Ölüm Anı ve Sonrasında Yaşananlar!

Ruhaniyet

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Haz 2019
Mesajlar
14
Tepkime puanı
51
İnsanın en merak ettiği konuların başından gelen Ölüm Esnası ve Sonrasında Yaşananları Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı (emekli) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir hoca şu şekilde özetledi.

Hayat yolculuğu ölümle birlikte biter ve insanoğlu, kendisini ebedi ahiret ülkelerine götürecek olan yepyeni bir yolculuğa çıkar. İşte bu yolculuk sırasında mü'min olsun, kafir olsun herkesin karşılaşıp yaşayacağı bir dizi hadise vardır. Hadis ve ayetlerin bildirmesiyle bilebileceğimiz bu hadiseler hakkında bilgi edinmek, ahiret hayatımız için kendimizi nasıl hazırlamamız gerektiği konusunda bize yardımcı olacaktır:

ÖLÜM ANI Bir kimsenin ölüm anı, onun ölümden sonraki hayatı hakkında fikir verir. Çünkü Allah'a inanan kimseyle inanmayanın ölüm sırasındaki hali birbirinden çok farklıdır.

Mü'minler ölürken yanlarına melekler gelir: 'Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen Cennetle sevinin' diye onlara müjde verir. Allah'ın kendisinden hoşnut olacağını ve kendisini bağışlayacağını duyan mü'min son derece mutlu olur. Bir an önce Allah'a kavuşmayı, Allah da ona kavuşmayı ister.

Ölmek üzere olan inançsız kimseye de işkence göreceği hatırlatılır. O da ölümden nefret eder ve Allah'a kavuşmayı istemez; esasen Allah da ona kavuşmayı istemez. Melekler inançsız kimsenin yüzüne ve arkasına vurarak 'Tadın bakalım yakıcı azabı' diye canını alırlar. İnançsız olarak ölenlerin pis kokusu gök ehlini rahatsız edecek kadar berbattır.

KABİR HAYATI İnsan ölüp de kabre konduğu andan, kıyametin kopmasına kadar geçen zamana 'kabir hayatı' denir.

Kabir hayatının bir adım öncesi dünya, bir adım sonrası ahiret hayatıdır. Kabir hayatı, dünya ile ahiret arasında bir engel oluşturduğu için ona 'berzah hayatı' da denir. Bir bakıma kabir, ahiret hayatının çeşitli duraklarının ilkidir. Kabirdeki imtihanı kolayca veren, ondan sonraki menzilleri daha kolay geçer. Bu ilk imtihanı veremeyen kimsenin kabir hayatı son derece korkunçtur.

KABİRDEKİ SORGU Kabre konan her insan, Münker ve Nekir melekleri tarafından hesaba çekilir.

Bu sorgulama şöyle olur: Defin işi bitip de eş, dost ve aile fertleri mezardan birer birer ayrılırken, kabirde yalnız başına kalan kimse onların ayak seslerini işitir. O sırada biri Münker, diğeri Nekir diye anılan siyah tenli, mavi gözlü iki melek gelir; ölen kimseyi oturtur, Müslüman olup olmadığını anlamak için 'Rabbin kim? Hangi dindensin?' diye sorarlar.

Müslüman ise 'Rabbim Allah; dinim İslam' diye cevap verir. Bir de Resul-i Ekrem hakkında ne düşündüğünü öğrenmek isterler. Mü'min, ölmeden önce de dilinden düşürmediği gibi, kelime-i şehadet getirerek onun Allah'ın kulu ve Resulü olduğunu söyler. Melekler ona 'Biz senin bunu söylediğini daha önce de biliyorduk' derler.

Sonra kabri genişletilir ve pırıl pırıl aydınlatılır. Ona Cehennemdeki yeri gösterilir:'Bak, senin yerin burasıydı. Allah Teala burayı Cennette yüce bir makamla değiştirdi. O seni şu güzel yerinden kaldırıp yeniden diriltene kadar, burada gelin güvey uykusu gibi rahat uyu!' derler.

O Müslümanın kabrinden Cennete bir yol açılır. Cennetin burcu burcu kokularını duymaya başlar. Ona Cennet elbiseleri giydirilir. Gözünün gördüğü yere kadar kabri genişletilir. O da yeniden diriltileceği kıyamet gününe kadar Cenab-ı Mevla'nın kendisine sunacağı nimetler içinde ve sabah akşam Cennetteki yerini seyrederek rahat ve huzur içinde yaşar.

Kafir veya Allah'a inanmış görünen kimse (münafık) ise, meleklerin sorularına cevap veremez. Melekler ona, kendisinin durumunu daha önce de bildiklerini söyleyerek başına şiddetli bir şekilde vururlar. Onun feryadını insan ve cin dışındaki diğer varlıklar duyar. Kabri daraltılır, kabrinden Cehenneme bir kapı açılır, Cehennemin alevlerini duymaya başlar. Sabah akşam Cehennemdeki yerine bakarak acılar içinde kıvranır.

