Bir insan kendini aşırı yorgun, huzursuz, dalgın, unutkan, iç sıkıntılı veya sürekli tedirgin hissettiğinde, çevresindeki bazı kişiler bunun sebebini hemen cin musallatı gibi metafizik bir açıklamaya bağlayabilir. Oysa bu tür genellemeler çoğu zaman kişinin gerçek sorununu anlamasını engeller. Çünkü insan bedeni vitamin eksiklikleri, mineral dengesizlikleri ve sinir sistemi yorgunluğu yaşadığında tıpkı dışsal bir baskı altındaymış gibi belirtiler verebilir. Bu his, kişiye doğal olarak anlaşılmaz gelir ve metafizik yorumlara açık hale getirir.
B12, D vitamini, magnezyum ve demir eksiklikleri en çok karıştırılan durumlardandır. B12 eksildiğinde kişi kendimde değilmişim gibi hisseder, düşünceleri dağılır, kalbi sıkışır, sebepsiz korkular yaşar. D vitamini eksikliği ruh halini karartır, kişiye sürekli moral bozukluğu ve karamsarlık verir. Magnezyum eksikliği çarpıntı, seğirme, irkilme ve uyku bölünmeleri yapar. Bu belirtilerin hepsi metafizik bir baskının değil, sinir sisteminin ihtiyaç duyduğu besinleri alamamasının sonucudur.
Uyku bozukluğu, kronik stres ve yoğun kaygı da bedeni yorar. Kişi gündüz odaklanamaz, gece kabus görür, zihni karanlık düşüncelerle dolar. Bu durumlar üzerimde ağırlık var, sanki biri beni izliyor, enerjim çekilmiş gibi hissiyatlar yaratır. Oysa bütün bu belirtiler, bir kan tahlili veya basit bir psikolojik değerlendirme ile kolayca anlaşılabilecek fiziksel süreçlerin sonucudur.
Toplumda bazen metafizik açıklamalar, kişinin derdini dinlemeden hızlıca yapıştırılmış etiketler haline gelir. Cin musallatı demek kolaydır ama gerçekte kişiye en büyük yardım, onu korkutmak değil, bedenini anlamasına yardımcı olmaktır. Bir insan gerçekten musallat yaşamıyorsa (ki çoğu zaman mesele budur) ona bunu söylemek onu rahatlatmaz, daha da korkutur. Oysa vitamin eksikliğini gidermek, stres yükünü azaltmak, uyku düzenini düzeltmek kişinin yaşam kalitesini hızla yükseltir.
Bu yüzden birinin yaşadığı sıkıntıları musallat diye damgalamak yerine, önce bedensel belirtileri anlamak gerekir. Belki de kişinin tek ihtiyacı, biraz güneş, doğru beslenme, eksik vitaminlerin tamamlanması ve zihnini dinlendirmek için içsel bir alan açmaktır. Bedenini güçlendiren bir insanın ruhu da güçlenir, korkuları azalır, zihni berraklaşır, yaşamı yeniden kontrol etmeye başlar. Kısacası, çoğu zaman mesele metafizik değil, tamamen fizyolojik bir çağrıdır.
B12, D vitamini, magnezyum ve demir eksiklikleri en çok karıştırılan durumlardandır. B12 eksildiğinde kişi kendimde değilmişim gibi hisseder, düşünceleri dağılır, kalbi sıkışır, sebepsiz korkular yaşar. D vitamini eksikliği ruh halini karartır, kişiye sürekli moral bozukluğu ve karamsarlık verir. Magnezyum eksikliği çarpıntı, seğirme, irkilme ve uyku bölünmeleri yapar. Bu belirtilerin hepsi metafizik bir baskının değil, sinir sisteminin ihtiyaç duyduğu besinleri alamamasının sonucudur.
Uyku bozukluğu, kronik stres ve yoğun kaygı da bedeni yorar. Kişi gündüz odaklanamaz, gece kabus görür, zihni karanlık düşüncelerle dolar. Bu durumlar üzerimde ağırlık var, sanki biri beni izliyor, enerjim çekilmiş gibi hissiyatlar yaratır. Oysa bütün bu belirtiler, bir kan tahlili veya basit bir psikolojik değerlendirme ile kolayca anlaşılabilecek fiziksel süreçlerin sonucudur.
Toplumda bazen metafizik açıklamalar, kişinin derdini dinlemeden hızlıca yapıştırılmış etiketler haline gelir. Cin musallatı demek kolaydır ama gerçekte kişiye en büyük yardım, onu korkutmak değil, bedenini anlamasına yardımcı olmaktır. Bir insan gerçekten musallat yaşamıyorsa (ki çoğu zaman mesele budur) ona bunu söylemek onu rahatlatmaz, daha da korkutur. Oysa vitamin eksikliğini gidermek, stres yükünü azaltmak, uyku düzenini düzeltmek kişinin yaşam kalitesini hızla yükseltir.
Bu yüzden birinin yaşadığı sıkıntıları musallat diye damgalamak yerine, önce bedensel belirtileri anlamak gerekir. Belki de kişinin tek ihtiyacı, biraz güneş, doğru beslenme, eksik vitaminlerin tamamlanması ve zihnini dinlendirmek için içsel bir alan açmaktır. Bedenini güçlendiren bir insanın ruhu da güçlenir, korkuları azalır, zihni berraklaşır, yaşamı yeniden kontrol etmeye başlar. Kısacası, çoğu zaman mesele metafizik değil, tamamen fizyolojik bir çağrıdır.