Şanssız olduğunu düşünen bir insanın yapması gerekenler

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Ori
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Ori

🌙
Moderator
Şanssız olduğunu düşünen bir insan, öncelikle bu duygunun geçici ve çoğu zaman algıya dayalı olduğunu fark etmelidir. Hayatta her zaman her şey planladığımız gibi gitmez; ancak bu, kaderin bizi özellikle hedef aldığı anlamına gelmez. Böyle durumlarda ilk yapılması gereken şey, yaşanan olumsuzlukları dikkatle analiz etmek ve tekrar eden hataları fark etmektir. Çünkü çoğu zaman şanssızlık dediğimiz şey, farkında olmadan yaptığımız yanlış tercihler ya da yetersiz hazırlıklardan kaynaklanır. Bu nedenle birey, kendi kontrol alanına odaklanarak atabileceği somut adımları belirlemelidir. Örneğin, sürekli işler ters gidiyorsa zaman yönetimi, iletişim becerileri ya da planlama konusunda kendini geliştirmek gerekebilir. Aynı zamanda bakış açısını değiştirmek de oldukça önemlidir; zira bazı olumsuz olaylar, uzun vadede bizi daha güçlü kılacak deneyimlere dönüşebilir. Kişi, her gün küçük başarılar elde etmeye ve bunları fark ederek kendine güven kazanmaya çalışmalıdır. Ayrıca negatif düşünceleri besleyen çevreden uzak durmak ve daha pozitif insanlarla vakit geçirmek, zihinsel olarak ferahlamasına yardımcı olur. Eğer bu duygular uzun süre geçmiyorsa ve hayat kalitesini düşürüyorsa, bir uzmandan psikolojik destek almak da oldukça faydalı olacaktır. Şanssızlık bir kader değil; çoğu zaman değiştirilebilecek bir bakış açısı ve davranış biçimidir.
 
Şanssız olduğunu düşünen bir insan, öncelikle bu duygunun geçici ve çoğu zaman algıya dayalı olduğunu fark etmelidir. Hayatta her zaman her şey planladığımız gibi gitmez; ancak bu, kaderin bizi özellikle hedef aldığı anlamına gelmez. Böyle durumlarda ilk yapılması gereken şey, yaşanan olumsuzlukları dikkatle analiz etmek ve tekrar eden hataları fark etmektir. Çünkü çoğu zaman şanssızlık dediğimiz şey, farkında olmadan yaptığımız yanlış tercihler ya da yetersiz hazırlıklardan kaynaklanır. Bu nedenle birey, kendi kontrol alanına odaklanarak atabileceği somut adımları belirlemelidir. Örneğin, sürekli işler ters gidiyorsa zaman yönetimi, iletişim becerileri ya da planlama konusunda kendini geliştirmek gerekebilir. Aynı zamanda bakış açısını değiştirmek de oldukça önemlidir; zira bazı olumsuz olaylar, uzun vadede bizi daha güçlü kılacak deneyimlere dönüşebilir. Kişi, her gün küçük başarılar elde etmeye ve bunları fark ederek kendine güven kazanmaya çalışmalıdır. Ayrıca negatif düşünceleri besleyen çevreden uzak durmak ve daha pozitif insanlarla vakit geçirmek, zihinsel olarak ferahlamasına yardımcı olur. Eğer bu duygular uzun süre geçmiyorsa ve hayat kalitesini düşürüyorsa, bir uzmandan psikolojik destek almak da oldukça faydalı olacaktır. Şanssızlık bir kader değil; çoğu zaman değiştirilebilecek bir bakış açısı ve davranış biçimidir.
son yıllarım hep böyle geçiyor ve maalesef terk edemeyeceğim insanlarla (anne baba ) beraber yaşıyoruz ve ikiside düşünce yapısı olarak aşırı olumsuz... haliyle ister istemez bu durum bana da yansıyor.. yaşlı insanlar olduğu için zihin yapılarını değiştiremiyorsun da... artık bir şekil de kendi kendimi motive edip ferahlamaya çalışıyorum... tabi bu duruma biraz da kadersel olarak bakıyorum ben, yani ne kadar uğraşırsak uğraşalım kader döngüsünde birşeyler değişmiyor ve ne kadar istemesekte maalesef başımıza olumsuzluklar geliyor...
 
Şanssızlık bazıları için kader ne yaparsan yap değişmiyor. Doğduğumuz coğrafyayı, aileyi seçemiyoruz, bu büyük bir handikap ve değiştiremiyeceğimiz bu gibi etkenler hayatımızı kabusa çevirebiliyor.
Çok genel bir durumdan bahsedeyim.. emekli maaşları. Bu maaşlarla hayatta kalmaya çalışan emekliler hele bir de kiradaysa hangi bakış açısı onu kurtarmaya yarar, her gün makarnaya şükretmek mi.. İnsanlar çalışıp emeklilik hayali kurarken eminim kiralarını bile ödeyemeyecek duruma düşecekleri akıllarına gelmedi, büyük bir çoğunluk en azından bu kadarını öngörememiştir.
Çalışanlar için ise -sabit işte düşük maaşlı çalışanlar- çalışırken öleceklerini tahmin edebiliyorlar bu ekonomik şartlarda.. ahhh ne güzel dünya :ROFLMAO:
 
Şanssızlık bazıları için kader ne yaparsan yap değişmiyor.

