Oğuz Destanı ve UFO´sal fenomenler

yaman

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Eki 2008
Mesajlar
146
Tepkime puanı
3
Konum
Trabzon
Oğuz Destanı ve UFO´sal fenomenler

"Oğuz Kağan bir yerde Tanrıya yalvarırken, birden karanlık bastı, bir ışık düştü gökten! Öyle bir ışık indi, parlaktı aydan ve güneşten! Oğuz Kağan yürüdü ışığın yakınına, ortasında bir kızın oturduğunu gördü! Bir ben vardı başında, ateş gibi ışığı, çok güzel bir kızdı bu, sanki Kutup Yıldızı!... Oğuz kızı görünce, aklı gitti beyninden, kıza vuruldu birden, sevdi kızı gönlünden, kızla gerdeğe girdi, aldı dilediğinden..." (Oğuz Destanı: 35-41)

"Oğuz yolda giderken, ağzında kaldı eli, çok büyük bir ev gördü, gümüşten pencereli, duvarları altından. çatışı demirdendi, anahtarı yoktu, kapalıydı kapısı..." (Oğuz Destanı: 127-128)

"Çok karanlık bir geceydi, birden parlak ay çıktı, çok karanlık bir gündü. birden bir güneş çıktı..." (Manas Destanı; Manas´ın ölüp dirilmesi)

Gök renkliler, kızıl ağızlılar

Oğuz Destanı´nda Oguz Han´a zaman zaman kılavuzluk edip, yol gösteren ve Tanrı tarafından gönderilen kutsal kurttan söz edilirken, "Gök tüylü, gök yeleli" tanımı yapılır. Türk Mitolojisi´nde ve inançlarında gök rengi, örneğin gök renkli sakallı yaşlılar tanımı bilgeliği ve deneyimi simgeler. Yani gök renkliler, kutsal veya ermiş kişilerdir. Kırgızlar´da Hızır, "gök sakallı" olarak tanımlanır. Birdenbire ortaya çıkan ve aniden kaybolan ihtiyar gök sakallılar vardır, bunlara tanrının elçileri veya tanrı denir. Oğuz Destanı´nın Uygur versiyonunda, Oğuz´un ağaçtan çıkan ikinci karısının gözleri gökten daha gök rengidir. Buna karşın, Türkler´de gök rengi sadece mavi anla.ına gelmiyordu, Türkler yeşile de gök rengi diyorlardı. Gök yeleli kurt deyimi, göksel kaynağı ve bilgeliği simgeliyordu. Çin kaynaklarında ise, kızıl yüzlü olarak tanımlanan kişiler, büyük mit kahramanlarıdırlar. Yine Uygurca Oğuz Destanı´nda, Oğuz´un gözleri al, ağzı ateş rengidir yani kızıldır. Manas Destanı´nda Manas doğduğunda, kızıl gözlü, gök yüzlü olarak anlatılır. Altay mitlerinin birçok yerinde, gözlerinden ateşler çıkan kutsal çocuklardan söz edilir. Sibirya mitlerinde de, gözleri ateşli, göğüsleri alev alev yanan çocuklar vardır. Bir mitte Ak Han adlı bir Han çıplak bir çocuğa raslar, çocuk Han´a yaklaşır ve Tanrı´nın kendisini ona yolladığını ve evlatlık olarak almasını ister. Sonra çocuğun ağzından alevler çıkmaya başlar ve alevler bulutları yakmaya başlarlar ve Han korkarak kaçar. Bir diğer