KABİR AZABI Peygamber Efendimiz dualarında kabir azabından Allah'a sığındı; Müslümanların da sığınmasını tavsiye etti ve bu konuda şöyle buyurdu: "Kabirlerinizde Deccal fitnesine yakın bir imtihandan geçeceğinizi Allah bana bildirdi. Ben hayatımda kabirden daha korkunç bir manzara görmedim. Birbirinizi gömmeyi bırakmayacağınızı bilsem, kabir azabından bir miktar size de duyurması için Allah'a dua ederdim."

ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLME
Birgün kıyamet kopup dünya hayatı son bulacaktır. Sadece Allah Teala'nın bileceği bir süre geçtikten sonra, sur'a ikinci defa üflenecektir. O zaman gökten hayat veren bir su indirilecek, herkes adeta bitkiler gibi yeniden canlanacak, kemikleri bile çürümüş olan insanlar, Allah'ın izniyle hiç çürümeyecek olan kuyruk sokumundaki hardal tanesi kadar küçücük bir parçadan (acbü'z-zenebden) yeniden canlanacak, kabirlerinde dirilip kalkacaklardır.

O zaman insanlar dünyada bir gün veya daha az bir zaman kaldıklarını sanacak, Allah'a hamdederek mahşere doğru koşarcasına gideceklerdir. Ne yazık ki, kendi yaratılışını unutanlar, 'Çürümüş kemikleri kim diriltecek' diye hayretle sorarlar, öldükten sonra yeniden hayat bulacaklarına bir türlü inanmazlar. İşte onlar, ilk önce yaratanın yeniden dirilttiğini göreceklerdir.

MAHŞER Allah Teala, mahşer gününden söz ederken; 'büyük gün,' 'bütün insanların, alemlerin Rabbi huzuruna çıkacağı gün' ifadelerini kullanmaktadır. O gün, sur sesini duyanların gözü dehşetle açılacak; o kimseler dört yana dağılmış çekirgeler gibi kabirlerinden fırlayacaklar ve kendilerini çağırana doğru koşacaklar.

İlk insandan son insana kadar herkes bir araya gelecek; o gün yer başka bir şekle büründüğü, dağlar toz gibi savrulduğu, bir çukur, bir tümsek bulunmadığı için; dümdüz, bembeyaz, hiç kimsenin tanıdık bir işarete rastlamadığı bir yerde bütün insanlar toplanacak.

İnsanlar mahşer yerinde, Cenab-ı Hakk'ın huzuruna, - yalınayak, - çıplak, - ve sünnetsiz olarak çıkacaklar. Kapıldıkları dehşet, korku ve şaşkınlık yüzünden birbirlerine dönüp bakamayacaklar. O dehşetli zamanda güneş insanları yakıp kavuracak, herkes günahı ölçüsünde tere batacak; kimi topuklarına, kimi dizlerine kadar, kimi beline, köprücük kemiklerine kadar, kimi de ağzına ve kulaklarına kadar tere gömülecektir.

Hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli günde, Allah Teala bazı kimselere özel ikramda bulunacak; onları Arş'ının gölgesinde dinlendirecektir.

Bu bahtiyar insanlar:

- adil devlet başkanları,
- temiz bir hayat içinde Rabbine kulluk ederek büyüyen gençler,
- kalbi mescidlere bağlı Müslümanlar,
- birbirlerini Allah için seven; buluşmaları da, ayrılmaları da Allah için olan insanlar,
- güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine 'Ben Allah'tan korkarım' diye yaklaşmayan yiğit adamlar,
- sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka verenler,
- tenhada Allah'ı anıp gözyaşı dökenler olacaktır.

AMEL DEFTERİ Mahşer gününde herkesin önüne, dünyada iken yaptığı bütün iyilik ve kötülükleri gösteren kitapları (amel defterleri) açılacak. Herkese: 'Oku kitabını! Bugün kendini sorgulayacak durumdasın' denecek. İyilik yapmış olanın amel defteri sağ eline verilecek.

O kimse, büyük bir sevinç içinde etrafındakilere 'Bakınız şu kitabıma, alınız okuyunuz' diyecek. Onun hesabı kolay görülecek ve Cennetin yüksek yerinde, elini atınca koparacağı meyvelerin arasında, yiyip içerek mutlu bir hayat sürecek.

Defteri sol eline verilenler ise 'Amanın, bu nasıl deftermiş! Yaptığım herşeyi küçük büyük demeden sayıp dökmüş. Keşke bana defterim verilmeseydi de hesabımı öğrenmeseydim. Keşke ölümle birlikte herşey bitmiş olsaydı' diye yanıp tutuşacak.

HESAP Daha sonra insanlar, dünyada yaptıklarından dolayı Cenab-ı Hakk'ın huzurunda hesaba çekilecektir. Ağızlar mühürlenip kapatıldığı için konuşamayacak, onun yerine eller ve ayaklar neler yaptığını bir bir anlatacak, kulaklar, gözler, deriler dile gelip herşeyi haber verecektir.

