Orta Yol (Bir Gerilim Başlangıcı)

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,254
Tepkime puanı
3,152
Ekli dosyayı görüntüle 8953


- Orhan. Orhan... Orta yoldan gitmeliydin!

Terler içinde uyandım. Sırılsıklam olan yastığım ve sıksan suyu çıkar cinsten iç çamaşırlarım.. 'Ne lanet bir rüyaydı' diye söylenmeden edemedim. Saate baktığımda ise beş dakika sonra alarmın çalacağını farkettim. Ellerimle sersem bir şekilde başımı ovalarken gözlerimide ihmal etmedim. Gözlerimi açtığımda ise bulanıklaşan dünyamın yavaş yavaş netleştiğini gördüm. Zararlı olduğunu bildiğim halde bunu yapmayı seviyordum. Artık rüyalarımda uyandırma görevi gördüğüne göre sanırım herşey tam olması gerektiği gibiydi. Eğer buna inanırsam saatimi kurmayı bile bırakabilirdim. Bu saçma sapan halime neden olan rüyaları bir kenara bırakıp biraz gerçeğe yönelsem hiç fena olmayacaktı. Sonuçta saat tam sekizde işyerinde olacak olan yine bendim. Ter içinde yataktan çıkarken sanki bir havuzdan çıkıyormuşum hissine kapıldım. Bu kadar terlediğime göre bu kadın beni oldukça korkutmuştu. Ortadan gitmeliydin, sağdan dönmeliydin, arkadan, önden bıdı bıdı.. Ne tarifi yapıyor bu kaltak. Yoksa gece yatmadan navigasyon mu yutmuştum? Ahh bugün çok espirili günümdeyim. Madem bu kadar komiğim, müdürden alamadığım zamıda belki bugün konuşabilirdim. İyice saçmalamadan bir duş almanın tam zamanıydı. Elbiselerimi bir çırpıda sepete atarken bir yandan da iş yerinde hakkım olan parayı düşünmeden edemiyordum. Neden benim maaşım sabit kaldığı halde diğer insanlar yeni zamın keyfini sürüyordu ve neden sabahın köründe aklıma gelen bu oluyordu. Herneyse.. Yoksa henüz iki yıllık olduğum için miydi bu ayrımcılık. Bugün konuşmak istiyordum ama ya çek git derse ne yapardım. Şuan en son istediğim şey gelirimin kesilmes...
- Ağğh! Aşağlık herif, lanet olsun!
Farketmeden açtığım sıcak sudan yanan vücudumun acısını aniden patronuma küfür ederek çıkardım. Tabi ki daha derinden ettiğim küfürlerden bahsetmek istemem. Neyse ki sinirimi hemen atabilmek için tam da olmam gereken yerdeyim. Duş alırken tekrar aynı konu kafamı kurcalayıp durdu. En iyisi gelecek ay konuşmak olurdu. Hakkımı aramaktan korkuyorum gibi hissettim ama gelirimi tehlikeye atamazdım. Şu dönemde asla.. Borçlarımla sallantıdayken kendi elimle zora giremezdim. Bu arada ne kadar iç açıcı bir duş oldu. Rahatlık ve ferahlık eşliğinde bunları düşünüp sabahın köründe kanser olmak. Mükemmel canım, mükemmel..