Eskiden olsa buna katılmazdım ama şimdiki aklımla katılıyorum.


Çünkü olayı temelden besleyen enerjileri iman-inkar bilincine kadar indirgedim. Çünkü Allaha göre üzerine hayatımızı inşa ettiğimiz 2 temelden beslenen ayrık kuvvet var. İman ve inkar. Bunlar herkeste farklı oranlarda olabilir. İman (emin kelimesinden gelir) özelliğin yoksa, yani varoluşunla ve varoluşunun tüm getirdikleri ile barışık bir ruhsal kucaklayıcılığın yoksa malesef derinlerinde bir direnç gösterme ve bunu takiben de gizli bir restleşme oluyor. Kendinle beraber kendinin farkedemediğin üst boyutlardaki hallerini de ateşe atmak pahasına varoluşuna karşı resti çekiyorsun anlamadan. Mesesef bir noktadan sonra da güzel şeyler olmaya başlayacak gibi olsa bile fırsatları göremiyor, fırsat eline verilse de devamını getiremiyor ve kronik şikayetçi olmanın tüm cezasını kendin olarak çekiyorsun. Zaten şikayet demek te ne demek ? Kendi olumsuz evrenini sözlü onay ile büyüterek pekiştiriyorsun demek..

Ayetle de sabit ki şükrederseniz arttırırm diyor. Varlık bilincinde kalana daha çok varlık veriliyor. Ama bilinci yoklukların içinden oluşturmak artık bazıları için imkan dışı hale geliyor. İşte bu çıkmaz sokaklarda kalan insanlar artık olumlu düşünememek için binlerce 3B sebebe sarılıyolar hatta sefaletlerinde haklı olduklarını kanıtlamak için daha da hırslanıyorlar. Çünkü 3B den bakılırsa haklılar. 4B+ den bakılırsa kendi seçimleri ama 3B den bakılırsa o dar alanda haklı bir evren yaratmış oluyorlar.
 
Son düzenleme:
Eskiden olsa buna katılmazdım ama şimdiki aklımla katılıyorum.


Çünkü olayı temelden besleyen enerjileri iman-inkar bilincine kadar indirgedim. Çünkü Allaha göre üzerine hayatımızı inşa ettiğimiz 2 temelden beslenen ayrık kuvvet var. İman ve inkar. Bunlar herkeste farklı oranlarda olabilir. İman (emin kelimesinden gelir) özelliğin yoksa, yani varoluşunla ve varoluşunun tüm getirdikleri ile barışık bir ruhsal kucaklayıcılığın yoksa malesef derinlerinde bir direnç gösterme ve bunu takiben de gizli bir restleşme oluyor. Kendinle beraber kendinin farkedemediğin üst boyutlardaki hallerini de ateşe atmak pahasına varoluşuna karşı resti çekiyorsun anlamadan. Mesesef bir noktadan sonra da güzel şeyler olmaya başlayacak gibi olsa da fırsatları göremiyor, fırsat eline verilse de devamını getiremiyor ve kronik şikayetçi halde kalıyorsun. Zaten şikayet demek te ne demek ? Kendi olumsuz evrenini sözlü onay ile büyüterek pekiştiriyorsun demek..

Ayetle de sabit ki şükrederseniz arttırırm diyor. Varlık bilincinde kalana daha çok varlık veriliyor. Ama bilinci yoklukların içinden oluşturmak artık bazıları için imkan dışı hale geliyor. İşte bu çıkmaz sokaklarda kalan insanlar artık olumlu düşünememek için binlerce 3B sebebe sarılıyolar hatta sefaletlerinde haklı olduklarını kanıtlamak için daha da hırslanıyorlar. Çünkü 3B den bakılırsa haklılar. 4B+ den bakılırsa kendi seçimleri ama 3B den bakılırsa o dar alanda haklı bir evren yaratmış oluyorlar.

20 yıldır artıyor işte sefalet, makarnaya şükrederek 😊
 
Şanssız olduğunu düşünen bir insan, öncelikle bu duygunun geçici ve çoğu zaman algıya dayalı olduğunu fark etmelidir.