Köpek insanlar ve devler

Oğuz Han, kuzeydeki Karanlıklar Ülkesi´nde yaşayan Kıl-Barak Kavmi´ne karşı savaşmaya karar verir, orada yaşayan erkeklerin yüzleri köpek gibidir ama kadınları çok güzeldir. Oğuz Han Baraklar´la savaşır ve ardarda yenilir. Çare olarak askerlerini gizli bir yoldan Barak ülkesine yollar ve Barak kadınları Oğuz askerlerinin güzelliklerine dayanamaya-ak birleşirler ve Oğuz Han´da bu yoldan Barak ülkesine sahip olur. Köpek başlı insanlarla ilgili mitler (Kyno-Kephaloi), Eski Mısır´da da önemli bir yer tutar. Mısır´da bunları "Ani" denir ve Ay tanrısına kurban edilirlerdi. Renkleri siyahtı, , başları köpek gibiydi, dişleri köpek dişine, elleri köpek pençesine benziyordu. Dilleri yoktu ama insanların söylediklerini anlıyorlardı. Samanlarda yatıyorlar, 200 seneye kadar yaşıyorlardı. Benzer mitlere Hindistan´da raslanır, Ariler´de köpek kutsaldır ve köpek başlı insanlar Hindistan´ın soyluları olarak kabul edilirler. İbni Battuta´da Çin Hindi´ndeki adalarda yaşayan köpek başlı insanları anlatır, bunların da kadınları çok güzeldir. Burada Battuta´nın da Oğuz Destanı´ndan etkilendiği görülür. Avrupa mitlerinde ise Batı ve Kuzeybatı´da yaşayan köpek başlı Boruslar´dan söz edilir. Uzmanlara göre Borus, Prusya´dır. Oğuz Destanı´nda Han´ın, kuzeye gittiği anlatılır, öyleyse aynı kavimden söz edildiği düşünülebilir. Eski Yunan ve Bizans tarihçileri de köpek başlı kuzey kavimlerinden söz ederler, bunlar insan sesi yerine, köpek gibi havlamaktadırlar. Eski Çağ coğrafyacılarına göre dünyanın bittiği yerde büyük bir okyanus başlar ve bu okyanusun kıyısında da köpek başlı insanlar yaşamaktadırlar. Kurt, Hun Türkler´inin ve deva.ının herşeyi ve kudret simgesidir. Buna karşın Proto-Moğollar´da özellikle de Wu-huanlar´da köpeğe saygı gösterilirdi. Köpek genel olarak dişidir. Tibetliler soylarının köpekten geldiğine inanırlar, köpeğe saygı gösterilir, el sürülmez. öldürülmez ve tabudur. Çin kaynaklarına göre, Çin´in Kuzeydoğusu´nda köpek-barbarlar yaşarlar ve kendilerinin iki beyaz köpekten geldiğine inanarak, saygı gösterirler.

Kafatası kişilikli ve domuzbaşlı dünyadışı yaratıklar

Bir Moğol kavmi olan Kitanlar´ın mitlerinde çadırlarda raslanan insan kafataslarından, harpte koruyucu domuzbaşlarından söz edilir, bunlar Kitanlar´ın atalarıdırlar. Kitanlar´ın üç ataları içe ayrılır; Birincisi kafatası şeklindedir, keçe bir çadırda saklanır ve halka hiç görünmez, kimse çadırından içeri giremez. Önemli bir olay olduğunda beyaz bir at ve boz bir öküz kurban edilir. O zaman, çadırdaki ata şekil değiştirip ihsan şeklinde görünür ve sonra yine çadıra dönüp kafatası olur. İkinci ata yaban domuzu başlıdır, o da çadırda yaşar, domuz derileri giyer ve önemli durumlarda ortaya çıkar ve birgün karısı domuz derisi giysisini çaldığı için bir daha görünmez. Üçüncü atanın 20 koyunu vardır ve her gün 19´unu yer ama ertesi gün koyunların sayısı yine yirmidir ve böylece yaşayıp gider.

Koca kulaklılar kimdi?

Devler de sık raslanan sıradışı yaratıklardır; Ilaman Boyu´nun atalarını anlatan Er-Töştük masalında devler kulaklarının büyüklüğü ile tanımlanırlar. Han-name´de Karn-ül Bakar Dağı´ndan çıkıp Oğuz Han´a saldıran Yecüc Mecüc halkının kulakları o kadar büyüktür ki, savaşırken kanatlarına sarılırlar ve ok işlemez. Ayrıca, kulaklarından birini altına döşek gibi, diğerini de üzerine yorgan gibi serip yatan kavimlerden söz edilir (İ. H. Danişment; "Türklerle, Hint-Avrupalılar´ın Kök Birliği")
 
Üst