Tanrı'nın Tahtı, Sarayı 8 Dağ Keçisinin Sırtında

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
Tanrı'nın Tahtı, Sarayı 8 Dağ Keçisinin Sırtında


"Tanrı'nın tahtıyla sarayı"na, Kur'an dilinde "ARŞ" denir. "Arş", sözlük anlamıyla, "tavanlı bir yapı" demek. (Bkz. Râğıbu el Müfredat.) "Taht", "saray" anlamında kullanır. (Bkz. Arapça sözlükler.) Şerif Cürcanî'ye göre, "ARŞ", "tüm cisimleri (varlıkları) içine alıp kuşatan bir cisim "dir. (Bkz. Cürcânî, Ta'rifât.) Eski gökbilimde, "gök" demek olan "felek"ler "9"dur. "9. Felek" için: "Feleklerin Feleği", "En Büyük Felek" ve "Atlas Feleği" diye adlar verilir. (Bkz. Şerhu'l- Çağ-minî, Arapça, 15-16, 23-24). işte din dilindeki "Tanrı'nın Arşı"da budur. (Bkz. Muhammed Ali Tehânevi, Keşfu Istılahati'l-Fünûn, İstanbul, 1984, tıpkıbasım, Arapça, 2/981.)

Kur'an'da Tanrı için "Kral" anlamında "Melik" denir. (Bkz. Tâ-hâ: 114; Mü'minûn: 116; Haşr: 23; Cum'a: 1; Nâs: 2.) "Kral" olunca da "SARAY"ı ve "TAHT'ı olur. "Tanrı'nın ARŞ'ı da bu anlamda.

"Arş" Kur'an'da, türevlerinin dışında 26 kez geçer. 4'ü, "Sebe' (Saba) Kraliçesi"nin "tahü-sarayı" anlamında. (Bkz. Nemi: 23, 38,41, 42.) Biri, "Peygamber" Yusuf un "taht"ı. Mısır'da hükümdarken. (Bkz. Yusuf: 100.) Öbürleriyse Tanrı'nın. (Bkz. A'raf: 54; Tevbe: 129; Yunus: 3; Hûd: 7; RA'D: 2. ve öteki surelerdekiler.

Ayetlerde Tanrı'nın "ARŞ "a "dayandığı" (istiva) yani "tahtına, sarayına geçip kurulduğu" anlatılır. (Gösterilen ayetlere bkz.) Ne var ki "kelamcı" Müslüman yorumculardan birçoğu, bunu Tanrılık için uygun görmez ve akılla bağdaştırmaz. (Bkz. F. Râzî, Tefsirul -Kebîr, 14 / 101 ve öt.; Tefsiru'n-Nesefî, 2 / 56 ve öteki tefsirler, aynca bkz. kelâm, akâid kitapları, örneğin: imam Ebu Mansur el M/Matüridî, Ki-tabu't-Tevhid S. 67-77.)

Bu nedenle de durumu kurtarmak için sözleri, kendi gerçek anlamlarının dışına çıkarıp yorumlarlar. (Yorumlar için bkz. F. Râzî, 14 /114 ve öt.; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, 3 / 2176 ve öt.) Ne var ki, bu "te'vil" yolunu, "SELEF" adı verilen "eski islam uluları" benimsemezler. Bu yüzden kelamcılarla "Selefiyye"den hadisçiler arasında, bu ve benzer konularda uzun tartışmalar süregelmiştir. (Bkz. Talat Koçyiğit, Hadisçilerle Kelamcılar Arasındaki Münakaşalar, Ankara, 1969, S. 115,135-136.)

Hadisçilerden imam Mâlik ve imam Ahmed Ibn Hanbel'in görüşü şöyle:

"Tanrı'nın istivası (yani sarayında tahtına geçip kurulması) MALUMDUR (bilinir), nasıl olduğuysa MEÇHULDÜR (bilinemez). (Bkz. Muhammed Ali Sabunî, Safvctu't Tefâ- sîr, 1 / 450.)

