Simyanın Kökeni ve Babaları

Oracle of Delhi

Banlı Kullanıcı
Katılım
24 Ocak 2016
Mesajlar
19
Tepkime puanı
5
Astrolojiyle astronomi arasındaki ilişkinin çok benzeri, kimya ile okült bilimi simyada da vardır. Simyacıların kimyasal buluşları olsa da, bunlar Victoria döneminde düşünüldüğü gibi kimyasal bilimin ilk çabaları değildi. Ortaçağ ve öncesinde, maddenin saf bilimi kimya üzerinde kimin çalışmak isteyeceği anlaşılmaz görünüyordu. Kimya yalnızca amaca ulaşmak için bir araçtı. Simya saf bilim değildi. Beşeri ve manevi amaçlarla uygulanıyordu.

Simyanın üç; temel konusu vardı:

1. Baz metallerin altına dönüşümü ya da genel anlamda, bolca bulunan oldukça kullanışlı maddelerin, nadir kullanışlı maddelere dönüşümü. Genellikle, altına dönüşümün kşi, dönüşümün etkin maddesi olan Filozof Taşı'nı bulabilirse gerçekleşebileceğine inanılırdı. Bazen taş yerine kırmızı ya da kahverengi bir toz (Dönüşüm tozu) kullanılırdı.

2. Yaşamı süresiz olarak uzatma ya da genel anlamda, tüm hastalıkların ya da yaşlılığın tedavisi. Bu çoğunlukla sıvı olarak düşünülen Yaşam iksiri adında bir etkin maddeyle ya da kutsal kaynaktan gelen suyla gerçekleştirilecekti.

3. Canlı olmayan kimyasal maddelerden, android ya da homunculus adında yapay bir insan yaratımı; ya da genel anlamda canlı olmayan maddelerden canlılar yaratmak(golem vb.).

Çağdaş bilimin bir noktaya dek, simyacıların yapmaya çalıştıklarını başardığını belirtmek ilginçtir. Elementlerin transmutasyonu [başkalaşımı] bugün başarıldı ve hatta, ticari açıdan bakıldığında buna değmese bile, altın üretmek bile olasıdır. Vitamin ve hormonların işlevleri ve maden tuzlarının rollerinin bulunmasıyla yaşam bir ölçüde uzatıldı. Canhlann yapay sentezi (yalnızca ultramikroskopik virusler için geçerli olsa da) karmaşık kimyasallardan oluşturulmuştur.Ancak, simyacılar çağdaş bilimin izlediği yolda ilerlememişti. Onlar, işi etkiledigi için sürekli dua ve dinsel adak gereksinimini yinelediler. Psikolog C. G. Jung, rüyasında, simyanın simgelerini bulduktan sonra bilinçdışı psişik etkenlerin işe karıştığı kuramını ileri sürdü. Bu kurama gore simyacı yalnızca kimyasal deneyler yapmıyor, aynı zamanda kendi psikolojik gelişimini de tamamlıyordu.Bu kuram bazen simyacı bir yazarın, gerçek kimyasal tepkimelerimi anlattığını, yoksa bildirdiklerinin tümüyle simgesel mi olduğunu anlamanın zor olmasını nedenini açıklar. Boehme gibi bazı din yazarları da kendilerini simya terimleriyle ifade ederler, ancak spiritüel gelişimi anlatmaya ça****lıştıkları açıktır. Simyacılar arasında bile, günah, acı çekme, üzüntü ve sevinç gibi psikolojik durumlar tuhaf bir biçimde maddenin durumlarıyla karışmıştır. Astrolojide gezegensel konumların psikolojik durumları belirttigi gibi, simyada kimyasal tepkimeler benzer durumlarla çevrilidir ya da onlara denk gelir.

