Psikolojik bulaş, bir duygu, düşünce ya da davranışın bir bireyden diğerine, görünmez ama güçlü bir şekilde yayılması sürecidir. Bu süreçte insanlar, çevrelerindeki diğer bireylerin duygusal tepkilerine bilinçsizce uyum sağlarlar. Özellikle korku, panik, endişe, sevinç gibi yoğun duygular, sosyal ortamlarda hızla yayılabilir. Psikolojik bulaşın temelinde, insan beyninin sosyal uyum sağlama eğilimi yatar; bireyler, çevrelerindeki insanların duygusal durumlarını algılayarak, benzer bir ruh haline girerler. Bu durum, evrimsel olarak hayatta kalmayı kolaylaştıran bir mekanizma olarak gelişmiştir: Grup içinde tehlike algılayan bir bireyin verdiği tepki, diğer bireylerin de tetikte olmasını sağlamıştır.
Psikolojik bulaş, özellikle belirsizlik ve stresin hakim olduğu ortamlarda çok daha hızlı etkili olur. Örneğin, bir okulda bir öğrencinin başı döndüğünde ve bayıldığında, çevresindeki öğrenciler de bu fiziksel semptomları gözlemleyip, kendi bedenlerinde aynı şikayetleri hissetmeye başlayabilirler. Bu, tamamen bilinçdışı bir süreçtir; insanlar gerçekten baş dönmesi, mide bulantısı gibi belirtiler yaşarlar, çünkü beyin, algılanan tehdide karşı fiziksel bir savunma mekanizması başlatır. Benzer şekilde, bir kalabalıkta birkaç kişinin korkuyla koşmaya başlaması, diğer insanların da ne olup bittiğini anlamadan korkuya kapılıp kaçmasına yol açar.
Günümüzde psikolojik bulaş yalnızca fiziksel ortamlarda değil, dijital mecralarda da çok güçlü şekilde kendini göstermektedir. Sosyal medya üzerinden yayılan panik havası, yanlış haberler ya da korku dolu paylaşımlar, çok kısa sürede milyonlarca insanı etkileyebilmektedir. Özellikle kriz dönemlerinde veya doğal afetlerde, yayılan yanlış bilgiler insanların endişesini daha da artırarak kitlesel panik duygusuna yol açabilir. Dolayısıyla psikolojik bulaş, hem bireysel davranışları hem de toplumsal tepkileri şekillendiren, güçlü ve karmaşık bir sosyal-psikolojik olgudur.
Psikolojik bulaş, özellikle belirsizlik ve stresin hakim olduğu ortamlarda çok daha hızlı etkili olur. Örneğin, bir okulda bir öğrencinin başı döndüğünde ve bayıldığında, çevresindeki öğrenciler de bu fiziksel semptomları gözlemleyip, kendi bedenlerinde aynı şikayetleri hissetmeye başlayabilirler. Bu, tamamen bilinçdışı bir süreçtir; insanlar gerçekten baş dönmesi, mide bulantısı gibi belirtiler yaşarlar, çünkü beyin, algılanan tehdide karşı fiziksel bir savunma mekanizması başlatır. Benzer şekilde, bir kalabalıkta birkaç kişinin korkuyla koşmaya başlaması, diğer insanların da ne olup bittiğini anlamadan korkuya kapılıp kaçmasına yol açar.
Günümüzde psikolojik bulaş yalnızca fiziksel ortamlarda değil, dijital mecralarda da çok güçlü şekilde kendini göstermektedir. Sosyal medya üzerinden yayılan panik havası, yanlış haberler ya da korku dolu paylaşımlar, çok kısa sürede milyonlarca insanı etkileyebilmektedir. Özellikle kriz dönemlerinde veya doğal afetlerde, yayılan yanlış bilgiler insanların endişesini daha da artırarak kitlesel panik duygusuna yol açabilir. Dolayısıyla psikolojik bulaş, hem bireysel davranışları hem de toplumsal tepkileri şekillendiren, güçlü ve karmaşık bir sosyal-psikolojik olgudur.