Elbette iman edip iyi işler yapan, Allah'ın emirlerini tutup yasaklarından sakınan biriyle, böyle olmayanlar hesaplaşmada bir tutulmayacaktır.

Peygamber Efendimizin anlattığına göre bu şöyle olacaktır: Allah Teala her bir insanla tercümansız konuşacaktır. O zaman insan sağ tarafına bakacak, ahirete gönderdiği iyilikleri görecek. Soluna bakacak, vaktiyle yaptığı kötü işleri görecek. Önüne bakacak, önünde sadece Cehennemi görecektir. Cenab-ı Mevla, kendilerinden memnun olduğu kullarının amel defterine şöyle bir bakmakla yetinecek, onları ayrıca hesaba çekmeyecektir. Zira hesaba çekilenler azap göreceklerdir.

Muhammed ümmetinden; büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve sadece Rablerine güvenen yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden Cennete girecektir.

Dünyada en küçük bir iyilik yapan, yaptığı iyiliğin karşılığını mutlaka görecek; en küçük kötülük yapan da bunun cezasını çekecektir. Bu hesaplaşma sonunda kimsenin kimsede hakkı kalmayacak, hatta boynuzsuz koyun bile, boynuzlu koyundan hakkını alacaktır.

MİZAN Hesap işi bittikten sonra, dünyada yapılan iyilik ve kötülüklerin ölçülüp tartılmasına sıra gelecektir. Allah Teala kıyamet günü son derece doğru ve hassas teraziler kuracak, böylece kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmayacaktır. Bir hardal tanesi kadar bile olsa, iyi veya kötü herşey tartıya konacaktır.

Tartıda iyilikleri ağır gelenler kurtulacak, muradına erecek; iyilikleri hafif gelenler, derin bir mutsuzluğa gömülecek, bir uçurumun girdabına sürüklenecek ve şayet Allah'ın ayetlerini de inkar etmişlerse sonsuza kadar Cehennemde kalacaklardır. Dünyada yapılan ibadetler ve iyilikler mizanda ağır gelecektir.

Bazı iyilik ve ibadetler tartıda daha ağır çekecektir. Mesela 'Sübhanallahi ve bi-hamdihi sübhanallahi'l-azim' zikri dilde hafif olmakla beraber Rahman olan Allah'ı hoşnut eden iki cümle olduğu için mizana konduğunda ağır gelecektir.

'Elhamdülillah' diye Allah'ı zikretmek de mizanı sevapla dolduran bir ibadettir. Ama terazide herşeyden daha ağır çeken, güzel ahlak olacaktır.

SIRAT Mahşerden sonra Cennete veya Cehenneme gidebilmek için sıratın üzerinden geçilecektir. Sırat, Cehennemin iki yakasına kurulmuş, Peygamber Efendimizin benzetmesiyle, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür. Mü'minler buraya gelince, peygamberler 'Allahım selamet ver, selamet ver!' diye yalvaracaklardır.

Sırattan ilk defa Muhammed aleyhisselam ile birlikte ümmeti geçecektir. Allah'ın hoşnut olduğu kullar, bu köprüden, amellerinin derecesine uygun bir süratle kolayca geçip gideceklerdir. Kimi göz kırpacak kadar bir zamanda, kimi şimşek, kimi rüzgar hızıyla, kimi kuş, kimi iyi cins at ve deve süratiyle geçecektir

Son söz Efendimiz (s.a.v)'den: "Akıllı kimse ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonrası için çalışandır." (İbn Mace, Zühd 31)

Kaynak : Risale Ajans
 

FouR ≛

Banlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2019
Mesajlar
410
Tepkime puanı
218
Konum
İstanbul
İş
Sıradan
Gerçekten korktum
Sagol yazı için:( gerçek tamamen dimi
Peygamberimiz anlatmış dimi
 
  • Beğendim
Tepkiler: dgo

Askanarch

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
181
Tepkime puanı
153
İş
Arkeolog
Kabirde sorgu soğal yoktur bu uydurma bir hadistir.Kuranı okursanız eğer ayette şöyle der.Kabirlerinizde ne kadar kaldınız onlar bir gün veya bir kaç saat derler buyuruyor buda böyle bir kabir azabının olmadığını ölenlerin zamandan muhaf tutulduğunu gösterir.Bunu ashabı keyf suresini okursanız daha iyi anlarsınız.İslamı öğrenecekseniz Kuran ile öğrenin çünkü peygamberimize ne kadar vahiy geldiyse eksiksiz yazmaktadır.
 

Askanarch

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
181
Tepkime puanı
153
İş
Arkeolog
Soruların cevaplarını biliyorsam niye korkayım ki ben Kuranda olmayan birşeyi peygamberimiz asla söylemez çünkü islamı peygamberimizede Kuran öğretmiştir yani Allaj vahiy yolu ile Cebrail a.s ile öğretmiştir yani peygamberimize ne vahiy geldi ise Kuran eksiksiz yazar Kuranda yazmıyorsa zaten yok hükmündedir.Allah Kuranda şöyle diyor Peygamber size ne söylerse Kurandandır o kendi düşüncesi ile konuşmuyor Kurana ve peygamberin sünnetine uyun diyor.Asıl peygamberimize hadis yolu ile iftiralar atılmıştır.
 

