Tarihe damga vuran kadın; Audrey Marie Hilley.

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Ekli dosyayı görüntüle 8886

4 Haziran 1933 yılında Alabama'da dünyaya geldi. Bu kadın yaptığı şeytanlıkla tarihe damga vurmayı başardı. Sıradan bir insan olarak görünen Audrey'in tek zaafı paraydı. Bu zaafı ise onu şeytani fikirlere itmişti. 8 Mayıs 1951'de Frank Hilley ile evlendiler. Mutlu birliktelikleri üzerine iki tanede çocuk sahibi oldular. Fakat Frank Hilley, Mayıs 1975'te karın ağrısı, bulantı ve hassasiyet şikayetleriyle hastaneye yatırıldı. Yatırıldıktan sonra viral bir karın ağrısı teşhisi konuldu. Çok geçmeden tekrar fenalaştı ve yine hastaneye yatırıldı. Doktorlar bulaşıcı hepatit teşhis ettiler. 25 Mayıs 1975 sabah erken saatlerinde öldü. Audrey Hilley'nin izniyle otopsi yapıldı. Hepatit, böbrek ve akciğerlerin şişmesi, zatüre ve mide iltihabı ortaya çıktı. Belirtiler hepatitin belirtilerine çok benzediğinden zehir testi yapılmadı. Ölüm nedeni bulaşıcı hepatit olarak listelendi.

Frank Hilley hayattayken hazırladığı sigorta poliçesi sayesinde, Audrey 30 bin dolar net para kalmıştı. Hemen kızı Carol'a da 25 bin dolarlık hayat sigortası çıkarmayı ihmal etmedi. Kocasının ölümü sonrası, sigortadan aldığı parayı bir süre içinde harcayıp bitirince para sıkıntısına düşen Audrey için hayat bayağı zor bir hal almaya başlamıştı ki, bu seferde kızı rahatsızlandı. Babasıyla aynı belirtilere sahip hastalığa tutulan kızı Carol, zor dönemler geçiriyordu. Sigorta yaptıktan bir yıl sonra baş gösteren bu rahatsızlıklar üzerine Audrey, kızı Carol'a mide bulantılarını hafifletecek maksadıyla ilaç enjekte etti. Hastalık bununla geçmedi ve aksine daha beter bir hal aldı. Hastaneye kaldırılan kız için psikolog dahi getirildi. Çünkü hastalığının psikosomatik olunmasından endişe ediliyordu. Bir süre sonra Audrey, kızının yanına gelip iki kere daha aynı ilaçtan alması gerektiğinden bahsetti. Bu ilaçlardan kimsenin haberi olmamasınada değinen kadın terkardan aynı ilacı kızına enjekte etti. Hastanede geçen bir ay sonunda doktor yaptığı incelemeler sonunda Carol'un, ağır metal zehirlenmesine dayalı semptomlar gösterdiğinden şüphelenmişti. Doktor bunun üzerine araştırma yapacakken, Audrey kızını hastaneden zorla taburcu ettirdi. Ertesi gün Carol, Birmingham'daki Alabama Hastanesi'ne kabul edilince bunun üzerine diğer hastane Audrey hakkında suç duyurusunda bulundu. Hastane masrafları ödemeyediği sebebiyle kısa süreli hapis cezasına çarptırılınca Carol için yaptırdığı sigorta poliçeside geçersiz sayıldı.

Yatırıldığı hastanenin ileri gelen doktorları Carol'un elleri ve ayakları uyuşmuş olduğunu, ayak düşüşü yaşadığını ve tendon reflekslerinin çoğunu kaybettiğini belirterek ağır metal zehirlenmesi ihtimali üzerine araştırmalarını yoğunlaştırdı. Kızın ayak ve el tırnaklarında rastladıkları lekeleri farkettiklerinde bunun arsenik zehirlenmesi olduğunu anlayan doktorlar hemen diğer testlere geçtiler. Carol'dan alınan saç örneklerinden normal bir insana oranla vücudunda oldukça yüklü arsenik olduğu tespit edildi. 3 Ekim 1979'da Alabama Adli Bilimler Dairesi tarafından yapılan diğer testlerde ise kızın vücuttaki arsenik seviyesi tamamen ortaya konuldu.

