Oracle of Delhi
Banlı Kullanıcı
Astrolojiyle astronomi arasındaki ilişkinin çok benzeri, kimya ile okült bilimi simyada da vardır. Simyacıların kimyasal buluşları olsa da, bunlar Victoria döneminde düşünüldüğü gibi kimyasal bilimin ilk çabaları değildi. Ortaçağ ve öncesinde, maddenin saf bilimi kimya üzerinde kimin çalışmak isteyeceği anlaşılmaz görünüyordu. Kimya yalnızca amaca ulaşmak için bir araçtı. Simya saf bilim değildi. Beşeri ve manevi amaçlarla uygulanıyordu.
Simyanın üç; temel konusu vardı:
1. Baz metallerin altına dönüşümü ya da genel anlamda, bolca bulunan oldukça kullanışlı maddelerin, nadir kullanışlı maddelere dönüşümü. Genellikle, altına dönüşümün kşi, dönüşümün etkin maddesi olan Filozof Taşı'nı bulabilirse gerçekleşebileceğine inanılırdı. Bazen taş yerine kırmızı ya da kahverengi bir toz (Dönüşüm tozu) kullanılırdı.
2. Yaşamı süresiz olarak uzatma ya da genel anlamda, tüm hastalıkların ya da yaşlılığın tedavisi. Bu çoğunlukla sıvı olarak düşünülen Yaşam iksiri adında bir etkin maddeyle ya da kutsal kaynaktan gelen suyla gerçekleştirilecekti.
3. Canlı olmayan kimyasal maddelerden, android ya da homunculus adında yapay bir insan yaratımı; ya da genel anlamda canlı olmayan maddelerden canlılar yaratmak(golem vb.).
Çağdaş bilimin bir noktaya dek, simyacıların yapmaya çalıştıklarını başardığını belirtmek ilginçtir. Elementlerin transmutasyonu [başkalaşımı] bugün başarıldı ve hatta, ticari açıdan bakıldığında buna değmese bile, altın üretmek bile olasıdır. Vitamin ve hormonların işlevleri ve maden tuzlarının rollerinin bulunmasıyla yaşam bir ölçüde uzatıldı. Canhlann yapay sentezi (yalnızca ultramikroskopik virusler için geçerli olsa da) karmaşık kimyasallardan oluşturulmuştur.Ancak, simyacılar çağdaş bilimin izlediği yolda ilerlememişti. Onlar, işi etkiledigi için sürekli dua ve dinsel adak gereksinimini yinelediler. Psikolog C. G. Jung, rüyasında, simyanın simgelerini bulduktan sonra bilinçdışı psişik etkenlerin işe karıştığı kuramını ileri sürdü. Bu kurama gore simyacı yalnızca kimyasal deneyler yapmıyor, aynı zamanda kendi psikolojik gelişimini de tamamlıyordu.Bu kuram bazen simyacı bir yazarın, gerçek kimyasal tepkimelerimi anlattığını, yoksa bildirdiklerinin tümüyle simgesel mi olduğunu anlamanın zor olmasını nedenini açıklar. Boehme gibi bazı din yazarları da kendilerini simya terimleriyle ifade ederler, ancak spiritüel gelişimi anlatmaya ça****lıştıkları açıktır. Simyacılar arasında bile, günah, acı çekme, üzüntü ve sevinç gibi psikolojik durumlar tuhaf bir biçimde maddenin durumlarıyla karışmıştır. Astrolojide gezegensel konumların psikolojik durumları belirttigi gibi, simyada kimyasal tepkimeler benzer durumlarla çevrilidir ya da onlara denk gelir.
Simya, eski Mısır'da ve Çin'in Taocular arasında uygulanmıştır. Simya, Batıdaki yükselişini eski Mısır' a borçludur ve Hermes Trismegistus bilimin asıl kurucusu olarak nitelendirilir. Hayal güzü güçlü olan yazarlar Hz.Musa'yı simyacıya dönüştürdü, çünkü altın buzağıyla başa çıkış biçimi konuya ilişkin bilgisi oldugunu belirtir. Kleopatra bir simyacıydı, çünkü bir inciyi şarabın içinde çözdürdü. Mısırlı olduğu için Ostanes'le tanıştığı söylenir. Democritus bir simyacıydı, çünkü altın, gümüş, taşlar ve mor boyanın hazırlanışına ilişkin bir kitap yazdı. Bu eserde Hades'ten Ostanes'i çağırır, o nedenle Ostanes'in onun efendisi oldugu sanıldı. imparator Caligula bir simyacı olmalıydı, Plinius onun sarı zırnıktan altın yaptığını söylemedi mi?