Askanarch

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
181
Tepkime puanı
153
İş
Arkeolog
İslamı kulaktan dolma öğrenmeyin insanlar uyduruk hadislerle dinimizi mahvettiler
 
  • Beğendim
Tepkiler: dgo

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Soruların cevaplarını biliyorsam niye korkayım ki ben Kuranda olmayan birşeyi peygamberimiz asla söylemez çünkü islamı peygamberimizede Kuran öğretmiştir yani Allaj vahiy yolu ile Cebrail a.s ile öğretmiştir yani peygamberimize ne vahiy geldi ise Kuran eksiksiz yazar Kuranda yazmıyorsa zaten yok hükmündedir.Allah Kuranda şöyle diyor Peygamber size ne söylerse Kurandandır o kendi düşüncesi ile konuşmuyor Kurana ve peygamberin sünnetine uyun diyor.Asıl peygamberimize hadis yolu ile iftiralar atılmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) ümmetini uyararak şöyle haber veriyordu: "İleride kabir azabını inkâr edecek gruplar olacak. Onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar."
Bu nedenle de İslam akaid âlimleri kabir azabını ve şefaati inkâr eden grupları inançta sapık ve yoldan çıkmış mezhepler olarak nitelendirirler.
Kabir azabının varlığına Kuran-ı Kerim'de deliller vardır: Bu konudaki en açık delillerden birisi firavun ailesinin uğradığı azabı anlatan ayettir: "Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet günü de, Firavun'un adamlarını en çetinine sokunuz denilir." (Mümin, 46) Bu ayeti kerime kabir azabının şu anda olduğunu gösteriyor. Çünkü ayet, kıyametteki azaptan önce firavun ve avanesinin şu anda sabah ve akşam azaba uğratıldığını gösteriyor.
Kabir azaplarını anlatan hadisler birçok kanaldan bizlere ulaşmış ve reddedilemez bir orana ulaşmıştır. Sahih hadislerdir.
Bu hadislerde en bariz olarak göze çarpan husus; Hz. Peygamber'in (s.a. v.) birçok duasının içinde "kabir azabından sana sığınırım" cümlesini kullanmış olmasıdır.
Kabir azabından bahseden dualardan birisi şöyledir: Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor; Peygamberimiz şu cümlelerle dua ederdi: "Allahım! Cehennem ateşinin fitnesinden, cehennem azabının fitnesinden, kabir fitnesinden, kabir azabından...

Hz. Osman mezar başında durduğu zaman sakalını (gözyaşlarıyla) ıslatıncaya kadar ağlardı. Bu nedenle kendisine "sen cenneti ve cehennemi anıyorsun. Ağlamıyorsun da bundan -kabir korkusundan- dolayı ağlıyorsun" denildi. Hz. Osman şöyle dedi: "Peygamberimiz (s.a.v.) mezar hakkında şöyle buyurdu: 'Muhakkak mezar, ahret konaklarının ilkidir. Eğer ölü, onun azabından kurtulursa ondan sonraki konaklar ondan kolay olur. Şayet ölü onun (kabrin) azabından kurtulmazsa, ondan sonraki konaklar (yani mahşer yeri) ondan şiddetli olur.
Ben mezar kadar korkunç hiçbir feci manzara görmedim.
(İbn Mace, Zühd, hd: 4267)

Ehl-i sünnete göre, Münker ve Nekir, ölen kişiye Rabbini, dinini ve peygamberini sorarlar. Mü'min kişi bu sorulara cevap verir, ama kâfir veremez. Bu husustaki hadisler pek çoktur. Söz konusu iki melek ölünün kabrine gelir, Allah ölüyü diriltir ve melekler sorularını yöneltirler (Pezdevî, "Ehl-i Sünnet Akâidi" Çev., Şerafettin Gölcük, İstanbul 1980, 237).

Ebu Hüreyre'den; Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Ölü defnedildiğinde, ona gök gözlü simsiyah iki melek gelir. Bunlardan birine Münkerdiğerine de Nekir denir.
Ehl-i sünnete göre Münker ve Nekir'in kabirde ölüyü sorguya çekmeleri haktır. Kabrin sıkması ve azabı haktır. Bu bütün kâfirler ve asi bazı mü'minler için olan bir şeydir (İmam Azam, "Fıkh-ı Ekber", trc. H. Basrî Çantay, Ankara 1985, s. 14).

Gördüğünüz gibi nice deliller ve örnekler var. Her önüne gelen tefsire kalkışırsa, işine gelmeyeni veya anlamadığını inkar ederse halimiz haraptır. Her işi ehline bırakın. Gerçek müfessir iseniz bütün kur'an ı tefsir edin, değilseniz bir ayeti bile etmeyin.

Örnek:Babam vefat ettikten bir süre sonra rüyada gören bir akrabamız durumunu,sorgusunun nasıl geçtiğini sormuştu. Babam ilk karakolda abdesti sorduklarını, eğer dünya hayatında doğru düzgün adabıyla abdest almışsa bir sonraki karakola namaz için geçildiğini söylemişti.