Kurtubî de şöyle der:

"Salih seleften hiç kimse şunu inkâr etmez: Tanrı, ARŞ'ın üstüne kurulmuştur, (istiva) Bu, gerçektir. Selef yalnızca, bu kurulmanın NASIL olduğunu bilmez. Çünkü bunun nasıl olduğu, gerçek anlamda bilinemez." (Bkz. Kurtubî, tefsir, 7 / 219)

Ibn Teymiyye'yse bilinemezliği kabul etmez bu bunun eskilere dayandırılamayacağını savunur. (Bkz. Ibn Teymiyye, Der'u Tearuzi'l-Alki ve' ne7Nakl Arapça, 1/14-15.) Ibn Teymiyy'ye göre ne zorlamalı yorumlara sapılmalı, ne de"yalnızca Tanrı bilir" denmeli; sözlerden ne anlaşılıyorsa o öylece alınıp kabul edilmeli.

Kısacası: "Tanrı'nın Arşı" denince anlatılmak istenen "Tanrı'nın tahtıyla sarayı"dır ve ayetlerde Tanrı'nın buraya geçip kuruluduğu bildirilir.

Muhammed'in bir açıklamasına göre, "GÜNEŞİN KARAR YERİ" de "ARŞIN ALIT'dır. Muhammed, "GÜNEŞ"in her gün bu "karar yeri" ne vardığını, batışının böyle olduğunu, burada secde ettiğini, sonra Tanrı'nın buyruğuyla dönüp yeniden doğduğunu anlatır. (Bkz. Buhâri, e's-Sahih, Bed'u'1-Halk / 4; Tecrid, hadis no: 1321; Müslim, e's-Sahih, iman / 250, hadis no: 159.)

Ne var ki Muhammed'in bu açıklaması, "ARŞ "ın nerede olduğuna ilişkin açıklamalanyla çelişir durumdadır. Çünkü yine kendisinin açıklamasına göre, "ARŞ", yedi kat göğün de, hepsini kuşatan (bkz. Bakara: 255.) Kursi'nin de ötesinde ve üstündedir. Sağlam hadislere göre bunlann hepsi olağanüstü büyüklükte birer "maddi cisim "dir. (Bkz. F. Râzî, 7/ 12.) Öyleyse " GÜNEŞ"in "karar yeri (vanş yeri)" nasıl olur da "ARŞIN ALTI" diye gösterilebilir?

Muhammed'in bir açıklamasında da, "ARŞ"ın, "CENNET'in üstünde olduğu anlatılır. (Bkz. Buhârî, e's-Sahih, Tevhid/ 22; Tirmizi, Sünen, hadis no: 2530-2531.)

Peki "yer, gök, cennet yokken" nerede ve neyin üzerinde bulunuyordu bu "Tanrı'nın sarayıyla tahtı"? "ARŞ" neyin üzerindeydi o zaman?

Sorunun karşılığı, Hûd Suresinin 7. ayetinde: "SU üzerindeydi."

Kur'an'ın bu açıklamasının kaynağı: Tevrat "Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı. (...) Ve Tanrı'nın ruhu, suların üzerinde hareket ediyordu..." deniyor. (Tevrat, Tekvin, 1:1-2)

Kur'an'a göre "ARŞ "in "melekler"den "taşıyıcılar"ı da var. (Bkz. Mü'min: 7.) Kimi Müslüman yorumcuya göre, bu "taşıyıcılar"ın şimdilik sayısı: 4. "Kıyamef'teyse ayete göre "8" olacak sayı. (Bkz. El Hakke. 17.)

Muhammed, açıklamasında bunlar "8 DAĞ KEÇİSÎ" diyor. Ve bu açıklamaya göre, bu "8 dağ keçisi", bugünde "ARŞI SIRTLARINDA TAŞIYORLAR". Hadisin özeti:

"Dünya ile birinci gök katı arasındaki uzaklık: 71-73 yıllık. Her iki gök katı arasında da bu kadar bir uzaklık var. Hepsinin üstünde de bir DENİZ. Derinliği iki gök katı arası kadar. Bunların üstünde de 8 DAĞ KEÇİSİ var. Her birinin çatal tırnaklanyla omuzları arasındaki uzaklık, iki gök katı arasındaki uzaklık kadar. (Bir hadise göreyse uzaklık: 700 yıllık. Bkz. Ebu Davud. hadis no: 4727.) ARŞ, bunların sırtlarındadır. Tanrı'ysa işte bunun (ARŞ'ın) üstündedir. (Bkz. Ebu Davud, Sünen, Sünneti 19, hadis no 4723; ibn Mace, Sünen, Mukaddimel 193; Tirmizi, Sünen, hadis no: 3320.)

Turan Dursun, Din Bu I, Sayfa: 143-145

alıntı
 
Üst