Farsça perî kelimesinin aslı Zend-Avesta’nın çeşitli bölümlerinde geçen (Yansa, 16/8, 68:6; Vendidad, 1/9, 11:9, 12) pairika olup “büyü yapan, büyüleyen kadın” anlamına gelmektedir. Pehlevî dilinde parik/parig ve daha sonra perî olmuştur (Behmen Serkârâtî, s. 2 vd.). Zend-Avesta’da pairikadan ateşin, suyun, ineğin, ağacın, yerin üstüne gelen kovulmuş bir yaratık, iblîs ve şer olarak söz edilir (Vendidad, 11/9). Eski İran efsanesinde güzel fakat şeytanî bir kadın şeklinde tasvir edilen pairika, Hint kutsal metinleri Vedalar’da sözü edilen ve tabiatın dişil ruhu olarak kabul edilen Apsaralar’dan gelmektedir (a.g.e., s. 8 vd.). Onlar genellikle su perisi veya ormanın ruhu diye kabul edilir, çok hünerli ve çok güzel yaratıklar şeklinde tanımlanır. Pairikanın zamanla kötülüğü temsil eden yönü kaybolmuş ve hûri ile özdeşleşip güzelliğin simgesi haline gelmiştir. Farsça’da “melek” anlamındaki perişte ile (ferişteh, firişte) benzerliği dikkat çeker. Batı dillerindeki fairy kelimesi perinin Araplarca ferî şeklinde telaffuzundan gelmektedir. Kitâb-ı Mukaddes’te ve Kur’an’da periden söz edilmez. Eski Ahid’de yer alan, “servet içinde güzelliğinden şımaran meshedilmiş Kerûbî” teşbihi peri masallarındaki ifadeleri çağrıştırır (Hezekiel, 28/13-17). İslâm’da peri inancı yoktur, ancak müslüman toplumlarda peri cinle, cinlerin aslının melek olduğu inancı ile irtibatlandırılmıştır. Türk halkı arasında peri genellikle cin taifesinin güzel ve zararsız kısmına verilen addır ve bu sebeple güzelliğin simgesi olmuştur. “Perî-rû, perî-peyker, perî-çehre” gibi sözler yüz güzelliğini anlatmak için kullanılır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, “Türkân-ı perî-çehreler”den (peri yüzlü güzeller) söz eder (Külliyyâtı Şemsî yâ Dîvân-ı Kebîr, III, 125).
Perinin karşıtı çirkin ve kötü yaratılışlı devdir (dîv). Yûnus Emre’nin bir şiirinde bu ikili şöyle yer alır: “Bir dem dev olur yâ perî vîrâneler olur yeri / Bir dem uçar Belkīs ile Sultân-ı ins ü cân olur (Risâlat al-Nushiyya ve Divan, s. 156). Yûnus’un bu ifadesinde devlerin daha çok viranelerde bulunduğuna ve Belkıs’ın perilerle olan ilişkisine dair inançlara telmih vardır. Araplar Sebe Melikesi Belkıs’ın peri soyundan geldiğine inanırlardı. Bir rivayete göre babası Hedahid (Hedhâd) cinlerin melikesi olan Rükâne bint Seken’e tâlip olmuş ve bu evlilikten Belkıs doğmuştur (Taberî, IX, 528; Kurtubî, XIII, 187). Bazı eserlerde Hz. Peygamber’e izâfe edilen bir söze göre de Belkıs’ın ebeveyninden biri cinlerdendir (Taberânî, IV, 46; İbn Asâkir, LXIX, 67). Câhiz bedevîlerin cinlerin kendilerine göründüğü, kendileriyle konuştuğu ve onlarla evliliğe dair iddialarından söz eder (Kitâbü’l-Ḥayevân, VI, 196 vd.). Türk masallarında da peri ile evlilik konusu yer almaktadır. Dede Korkut hikâyelerinde Konur Koca oğlu Sarı Çoban’ın peri kızı ile ilişkisinden, peri kızının ondan hamile kalıp Tepegöz’ü doğurmasından ve Oğuz’un başına kötülük getirmesinden söz edilir (Dedem Korkudun Kitabı, s. 105-106). Türk mitolojisinde peri kızına bazı olağan üstü güçler atfedilir. O kötülük sembolü olan Karahan’ı ağaçkakan yapıp kendisini atmaca haline dönüştürür ve onu avlamak ister (Ögel, II, 559).