Simya, eski Mısır'da ve Çin'in Taocular arasında uygulanmıştır. Simya, Batıdaki yükselişini eski Mısır' a borçludur ve Hermes Trismegistus bilimin asıl kurucusu olarak nitelendirilir. Hayal güzü güçlü olan yazarlar Hz.Musa'yı simyacıya dönüştürdü, çünkü altın buzağıyla başa çıkış biçimi konuya ilişkin bilgisi oldugunu belirtir. Kleopatra bir simyacıydı, çünkü bir inciyi şarabın içinde çözdürdü. Mısırlı olduğu için Ostanes'le tanıştığı söylenir. Democritus bir simyacıydı, çünkü altın, gümüş, taşlar ve mor boyanın hazırlanışına ilişkin bir kitap yazdı. Bu eserde Hades'ten Ostanes'i çağırır, o nedenle Ostanes'in onun efendisi oldugu sanıldı. imparator Caligula bir simyacı olmalıydı, Plinius onun sarı zırnıktan altın yaptığını söylemedi mi?

Ortaçağ' da o dönemin yapımları olduğu açık olan eserler ortada dönüyordu, ancak bu kadim yazarların adlarını (Musa, Kleopatra vs.) taşıyordu . Dahası, simyacılar klasik simgeleri özgürce kullanıyordu. Örneğin Altın Post Arayışının bir simya çalışmasının simgesi olduğu açıktır.


kaynak:Büyünün,Cadılığın ve Okültizmin Tarihi-Crow
Simya ve Simyacılar-Sean Martin​
 

Göbeğim

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2016
Mesajlar
22
Tepkime puanı
2
Konum
Ankara
Teşekkürler.

Ben hep simyanın sembollerden oluştuğunu ve bu yüzden de insanların işin fiziksel kısmıyla boş yere uğraştığını; gerçek amacın ise ruhsal olduğunu düşünmüşümdür.
 

Oracle of Delhi

Banlı Kullanıcı
Katılım
24 Ocak 2016
Mesajlar
19
Tepkime puanı
5
Teşekkürler.

Ben hep simyanın sembollerden oluştuğunu ve bu yüzden de insanların işin fiziksel kısmıyla boş yere uğraştığını; gerçek amacın ise ruhsal olduğunu düşünmüşümdür.

bende şu şekilde düşünüyorum eğer insan ruhsal ve zihinsel bir olgunluğa erişirse madde üzerinde de güç kazanır bunun bir sonucu olarak
 

şinçeyank

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eyl 2011
Mesajlar
899
Tepkime puanı
146
İş
üniversite Öğr.
Bu konuya uyacak çok güzel bir film var tavsiye ederim izleyin. "Derin Kabus" Konusunu simyadan alıyor. Nicholas Flamel'in felsefe taşını yani ebedi hayatın sembolu olan ve ulaşılması zor ve hala gizemini koruyan taş.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Aslına bakarsanız kimya bilimi, simyanın bir sonucudur ve kollarından biridir. Sembol kısmına gelince de aşırı sembolizm ve şifreleme vardır. Zaman zaman simyacının uğraştığı şeyi farklı sebeplerle gizlemek veya bir nevi patentlemek istemesi sonucu, çok ama çok ağır bir sembolizm ortaya çıkmıştır. Öyle ki alakası olmayan adam bile kabalayı, mistisizmi, paganizm öğelerini sırf şifreleme için kullanagelmiştir. Bu hatta bazı ekoller ve gruplarda bir nevi adet olmuştur, tıpkı günümüzde latince eğitim gören tıp öğrencileri gibi. Yani her simyacının altında bir örgüt veya mistisizm yoksa da, çoğu bunlara ait öğeleri kullanmıştır.
 

Oracle of Delhi

Banlı Kullanıcı
Katılım
24 Ocak 2016
Mesajlar
19
Tepkime puanı
5
Aslına bakarsanız kimya bilimi, simyanın bir sonucudur ve kollarından biridir. Sembol kısmına gelince de aşırı sembolizm ve şifreleme vardır. Zaman zaman simyacının uğraştığı şeyi farklı sebeplerle gizlemek veya bir nevi patentlemek istemesi sonucu, çok ama çok ağır bir sembolizm ortaya çıkmıştır. Öyle ki alakası olmayan adam bile kabalayı, mistisizmi, paganizm öğelerini sırf şifreleme için kullanagelmiştir. Bu hatta bazı ekoller ve gruplarda bir nevi adet olmuştur, tıpkı günümüzde latince eğitim gören tıp öğrencileri gibi. Yani her simyacının altında bir örgüt veya mistisizm yoksa da, çoğu bunlara ait öğeleri kullanmıştır.