Yine ben bir görüşümde halini, rahatını, yerini sormuştum. Cevaben yerinin (hamdolsun) iyi olduğunu ama sağ ve solunda bulunan kadın komşularının bağırtılarından, inlemelerinden rahatsız olduğunu söylüyordu. (yerleşim olarak mecburen 4 hak mezhep dışındaki mezheptekilerle karışık gömülünen bir kabristanda)

Örnekleri çoğaltabilirimde anlamak isteyen için bu kadar bilgi kafi. İsteyen inanır istemeyen inanmaz.
 

Askanarch

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
181
Tepkime puanı
153
İş
Arkeolog
Peygamberimizin öyle bir hadisi yok
 
  • Beğendim
Tepkiler: dgo

Askanarch

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
181
Tepkime puanı
153
İş
Arkeolog
Kuranda kabir azabı kabir hayatı yoktur yazmaz kıyamet günü saati vardır ahiret hayatı vardır ölüler için hayat diye birşey yoktur dirilince hayat başlar
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Peygamberimizin öyle bir hadisi yok
Ne biliyorsun olmadığını, sen hadis anabilim dalı başkanımısın? Hadis ilminde kariyerin nedir? Merfu hadis, mevzu hadis, manevi, mütevatir... Ravi zinciri vs neye hakimsin de sırf işine gelmiyor diye öyle bir hadis yok diyorsun!

Firavunla ilgili o ayeti paylaştım, onada mı yok diyeceksin sayın müfessirimiz? Bence bir tefsir kitabı yaz. İlmini tahsil etmeye ne gerek var dimi? Tefsir-te'vil bu kadar kolaysa neden Peygamberimiz sav. İbn-i abbas r.a için dua ederken "Allah'ım ona te'vili öğret" diye dua etmiştir?o kadar kolaydı madem ibn-i abbas zaten sen ve senin gibilerin yaptığı gibi kafasından yorumlar, mana verirdi.

Ama gerçi o hadis'e de yalan dersin. Siz muvahhidler, ibn-i teymiyeciler işinize gelmeyen hadisi yalanlar yada hadisleri tamamen inkar edersiniz. Ayetleride istediğiniz şekle büründürürsünüz. Tamam öyle devam edin.
 

abc123

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Nis 2019
Mesajlar
129
Tepkime puanı
141
Hangi din e mensup olursanız olun, mensubu olduğunuz din içerisinde ki avantajlar dünya da yaşayan istisnasız her bir bireyi (dünya da yaşamayan akıllı varlıklarda dahil eğer varsa) kapsamadıkça o din asla ve asla Allah ın ya da adına ne derseniz deyin onun dini olmayacaktır.

İslam din değildir. Din dediğiniz şey bireyseldir. Din davranış paternleri bütünüdür. O yüzden dininizi silm e sokun der. Böyle yaptığımızda dinimiz yani davranış paternlerimiz islam ile yani kendi ve çevresiyle barışık anlamında bütünleşiyor. Ve böylece dininiz İslam oluyor.

Yani din futbol kulubü gibi girilecek dahil olunacak bir şey değildir. Din ile doğarsınız. Dininiz sürekli değişir, gelişir, iyileşir, kötüleşir. Dinsiz kimse yoktur. Dinsiz olanlar sadece ölülerdir çünkü artık davranışsal kalıplar ölüler için son bulmuştur.

O yüzden hep denir önceden gelen dinlerde islam diniydi diye. Resullerin amacı insanların dinlerini silme sokmaktı. İnsanları islam dinine sokmak değil.

oturup düşünelim lütfen. Günümüzde dahi islam diye bir dinden Muhammed diye bir peygamberden haberi olmayan milyonlarca insan varken (peygamber dönemini saymıyorum bile) siz inandığınız din i nasıl evrensel diye anlatacaksınız insanlara. He diyosanız evrensel değil o zaman başka ona bişey diyemem o din Allah ın dini değildir der geçerim. Ama evrensel olduğunu iddia edip te herşeyi olduğu gibi anlayıp bunlar böyle olmazsa olmaz demek ne kadar sağlıklı
 

Askanarch

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
181
Tepkime puanı
153
İş
Arkeolog
Ne biliyorsun olmadığını, sen hadis anabilim dalı başkanımısın? Hadis ilminde kariyerin nedir? Merfu hadis, mevzu hadis, manevi, mütevatir... Ravi zinciri vs neye hakimsin de sırf işine gelmiyor diye öyle bir hadis yok diyorsun!

Firavunla ilgili o ayeti paylaştım, onada mı yok diyeceksin sayın müfessirimiz? Bence bir tefsir kitabı yaz. İlmini tahsil etmeye ne gerek var dimi? Tefsir-te'vil bu kadar kolaysa neden Peygamberimiz sav. İbn-i abbas r.a için dua ederken "Allah'ım ona te'vili öğret" diye dua etmiştir?o kadar kolaydı madem ibn-i abbas zaten sen ve senin gibilerin yaptığı gibi kafasından yorumlar, mana verirdi.