Ortaçağ' da o dönemin yapımları olduğu açık olan eserler ortada dönüyordu, ancak bu kadim yazarların adlarını (Musa, Kleopatra vs.) taşıyordu . Dahası, simyacılar klasik simgeleri özgürce kullanıyordu. Örneğin Altın Post Arayışının bir simya çalışmasının simgesi olduğu açıktır.
Simyanın üç; temel konusu vardı:
1. Baz metallerin altına dönüşümü ya da genel anlamda, bolca bulunan oldukça kullanışlı maddelerin, nadir kullanışlı maddelere dönüşümü. Genellikle, altına dönüşümün kşi, dönüşümün etkin maddesi olan Filozof Taşı'nı bulabilirse gerçekleşebileceğine inanılırdı. Bazen taş yerine kırmızı ya da kahverengi bir toz (Dönüşüm tozu) kullanılırdı.
2. Yaşamı süresiz olarak uzatma ya da genel anlamda, tüm hastalıkların ya da yaşlılığın tedavisi. Bu çoğunlukla sıvı olarak düşünülen Yaşam iksiri adında bir etkin maddeyle ya da kutsal kaynaktan gelen suyla gerçekleştirilecekti.
3. Canlı olmayan kimyasal maddelerden, android ya da homunculus adında yapay bir insan yaratımı; ya da genel anlamda canlı olmayan maddelerden canlılar yaratmak(golem vb.).
Çağdaş bilimin bir noktaya dek, simyacıların yapmaya çalıştıklarını başardığını belirtmek ilginçtir. Elementlerin transmutasyonu [başkalaşımı] bugün başarıldı ve hatta, ticari açıdan bakıldığında buna değmese bile, altın üretmek bile olasıdır. Vitamin ve hormonların işlevleri ve maden tuzlarının rollerinin bulunmasıyla yaşam bir ölçüde uzatıldı. Canhlann yapay sentezi (yalnızca ultramikroskopik virusler için geçerli olsa da) karmaşık kimyasallardan oluşturulmuştur.Ancak, simyacılar çağdaş bilimin izlediği yolda ilerlememişti. Onlar, işi etkiledigi için sürekli dua ve dinsel adak gereksinimini yinelediler. Psikolog C. G. Jung, rüyasında, simyanın simgelerini bulduktan sonra bilinçdışı psişik etkenlerin işe karıştığı kuramını ileri sürdü. Bu kurama gore simyacı yalnızca kimyasal deneyler yapmıyor, aynı zamanda kendi psikolojik gelişimini de tamamlıyordu.Bu kuram bazen simyacı bir yazarın, gerçek kimyasal tepkimelerimi anlattığını, yoksa bildirdiklerinin tümüyle simgesel mi olduğunu anlamanın zor olmasını nedenini açıklar. Boehme gibi bazı din yazarları da kendilerini simya terimleriyle ifade ederler, ancak spiritüel gelişimi anlatmaya ça****lıştıkları açıktır. Simyacılar arasında bile, günah, acı çekme, üzüntü ve sevinç gibi psikolojik durumlar tuhaf bir biçimde maddenin durumlarıyla karışmıştır. Astrolojide gezegensel konumların psikolojik durumları belirttigi gibi, simyada kimyasal tepkimeler benzer durumlarla çevrilidir ya da onlara denk gelir.
Simya, eski Mısır'da ve Çin'in Taocular arasında uygulanmıştır. Simya, Batıdaki yükselişini eski Mısır' a borçludur ve Hermes Trismegistus bilimin asıl kurucusu olarak nitelendirilir. Hayal güzü güçlü olan yazarlar Hz.Musa'yı simyacıya dönüştürdü, çünkü altın buzağıyla başa çıkış biçimi konuya ilişkin bilgisi oldugunu belirtir. Kleopatra bir simyacıydı, çünkü bir inciyi şarabın içinde çözdürdü. Mısırlı olduğu için Ostanes'le tanıştığı söylenir. Democritus bir simyacıydı, çünkü altın, gümüş, taşlar ve mor boyanın hazırlanışına ilişkin bir kitap yazdı. Bu eserde Hades'ten Ostanes'i çağırır, o nedenle Ostanes'in onun efendisi oldugu sanıldı. imparator Caligula bir simyacı olmalıydı, Plinius onun sarı zırnıktan altın yaptığını söylemedi mi?
Ortaçağ' da o dönemin yapımları olduğu açık olan eserler ortada dönüyordu, ancak bu kadim yazarların adlarını (Musa, Kleopatra vs.) taşıyordu . Dahası, simyacılar klasik simgeleri özgürce kullanıyordu. Örneğin Altın Post Arayışının bir simya çalışmasının simgesi olduğu açıktır.
kaynak:Büyünün,Cadılığın ve Okültizmin Tarihi-Crow
Simya ve Simyacılar-Sean Martin
Simya ve Simyacılar-Sean Martin