Kahvaltı niyetine dünden kalan gofretimle beraber evden çıktım. Ev sahibinin kapı sesini duyduğumda ise çoktan maraton başlamıştı. Asansörde karşılaşmak istemedeğimden merdivenleri üçer üçer atlayacak hale geliyordum. Biriken iki aylık kirayı ne kadar da dert ediyordu. Görende paraya ihtiyacı var sanacak, lanet bunak. On katlı apartmanın dokuzundan kira alıyor ve iki aylık kiramı ödeyemediğimden demediği laf kalmıyordu. Tabi o da haklıydı ama geçen asansörden inerken alt komşumu bana karşı kışkırtırken duydum. Bir an asansörden bağırasım gelse de, borçlar insana susmayı öğretiyordu. Bu tecrübeyi artık ne kadar daha edineceğimi düşündüğümde ise çoktan zemin kata varmıştım. Sanırım hergün aynı b.ktan fazlası değildi. Renginin bile değişmediği monoton bir hayatta, borçlar içinde kıvranıyordum. Birde işyerime gitmek için beklediğim lanet otobüsler var. Tıka basa halde işyerime varırken, tuhaf berbat parfümler üzerime siniyordu. Bu arada cama yapışık gittiğim günlerde kendini şanslı sayacak bir insan olma özelliğine sahiptim. Çünkü insanlarla yapışık gide gele ceketim sürtünmeden renk atıyordu. Tanrım ne kadar saçma.. İsyanlar peş peşe gelmeden önce bir sigara yaktım. Bir sigaranın o isyana ne tatlı geldiğini anlatamam. Gece nefes alamayınca sövdüğüm meret, bu anlarda ilk aradığım şeye bürünüyordu. Aslında şuan ne düşündüğümü ben bile anlayamıyorum.. Neyse ki düşüncelerimi ortadan ikiye bölen otobüs göründü. Sigarayı yeni yaktığıma göre gelmese şaşardım. Çabuk düşünmek gerekirse bu durumda yapılması gereken üç şey var. Birincisi keşler gibi hızlı hızlı çekip otobüste insanların sizden nefret etmesini sağlamak, ikincisi sigarayı direk atmak ve üçüncüsüde benim gibi fakirlerin yaptığıydı. Tahmin etmişsinizdir, ucunu kırıp pakete geri koymaktan bahsediyorum. Ne kadar kötü bir durum. İğrenç mereti daha da iğrenç yapmak. Buna katkılarımdan dolayı gece yatmadan önce kendime teşekkürlerimi iletiyorum. Otobüs durağa yaklaşınca birden şok oldum. Görünen o ki otobüsüm bomboştu ve duraktan sadece belli başlı insanlar hareketlendi. Otobüse bindiğimde o an eşsiz görünen berbat koltuklardan birini hemen kapmıştım. Bu kadar aceleci olmama ise anında saçma bir gülüşle karşılık vermiştim. Zira otobüs resmen bomboştu. Bana doğru yaklaşan kızda gülüşümü farkettiğinde olayı anlamıştı. Yanımdan geçtiğinde ise şapşal bir ifadeyle ''Siz de benim gibi şaşkınsınız sanırım?'' dedim ama sadece gülümsemekle yetindi. Olsun gülümsemesi bile içimi ısıtmıştı. İçimden 'borçlarımı bilse yine gülümser mi acaba' diye geçirdim fakat, saçma sapan düşündüğümün farkınada vardım. Tanrım ne kadar çocukça bir kafam var..

Giderken iki durağı boş geçen şöförün o sıra ne düşündüğünü merak ediyordum. Önlerde oturduğum için yolculara dönüp baktım. Otobüste benim haricimde dördü kadın, üçü erkek olmak üzere 7 yolcu saydım. Boş otobüsle durakları atlaya atlaya gitmesi tuhaf gelmişti. Belki benim kadar borcu yoktu, belki de manyaktı.. İnsanlar, belli ki onlarda şöförü anlamaya çalışıyordu ama nedense demin gördüğüm kadın hala bana bakarak gülümsüyordu. Ben baktığım için olabilir miydi? Bir an düşündüm de galiba evet. Cesaretimi toplayıp konuşsam nasıl olurdu ki? Tekrar dönüp baktığımda yine gülümsediğini gördüm. Evet, kesinlikle konuşmalıydım. Ayağa kalktım ve arka sıraya doğru yürümeye başladım. O gülümsedikçe bende gülümsedim. Kendimi sabahın bu saatinde şapşal gibi hissettim. Tam olarak yaklaştığımda ise ''merhaba'' dedim. Hala suratıma bakıp gülümsüyordu ama tekrar merhaba dememe rağmen bir türlü konuşmuyordu. Sanırım benimde oturup tuhaf tuhaf gülmemi bekliyordu. 'Neyse, iyi günler' demekle yetindim ve hafif tebessümle başımı çevirip, tekrar gidip yerime oturdum. 'Ne kadar saçma bir gün' diye iç geçirirken aniden büyük bir gürültüyle sağa sola savruldum. Kafamın tavana dahi çarptığına şahit olduğumda, kulaklarımda büyük bir çınlamayla kanlar içinde kalıvermiştim. Gözlerim, gözlerim kararıyor.. Sesler duyuyorum. Çığlıklar..

-Tanrım, başım.. Noluyor!