Ama gerçi o hadis'e de yalan dersin. Siz muvahhidler, ibn-i teymiyeciler işinize gelmeyen hadisi yalanlar yada hadisleri tamamen inkar edersiniz. Ayetleride istediğiniz şekle büründürürsünüz. Tamam öyle devam edin.
Ayetler açık ve net .Fravun ayetinde ise gaybı anlatıyor cehennemde nasıl azap gördüğünü söylüyor.anlamıyorsan sana kalmış biz islamı Kuran ile öğreniriz onun bunun uydurduğu hadislerle değil sizin gibiler bize Kuran muslumanı diyor soruyorum neyin müslanı olacaktık başka Allahtan bize gelen başka ne varda ona uyacağız söylesene.
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Ayetler açık ve net .Fravun ayetinde ise gaybı anlatıyor cehennemde nasıl azap gördüğünü söylüyor.anlamıyorsan sana kalmış biz islamı Kuran ile öğreniriz onun bunun uydurduğu hadislerle değil sizin gibiler bize Kuran muslumanı diyor soruyorum neyin müslanı olacaktık başka Allahtan bize gelen başka ne varda ona uyacağız söylesene.
Tefsir eğitimi görmüş ve o ilme vakıf isen hay hay elbette kur'an müslümanı olacaksın. Ama kur'an ın her ayetini anlayamazsın. Açık ayetler yanında bide manası kapalı, sadece peygamberin ve bu ilmin ehlinin anlayabilecekleri de vardır. Madem böyle, o halde anlayamadığımız yerde peygamberin sav sünnetine, hadislerine bakacağız. Çünkü O'nun yaşamı, sözleri zaten kur'an ın açıklaması değilmi? Tamam sahih hadisler yanında sahih olmayanlarda var. Ama siz hepsine yalan diyorsunuz.
Kabir azabı, acısı;İnsanın rüyada yandığı zaman, bir yerden düştüğü zaman, yaralandığı zaman vb hissetiği acı gibi olacaktır. Çünkü azap sadece ruha yapılır. Cehennemde ise gerçek bedeni ile azap çeker.

Her neyse dostum. Senin inanışın sana, benimki bana.
 

dhardhar

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ara 2012
Mesajlar
813
Tepkime puanı
1,312
Taassup ile inancin arasindaki ince cizgide olan herkes icin acizane bir arkadasiniz olarak tavsiyem dikkat edin hataya dusmeyin dostlarim. En buyuk yanilgi cok iyi bildigini sanmaktir. Acirken acinacak hale dusmeyin. Karsi tarafi suclarken cezayi ceken duruma dusmeyin. Laflarimi bir ders degil bir tavsiye olarak algilayiniz.
 

Askanarch

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2018
Mesajlar
181
Tepkime puanı
153
İş
Arkeolog
Anlayamadığın ayetler hsngileri ise yaz ben sana yardımcı olurum merak etme.Ayetleri sadece peygamberimiz çözecekse o halde bu Kuran insanliga neden miras kaldı sadece seçilmiş kişiler mi anlıyor yani size göre tüm insanlık Kuranı anlamak için bir kaç kişinin avcuna düşmüş öyle mi?Oysa Kuran gayet açık ve net herkesin anlayacağı netliktedir.Anlaşılamayan ayetler ise Elif,lam,mim,sim gibi ayetlerdir ki onların anlamını peygamberimiz bile bilmiyordu sadece Allah biliyor.Kitabı iyi oku öğren islamı zor bir din haline getirmeyin siz gibi hurafeciler yüzünden gençler deist oluyor.
 
Ü

Üye silindi 55028

Anlayamadığın ayetler hsngileri ise yaz ben sana yardımcı olurum merak etme.Ayetleri sadece peygamberimiz çözecekse o halde bu Kuran insanliga neden miras kaldı sadece seçilmiş kişiler mi anlıyor yani size göre tüm insanlık Kuranı anlamak için bir kaç kişinin avcuna düşmüş öyle mi?Oysa Kuran gayet açık ve net herkesin anlayacağı netliktedir.Anlaşılamayan ayetler ise Elif,lam,mim,sim gibi ayetlerdir ki onların anlamını peygamberimiz bile bilmiyordu sadece Allah biliyor.Kitabı iyi oku öğren islamı zor bir din haline getirmeyin siz gibi hurafeciler yüzünden gençler deist oluyor.
Mu dilin de Ra güneş anlamına geliyor.Mu dilinde Yasin gökyüzündeki yıldızlar olarak tercüme ediliyor.Bu işin(mu tarihi) bilenler Hz.Muhammet'in tibette eğitim gördüğünü söylüyorlar.Yasinin anlamını bu şekilde öğrendi diye açıklıyorlar.Tabi bu tarihçiler Hristiyanların çok koyu olanlarıyla ilişkililer.Onların amacı Kur'an öğretildi dedirtmek.Böylece İslam din değildir diye kabul ettirmek.Adolf friedrich nietsche Deccal adlı eserin sahibidir.Bu kişi koca kitaptaki İslam eleştirisi iki cümle :'(Saygın) Muhammet sadece diğerlerini taklit etti, farklı bir şey yapmadı.'...Yani Avrupa da İslam için hep aynı şey anlatılıyor.

