayilan büyük bir alim idi, ama onu Mevlana yapan Sems idi.

Tarikat bana göre Celaleddin'in Sems'in 'YOL'una baskoymasindan baska birsey degil.
Allah alemi ne Celaleddinsiz birakir nede Sems'siz, yeterki arayan samimi olsun.Bulanda Celaleddinliginden soyulur baska bir kimlik ile kimliklenir.
 

Saprohil

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Nis 2011
Mesajlar
303
Tepkime puanı
14
Peygamberin getirdiği İslam peygamberden sonra değişikliğe uğradı.Şirke düşen o kadar çok ki.Peygamber zamanında sahih Hristiyanlar ne kadarsa bugünde sahih Müslümanlar o kadar.
Peygamberi yüce görenler bile var. İsa'nın ümmeti tarafından görülmesi gibi.
Ve İsa'nın ümmeti ile Musa'nın ümmeti Hahamları ile Rahiplerini yüceltmişti.
İşin kısası şu.Kuran Kuran Kuran. Allah'ın sözünden daha üstün söz bulan getirsin ona inanalım.İkincisi de Peygamber.
Peygamber'den daha üstün kişi bulan getirsin ona tabi olalım.
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Bahsettiginiz gercek o gün neydise bugunde ayni, kitaplar indigi vakitte inkar eden oldu bugünde oldu.Peygamberler peygamberlik ile görevlendigindede onlara o dönemde karsi cikan oldu bugünde olacak. Ama bu Kitaplarin ve Peygamberlerin hakikatini inkar edecek bir sey degilki.
Islam baris demek ve baris kime ve neye göre degisiklige ugradi ? Peygamberlerin her biri baris icin geldi fakat hic biri baris icinde dünyada yasamadi, cünki görevleri dünyayi kurtarmak degil insani kurtarmakti, uyan kendisi ile baristi uymayan kendisinden ziyade baskalarina savas acti. Ve bu secim insana verildi dünya oldugu müddetcede bu böyle kalacak,insan kendisiyle baris saglamali önce.
 
Üst