Zar zor kaldırdığım kafamı sağa sola sallarken gerçekten kendime geldiğimi hissediyordum. Başımda kuruyan kanın derimi germesi beni rahatsız etse bile bunun farkında bile değildim. Neler olduğunu anlamaya çalışırken, kaç saattir baygın olduğumu da düşünüyordum. Etrafıma baktığımda kimse yoktu. Otobüsün birkaç koltuğu yerinden çıkmış ve tavan hafif çökmüştü. Ay ışığı suratıma vuruyordu ama dışarıyı göremiyordum. Korkmaya başlamıştım.. Aniden basılan korna yerimden zıplayıp korku içinde ayaklanmama neden oldu. O sıra sol elimde feci bir ağrı hissettim. Küfürler içinde parmağıma baktığımda ise orta parmağımın ters döndüğünü gördüm. Gözlerimin yaşından etrafı bulanık görürken, bir yandan da ufak bir hareketlilikle kornanın kesildiğini farkettim. Napacağımı şaşırmıştım. Parmağım çok ağrıyordu ve gerçekten korkudan ne yapacağımı bilemiyordum. Şöför koltuğuna doğru adım atarken, parmağıma baktıkça kusasım geliyordu. Ağzımdan küfür eksik olmuyordu. Tam anlamıyla ani duygu değişimleri geçiriyordum. Az daha yaklaştığımda ise yerde yatan birinin olduğunu açıkca görebiliyordum. Bu şöför! Yardım etmeye yelteneceğim sırada kafasının olmadığını görünce, çığlıklar içinde yamulmuş kapının arasından dışarı atladım. Şöförün cansız bedenine korkuyla diktiğim gözlerimi bir anlık etrafa yayınca, kocaman bir tarlada olduğumu gördüm. Bu.. Bu.. Anlamsız. Şehirdeydik! Neler oluyor!! Sorulardan başka birşey yoktu. Parmağım ağrıyor, ceset, bu yer, insanlar... Aklım durmuştu. Arkamı döndüm ve otobüsün arka tarafında üç yöne ayrılan yolları gördüm. Nefesimin alabildiğince koşmaya başladım. Telefonumun hala cebimde olması büyük şanstı. Ekranı kırılmıştı fakat çalışıyordu. Hemen polisi arayacaktım fakat sinyal olmadığını görünce kendimi korku filmine düşmüş siyahi bir çocuk gibi hissettim. Gözlerim dolu dolu koşarken aniden aklımdan bir ses yankılandı.

- Orhan... Orta yoldan gitmeliydin!


(Şimdilik basit olsa da, galiba devamı gelecek.)
 

Angel8

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2010
Mesajlar
78
Tepkime puanı
8
Bilmem eleştiri kabul eder misiniz ama böyle çalışmaları okuyunca yorum belirtmek zorunda hissediyorum.Yapıcı eleştiri olarak alabilirsiniz
Betimlemeleriniz güzel ve günlük hayatın bazı klişelerini yazıya eklemeniz yazıyı bir parça içselleştiriyor.Yazının tam ortasında olayı kırmanız ve bıraktığınız yer merak uyandırıcı.Devamı okunmak ister.
Karakterinizin hayata küskün özgüven eksikliği ve sinirli biri olması profili yerinde ama birkaç hm ağır kelimeyi kaldırabilirsiniz sanki bir ikisi fazla.Bir de yazının başından sonuna kadar birinci tekil ilerliyor.Hiç sorun değil ama okurken yapıyorum,düşünüyorum,koşuyorum okurken fazla geliyor.Karakter açılı yazmaya devam edip daha az birinci tekil şahış eki kullanmak için dikkat ederseniz daha farklı cümleler yakalayabilirsiniz
İlhamınız bol olsun
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,254
Tepkime puanı
3,152
Bilmem eleştiri kabul eder misiniz ama böyle çalışmaları okuyunca yorum belirtmek zorunda hissediyorum.Yapıcı eleştiri olarak alabilirsiniz
Betimlemeleriniz güzel ve günlük hayatın bazı klişelerini yazıya eklemeniz yazıyı bir parça içselleştiriyor.Yazının tam ortasında olayı kırmanız ve bıraktığınız yer merak uyandırıcı.Devamı okunmak ister.
Karakterinizin hayata küskün özgüven eksikliği ve sinirli biri olması profili yerinde ama birkaç hm ağır kelimeyi kaldırabilirsiniz sanki bir ikisi fazla.Bir de yazının başından sonuna kadar birinci tekil ilerliyor.Hiç sorun değil ama okurken yapıyorum,düşünüyorum,koşuyorum okurken fazla geliyor.Karakter açılı yazmaya devam edip daha az birinci tekil şahış eki kullanmak için dikkat ederseniz daha farklı cümleler yakalayabilirsiniz
İlhamınız bol olsun

Tabiki eleştiri kabul ederim ve iyi veya kötüde olsa memnun olurum. Benim eskiden beri böyle kısadan hikayelerim var. Yazmak ve yazdığımı okumak hoşuma gidiyor. Önceden daha berbat bir yazımım vardı ama yavaş yavaş ilerliyorum. :) Bununda gerekli eğitimleri var tabi ama ben bu tarz eğitimlerden yoksunum. Dil ve anlatımımda pek iyi değildir. O yüzden yaza yaza ve eleştirileride hesaba katarak bazı şeyleri düzeltmeye çabalıyorum. Yorumunuz için teşekkür ederim.
 