Neyse anlatmak istediğim benzerliklerin bulunduğu ve bu kelimelerin anlamlarının bulunduğu.Bilinmeyen kelimeler hakkında başka bir şey bulamadım.Mim isminin mısır eski tanrılarından birinin ismiyle aynı olduğu dışında.Mim isminin aynı olması bir benzerlik ortaya koymuyor.El-ilah yani Allah ,eski isimleri hakkında bilgim yok.Tasvirler çok farklı ve ortak noktaya sahip değil.
https://www.turkcebilgi.com/mu_kıtası
 

MeHDiX

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Eki 2013
Mesajlar
696
Tepkime puanı
789
Konum
İstanbul
İş
Fitness egitmeni, Sosyolog, ilahiyat
Anlayamadığın ayetler hsngileri ise yaz ben sana yardımcı olurum merak etme.Ayetleri sadece peygamberimiz çözecekse o halde bu Kuran insanliga neden miras kaldı sadece seçilmiş kişiler mi anlıyor yani size göre tüm insanlık Kuranı anlamak için bir kaç kişinin avcuna düşmüş öyle mi?Oysa Kuran gayet açık ve net herkesin anlayacağı netliktedir.Anlaşılamayan ayetler ise Elif,lam,mim,sim gibi ayetlerdir ki onların anlamını peygamberimiz bile bilmiyordu sadece Allah biliyor.Kitabı iyi oku öğren islamı zor bir din haline getirmeyin siz gibi hurafeciler yüzünden gençler deist oluyor.
Bana hurafeci demek sizin haddiniz değildir. Siz kendini bir halt sanan, peygamber düşmanı cahilin tekisiniz ve size laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur. Hurafeci görmek istiyorsan hocaların olan sapkın fikirli mustafa islamoğlu,caner taslaman, a. Bayındır, ebu hanzala gibi kişilere ve aynaya bak. Sonrada hiç bişey bilmiyorsan bile haddini bil bari!
 
D

DAİMON

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Başın sagolun @Tunacan
Allah gani gani rahmet etsin.

Öncelikle bazı hususlarda müslüman din kardeşlerimi ilahiyat tahsili görmüş biri olarak bilgilendirmeyi üstüme vazife bildim.

İslam dininin temel iki kaynağı oldugunu göz ardı ediyoruz. Peygamber Efendimizin veda haccı esnasında 100.000 kadar müslümana yaptıgı konuşmasında size iki şeyi: Allah ın kitabı Kuran ı Kerim i ve sünnetimi emanet ediyorm dedi. (100.000 kadar insan yalan üzerinde asla birleşemez. Hep bir agızdan sünnet yok demeleri akla mantığa sığmayan bir şey.)
Hal böyleyken müslümanların bir çok konuda 'Kuran da bu yok' diyerek dini bazı mevzuları inkâr ettigini müşahade ediyoruz.
Kuran ı Kerim bir tarih kitabı yahut bilgilendirme kitabı olmadıgı için her aklınıza gelen şeyi orada bulamazsınız. Milyarlarca insanın aklına gelen milyarlarca soruya cevap yetiştirme kitabı olamaz bir kutsal kitap. Peygamberimizde sadece vahiy aracısı değildir. Ümmetinin sorularını lüzumsuz olmadıgı müddetçe cevaplamış ve Allah ın verdigi hüküm koyma vasfıyla da biz müslümanlara hayatının her aşamasında yegane yol gösterici olmuştur.
Bu vesileyle de hadis ilmi teşekkül etmiş peygamberimizin söz, fiil ve takrirlerini doğru bir şekilde kıyamete kadar doğacak olan bütün müminlere ulaştırmayı gaye edinmiştir.

Kabir hayatı hususunda ise öncelikle şunu bilmeliyiz. Ne kadar merak etsekte birincil derecede ilgi alanımıza girmemeli çünkü olan olup ölen öldükten sonra faydasız oluyor. Nitekim yine de hadis i şerifler ve elbette bazı ayetlerle ilim irfan sahibi kimselerce bu hususta da her ne kadar gereksiz olsa da bütünüyle bilgisiz değiliz.
Aşağıdaki yazıları tek tek gözden geçirdim, okudum ve sizin için kaviyy yani güvenilir olan bilgilerin bir kısmını paylaştım. Gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

Kabir hayatı, insanın ölümüyle başlayıp mahşerdeki dirilişine kadar devam edecek olan “Berzah Hayatı”nı ifâde etmektedir. Bu hakîkat, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle beyân edilmektedir:

“Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında; «–Rabbim! Beni geri gönder. Tâ ki boşa geçirdiğim dünyada sâlih ameller işleyeyim.» der. Hayır! Bu, onun ağzından çıkan (boş) bir lâftan ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, bu dünyaya dönmelerine mânî olan) bir berzah (perde) vardır.” (el-Mü’minûn, 99-100)

(Bir ara alem söz konusu yani...)