Bir şeyi farketmek için o şeyin dışına çıkabilmelisin. Farketmek dışarı çıkıp görebilmekle olur. Bu da ileri seviye meleke gerektirir. Ama bazı insanlar gerçekten 3B'dir. 3B demek zaten dürtülerinin etkisi üzerinden köklenmişlerdir demek. Yani tetikleme mekanizması yoksa onlar da yoktur. Tetikleyiciyi farkedemezler. Kedi yumağı görür ama yumağı kontrol edeni görse de anlayamaz. 3B çünkü. Sadece tetiklenmeye karşı otomatik tepkiler var orada. Varlığının 4B ve üzeri boyutlarda uzantısı ve olmayan, nasipsiz, sadece 3B'de yaşayan insanların olduğunu; bu insanların da ibret olsunlar diye yaratıldıklarını, ve görmesini bilenler için aralara serpiştirildiklerini biliyoruz ayetle. Bu AFK'lar bazen anne babamız bile olabiliyorlar. 3B'de kalmakta çok ta büyük bir sorun yok aslında eğer etrafına zararın yoksa. Ama 4B birisini anlayamazsın ve onu baltalamaya kalkışabilirsin ve tüm çekişmeler de zaten buradan çıkar. Zaten bu temel bilgi israilogullarında da var ve kendilerinden olmayanları 3B yani "golim" diye niteliyorlar. Yani davarlar ve kendilerine hizmet etmek zorunda olan yeryüzü yaratıkları olarak biliyorlar bizi, teknik olarak herhangi bir hayvandan farkımız da yok onların gözünde. Evet bu bilgi onların hüküm sürdüğü dönemde doğruydu. Çünkü Hz. Süleyman zamanında inananlar ve inanmayanlar kutuplaşmıştı ve inanmayanlar tercihlerini yaşarlarken Hz. Süleymana itaat etmek zorunda kalmışlardı.

Konuyu azcık yamulttum sanırım
 
20 yıldır artıyor işte sefalet, makarnaya şükrederek 😊

10 yıl sefil yaşadım ben de. Üni 11 yıl sürdü. Ama sefaletten yaratıcılık doğdu. En ekonomik ama lüx aktivitem tuzlu çekirdek ve kolaydı ve haliyle de kitap okumaktı. Hatta 2 ay elektriksiz de yaşadım. Nasıl olsa tüp var diye. Geceleri mavi tüp ışığında Wilbur Smith kitapları okuyarak 2 ay geçirdim. Çöl Tanrısını okurken gölerim şişerdi. Bazen ışık ziyan olmasın diye okurken makarna da yapıyordum :D NErdeeeen nereye. Şimdi elektronik kitabim var ama o zamanlardaki okumalarımda dünyanın içine daha kolay giriyordum. O okuma konsantrasyonuna hala da erişemedim.
 
10 yıl sefil yaşadım ben de. Üni 11 yıl sürdü. Ama sefaletten yaratıcılık doğdu. En ekonomik ama lüx aktivitem tuzlu çekirdek ve kolaydı ve haliyle de kitap okumaktı. Hatta 2 ay elektriksiz de yaşadım. Nasıl olsa tüp var diye. Geceleri mavi tüp ışığında Wilbur Smith kitapları okuyarak 2 ay geçirdim. Çöl Tanrısını okurken gölerim şişerdi. Bazen ışık ziyan olmasın diye okurken makarna da yapıyordum :D NErdeeeen nereye. Şimdi elektronik kitabim var ama o zamanlardaki okumalarımda dünyanın içine daha kolay giriyordum. O okuma konsantrasyonuna hala da erişemedim.
Mesela ben buna ''sefil''demem....Olduğu şartları en iyi seviyeye çıkaran ,IQ ve EQ (Duygusal Zeka) olarak başka bir algıda olduğunuzun çıkarımını yaparım...O zamanlarda şartları önemsemeyip yine de yapacağınızı yapmanız başka kapılar açmıştır belki hayatta....Işık olmadığı için kitap okumayı bırakmadınız ya da çekirdek çitlemeyi küçümsemediniz,zaten maddi durumunuz çok iyi olsa bile yine de çekirdek yerseniz...İki aktivitenin de parayla ilgisi yok ,önemli olan duygusal olarak sefilleşmemek...Şikayet etseniz ne olacaktı?Durum daha vahim hale gelmeyecek miydi?2ay 20 ay gibi gelecekti....Hayata mizah katmak ve olduğun şartlarda en iyisini yapmak böyle günlük küçük gibi görünen durumlarda ölçülüyor bence.....Maddiyatı ya da bazı kötü şartları inkar edelim demiyorum ama ara sıra mizah ya da kutlama katabilsek hayata şükür frekansına geçiyoruz...Sızlanmak ,şikayet etmek insana eziyetli duygular yaşatır...Elbette karşı çıkacağız ,şikayet de edeceğiz ama o durumları günlük hayata yansıtmaya gerek yok ki...Çay içerken bir manzaradan sevinç duyabilmek her insana nasip olmaz....Siz başarmışsınız zaten:)
 
Geri
Üst