yani ortaçağda böyle araştırmalar yüzünden canlı canlı yakılabileceğin düşünülürse şifreleme normal. engizisyon korkusu da etkili olmuştur.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
yani ortaçağda böyle araştırmalar yüzünden canlı canlı yakılabileceğin düşünülürse şifreleme normal. engizisyon korkusu da etkili olmuştur.
Hayır, simya ortaçağa ait değildir. Eski Mısır'dan Antik Çin'e kadar bir geçmiş ve geniş ölçeğe sahiptir, o dönemlerde dahi şifrelemelere rastlanır. Dediğim gibi sadece korku için değil, bazen patent için, bazen belli bir zümrede kalınması istendiğinden, bazen ticari sebeplerden vs. şifreleme gelenek haline gelmiştir zamanla. Ortaçağ'da karanlık kalan alanların büyük bölümü Avrupa'ya aitti. Simya sadece Avrupa'ya ait değil ki bütün ortaçağdan etkilensin. Sadece bu konuda değil, bir çok konuda ortaçağ avrupasında yaşananlar ''mazlumiyet'' zırhı gibi kullanılarak çok fazla yerde ve şekilde kullanıldı, kullanılıyor.
 

Oracle of Delhi

Banlı Kullanıcı
Katılım
24 Ocak 2016
Mesajlar
19
Tepkime puanı
5
Hayır, simya ortaçağa ait değildir. Eski Mısır'dan Antik Çin'e kadar bir geçmiş ve geniş ölçeğe sahiptir, o dönemlerde dahi şifrelemelere rastlanır. Dediğim gibi sadece korku için değil, bazen patent için, bazen belli bir zümrede kalınması istendiğinden, bazen ticari sebeplerden vs. şifreleme gelenek haline gelmiştir zamanla. Ortaçağ'da karanlık kalan alanların büyük bölümü Avrupa'ya aitti. Simya sadece Avrupa'ya ait değil ki bütün ortaçağdan etkilensin. Sadece bu
konuda değil, bir çok konuda ortaçağ avrupasında yaşananlar ''mazlumiyet'' zırhı gibi kullanılarak çok fazla yerde ve şekilde kullanıldı, kullanılıyor.

tamam senin demek istediğini de anlıyorum adı üstünde ezoterizm gizli bilgi sadece hakkeden ulaşsın bilgiye istiyorlar ama benim bassettiğim sembolizm gizlemekten çok mecazlı anlatım misal "cehennemin derinliklerine inmeden felsefe taşını bulamazsın" derken vicdanınla yüzleşmeden ruhsal olgunluğa ulaşamazsın demek istemesi gibi.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
tamam senin demek istediğini de anlıyorum adı üstünde ezoterizm gizli bilgi sadece hakkeden ulaşsın bilgiye istiyorlar ama benim bassettiğim sembolizm gizlemekten çok mecazlı anlatım misal "cehennemin derinliklerine inmeden felsefe taşını bulamazsın" derken vicdanınla yüzleşmeden ruhsal olgunluğa ulaşamazsın demek istemesi gibi.
Evet şifrelemeye güzel bir örnek bu. Zaten bu mecazlı anlatımlar da sembolizm çatısı altında irdeleniyor.
 

Seyyahun

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Eyl 2013
Mesajlar
51
Tepkime puanı
0
Peki Homunculus hakkinda bilgisi olan var mi ? Gercekten cok ilginctir.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Peki Homunculus hakkinda bilgisi olan var mi ? Gercekten cok ilginctir.
Musevi folklörü etkisi altında girilen bir arayış ve bu arayış üstüne derlenen çalışmalar bütününün oluşturduğu terim. Daha çok sembolik olarak kalmıştır.
 