Angel8

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2010
Mesajlar
78
Tepkime puanı
8
Ben de yazarım ama sizin gibi başkalarına okutma cesaretini gösteremedim.Tamamını okuduğum ilk yazınız sitede ama biliyorum paylaşıyorsunuz çokça.Emin olun istikrar, devamlılık, heves alabileceğiniz eğitimlerden daha çok şey katıyor size.
Önceden daha kötüydü demişsiniz.Vazgeçmemek, devam etmek sizin kalemle yaptığınız meditasyonunuz olmuş :) Yapa yapa ilerlemişsiniz. Eğitiminizi yapıyorsunuz siz.Elimden geldiğince yorum belirtmeye çalışırım :hurray:
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,254
Tepkime puanı
3,152
Ben de yazarım ama sizin gibi başkalarına okutma cesaretini gösteremedim.Tamamını okuduğum ilk yazınız sitede ama biliyorum paylaşıyorsunuz çokça.Emin olun istikrar, devamlılık, heves alabileceğiniz eğitimlerden daha çok şey katıyor size.
Önceden daha kötüydü demişsiniz.Vazgeçmemek, devam etmek sizin kalemle yaptığınız meditasyonunuz olmuş :) Yapa yapa ilerlemişsiniz. Eğitiminizi yapıyorsunuz siz.Elimden geldiğince yorum belirtmeye çalışırım :hurray:

Sağolun eksik olmayın. Kısa kesit hikayeler ile korku hikayeleri denemelerim adlı konular var. Benle birlikte bazı arkadaşlarımızında hikayeleri var. Ben şahsen mabete arşivliyorum. Dönüp bazen yazdıklarıma bakıyorum. O sıra hayalini kurarak yazdığım için okurken canlandırmakta zorlanmıyorum. Güzel oluyor gerçekten. Sizde yazabilirsiniz bunda çekinecek birşey yok. Hatta yazmanızı tavsiye ederim. İnsan sanki duygu boşalması yaşıyor. Bu bir nevi insanın ağlaması gibi birşey. Stres ve sıkıntıyı yok ediyor. Hikayenizde istediğinizi öldürebilir ve istediğiniz işkenceyi yapabilirsiniz. :D
 

Angel8

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2010
Mesajlar
78
Tepkime puanı
8
Siz de Sağolun eksik olmayın.Günlük tutuyorum ben küçüklüğümden beri.Ama istediğini öldür istediğini yap kısmı güzel :beta1: Çocukken oyuncaklarımla fantastik dünya savaşları yapardım.Onlar çok dehşetli olurdu :)
Korku filmi değil ama romanlarını seviyorum beni rahatlatıyor.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,254
Tepkime puanı
3,152
Siz de Sağolun eksik olmayın.Günlük tutuyorum ben küçüklüğümden beri.Ama istediğini öldür istediğini yap kısmı güzel :beta1: Çocukken oyuncaklarımla fantastik dünya savaşları yapardım.Onlar çok dehşetli olurdu :)
Korku filmi değil ama romanlarını seviyorum beni rahatlatıyor.

Şahsen ben bazen huzursuz olduğum zamanlarda hikaye yazarım. Tabi çoğunu silerim tekrar orası ayrı :D İnsanın içini bir yere dökmesi lazım bunun da birine olmaktansa, birşeye olması daha faydalı. Zaten içimi döktüğüm insanlarda çok sınırlıdır. Günlük tutmayıda hiç becerememişimdir. Şahsen yaşadıklarımı yazmam ama benimde kendimce videolarım var. Bİlimsel veya kendimle tartışma cinsinden. Güzel oluyor.

Özel mesajda da belirttiğim gibi Ori, betimlemeler önemli, karakterin iç dünyasını yansıtmak da önemli ama hikayede olayın, içeriğin, biçimin önüne geçmemeli.
Okuyunca o hikaye zihinde canlanmalı, yaşamalı okuyan kişi.

Örneğin o kaza sahnesi, kaza sahnesinde sonra otobüsün durumu, şoför, yolcular vb. daha iyi betimlenebilir ve heyecan oluşturulabilir, basit betimleme heyecanı azaltır.

Onun dışında rolüm hazır değil mi? Örneğin şoförün kopmuş kafası olabilirim. :D İşin şakası rolümü belirle. ;)

Tai dediklerini dikkate alacağım. O sıra artık bitirmek için kolları sıvadığımdan betimlemeleri bilerek atladım gibi birşey oldu. Uzadıkça uzamasın diye bu tarz kısa kesmelerim oluyor. Dediğin gibi oralarda eksikler var o yüzden canlanma olmuyor. Ben yazarken yaşadığım için bazen tekrar okuduktan sonrada farkedemiyorum. :D O sahneler bir bir kafama kazınıyor.
Rol verme durumuna bakarız artık öylesine yazdım hiç düşünmemiştim. :D O kopan kafayı ileri zaman için değerlendireyim diyorum ama bakalım.
 
Üst