Fânî hayat çarşısının en son giysisi olan kefen, bir gün mutlakâ herkesi saracak ve ölüm vâkıası, bütün fânî alışverişlere, zevklere, câzibelere ve aldatıcı yaldızlara iptal mührünü vuracaktır!.. Neticede insanın bedeni, kendisinden yaratıldığı toprağa geri dönecektir.

İnsanın bedeni, rûhuna bir kılıf mâhiyetindedir. Yeniden dirilişin gerçekleşeceği kıyâmet gününde, bu rûha yeni bir beden giydirilecektir. Bu bedenin keyfiyeti de, dünyada iken rûhun kazandığı mânevî seviyeye göre tezâhür edecektir.

Mevlânâ Hazretleri bu hakîkate işaretle şöyle der:

“Bedenine yağlı-ballı şeyleri az ver. Çünkü tenini aşırı besleyen kimse, nefsânî arzulara düşüyor ve sonunda rezil olup gidiyor.”

“Rûha mânevî gıdâlar ver. Olgun düşünüş, ince anlayış ve rûhî gıdâlar sun da, gideceği yere/ukbâ âlemine güçlü-kuvvetli gitsin!”

Son nefeste, nasıl ki ebedî hayatın saâdet mi, felâket mi olacağına dâir ilk emâreler görülmeye başlarsa, âhiret menzillerinin ilki olan kabir hayatı da bu hususta en mühim ikinci merhaleyi teşkil eder.

Nitekim Hazret-i Osman’ın âzatlı kölesi Hânî şöyle nakleder:

Hazret-i Osman, bir kabrin yanında durunca sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Bir defasında kendisine:

“–Cennet ve Cehennem hatırlatılınca ağlamıyorsun, fakat kabri hatırlayınca niçin ağlıyorsun?” diye sordular. Hazret-i Osman şu mukâbelede bulundu:

“–Çünkü Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu işittim:

«Kabir, âhiret menzillerinin ilkidir. Kişi ondan kurtulabilirse, sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa sonraki menziller kabirden daha zor ve daha şiddetlidir… Gördüğüm manzaraların hiçbiri, kabir kadar korkutucu ve dehşet verici değildi!»”(Tirmizî, Zühd, 5/2308; Ahmed, I, 63- 64)

Kabirdeki meyyit, bir nevî denizde boğulmak üzere olan ve dehşet içerisinde yardım isteyen kimse gibidir. Anasından, babasından, kardeşinden, samimî ve sâdık arkadaşından duâ bekler. Şayet bir duâ gelecek olsa, bu onun için, dünya ve içindekilerden daha kıymetli ve sevindirici olur.

Bu sebeple bir müʼmin kabristana gittiğinde, önce kabir halkına selâm vermeli, onlar için duâ etmeli, mümkün olduğunca Kur’ân-ı Kerîm okumalı ve bir gün kendisinin de onlar gibi olacağını tefekkür etmelidir.

Şüphesiz ki Cenâb-ı Hak, kabir ehline, dünyadakilerin duâsı bereketiyle dağlar misâli ecir verir. Dirilerin ölülere gönderebileceği en iyi hediye ise onlar için istiğfâr etmek ve onlar adına sadaka verip infakta bulunmaktır.

Nitekim Ehl-i Sünnet inancına göre, ölen bir kimse, işitir, hisseder ve şuur sahibidir. Yapılan hayırlardan istifâde eder ve sevinir. Şerlerden de eziyet görür ve üzülür. Yani insan, bedeniyle ölür, rûhuyla değil.

Âlemlere rahmet olarak gönderilenPeygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmaktadır:

“Hayatım sizin için hayırlıdır; bazı hâdiseler yaşarsınız, bunun üzerine size ilâhî vahiy ve hükümler indirilir. Vefâtım da sizin için hayırlıdır. Amelleriniz bana arz edilir. Güzel bir amel gördüğümde Allâh’a hamd ederim, kötü bir şey gördüğümde de sizin için Allâh’a istiğfâr ederim.”(Heysemî, IX, 24)

Yine Efendimiz Vedâ Hutbesi’nde bizlere şöyle seslenmektedir:

“Sakın, (günah işleyerek) yüzümü kara çıkarmayınız!”[3]

Yani ümmeti olarak bizlerin yaptığı her amel, Peygamber Efendimiz’e arz edilmektedir. Gönderdiğimiz her selâm, kendilerine ulaştırılmaktadır.[4]

  • Velhâsıl kabir, fânî ömrünü nefsânî arzularının peşinde ziyan edenlerin büyük mahrûmiyet ve meşakkatlerinin başladığı ilk noktadır. Buna mukâbil, ömürlerini Kur’ân ve Sünnet’in rûhâniyeti içinde geçirenlerin de sonsuz bahtiyarlığının başladığı ilk merhaledir.
 
Üst