Birbiri ardına gelen şüphelerden sonra test için Frank Hilley'in cesedi çıkarıldı. Saç ve ayak tırnaklarından yapılan testler sonunda cesette anormal derecede yüksek arsenik seviyeleri ortaya çıkarıldı. 9 Ekim 1979'da kızını öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanırken hala hapisteydi. Bu dava sürerken kefaletle serbest bırakıldı. Aynı gün kocasının kız kardeşi, Audrey'in evinde arsenik içerecek şişeler bulduğunu polise bildirdi. Eve gelen Alabama polisi tarafından Audrey için hakkında yakalama emri çıkarıldı. Tam bir ay sonra bir motelde Emily Stephens adında kayıt yaptırdığı ihbarı üzerine polis harekete geçti. Sonrasında kaçırıldığını belirten bir not bırakarak ortalıktan kayboldu. Hakkında kayıp raporu açılsada, Audrey listeye kaçak adı altında alındı.

11 Ocak 1980'de kocasını öldürme suçundanda yargılanmaya başlayan Audrey hakkında daha detaylı araştırma yapıldı. Yapılan analizler sonucunda annesi ve kayınvalidesinin cesetlerinde de arsenik izlerine rastlandı. Polis ve FBI büyük bir insan avını başlatmasına rağmen, Audrey üç yıldan daha uzun bir süre kaçak kaldı. Florida'ya kaçarak John Greenleaf Homan adında bir adamla tanışarak birlikte yaşamaya başladı. O süre zarfında Robbi Hannon ismini kullanıyordu. 29 Mayıs 1981'de Homan ile evlenmeden bir yıl yaşadı. Çift daha sonra New Hampshire'a taşındı. 1982 yazının sonlarında John'a, aile ziyaretine gitmesi gerektiğini, küçük rahatsızlıkları olduğunu ve çeşitli doktorlarla görüşmesi gerektiğini söyleyerek New Hampshire'tan ayrıldı. Bu süre zarfında Teri Martin takma adını kullanarak Texas'a gitti. Teri Martin adlı takma adını kullanarak yolculuk sırasında John Homan'ı aradı ve Robbi Homan'ın Teksas'ta öldüğünü söyledi. Üstüne cesetin kayıp olduğunu belirterek John'un oraya gelmesini önledi.

12 veya 13 Kasım'da saç rengini değiştirip kilo verdikten sonra New Hampshire'a döndü ve John Homan ile görüştü ve kendisini kardeşi olarak tanıttı. Daha sonra Robbi Hannon adında ölüm haberi gazetede yayınlanınca bu haber polisin dikkatinden kaçmadı. Bu konuda araştırma yürüten bir polis, John Greenleaf Homan sayesinde Teri Martin'e ulaştı. Bu polis araştırmaları sonucu Teri Martin'in sahte kimlik kullandığını tespit ettiğinde ise herşey bir anda değişti. Gözaltına alınan Teri Martin, Audrey Marie Hilley olduğunu itiraf etti. Daha sonra yargılandığı suçlar üzerine Alabama'ya gönderildi. Dışarı çıkma fırsatı bulduğunda ise tekrar kaçtı. Bu sefer sanıldığından daha az kayıp kalabildi. Anniston polisi yapılan bir ihbar üzerine tarif edilen eve gitti. Onu bulduklarında yerde çırpınan Audrey hemen hastaneye kaldırıldı. Kaldırıldığı hastanede hipotermi tedavisi görürken yaşadığı kalp krizi sonucu öldü.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,251
Tepkime puanı
3,146
Ne alakaysa artık işten dönerken aklıma bu kadın geldi. Bir kez daha hatırlayalım bu canileri.
 
Üst