Seyyahun

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Eyl 2013
Mesajlar
51
Tepkime puanı
0
Musevi folklörü etkisi altında girilen bir arayış ve bu arayış üstüne derlenen çalışmalar bütününün oluşturduğu terim. Daha çok sembolik olarak kalmıştır.
Sanirim siz Homunculusu -Golem- ile karistiriyorsunuz.
Golem den bahsedersek evet Kabalah kokenlidir fakat Homunculus tamamiyle simyanin calismasidir.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Sanirim siz Homunculusu -Golem- ile karistiriyorsunuz.
Golem den bahsedersek evet Kabalah kokenlidir fakat Homunculus tamamiyle simyanin calismasidir.
Karıştırmıyorum, siz sordunuz ben de kaynağını anlattım. Simyaya ait değildir dedim mi? ''Musevi folklörü etkisi altında '' şekillenen bir terim dedim. Simya bir çok şeyden etkilenir, şekillenir, başka şeyleri de etkiler ve şekillendirir. Golem tıpkı İslamiyetteki gibi insanın çamurdan yaratılmış olması esasına göre Musevilikteki aynı olgudur. Zira Adem'in ruh üflenmemiş hali golemdir Talmud'a göre.
Simyacılıktaki homunculus'un golemden tek farkı çamur yerine başka bir çok seçenek üstünde çalışılmasıdır, ki homunculus terimini ortaya atan Paracelsus özellikle insan spermi, at gübresi ve insan kanı içeren bir tarif de vermiştir. Talmud'da 3. yy'da bahsedilen ''golem''den, 15. yy'da yaşayan Paracelsus'un ''Homunculus''u etkilenmiştir denir. Bütün bunların dışında Paracelsus iki üç cümle ile özetlenemeyecek kadar karmaşık (günümüze de etki eden tarikat bağlantıları) olan, bilim ve simya kadar, teoloji alanında da ciddi bir kişilik ve derin değişim bağlantıları sergileyen biridir.. Homunculus'u da simya çalışmasından daha çok, teolojik anlamda Hristiyan teolojisinde yenilikçi muhalif anlamlarla da kullanıldığı bilinir.
Paracelsus'un Araplardan ve Musevilerden etkilenmesine örnekler aynı zamanda yaptığı tıbbi çalışmalarda da rastlanır.
Yani karıştırmıyorum, bundan emin olabilirsiniz..
 

Seyyahun

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Eyl 2013
Mesajlar
51
Tepkime puanı
0
Karıştırmıyorum, siz sordunuz ben de kaynağını anlattım. Simyaya ait değildir dedim mi? ''Musevi folklörü etkisi altında '' şekillenen bir terim dedim. Simya bir çok şeyden etkilenir, şekillenir, başka şeyleri de etkiler ve şekillendirir. Golem tıpkı İslamiyetteki gibi insanın çamurdan yaratılmış olması esasına göre Musevilikteki aynı olgudur. Zira Adem'in ruh üflenmemiş hali golemdir Talmud'a göre.
Simyacılıktaki homunculus'un golemden tek farkı çamur yerine başka bir çok seçenek üstünde çalışılmasıdır, ki homunculus terimini ortaya atan Paracelsus özellikle insan spermi, at gübresi ve insan kanı içeren bir tarif de vermiştir. Talmud'da 3. yy'da bahsedilen ''golem''den, 15. yy'da yaşayan Paracelsus'un ''Homunculus''u etkilenmiştir denir. Bütün bunların dışında Paracelsus iki üç cümle ile özetlenemeyecek kadar karmaşık (günümüze de etki eden tarikat bağlantıları) olan, bilim ve simya kadar, teoloji alanında da ciddi bir kişilik ve derin değişim bağlantıları sergileyen biridir.. Homunculus'u da simya çalışmasından daha çok, teolojik anlamda Hristiyan teolojisinde yenilikçi muhalif anlamlarla da kullanıldığı bilinir.
Paracelsus'un Araplardan ve Musevilerden etkilenmesine örnekler aynı zamanda yaptığı tıbbi çalışmalarda da rastlanır.
Yani karıştırmıyorum, bundan emin olabilirsiniz..

Su an eminim =) Guzel bir aciklama olmus. Tesekkurler.
 
Üst